TÜRK EDEBİYATI
TÜRK EDEBİYATI’NIN BÖLÜMLERİ
Türk Edebiyatı’nı ,tarih
boyunca yaşanan kültür değişmelerine
bağlı olarak üç ana bölümde inceliyoruz:
I. İslam’dan Önceki Türk
Edebiyatı
II. İslam Kültürü
Etkisindeki Türk Edebiyatı
III. Batı Kültürü Etkisindeki
Türk Edebiyatı
I. İSLAM’DAN ÖNCEKİ
TÜRK EDEBİYATI
Türk’ler, İslam’dan önce “Şamanizm,
Maniheizm , Budizm” gibi dinlerin etkisiyle bir edebi-yat oluşturmuşlardır.
M.S.XI. yüzyıla kadar süren bu edebiyatı ikiye ayırıyoruz:
A. SÖZLÜ EDEBİYAT
M.S.VIII. yüzyıla gelinceye
kadar Türklerin yazılı bir edebiyatı
yoktur. Şiirler sözlü olarak üretilmekte, kulaktan kulağa yayılarak
varlıklarını sürdürmektedir.
a)Düşünüş,duyuş ve anlatış
bakımından yabancı tesirlerden uzaktır.
-Bu bakımdan dili saf Türkçe’dir.
-Ölçü hece ölçüsüdür.
-Türklerin kendi zevkleri
hakimdir.
-Yarım kafiye hakimdir.
b)Eserler anonimdir.Yani
eserler halkın ortak malıdır.
c)Eserler sözlüdür.Yazılarak
değil sözlü olarak yaşarlar.
d)Bu dönemdeki eserler KOPUZ
adı verilen bir çalgıyla söylenirdi.
e)Bu dönem sanatçılarına
şaman ,kam, baskı, bahşi,oyun adı verilirdi.
f)Ürünler avcı ve göçebe
toplumun dini törenlerinden ortaya çıkmıştır.
Bu dönemde ortaya çıkan türlerin başlıcaları
şunlardır:
KOŞUK
“Sığır denilen sürek avları sırasında söylenen
lirik doğa şiirleridir. “Kopuz” eşliğinde söy-lenir. Halk şiirindeki koşmalara benzer.
Dörtlük birimi ve hece ölçüsüyle oluşturulur.
SAGU
“Yuğ” adı verilen cenaze
törenlerinde söylenen bu şiirler, Halk Edebiyatı’ndaki ağıtların en eski biçimleridir. Ölen kişinin
iyiliğinden, ölümünün doğurduğu acıdan söz eder. Nazım birimi dört-lük, ölçü
hecedir. Sözlü gelenek içinde ortaya çıkan bu şiirlerden yalnız ikisi
günümüze kadar gele-bilmiştir. Bunlar,
sakaların komutanı Alp Er Tunga ile Batı
Hun Devleti hükümdarı Atilla’nın ölümü üzerine söylenmiştir.
SAV
Günümüzdeki atasözlerinin ilk
örnekleri olan özlü sözlerdir. Bunların birçoğunu, Kaşgarlı Mahmut’un ünlü
eseri Divan ü Lugat-it Türk’te buluyoruz. Kimilerinin ölçü ve uyak izlerini
taşı-dığına bakarak, savların ve atasözlerinin manzum biçimde doğup sonradan
düzyazı niteliği kazan-dığını söyleyebiliriz.
DESTAN
İslam öncesi sözlü edebiyatın
en yaygın şiir türüdür. Destanların bir kısmı evrenin, Dünya’nın ,insanın nasıl
oluştuğunu anlatır. Bir kısmı ise, konularını tarihten, toplumu derinden
etkileyen o-laylardan alır.
Bütün destanlar, şu ortak
özelliklere sahiptir:
1.Manzumdurlar.
2.Anonimdirler.
3.Zamanla türlü
değişikliklere uğrayabilirler.
4.Olay ve kişiler
olağanüstüdür.
Destanlar, oluşum biçimlerine
göre üçe ayrılır:
1.DOĞAL(TABİİ) DESTAN
Önce bir şair tarafından
söylenen, zamanla şairi unutularak anonimleşen destanlardır. Bun-lar,dilden
dile dolaşırken büyük değişikliklere uğrar. Örneğin, Ergenekon Destanı, bir
doğal des-tandır.
2.YAPMA (SUNİ) DESTAN
Doğal destandan temel farkı,
anonim nitelik taşımamasıdır. Bir şair tarafından, doğal destan-lara
benzetilerek yazılır. Örneğin Tasso’nun
Kurtarılmış Kudüs, Fazıl Hüsnü Dağlarca’ nın Üç Şehitler Destanı adlı eserleri, birer yapma destandır.
3.ULUSAL (MİLLİ) DESTAN
Bir ulusa özgü destanların birleştirilerek
tek destan haline getirilmesine denir. Yunanlıların İlliada, Odysseia;
Almanların Nibelungen, Gudrun ;
Hintlilerin Ramayana, Mahabarata ; İranlı-ların Şehname ; Finlilerin Kalevala
adlı destanların, bu türün örnekleridir.
TÜRK DESTANLARI
Köktürk (Göktürk) Destanı :
Birbirini tamamlayan Ergenekon Destanı ve
Bozkurt Destanı’ ndan oluşur. Bunlarda Türklerin tarih sahnesine nasıl
çıktıkları ve hangi soydan geldikleri üzerine efsaneler anlatılır.
1. Uygur Destanı : türeyiş Destanı ve Göç
Destanı olmak üzere iki destandan oluşur. İlki Uygurların var
oluşunu, ikincisi yurtlarından göç etmek zorunda kalışlarını anlatır.
2. Saka Destanı : Saka Türklerine ait bu destan da, Şu
Destanı ve Alp Er Tunga Destanı olmak üzere iki parçadan oluşur.
Bunlar Şu ve Alp Er Tunga adlarındaki
komutanların hayat hikayeleri üzerine kurulmuştur.
3. Hun Destanı : Oğuz Kağan Destanı diye bilinir. Büyük bir
ihtimalle, Hun hükümdarı Mete’nin hayatını konu alır; ancak onu olağanüstü
niteliklere büründürerek anlatır. Bu destan, daha sonra değişikliklere uğrayarak İslami bir nitelik
kazanmıştır.
İSLAMİYET ÖNCESİ DOĞAL
DESTANLAR
SAKA’LARIN:Alp Er Tunga,Şu
HUN’LARIN :Oğuz Kağan,Atilla
GÖKTÜRK’LERİN:Bozkurt,Ergenekon
UYGUR’LARIN :Türeyiş,Göç
İSLAMİ DEVİR TÜRK DESTANLARI
Cengiz Han Destanı
Timur Destanı
Battal Gazi Destanı
Köroğlu Destanı
Saltuk Buğra Han Destanı
Manas Destanı
Danişment Gazi Destanı
DİĞER MİLLETLERİN DESTANLARI
YUNAN :İLYADA, ODİSSE
HİNT : RAMAYANA, MAHABARATA
FİN :KALEVELA
İRAN :ŞEHNAME (Firdevsi)
ALMAN :NİEBELÜNGEN,GUDRUM
KIRGIZ :MANAS
SÜMER :GILGAMIŞ
JAPON :ŞİNTO
RUS :İGOR
FRANSIZ : CHANSON DE ROLLAND
Yapay Destanlar
Çılgın Orlando :Aristo xıı.yy ---------İtalya
Kurtarılmış Kudüs : Tasso ----------İtalya
Kaybolmuş Cennet :Milton
xıı.yy ----------İngiliz
Üç Şehitler Destanı :Fazıl Hüsnü Dağlarca
Selçukname :Yazıcıoğlu xv.yy
Çanakkale Şehitleri :M.Akif Ersoy
Sakarya Meydan
Muharebesi:Ceyhun Atıf Kansu
B.YAZILI EDEBİYAT
Türk yazılı edebiyatının ilk
örnekleri Orhun Yazıtları’dır. Köktürklerden kalan bu yazıtlar,üç mezar
taşından ibarettir. İsveçli Strahhlenberg tarafından, Orhun Irmağı kıyısında
bulunmuş ; W.Thomsen tarafından
okunmuştur. 38 harfli Köktürk alfabesiyle yazılan bu yazıtlar, Kültigin, Bilge
Kağan ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. Yazılar, Yolug Tigin tarafından taşlara kazına-rak yazılmıştır.
Köktürk Yazıtları’nda,
Köktürk tarihi konu edinilir. Devletin
güçsüzleşmesi, Türk ulusunun
bağımsızlığını yitirip Çin egemenliği altına girmesi, sonra yeniden
güçlenmesiyle ilgili gelişmeler ve bunların nedenleri üzerine durulur. Bu
tarihi olayların anlatımında kullanılan Türkçe, oldukça gelişmiş bir kültür
dili olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk yazılı edebiyatı,
Uygurlar devrinde daha da gelişmiştir. 14 harfli Uygur alfabesiyle yazılan
eserler, Budizm’in etkilerini taşır.
Yenisey Yazıtları, Orhun
Abideleri,Uygur Metinleri,Eski Turfan Şarkıları,Türkçe Mani Metinleri ele geçen örneklerdir.
Yenisey Yazıtları:vı.yy da
yazılmıştır
ORHUN ABİDELERİ:
- Göktürk Abideleri,Orhun
Yazıtları olarak da adlandırılır.
*720 de Vezir Tonyukuk Yazıtları(Kendisi
yazmıştır)
*732 de Kültigin Yazıtları Yoluğ Tigin yazmıştır
*735 te Bilge Kağan Yazıtları Yoluğ Tigin yazmıştır
-Yazıtlarda Göktürk Alfabesi
kullanılmış
-Türklerin özgürlüğü adına içte ve dışta verdikleri
savaşlar anlatılmıştır
--Bu yazıtları 1893 tarihinde
Danimarkalı Wilhem Thompsen çözmüştür..
-İlk Türk adının geçtiği
yazıtlardır.
-Devleti yönetenlerle
yönetilenlerin karşılıklı görevleri anlatılır.
-Türk edebiyatının ilk
şahederidir
UYGUR METİNLERİ
Bu metinler Uygurca’dır.Buda‘nın hayatını
anlatan ALTUN YARUK ve
SEKİZ YÜKMEK
ESKİ TURFAN ŞARKILARI
TÜRKÇE MANİ METİNLERİ
II.İSLAM KÜLTÜRÜ ETKİSİNDEKİ
TÜRK EDEBİYATI
Türkler, X. yüzyıldan
itibaren İslamiyet’i kitleler halinde kabul etmeye başlamışlardır. Bunun sonucu
olarak, İslam kültürüne bağlı bir edebiyat ortaya çıkmıştır. Türkçe’de Arapça
ve Farsça etkilerinin duyulmaya başladığı, aruz ölçüsünün ilk kez kullanıldığı
eserler,XI. yüzyılda verilmiştir. Bu ilk İslami eserlerin başlıcaları şunlardır:
KUTADGU BİLİG
Eserin adı “mutluluk veren
bilgi” anlamına gelir. Yazarı, Yusuf Has Hacip’tir. Karahanlılar zamanında (XI.
yüzyıl-1070) yazılmış, ideal bir devlet yönetiminin nasıl olması gerektiği
üzerinde durulmuştur. Esrin dilinde henüz
Arapça ve Farsça etkisi yoktur. Birimi beyit, ölçüsü aruz, kalıbı fe u
lün/fe u lün /fe ul’dür. Bilinen üç nüshası, bugün Fergana, Viyana ve Mısır’da
bulunmaktadır.
XI.yy da yazılmıştır.Allegorik (sembolik)bir
eserdir. Eserde dört tane şahıs vardır.
Küntogdı:Hükümdar,kanunu temsil eder
Aytoldı:
Vezirdir,siyasi iktidarı temsil eder
Ögdilmiş:Aklı
Odgurmuş:Akıbet ve kanaatı temsil eder.
Mesnevi şeklinde yazılmıştır.Didaktik bir
eserdir.
Ölçüsü şehname nin ölçüsü olan fa’ulün
fa’ulün fa’ul dür. Aruz ölçüsüyle
yazılmış dili Hakaniye Lehçesidir.
6645 beyit ve 173 dörtlükten oluşur.
Yazarı Yusuf Has Haci0p ‘tir
Sunulan şahıs Karahanlı hükümdarı Tabgaç
Buğra Han dır.
Dünya ve ahiret için yol gösterici bir
kitaptır.
Viyana,Fergana ve Kahire’de nüshaları vardır.
DİVAN Ü LUGAT-İT TÜRK
Eserin adı, “Türk Dili’nin
toplu(genel) Sözlüğü” anlamına gelir. Adından da anlaşılacağı gibi, eser bir
sözlüktür; Araplara Türkçe’yi öğretmek
amacıyla yazılmıştır. Bundan dolayı, Türk-çe’nin Arapça karşısında savunulduğu
bir eser olarak değerlendirilir. Eserde Türkçe sözcüklerin anlamları Arapça’yla
açıklanmakta ve her maddeden sonra birtakım Türkçe metinler örnek olarak
verilmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafından XI. yüzyılda yazılan eserin asıl
önemi de, işte bu derleme Türkçe metinlerden ileri gelmektedir; yani eser,
zengin bir folklor kaynağı durumundadır.
Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1074 yılları arasında yazılmıştır. Sunulan
şahıs Abbasi Halifesi El-Muktedi Billah’dır. Araplara Türkçe öğretmek amacıyla
yazılmış Türkçe –Arapça
sözlüktür.Kelimelerin kullanımını vermek amacıyla o dönemin edebi
ürünlerinden örnekler verilmiştir.Eserde 7500 kelime bulunmaktadır.Bu kelimelerin
Arapça karşılıkları verilmekle kalınmamış ayrıca cümle içinde kullanılışları
verilmiştir.. İlk Türk cihan haritası bu eserde verilmiştir.Bu eser Hakaniye
Lehçesiyle yazılmıştır.
ATABETÜ’L-HAKAYIK
Eserin adı “gerçeklerin eşiği” anlamına gelmektedir.
Yazarı Edip Ahmet’tir. Eserde hem dörtlük, hem de beyit nazım birimleri
kullanılmıştır. Ölçü aruzdur. Okuyucuya dini öğütler veren eser, anlatım
yönünden kurudur; didaktik özelliklere
sahiptir; XII. yüzyılda yazılmıştır.
Yazarı Edip Ahmet Yükneki’dir.Sunulan Şahıs
Dad Şipahsalar Bey’ dir.Didaktik bir eserdir.İslami ahlakı öğretmek amacıyla
yazılmıştır.Aruz vezniyle mesnevi tarzında yazılmıştır.Edip Ahmet Yükneki
anadan doğma ağmadır.Büyük bir edip ve erdemli bir kişidir.Eser 484 beyitten
oluşur.
DİVAN-I HİKMET
Ahmet Yesevi tarafından XII.
yüzyılda yazılan eser, tasavvuf
felsefesinin yayılmasını amaçlar. Didaktik nitelikli olduğundan, oldukça kuru bir
anlatıma sahiptir. Türk tasavvuf edebiyatının ilk örneği sayılır.
Şair Ahmet Yesevi tarafından
yazılıştır.Ahmet Yesevi ilk mutasavvıf şairdir.Yesevi’nin şiirlerine HİKMET
denir.Hem aruz hem de hece ölçüsüyle yazılmıştır. 7’li ve 12’li hece ölçüsü
kullanılmıştır. Eserde İslam dininin getirdiği hikmet ve erdemlerden
bahsedilmiştir.Dini tasavvufi Türk edebiyatının ilk şairidir.Eserin dili halkın
anlayabileceği nitelikltedir.
Dede Korkut Hikayeleri:
Kitabın asıl adı Kitabı Dede Korkut Ala
Lisanı Taifei Oğuzhan’dır.
Destandan halk hikayeciliğine
geçiş ürünüdür.15.yy sonu ile 16.yy başlarında yazılmış kim tarafından
yazıldığı belli değildir.Eser 12 hikayeden oluşur.Anlatımda nazım ve nesir
karışıktır.Destan ve masal özellikleri görülür.İslamiyet öncesi devrin hayat
tarzını anlattığı halde içerisinde islami özelliklerde görülür.Eserin arı ve
duru bir Türkçesi vardır. Eserde oğuzların diğer boylatla yaptığı savaşlardan
bahsedilir.Eserde adı geçen dede korkut bilge bir kişidir.
İSLAMİ TÜRK
EDEBİYATI’NIN BÖLÜMLENMESİ
A.DİVAN EDEBİYATI
XIII.-XIX. Yüzyıllar arasında
yaşayan bu edebiyat; dil, anlatım, nazım içimleri, ölçü, türler ve
konular bakımından Arap ve
Fars edebiyatlarının etkisi altındadır. Bu nedenle, Ortadoğu İslam
edebiyatlarının bir parçası sayılır.
Divan Edebiyatı, “Kuruluş
Dönemi” denilen XIII-XIX. Yüzyıllar arasında, genellikle Fars Edebiyatının
taklidi görünümündedir. Şairler kendi sanat kişiliklerini ortaya koyacak yerde,
ünlü İran şairleri gibi söylemeye bu dönemde büyük özen gösterirler. Osmanlı
İmparatorluğu’ nun yükselişe geçtiği XVI. yüzyıldan itibaren, bu taklitçi anlayışın “Olgunluk
Dönemini” ni yaşamaya başladığı, hatta Divan şairlerinin kendilerini İran
şairlerinden üstün sayar bir tavır
takındıkları görülür.
DİVAN EDEBİYATI’NIN TEMEL ÖZELLİKLERİ
1. Bu edebiyatın dili, Arapça, Farsça ve Türkçe’nin söz
hazineleriyle dilbilgisi kurallarının birleşmesinden oluşan “Osmanlıca”dır.
2. Dil ağır, anlatım genellikle süslüdür.
3. Hayattan kopuk bir sanat anlayışı vardır. Şairler, toplum
ve insanla ilgili sorunlara eğilme gereği duymamışlardır. ; ancak bazı
şiirlerde, toplum hayatını aksatan durumlara değinil-miştir.
4. Bu edebiyat, halk kültüründen uzaktır. Sanatçılar da çoğu zaman saray ve çevresinde
yetişmişlerdir. Onun için Divan
Edebiyatı’na “Yüksek Zümre Edebiyatı”,”Saray Edebiyatı” gibi adlar verilmiştir.
5. Bu edebiyat, biçimcidir. Anlatılan değil, anlatım biçimi
daima önde gelir. Şiirde sıkı sanat kuralları uygulanır. Divan Edebiyatı, bu
yönüyle klasizme benzer.
6. Başlıca konular aşk, doğa, ölüm, ayrılık, özlem v.b.’dir.
7. Şiirde temel
ölçü aruzdur. Bazı şairler, hece ölçüsüyle tek tük şiir yazmışlardır.
BAŞLICA NAZIM BİÇİMLERİ
GAZEL
Arap Edebiyatı’ndan
alınmıştır. Aşk, doğa, içki, eğlence konuları işlenir. Beyit birimiyle yazılır.
5-15 beyit uzunluğundadır. Beyitler “AA/BA/CA/DA” uyak düzeniyle sıralanır. İlk
beyit mat-la(doğuş)”, son beyit “makta(kesiş)”, en güzel söylenmiş beyit de
“beytü’l-gazel” adını alır. Şairin adı, makta beytinde geçer. Gazellerde
genellikle konu bütünlüğü bulunmaz; yani şiirdeki beyitler, anlamca birbirine
bağlı olmaz. Anlam bütünlüğü taşıyan
gazellere “yek-ahenk gazel” denir.
KASİDE
Arap Edebiyatı’ndan alınmıştır.
Övgü şiiridir. Gazel gibi uyaklanır.
Uzunluğu 33-39 beyit arasında değişir. Şu bölümlerden oluşur:
a. Nesib(teşbib):Giriş bölümüdür. Kasideler, bu bölümde
yapılan betimlemelere göre adlan-dırılır. Bahar betimlemesi yapılan kasidelere
“kaside-i bahariyye”, kış betimlemesi yapı-lanlara “kaside-i şitaiye”, bayram
betimlemesi yapılanlara da “kaside-i
ıydiyye” denir.
b. Tegazzül :Kaside içinde güzel söyleme anlamına gelir. Bu
bölümde aşk, şarap, kadın gibi gazellere özgü konular, lirik bir anlatımla
işlenir.
c. Girizgah:Denk düşürerek asıl konuya, yani övgüye giriş
yapılan bölümdür.
d. Methiye : Padişah, sadrazam, vezir, paşa gibi yüksek
görevli kişilere ya da din bü-yüklerine yöneltilen övgünün yapıldığı bölümdür.
e. Fahriyye : Şairin, kendi şiir yeteneğini övdüğü bölüme
verilen addır.
f. Dua : Kasidenin sonuç bölümüdür. Şair, böyle güzel bir
şiiri yazıp bitirebildiği için dua ederek kasidesini tamamlar.
Daha sonra, Tanzimat
döneminde de kaside nazım biçimi kullanılmış;ama kasidenin hem ko-nularında,
hem biçiminde değişiklik yapılmıştır.
Kasideler, konularına göre
dörde ayrılır:
a. Methiyye : Ünlü, saygın kişilerin övüldüğü kasidelerdir.
b. Tevhid :Allah’ın birliğini konu edinen ve onu öven
kasidelere denir.
c. Münacaat : Allah’a yalvarış amacıyla yazılır.
d. Na’t : Hz. Muhammed’in övgüsünü yapmak için yazılan
kasidelerdir.
MESNEVİ
Divan Edebiyatı’na Fars Edebiyatı’ndan geçmiş olup
uzun manzum öykülerdir. Beyit biri-miyle, türlü aruz kalıplarıyla yazılır. Beyitler “AA/BB/CC/DD”
biçimiyle kendi aralarında uyaklanır. İslami edebiyatın ortak konularını işler.
ŞARKI
Divan Edebiyatı’nda
XVIII.yüzyılda kullanılmaya başlayan bir nazım biçimidir. Dörtlüklerle yazılır.
Halk Edebiyatı’ndaki koşma nazım biçiminin etkisiyle doğduğu söylenir.
Dörtlükler “AAAA/BBBA/CCCA” biçiminde uyaklanır. Aşk, doğa, içki, kadın gibi
dünyevi konular işlenir.
RUBAİ
Tek dörtlükten oluşan, “AABA”
uyak düzeniyle ve aruzun özel kalıplarıyla yazılan; aşk, hayat, insan gibi
konuları ve felsefi düşünceleri işleyen
bir nazım içimidir. Fars Edebiyatı’ndan Divan Edebiyatı’na geçmiştir. Dünyaca
ünlü temsilcisi, İranlı şair Ömer Hayyam’dır.
TERKİB-İ BEND
“Bend” adı verilen
bölümlerden oluşur. Her ben ; bir “hane” ve bir “vasıta” bölümünü kap-sar.
Haneler 5-15 beyit uzunluğunda olup “AA/BA/CA/DA” biçiminde uyaklanır. Vasıta
ise , tek beyittir. Vasıtanın dizeleri kendi aralarında uyaklıdır. Bendler
değiştikçe, aynı uyak düzeni, başka uyak sözcükleriyle tekrarlanır.
TERCİ-İ BEND
Konu ve biçim bakımından
terkib-i bende benzer. Ondan tek farkı, vasıta beytinin her bendden sonra
değişmemesidir.
MURABBA
Dörtlüklerden oluşur.
“AAAA/BBBA/CCCA” biçiminde uyaklanır. Bu biçim özellliğiyle şar-kıdan farkı
yoktur. Murabba ile şarkıyı ayıran tek
fark, şarkıların bir besteye bağlanmasıdır.
MÜSTEZAT
Bir manzumenin uzun
dizelerinden sonra kısa dizeler getirilmesiyle oluşur. Uzun ve kısa dize-ler,
kendi aralarında gazel gibi uyaklanır. Kısa dizelere “ziyade” denir. Uzun
dizelerde aruzun “mef u lü/me fa i lü /fe u lün”; kısa dizelerde ise “mef u lü
/fe u lün” kalıbı kullanılır. Batı
Edebiyatı etkisi altına girildikten sonra, bu nazım biçimindeki kuralların gevşetilmesiyle “serbest müstezat”
denilen yeni bir nazım biçimi ortaya çıkmıştır.
BAŞLICA DİVAN ŞAİRLERİ
HOCA DEHHANİ
XIII.yüzyılda yaşamıştır.
Bilinen ilk Divan şairidir. Anadolu’ya Horasan’dan gelmiştir. Sel-çuklu sultanı
III. Alaattin Keykubat’ın buyruğuyla yazdığı Selçuklu Şehnamesi’nin yanı sıra
bir kasidesi ve dokuz gazeli bilinmektedir.
MEVLANA
XIII.yüzyılda yaşamıştır.
Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini Farsça ile yazan ünlü ta-savvuf şairidir. Oğlu Sultan
Veled de tasavvufi konuları işleyen bir
şair olarak bilinir. Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, tanınmış eserleridir.
ŞEYHİ
XV.yüzyıl Divan
şairlerindendir. Aynı zamanda, devrinin ünlü doktorlarından biridir. Divan
Edebiyatı’nın belirginleşmeye başlayan kurallarını derli toplu biçimde uygulayan ilk şairler arasında yer
alır. Bir Divan’ı ve Husrev ü Şirin,
Harname adlı iki mesnevisi vardır. Harname, olmayacak umutlara kapılan, sonunda
elindekileri de yitiren kişileri yermek için yazılmış bir hicivdir. Şair, bu
eseri kendi hayatını esas alarak yazmıştır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
XV.yüzyıl şairlerindendir.
Çağına göre sade bir dille, mesnevi biçiminde yazdığı Vesiletü’n-Necat (Mevlid)
adlı eseriyle tanınır. Onun açtığı bu çığırda çok sayıda eser yazılmış olmasına
karşın, bulardan hiçbiri, Süleyman
Çelebi’nin Mevlid’i kadar yaygınlaşıp benimsenmemiştir.
ALİ ŞİR NEVAİ
Çağatay Edebiyatı’nın
XV.yüzyılda yetiştirdiği büyük şair ve bilim adamıdır. Ferhat ü Şirin, gibi
mesnevileri yanı sıra Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eseri, aydınların Türkçe’yi
savunması ve onu Farsça’dan üstün bir olarak göstermesiyle dikkati çeker.
Şairin öteki eserleri ise Mecalisü’n-Nefais ve Mizanü’l-Evzan’dır.
BAKİ
XVI.yüzyılın ünlü
şairlerindendir. Din dışı konuları işlemiş, gazel tarzının en başarılı şairleri
arasında yer almıştır. Hayatı, her anı zevkle geçirilmesi geren bir olgu olarak
değerlendirir ve şiir-lerine öylece yansıtır. Edebi sanatları, söz oyunlarını
kullanmakta ustadır. Mesnevi tarzında eser ver-meyen şairin Divan’ı vardır.
FUZULİ
XVI.yüzyılın, Baki gibi ünlü
şairidir. Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsça’yı da öğrenmiş, bu üç dilde
divanlar yazmıştır. Şiirlerinde Azeri lehçesini kullanan şair, Baki’nin
tersine, hayatı bir sınav olarak görür; insanın
aşk acısıyla olgunlaşacağına inanır. Hayata bu yaklaşımında, tasavvuf
felsefesine duyduğu ilginin rolü vardır. Divan Edebiyatı’nın en lirik şairi
olan Fuzuli, gazel alanında üstün başarı sağlamış; ayrıca Leyla vü Mecnun, Beng
ü Bade gibi mesnevileriyle tanınmıştır.
Öteki eserleri Haddikatü’s-Süeda, Şikayet-name(mektup türünde ) , Sıhhat ü
Maraz, v.b.’dir.
NEFİ
XVII.yüzyıl Divan
Edebiyatı’nın ünlü şairidir. Sert kişiliği, onu çağının en büyük hicivcisi
yapmış; zamanın vezirlerinden Bayram Paşa’yı, hatta IV.Murat’ı hicveden
şiirleri, hayatına mal olmuştur. Övgü ve yergileri hep abartmalıdır.
Gösterişli, ağır bir dili vardır. Kaside alanındaki başa-rısıyla dikkati çeken şairin
Türkçe ve Farsça divanlarından başka, hicivlerini topladığı Siham-ı Kaza adlı
bir eseri vardır.
ŞEYH GALİP
XVIII.yüzyıl şairlerindendir.
Mevleviliği benimsemiştir. Hayal gücünün zenginliği ve hayalle-rinin
özgünlüğüyle diğer Divan şairlerinden ayrılır. Divan’ından başka, alegorik
tarzda yazdığı ve tasavvufu türlü aşamalarıyla anlattığı Hüsn ü Aşk adlı mesnevisi vardır.
DİVAN EDEBİYATI’NDA DÜZYAZI
Divan, şiire ağırlık veren
bir edebiyattır. Düzyazı, ancak bilimsel çalışmalarda, tarihlerde, kimi sanatsal
metinlerde ve gezi türü eserlerde kullanılmıştır.
Divan Edebiyatı’nda
düzyazılar, yazılış amacı ve dil tutumu dikkate alınarak üçe ayrılır:
1. Sanatlı(süslü) Düzyazı
Söz ustalığı göstermek
amacıyla yazılır. Sinan Paşa’nın
Tazarru’at adlı eseri, bu türün en tanınmış örneğidir. Sanatlı düzyazıya inşa
denir
2.
Orta Düzyazı
Yer yer ağır ve süslü, yer yer sade
bir dille yazılan düzyazılardır. Genellikle tarih kitaplarında bu düzyazı türü
görülür. Osmanlılar zamanında tarihçilik,”vakanüvis” adı altında yürütülen bir
tür memurluktu. Sarayda görevlendirilen vakanüvisler, önemli önemsiz her olayı günü gününe notlar
halinde yazarlardı. Bu eserler, olay
anlatımına dayalı olduğundan, bilimsel tarih anlayışıyla bağdaşmaz. Divan
döneminin başlıca tarihçileri arasında Aşıkpaşazade ,Ali, Ebülgazi Bahadır Han,Naima, Peçevi, Mütercim Asım
sayılabilir.
3. Sade Düzyazı
Dil ve anlatım ustalığının
değil, ele alınan konunun önem taşıdığı düzyazı türüdür. Bu anlayış nedeniyle,
sade düzyazılarda ustaca söz söyleme çabası görülmez; dil açık, yalın,
doğaldır. Bu düz-yazı türünü kullananlardan başlıcaları şunlardır: Mercimek Ahmet , Katip Çelebi, Evliya
Çelebi (Eseri:Seyahatname).
B. HALK EDEBİYATI
Halk Edebiyatı, sözlü
edebiyatın uzantısıdır. Halkın yarattığı sözlü eserlerden oluşur. Dil., bi-çim,
konular, duyarlıklar bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır.
HALK EDEBİYATI’NIN TEMEL
ÖZELLİKLERİ
1. Bu edebiyat, halk diline bağlıdır.
2. Dil ve anlatımda süslü söyleyişe yöneliş yoktur. Genellikle
yalın anlatım kullanılır.
3. Halkın içinden doğan eserler, konu, tema ve duyarlık
bakımından halkın hayatına sıkı sı-kıya
bağlıdır.
4. Şairler, genellikle okumamış kişilerdir.
5. Dörtlük birimi esastır.
6. Şairlerde , milli ölçü olan hece ölçüsü kullanılır.
7. Aşk, doğa, ayrılık, özlem, dil, tasavvuf konularının yanı
sıra toplum hayatını ilgilendiren
sorunlara da sık sık eğilen şairler, bunlarla ilgili eleştiriler getirirler.
a)Anonim Halk Edebiyatı
Söyleyeni belli olmayan,halkın ortak ürünü
olarak kabul edilen bir edebiyattır.Biçim ve içerik bakımından aşık edebiyatına
benzer. Mani,ağıt destan.türkü,tekerleme,atasözleri,fıkra,masal,halk
oyunları,karagöz oyunu, halk hikayeleri,ninniler,bilmeceler,ortaoyunu bu
edebiyatın ürünleridir.
-En çok yarım kafiye
kullanılmıştır.
-Dili yalın akıcı bir dildir.
-Mecazlara ve diğer söz sanatlarına
fazla yer verilmez.
-Aşk,ölüm,ayrılık
acısı,tabiat sevgisi,yiğitlik,Toplumsal aksaklık gibi konuları işlenir.
-Nazım birimi dörtlüktür
-Hece ölçüsü kullanılır.Hece
ölçüsünün 11,12,ve 8’li kalıpları kullanılır.
b)Aşık Edebiyatı
13.yy dan günümüze kadar süren aşık
edebiyatı ozanlar tarafından gerçekleştirilir. Aşıklık geleneğinde usta-çırak
ilişkisi ağır basmaktadır.
-Nazım birimi dörtlüktür.
-Yarım kafiye ve redif kullanılır.
-Hece ölçüsünün 7,8 ve 11’li kalıpları
kullanılmıştır.
-Dil sadedir
-Uslup doğal, sade ve yapmacıksızdır.
-Eserlerin son dörtlüklerinde şairlerin adı
veya ‘mahlas’ ları bulunur.
-Eserler genellikle yazıya geçirilmez,sözlü
bir şekilde yaşatılır ancak yazıya geçirilen eserler cönk adı verilen not
defterlerinde toplanmıştır.
-İşlenen
konular;aşk,doğa,yiğitlik,ayrılık,yoksulluk ve ölüm gibi konular işlenmiştir.
c)Tekke Edebiyatı (Dini
Tasavvufi Halk Edebiyatı)
Temelleri 12.yy.da Ahmet Yesevi tarafından
atılmıştır.Bu edebiyatın amacı tasavvuf felsefesini yaygınlaştırmaktır.
Tasavvuf felsefesi,Türk folklörü ve edebiyatına getirdiği değişimle bir
Rönesans sayılabilir.Nesimi,Mevlana,Yunus Emre,Pir Sultan Abdal, vb. ozanlar bu
edebiyatın önde gelenşairleridir.
Tasavvuf Felsefesi beş temel amaç üzerine
kurulmıştur.
a)Vahdet-i Vücut:Var olan
Tanrı’dır.Tanrı birdir.Bütün evren bu birin yansımasıdır.
b)Tecelli:Tanrının
özellikleri diğer var olanlara yansır
c)İnsan:İdeal insan kamil ve
ehildir.
d)Aşk :Tanrıya ulaşma
yoludur.
Tekke Edebiyatının Özellikleri
a)Hece ölçüsü ağırlıklıdır,az
da olsa aruz ölçüsü kullanılmıştır.
b)Yarım uyak ve redif sık
kullanılmıştır.
c)Tasavvuf terimlerinin
dışında dil,halkın anlayabileceği nitelikte ve sadedir.
d)Saz eşliğinde söylenenlerde
vardır.
e)Süslemesizdir.
f)İlahi,nefes ,deme
,şathiye,nutuk ve devriye başlıca nazım türleridir.
g)Allah sevgisi,nefsin
öldürülmesi,insan sevgisi,ölüm,Allah’a varış yolları,tasavvuf ilkeleri temel
konularıdır.
h)Coşkuludur,genellikle
didaktik şiirlerden oluşur.
I)Nazım birimi dörtlüktür
ancak beyitle oluşturulmuş türlerde vardır.
BAŞLICA NAZIM BİÇİMLERİ
Halk şiirindeki nazım
biçimlerini iki ana öbekte inceliyoruz.:
1.MANİ TİPİ
Maniler, anonim, lirik
şiirlerdir,”AABA” uyak düzeniyle, 7’li hece ölçüsünün 4-3 durağıyla söylenir.
Ana tema sevgidir. Dört dizeden oluşan manilere “düz mani” denir. Üç dizeden
oluşan ve “ABA” biçiminde uyaklanan maniler “kesik mani”, beş dizeden oluşan ve
“ABACA” biçiminde uyaklanan maniler “genişletilmiş mani”, uyakları cinaslı
sözcüklerden seçilen maniler ise “ cinaslı mani” adını alır.
2.KOŞMA TİPİ
Koşma tipi nazım biçimlerinin
kalıplaşmış bir yapısı vardır. Hepsi, dörtlüklerle ve değişmez bir uyak
düzeniyle (ABAB/CCCB/DDDB, AAAB/CCCB/DDDB ya da –B-B/CCCB/DDDB) söylenir.
Bunlar, kullanılan ölçü kalıbı, uzunluk-kısalık, konular bakımından
farklılıklar taşır. Koşma tipi nazım biçimlerinin başlıcaları şunlardır:
KOŞMA
Kısa, lirik şiirlerdir.
Dörtlüklerle, AABA(-A-A)/CCCA/DDDA uyak düzeniyle, hece ölçüsünün 6-5 ya da
4-4-3 duraklı 11’li kalıbıyla söylenir. aşk ve doğa konularının yanı
sıra,ayrılık, özlem, yalnızlık,gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler.
Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenen koşmalar, ezginin niteliğine göre
“Acemi koşması,Ankara koşması, topal koşma, kesik kerem” gibi türlere ayrılır.
DESTAN
Biri, sözlü gelenekte evrenin
ve insanın oluşumunu, toplumu derinden etkileyen olayları
ola-ğanüstülükler katarak anlatan uzun
manzum öyküler; öteki Halk Edebiyatı’nda bir nazım biçimi olmak üzere iki ayrı
destan vardır. Birinci tür olan destanla ilgili bilgileri “İslam’dan Önceki
Türk Edebiyat’ı” başlığı altında verildi. Nazım biçimi olan destan ise, ölçü,
duraklar, uyak düzeni bakı-mından koşmaya benzer; ancak destanlar, konularıyla
koşmadan ayrılır. Bunlarda, genellikle bir yöre halkı üzerinde derin etki
yaratan olaylar ve bunların uyandırdığı ortak duygular dile getirilir. Bir
kısım destanlar ise mizahidir. Bunlarda 11’li hecenin yanı sıra, 7’li ve 8’li
hecede kullanılmaktadır. Destanı koşmadan ayıran bir başka özellik ise,
bunların uzun olmasıdır.
SEMAİ
Uyaklanışı koşmaya benzer.
8’li hece ölçüsünün 4-4 durağıyla ve özel bir ezgi eşliğinde söy-lenir.
Konuları, koşmada olduğu gibi aşk, doğadır.
VARSAĞI
Uyak düzeni ve ölçüsü semai
gibidir; ancak ezgisinin niteliği ve konusu ondan farklıdır. Var-sağıda yiğitçe
bir söyleyiş vardır. Bu nedenle de “Bre!Hey!Behey!” gibi ünlemlerle başlar.
TÜRKÜ
Hece ölçüsünün türlü kalıplarıyla söylenen ezgili, anonim
şiirlerdir. Bazen de kime ait olduğu bilinen şiirler, türkü formlarıyla
söylenir. Türkülerde genellikle iki
bölüm bulunur. Birincisi, şiirin iskeletini oluşturan “asıl bölüm” ; ikincisi
“kavuştak”tır. Kavuştaklar, asıl bölümlerin arasına ge-lerek onları birbirine
bağlar.
İLAHİ VE NEFES
Din ve tasavvuf konularının
işlendiği şiirlere “ilahi” denir. Koşma gibi uyaklanan ilahilerde 4-4 duraklı
8’li ölçü kullanılır.
Bunlar herhangi bir tarikatın
görüşlerini yansıtmaz; konuyu genel olarak ele alır.
İlahilerin Bektaşi
tekkelerinde söylenenlerine “nefes”, Alevi anlayışına bağlı olanlarına ise
“deme” adı verilir.
İlahi, nefes ve demeler,
bestelenerek söylenir.
BAŞLICA NAZIM TÜRLERİ
Halk şiirleri, konularına
göre türlere ayrılır. Bu nazım türleri şöyle sıralanabilir:
GÜZELLEME
Sevgi üstüne söylenen
şiirlerdir. Bazen de bunlarda doğa güzellikleri karşısında duyulan hay-ranlık
duygusu dile getirilir.
KOÇAKLAMA
Konusu yiğitlik,kahramanlık,
kavga ve savaş olan şirlerdir.,
TAŞLAMA
Bir kişiyi ya da toplumdaki
bir aksaklığı yermek amacıyla söylenen şiirlere bu ad verilir.
AĞIT
Sözlü Türk Edebiyatı’ndaki
saguların Halk Edebiyatı’nda aldığı biçimdir. Ölen kişilerin ar-dından
söylenir, ölümden doğan acıyı dile getirir. Genellikle kadınlar tarafından
yakılan ağıtlar, anonim özellik taşır. Bununla birlikte, az da olsa, şairi bilinen ağıtlara rastlanmaktadır.
MUAMMA
Kapalı bir biçimde anlatılan
bir olayın ya da bilginin okuyucu tarafından anlaşılmasını, bun-larla ilgili
soruların cevaplandırılmasını isteyen bir tür manzum bilmecedir.
NASİHAT
Bir şey öğretmek,bir
düşüncenin yayılmasına çalışmak gibi
amaçlarla söylenen didaktik şiir-lerdir.
NOT
“Destan, ilahi, nefes ve
deme”, hem birer nazım biçimi, hem de tür olarak değerlendirilir.
HALK ŞAİRLERİNİN
GRUPLANDIRILMASI
Halk şairleri, halk şiirinin
yerleşmiş kurallarına bağlı kalmakla birlikte, türlü kültürel ne-denlerle dil,
anlatım, ölçü kullanımı bakımından farklı yönelişler içine girebilmektedirler.
Ay-rıca yaşadıkları çevre de onların sanat anlayışlarını farklılaştıran bir
etmen olarak karşımızı çıkmaktadır. Halk şairlerini, işte bu gibi noktaları
dikkate alarak şöyle ayırıyoruz:
1. GÖÇEBE(GEZGİN) ŞAİRLER
Bir yere bağlı kalmadan gezerler.
Genellikle eğitim görmedikleri için, Divan Edebiya-tı’ndan etkilenmezler.
Dilleri sadedir. Hece ölçüsüne bağlıdırlar. Geleneksel şiir anlayışını
sürdürürler.
2. YENİÇERİ ŞAİRLER
Osmanlılar zamanında
askerlik, hayat boyu süren bir meslekti. Orduda görev arasında şairler
yetişmiştir. Bunlar, katıldıkları
savaşlarla ilgili yiğitlik şiirleriyle dikkati çekerler. Dil, anlatım, ölçü
bakımından, göçebe şairler gibi geleneksel şiir anlayışına bağlıdırlar.
3. KÖYLÜ ŞAİRLER
Hayatları köylerde,
kasabalarda geçer. Büyük kentlerle ilgileri olmadığı için, kent kültüründen,
Divan Edebiyatı’ndan etkilenmeden, halk şiiri geleneklerine bağlı kalmışlardır.
4.KENTLİ ŞAİRLER
Genellikle Divan
Edebiyatı’nın etkisinde kalırlar. Hem Halk, hem de Divan Edebiyatı tarzında
şiirler söylerler. Dillerinde Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı yüksektir.
Hece ölçüsüyle birlikte aruza da yer verirler.
5. TASAVVUF (TEKKE ) ŞAİRLERİ
Tekkelerde yetiştikleri, din
ve tasavvuf konusunda eğitim gördükleri için, dilleri, göçebe, yeniçeri ve köylü şairlere göre bazen daha ağırdır. Zaman
zaman Divan Edebiyatı’nın dil, anlatım,
biçim, ölçü özelliklerini taşıyan şiirler söylerler. Örneğin Yunus Emre bile,
aruz ölçüsü ve mesnevi düzeniyle Risaletü’n-Nushiyye adlı bir eser vermiştir.
HALK ÖYKÜLERİ
Halk öyküleri, destanların
zamanla biçim ve öz değişimine uğramaları sonunda ortaya çıkmış sözlü
eserlerdir. Anonimdir. Başlıca türleri şunlardır:
1. DESTAN ÖYKÜLER
Destanlardaki olağanüstülük
gibi bazı özellikleri koruyan halk öyküleridir XIII.-XIV.yüzyılda Doğu
Anadolu’da ortaya çıkan Dede Korkut Öyküleri ile Köroğlu Öyküsü, bu türün tanınmış ör-nekleridir.
2. AŞK ÖYKÜLERİ
İki sevgilinin aşkını,
bunların kavuşmasını önleyen engellerle mücadelesini anlatan öyküler olup en
tanınmışları Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi, Asuman ile Zeycan ,Aşık
Garip.v.b.’dir.
2. DİNİ ÖYKÜLER
İslamiyet’in yayılmasına
katkıları olan kişilerin hayatlarını ve mücadelelerini temel alan öy-külerdir .Hz. Ali’nin
savaşlarını anlatan Kan Kalesi Cengi, Hayber Kalesi Cengi; Anadolu’da
İs-lamiyet’in yayılması için mücadele eden komutanların savaşlarını anlatan
Battal Gazi Öyküsü, Dnişment Gazi Öyküsü
gibi sözlü, anonim eserler, bu türün örnekleri arasında yer alır.
BAŞLICA HALK ŞAİRLERİ
YUNUS EMRE
XIII. Yüzyıl halk şairidir.
Hayatı hakkında kesin ve yeterli bilgi
yoktur. Tasavvuf felsefesi, XII. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yayılmaya
başlamış; Mevlana , Sultan Velet, Ahmet Fakih gibi şairlerle edebiyata
girmiştir. Varlık- yokluk , İnsan-tanrı-ölüm ilişkilerini güçlü bir kültüğr
donanımı ve büyük şiir yeteneğiyle irdeleyerek halka ulaştırabilmiştir.
İlahi türü şiirlerinde Halk
Edebiyatı’nın geleneklerine bağlı kalmıştır. Bunlarda dil sad, anlatım yalın,
ölçü hecedir. Risaletü’n-Nushiyye adlı dini didaktik eserinde ise, bu
gelenekten ayrılarak aruz ölçüsünü, mesnevi nazım biçimini kullanmıştır.
HACI BAYRAM VELİ
XIV.yüzyıl ikinci yarısıyla XV. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış
bir tasavvuf şairidir. Bayramiyye tarikatını kurmuştur. Yunus Emre etkisinde sade bir dil ve lirik
bir anlatımla dile getirdiği şiirlerinden yalnızca birkaç tanesi bilinmektedir.
KÖROĞLU
XVI.yüzyılda yaşadığı sanılan
bir halk şairidir. III. Murat zamanındaki Osmanlı-İran savaş-larına katılan
şair, Şirvan ve Tebriz’in alınışı üzerine destan söylemiştir. Öteki şiirlerinde
yiğitlik, kahramanlık konularını işlemiş olduğundan, halk öyküsündeki
Köroğlu ile karıştırılabilmektedir.
PİR SULTAN ABDAL
XVI. yüzyıl tekke-tasavvuf
şairlerindendir. Sivas’ta yaşamıştır. Kanunu zamanında Doğu Anadolu’da patlak
veren bir isyana katılmış, yaşadığı olayların izlenimlerini şiirlerinde
anlatmış, Hızır Paşa tarafından Sivas’ta idam ettirilmiştir. Sanatının
belirleyici özellikleri, güçlü ir inanç, sade bir halk dili, coşkun bir lirizm
olarak özetlenebilir.
KARACAOĞLAN
Hayatı hakkında kesin
bilgilere sahip olmadığımız
Karacaoğlan’ın XVI ya da XVII . yüzyılda yaşadığı sanılmaktadır. Şair
Toroslar’da, Türkmen boyları arasında yetişmiş; göçebe bir şair olarak Anadolu
içinde ve dışında gezmiştir. Geleneksel
şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibi
temaları işlemiştir;özellikle koşma ve semai biçimlerinde büyük başarı
kazanmıştır.
DADALOĞLU
XIX.yüzyılda, Çukurova
yöresinde yetişen halk şairlerindendir. Türkmen boylarının yerleşik hayata
geçirilmesi için 1865’te yöreye yollanan Fırka-i İslahiye adlı
Osmanlı ordusuyla Türk-menler arasındaki çatışmalara katılmış, bu
olayları yiğitçe bir eda ile
koçaklamalarına yansıtmıştır. Ayrıca aşk ve doğadan söz eden şiirleri de
başarılıdır. Şiirlerini temiz bir halk diliyle ve hece ölçüsü ile yazmıştır.
AŞIK VEYSEL
XX. yüzyıl halk şairidir. Şarkışla’da doğup büyümüş,
Cumhuriyetin onuncu yılında Anka-ra’ya gelerek
şiirlerini okumuş, bundan sonra ünü yayılmaya başlamıştır. Çocukluğunda
geçirdiği çiçek hastalığıyla gözünü kaybeden şair; genellikle gezgin bir hayat
sürmüş ; kent kent dolaşarak aşktan, doğadan , kardeşlikten, birlikten, barış
içinde yaşamaktan ve insanı insan yapan erdemlerden bahseden şiirlerini saz
eşliğinde söylemiş; bu içeriğin halka yakın düşmesi , ona kitlesel bir sevginin
doğmasına yol açmıştır. Tasavvuf
felsefesinin kazandırdığı hoşgörü
anlayışı, şiirinin temellerinden biridir.
Şiirlerini Deyişler, Sazımdan Sesler
adlı iki kitapta toplamıştır. Son
olarak tüm şiirlerini , Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından Dostlar Beni Hatırlasın adıyla
yayımlanmıştır.
BATI ETKİSİNDE TÜRK EDEBİYATI
BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
A)Tanzimat Edebiyatı(1860-1896)
Osmanlı Devleti,Batı’nın Rönesansla
başlayıp çeşitli alanlardaki reform
hareketleriyle ilerleyişine ayak uyduramamış ve 17.yy.dan sonra gerilemeye
başlamıştır.
Siyasi ve toplumsal hayatta ortaya çıkan
bu gerileme edebi hayatta da kendini göstermiştir.3 Kasım 1839 tarihinde
Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda okunan Tanzimat Fermanı(Gülhane
Hattı Humayunu)ile hem siyasi hem de
edebiyat alanında yeni bir dönem başlamıştır.
Tanzimat Edebiyatının başlangıcı
,Tercüman-ı Ahval gazetesinin 1860’daki yayın hayatına başlaması kabul edilir.
Tanzimat ile birlikte Türk edebiyatına yeni türler girmiştir ve bu dönemde
Batı’dan çeviriler yapılmış ya da ilk örnekleri verilmiştir.Şimdi bu yeni
türleri görelim:
Roman-Hikaye
Türk edebiyatı romanla ilk kez Yusuf Kamil
Paşa’nın Fenelon’dan yapmış olduğu Telemak’ın çevirisiyle karşılaşır.Şemsettin
Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ü Fıtnat adlı romanı edebiyatımızda ilk yerli
romandır. İlk hikaye kitabı Ahmet Mithat Efendi’nin Lataif-i Rivayat adlı
eseridir. İlk edebi roman da Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.
Tiyatro
Yayınlana ilk tiyatro eseri Şinasi’nin
Şair Evlenmesi adlı eseridir. Bu iki perdelik bir piyestir.Yazar görücü
usulüyle evlenmeyi yerer.Şinasi bu eserinde meddah geleneğinden yararlanmıştır.
Tanzimatçılar toplum için sanat görüşünü benimsedikleri için toplumu
aydınlatmada tiyatroyu bir araç olarak görmüşlerdir.
Şiir
Tanzimat döneminde şiir alanında büyük
yenilikler olmuştur. Şiirde biçim olarak divan edebiyatına bağlı kalınmış ancak
konusu genişletilmiştir.
Tanzimatla birlikte
kanun,adalet,eşitlik,hürriyet vatan gibi konular işlenilmeye başlanmıştır.Bu
dönemdeki şiirlerde konu bütünlüğü vardır. Eski şiirde parça bütünlüğü vardı.
Tanzimat şiirinde dört ana tema vardır;
Sosyal
temalar:medeniyet,akıl,kültür,hürriyet,adalet,eşitlik,vatan,millet
Metafizik
temalar:varlık,yokluk,Allah,ölüm,madde,ruh
Aşk teması:Divan edebiyatındaki
soyut ve platonik aşk yerine ete, kemiğe bürünmüş aşk anlatılır.
Tabiat teması: Mazmunlarla
anlatılan soyut tabiat yerine somut bir tabiat işlenmiştir.
Gazete
İlk gazete 1831 yılında çıkarılan
Takvim-i Vakayi’dir Bu resmi bir gazetedir.Ceride-i Havadis yarı resmi bir
gazete olup 1840 yılında İngiliz William Churchill yayınlanmaya başlanmıştır.
İlk özel gazete ise Şinasi ve Agah
Efendi’nin birlikte çıkardıkları Tercüman-ı Ahval’dir.Daha sonra Şinasi tek
başına 1862 tarihinde Tasvir-i Efkar adlı gazeteyi çıkarmaya başlamıştır.Bu
gazete bir zaman sonra Namık Kemal tarafından yönetilmeye başlar.Bu gazete
dışında Muhbir(1866)Hürriyet(1867)Basiret(1869)İbret(1867)adlı gazeteler
çıkarılır.
TANZİMAT EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ
1-Tanzimat edebiyatı sanatçıları divan
edebiyatında bulunan bazı türleri (şiir,tarih,mektup)geliştirmiş bunun yanı
sıra ise batı edebiyatından yeni türleri
(makale,roman,hikaye,tiyatro,anı,eleştiri) edebiyatımıza sokmuşlardır.
2-Tanzimat edebiyatının özellikle ilk dönem
yazar ve sanatçıları Fransız devrimci yazarlarından (j.j.Rousseau,Montesqiue,
vb.)yazarların etkisinde kalmışlardır.Bu görüşlere bağlı olarak
hak,adalet,hürriyet,eşitlik, vatan, millet gibi kavramları ülkede yaymaya
çalışmışlardır.
3-Tanzimat edebiyatı sanatçıları iki kuşağa
ayrılır:
a)Toplum için sanat anlayışını benimseyenler
Şinasi,Namık Kemal,Ziya Paşa,Ahmet Mithat Efendi
b)Sanat sanat için görüşünü benimseyenler
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tahran,Sami Paşazade Sezai
4-Tanzimat edebiyatı sanatçıları batılı
yazarların etkisiyle klasisizmin etkisinde(Şinasi,Ahmet Vefik Paşa,Ali
Bey)romantizmin etkisinde (Namık Kemal,Recaizade Mahmut Ekrem,Ahmet Mithat
Efendi,Abdülhak Hamit Tahran)realizmin etkisinde (Beşir Fuad,Sami Paşazade
Sezai, Nabizade Nazım) eserler vermişlerdir.Ama bu dönemde bu akımların
kuralları tamamen uygulanmamıştır.
5-Tanzimat edebiyatı seçkin kesim için değil
halk tabakası için ortaya getirilmiş bir edebiyattır ama Tanzimat edebiyatının
ikinci dönem yazar ve şairleri bu görüşten uzaklaşmışlardır.
6-Halk için yazma düşüncesinin bir sonucu
olarak çoğu yazar konuşma diline yönelmek gerektiğini savunmuş ama hiçbiri eski
alışkanlıklarından kopamamışlardır.
7-Tanzimat edebiyatında en büyük yenilik
nesirde anlatımın kuruluşunda yapılmıştır.Amaç hüner göstermek değil halka bir
şeyler vermek olmuş bu nedenle kısa anlatım tercih edilmiştir.
8-Nesirde ilk defa noktalama işareti
kullanılmıştır.
9-Şiirin konusu genişletilmiş günlük hayatla
ilgili her türlü konu şiirin konusu olmuştur.
10-Beyitlerin başlı başına bir bütün
olmasından vazgeçilmiş şiirin bütününde bir anlam bağının olmasına dikkat
edilmiştir.
11-Şiirde aruz ölçüsünün kullanılmasına devam
edilmiş olup hece ölçüsünün Türklerin milli ölçüsü olduğu savunulmuş başarısız
bir iki denemeden ileriye gidilememiştir.
12-Dilden yabancı kelimelerin atılmaya
başlanması Türkçe’nin aruz kalıbına uydurulmasını zorlaştırmış bu nedenle
nazımda eski kelimelerin kullanımına aynen devam edilmiştir.
Tanzimat Şair ve Yazarlarının Ortak
Özellikleri
1-Hepsi batıcı ilim ve fen
taraflısı gelişmeyi isteyen aydınlardır.Yurdu gerilikten kurtarmak isterken
Türk halkının manevi değerlerine de bağlı görünürler.Hepsi dindardır.Din
hükümleri ile medeniyeti karıştırmaya çalışırlar.
2-Hemen hepsi Fransız
kültürüyle yetişmişleridir.Batı dendiği zaman onlar için ilk akla gelen
Fransa’dır.
3-Genellikle bütün Tanzimat
edebiyatı sanatçıları Fransızca’yı mektep medrese görmeden öğrenmişlerdir.Bu
yönleriyle onlar didaktik sanatçılardır.
4-Tanzimat sanatçılarının
hemen hepsi yüksek makam (paşa,vali vb.) sahibi devlet memurlarıdır. İç ve dış
siyaseti çok iyi bilirler.
5-Sanattan çok ülkü ve fikir
peşinde koşmuşlardır.Her türlü haksızlığa ve zulme karşı savaş
açmışlardır.
6-Toplumumuzda o güne kadar
kullanılmayan bir takım kavramları (hak adalet,meşrutiyet,eşitlik,reisicumhur)
kullanmaya başlamışlardır.
7-Divan edebiyatıyla yetiştikleri için divan
edebiyatının iyi ve kötü yanlarını çok iyi bilirler;Divan edebiyatına sırt çevirirken
sırtlarını halka dayarlar ve güçlerini halktan alırlar.
8-Batıdan aldıkları türlerin
sadece bir tanesiyle uğraşmakla yetinmezler hemen hemen bütün türlerde eser
verirler.
9-Tanzimat sanatçılarının
hemen hepsi çok yönlü kişilerdir.Edebiyatçı, devlet memuru,siyasetçi ve
mücadele adamıdırlar.
---Tanzimat Edebiyatının
Amacı---
1-Eski edebiyatı yıkmak
yerine sosyal hayatla geniş ölçüde ilgili yeni ve inkılapçı bir edebiyat
getirmek.
2-Halka halk diliyle hitap
ederek yeni edebiyatı ve yeni fikirleri
çok büyük sosyal ve siyasi buhran içerisinde bulunan millete geniş ölçüde tanıtmak.
3-
Millet,vatan,hürriyet,eşitlik,adalet,fikir,meşrutiyet rejimi gibi kavramları
tanıtarak bunları yeniden kurmak.
Tanzimat Edebiyatının Dönemleri
1.Dönem Tanzimat Edebiyatı
Özelikleri
1-Bu dönem sanatçıları ‘Sanat
toplum için ‘görüşünü benimsemişlerdir.
2-Dilde sadeleşme amaçlanmış
ama uygulanmamıştır.
3-Fransız yazarlardan
etkilenmişlerdir
4-Romantizm akımından
etkilenmişler bu nedenle eserlerdeki kişiler hastalıklı ve veremli kişilerdir.
5-Şiirde estetik güzellik
yerine işlenen konu ön plana çıkmıştır. Yani içerik ön plandadır.
6-Bu dönemde yazılan romanlar
roman tekniği açısından zayıftırlar. Romanda yer yer konu kesilip okura
ansiklopedik bilgi verilir.
7-Noktalama işaretleri ilk
defa bu dönemde kullanılmıştır.
8-Batı edebiyatından yeni
türler edebiyatımıza sokulmuş ayrıca bizim edebiyatımızdaki türlerde
yenileştirilmiştir.
9-Şiirde eski şekiller
kullanılmış yeni konular işlenmiştir.
10-Bu dönem sanatçılarının
çoğunluğu devlet adamıdır.
11-Hece ölçüsünü ve halk
edebiyatını savunmuşlar ama uygulayamamış lardır.
12-Divan edebiyatına şiddetle
karşı çıkmışlar fakat ondan kopamamışlardır.
13-Tanzimat edebiyatında her
alanda ikilik görülür:
sade dil savunulur,ağır dil kullanılır
hece ölçüsü savunulur,aruz ölçüsü
kullanılır
divan edebiyatı kötülenir,o tarzda eserler
verilir vb.
14-Bu dönemin
sanatçıları;Şinasi,Namık Kemal,Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa’dır.
NAMIK KEMAL (1840-1888)(ROMANTİK)
Edebiyatımızda “vatan şairi” olarak
bilinir.Eserlerinde çoğunlukla toplumsal konuları
işlemiştir.(vatan,millet,hürriyet vb.) Sanat toplum için görüşüne bağlı
kalmıştır.Edebiyatımızda ilk edebi romanı İntibah ve ilk tarihi roman Cezmi ’yi
yazmıştır.
Namık Kemal yeni edebiyatı savunmakla
birlikte şiirde şekil bakımından yenici olmayan bir şairdir.Divan edebiyatı
nazım şekilleri ve aruz ölçüsünü kullanmıştır.Konu olarak yenilikçidir.
Namık Kemalin bütün edebi türlerde eseri
vardır.Tiyatro alanında altı eser vermiştir.Bunlar;Vatan Yahut
Silistre,Gülnihal,Akif Bey,Zavallı Çocuk,Kara Bela,Celaleddin Harzemşah’dır.
Celaleddin Harzemşah on beş perdelik bir oyun olup oynanmak için değil okunmak
için yazılmıştır.
Namık Kemal eski edebiyat ve yeni edebiyat konularında görüş ayrılığına düştüğü Ziya
Paşa’nın Harabat’ını tenkit etmek için Tahrib-i Harabat’ı ve Takib-i Harabat’ı
yazmıştır.
Tarih konusunda yazmış oldukları ise
Kanije Muhasarası,Evrak-ı Perişan,Devr-i İstila,
Renan Müdafaanamesi islamiyeti savunan bir
eleştirdir.
İNTİBAH:Bu eserde Ali Bey
adındaki bir kişinin Mahpeyker adındaki bir kadına aşık olması anlatılmaktadır.
CEZMİ:Bu eserinde İslam
birliği düşüncesi vardır.
ZİYA PAŞA(1825-1880)
Doğu kültürüyle yetişmiş daha sonraki
dönemlerde batıya yönelmiştir. Yenilikçi fikirleri vardır.Ama bu fikirler
eserlerinde görülmez.Eski ile yeniye gidip gelen bir yazardır bu nedenle Namık
Kemal’le arası açılmıştır Önceki dönemlerinde Divan şiirini Türk şiiri olarak
kabul etmez fakat daha sonra yayınlamış olduğu Harabat adlı eserinde ise bunun
tersini söyler. Arapça ve Farsça
kelimelerle örülü bir dili vardır.Şiirleri divan üslubundadır hece ölçüsüyle
bir türküsü vardır.
Gazeller ,kasideler
yazmıştır.Edebiyatımızın en önemli Terci-i Bent ve Terkib-i Bent şairidir.
** **Edebiyatımızda ilk edebiyat tarihi
sayılan Harabat adlı antolojiyi yazmıştır.Bu eserde divan edebiyatını övmüştür.
Zafername adlı üç bölümlük manzum eserinde Sadrazam Ali Paşa’nın tutum ve davranışlarını
över görünürken üstü örtülü bir şekilde onu yermiştir.
Ziya Paşa’nın şiirleri ölümünden sonra
Eş’ar-ı Ziya ve Külliyat-ı Ziya Paşa adlı kitaplarda toplanmıştır.
**** Şiir ve İnşa adlı eserini Divan
edebiyatını yermek amacıyla yazmıştır .Defter-i Amal adlı eserinde çocukluk
anıların anlatmıştır. Ayrıca Emile (jj.
ROUSSAUE) çevirisiyle Rüya adlı röportaj eseri vardır.
ŞİNASİ (1826-1871) (KLASİK)
Tanzimat edebiyatında yeniliğin öncüsü olmuş bir yazarımızdır. Dilde
sadeleşmeye öncülük etmiştir.
Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i
Efkar gazetelerini çıkarmıştır.İlk makaleyi(Tercüman-ı Ahval Mükaddimesi)ilk
piyesi(Şair Evlenmesi) yaz mıştır.**Noktalama işaretlerini ilk defa
kullanmıştır.1845-1860 yılları arasında Fransa’da bulunmuş ve Fransız
edebiyatını ve yazarlarını iyice tanımış ve yazarlardan etkilenmiştir.
Lamartine ve Lafontaine’den çeviriler yapmıştır.
Didaktik eserlerini,tartışmalarını
ve eleştirilerini 1862 yalnız başına çıkardığı
Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlamıştır.
Müntehabat-ı Eş’ar adlı eserini daha önce yazmış olduğu
şiirlerin den seçerek yapmıştır.Osmanlı atasözlerini toplayarak Durub-ı Emsal-i
Osmaniye adlı kitap yazmıştır.Tasviri Efkar gazetesinde yazdıklarını
Müntehabat-ı Tasvir-i Efkar adlı kitapta
toplamıştır.
AHMET VEFİK PAŞA(1844-1912)
Devlet adamıdır,çeşitli yerlerde
yöneticilik yapmıştır.Tiyatro alanındaki çalışmalarıyla tanınır.Molliere’nin
hemen hemen bütün eserlerini tercüme etmiştir.(17-18 eser)
Bursa valiliği sırasında
kendi adıyla anılan bir tiyatro binası inşa ettirmiş, ve eserlerinin burada
oynanmasını sağlamış halka tiyatro
sevgisini aşılamıştır.
Lehçe-i Osmani adlı sözlüğü
yayınlamış,Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmani adlı tarihle ilgili
eserler yazmıştır.
Milliyetçili,k ve Türkçülük fikirlerinin
önde gelen savunucularındandır.
Atalar Sözü adlı eserinde atasözlerini
derlemiştir.
Ahmet Vefik Paşa taklitçilikten uzak doğu
batı sentezi ürünlerin ilk örneklerini vermiştir.Kullandığı dil onun anlatımına
güzellik katmıştır.
ŞEMSETTİN SAMİ(1860-1936)
Türk edebiyatında ilk roman olan
Taaşşuk-ı Talat ü Fıtnat adlı eseri
yazmıştır.Bu eserde cariyelik ve kölelik konularını işlemiştir.
Şemsettin Sami edebiyat çalışmalarının
yanında dille de uğraşmış devrin en büyük dil alimidir.Yazmış olduğu Kamus-ı
Türki Türkçe bir sözlüktür.Sefiller ve Robinson Crosue isimli eserleri tercüme
etmiştir. Seydi Yahya,Besa yahut Ahde vefa,ve Gave adlı piyesleri vardır.
Ayrıca Orhun Abidelerini ve Kutadgu
Bilig’i Türkçeye çevirmiştir.
AHMET MİTHAT EFENDİ(1844-1912)
Sanat toplum için anlayışına bağlı
kalmış,bu nedenle Servet-i Fünun- cuları tenkit eder ve onlar hakkında DEKADANLAR
adlı makalesini yazar.
Ahmet Mithat Efendi ansiklopedik bir
yazardır.Her konuda her türlü yazılar yazar.Eserlerinde okuyucularını
bilgilendirmeye çalışır.Eserlerin de sade bir dil kullanmıştır.Halka okuma
zevkini aşılamaya çalışır.Çok yazmasından dolayı yazı makinası diye adlandırılır.Amacı ebedilik değil halkı
aydınlatmaktır.Yer yer romanların akışını keser
ve uzun bilgiler verir. Romanları teknik açıdan zayıftır.
Onun 36 roman yaklaşık 200 eseri vardır.
Eserleri
Ahmet Mithat Efendi, Tercüman-ı
Hakikat,Bedir.Devir gibi birçok gazete çıkarmıştır.
Küçük hikayelerden oluşan Letaif-i
Rivayat adlı eseri 28 hikaye- den ve 25 ciltten oluşur ve ilk hikaye kitabıdır.
Avrupa’da Bir Cevelan gezi
yazılarından oluşur.
Romanları: Hasan Mellah.Hüseyin Fellah,
Felatun Beyle Rakım Efendi Yeniçeriler,Henüz On Yedi Yaşında,Diplomalı
Kız,Kıssadan Hisse
Not:Halkı aydınlatmaya
çalıştığı için Hâce-i Evvel (ilk
öğretmen) olarak bilinir.
II.Dönem Tanzimat Edebiyatı
(1878-1896)
Özellikleri:
1-Sanat sanat içindir görüşü
benimsenmiştir.
2-Bu dönem sanatçıları toplum
sorunlarından ve siyasetten uzak kalmış sadece edebiyatla uğraşmışlardır.
3-Bu dönem eserlerin dili
ağırdır.Şairler divan edebiyatına karşı batı edebiyatını savunmuşlardır.
4-Batı edebiyatının
örneklerini başarıyla uygulamışlardır.
5-Roman ve hikayelerde realizm,şiirde ise romantizm akımının etkisi
görülür.Kölelik cariyelik bu dönem romanlarında da işlenir.
6-Şiirin konusu genişletilmiş
ve hayattaki her güzel şeyin şiirin konusu olabileceği görüşü esas
alınmıştır.Ölüm.yokluk,hiçlik gibi soyut kavram lar bu dönem şiirlerinin konusu
olmuştur..
7-Eserlerin dili gayet
ağırdır.Bu özelliklerinden dolayı Servet-i Fünun
Edebiyatının hazırlayıcısı
olmuşlardır.
Bu dönemin başlıca yazar ve
şairleri: Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem,Nabizade Nazım,Sami
Paşazade Sezai’dir.
*****Muallim Naci her ne
kadar bu dönemde yaşasa da yenicilere karşı divan edebiyatını savunduğu için
dışarıda kalır.
II.Dönem Tanzimat Edebiyatı
Yazarları
Recaizade Mahmut EKREM(1847-1914)
II.dönem sanatçılardan olup genç yazar
ve şairlerin örnek aldığı bir kişidir.Sanatçı roman,şiir,hikaye,eleştiri ve roman gibi çeşitli, türlerde eser
vermiştir.Şiirlerinde romantizmin etkisi görülür.İçli duygulu şiirler
yazmıştır.Bu tarz şiir yazmasında oğlu Nejat’ın ölmesi de etkili olmuştur.
Her şeyin şiire konu olabileceğini
düşünür hatta kitap arasında kurutulmuş bir çiçek onun için şiirin konusu
olabilir.Avrupai Türk edebiyatını savunur bu nedenle Muallim Naci mücadele etmiştir. Kayiye nin kulak için
olduğu görüşünü savunur..
Genellikle aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Eserleri:
Araba Sevdası:Yanlış
batılılaşmayı konu alır.Ayrıca bu eser romantizmden realizme geçiş örneğidir.
Şiir Kitapları:Yadigar-ı
Şebap,Name-i Seher,Pejmurde
Tiyatroları: Afife Anjelik,Çok Bilen Çok Yanılır,
Talim-i Edebiyat:Edebiyat
bilgilerini içeren bir kitaptır.
Takdir-i Elhan:Eleştiri türünde yazıları vardır.
****Şiir kitabı olan Zemzeme
üç ciltten oluşur.Muallim Naci bu kitabın üzerine Demdeme adlı eleştiri türünde
eserini yazmıştır.
****Edebiyatımızda eleştiri
türünün yerleşmesinde önemli bir isimdir.
Abdülhak Hamit TARHAN
(1851-1937)
Şiirdeki batılılaşma hareketinin asıl
büyük öncüsüdür.Şairi azam olarak tanınır.Dili süslü ve sanatlıdır.Vezin ve
kafiye kaygısı taşımayan savruk bir şairidir.Genellikle şiir ve tiyatro türünde
eserler vermiştir. Tiyatroları sahne tekniğine uygun olmayıp okunmak için
yazılmış eserlerdir.
Yazar romantizm akımına uygun eser
vermiştir.Eserlerinde zıt kavramlar sıklıkla yer alır.Onun şiirlerinde
ölüm,insanlık gibi soyut kavramlar geniş yer tutar.
Manzum eserlerinde hem hece ölçüsünü hem
de aruz ölçüsünü kullanmıştır.
****Edebiyatımıza kır ve köy hayatını
sokmuştur(SAHRA)
**** Edebiyatımıza ölüm temasını sokan
şairdir(MAKBER-şiir)
Eserleri:
Şiir Kitapları:Sahra,Makber,Halce,Ölü,Bunlar
Odur,Beladan Bir Ses,Belde,Garam
Tiyatro Kitapları: Tarık,Fitnen,
Eşber,İlhan,Hakan, Liberte, Nestelen Sardanapal(Sardanapal ilk manzum piyesidir)
Not: Edebiyatımızda tezatlar
şairidir.
SAMİPAŞAZADE SEZAİ
(1860-1936)
Batı tarzında yazmış olduğu hikayeleri
ile tanınır.Roman ve hikayelerinde çevreyi tanıtır.Kişilerin ruh tasvirlerini
yapmak suretiyle gözleme önem verdiğini gösterir.Konuşma bölümlerinde dil
oldukça sade ve doğaldır.
Sergüzeşt
adlı romanıyla tanınmaktadır.Esir ticaretinin sosyal hayattaki yeri
realist bir biçimde anlatılmıştır.Eserde Dilber(cariye) isimli bir kızın esir
edilmesi ,çileli hayat macerası, ve Nil nehrine atlayarak intihar etmesi anlatılır.
***Yeğeni İclal’in ölümü üzerine İclal adlı mersiyesini yazar ve
bu mersiye düz yazı şeklindedir.
****Şir isimli bir tiyatro eseri vardır.
****Küçük Şeyler’se Alphonse
Dudet etkisiyle yazdığı,edebiyatımızın ilk gerçekçi küçük hikayelerini
toplamıştır.Edebiyatımıza kısa hikaye türünü sokan kişidir.
****Rumuz-ul Edep adlı eserinde makale,sohbet
ve bazı hikayelerini toplamıştır.
Nabizade NAZIM (1862-1893)
Roman ve hikayeleri ile tanınır.Realizm
ve Natüralizm akımlarının etkisinde kalmıştır.En önemli eserleri Zehra ve
Karabibik’tir.
Karabibik: Edebiyatımızda ilk köy romanı
olarak tanınır.Olay Antalya’nın bir köyünde geçer.Karabibik,roman kahramanının
köydeki lakabıdır.Yazar eserde kahramanların yetiştikleri çevrenin dili ile konuşturmuştur.Eserde pek çok sözcük mahalli kullanım ile karşımıza
çıkar.
Zehra: Zehra adlı eserinde olay kıskançlık
teması üzerine kurulmuş -tur.Zehra roman kahramanının ismidir.Yazar bu romanda
geniş psikolojik tahlillere yer vermiştir.Eserde İstanbul’dan kesitlerle aile
içinde,insanlar arasındaki tartışmaları ortaya koyar.
Yadigarlarım,Sevda,Bir Hatıra,Haspa
adlı eserleri hikaye türünde yazılmış eserlerdir.
Muallim NACİ (1850-1893)
Eski yeni tartışmasında eski edebiyat
yanlılarının lideri durumunda dır.Batı edebiyatını tanımış olmasına rağmen
divan edebiyatından kopamamıştır.Yeni edebiyatı savunan Recaizade Mahmut ile
anlaşamaz. Bu tartışma hayli uzun sürmüştür.Muallim Naci,Malumat;Recaizade de
Servet-i Fünun adlı dergide görüşlerini açıklamışlardır.Bu tartışmanın
neticesinde Recaizade’nin etrafında Servet-i Fünuncular toplanmıştır ve
Servet-i Fünun edebiyatını oluşturmuşlardır.
Islahat-ı Edebiye: edebi bilgiler verdiği
kitaptır.Recaizade’nin Zemzeme’lerine karşılık Demdeme’yi yazmıştır.
Eski edebiyatı savunmasına rağmen oldukça
sade bir dili vardır. Tanzimatta en sade ve en kusursuz nesir onundur.Dili başarıyla
kullanır.
Eserleri
Şiir
Kitapları:Şerare,Ateşpare,Sümbüle,Füruzan
Sözlük : Lügat- Naci
Eleştir :Muallim,Yazmış Bulundum,Demdeme
Hatıra : Ömer’in Çocukluğu
Tiyatro : Heder
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI
(EDEBİYATI CEDİDE) (1896-1901)
Bu edebiyat Recaizade Mahmut Ekrem ile
Muallim Naci arasındaki eski edebiyat yeni edebiyat tartışmasında Recaizade
Mahmut’un yol göstermesiyle Servet-i Fünun
etrafında toplanan gençler tarafından oluşturulmuş bir harekettir. Bu hareket 1896 yılında
başlar.Bu hareketi oluşturan gençler;Tevfik Fikret,Cenap Şahabettin , Halit
Ziya Uşaklıgil Mehmet Rauf,Hüseyin Cahit Yalçın’dır.Bu topluluğa Halit Ziya
daha sonra katılmıştır.
Bu
dönemin ana karakteri Çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermektir.Örnek
aldıkları Fransız yazar ve sanatçılar, roman ve hikayede realist ve
natüralist;şiirde parnasizyen ve sembolisttir.Bu dönem yazarları devrin baskıcı
şartlarını bahane göstererek toplumsal konularla hiç ilgilenmemişlerdir.
Tanzimat dönemindeki hak,adalet vb. konular bu dönemde terk edilmiştir.
Sanatçılar şahsi konulara yönelmişleridir.Bu konular aşk,üzüntü,tabiat
güzellikleri,şahsi hayaller ve melankolidir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi bu dönem
yazarları Fransız edebiyatını örnek
almışlardır.Bu dönemde Türk edebiyatı Avrupai bir nitelik kazanmıştır.Bu edebi
topluluk bir tartışmadan ortaya çıkmıştır.(Kafiye göz için değil kulak için)
Özellikleri
1-Sanat sanat için görüşü
benimsenmiş seçkin zümre edebiyatıdır.
2-Konuşma dilinden tamamen
uzaklaşılmış Arapça ve Farsça dil kurallarına fazlaca yer verilir .Ayrıca
dilimizde o zamana kadar olmayan Farsça ve Arapça kelimelerde sokulmuştur.
3- Din dışı konularda eser vermişlerdir.
4-Baskı nedeniyle
Tanzimatçıların kullandığı kavramları kullanmazlar suya sabuna dokunmayan
kavramlar üzerinde dolaşırlar.
5-Fransız edebiyatından
etkilenmenin bir sonucu olarak batıdan “Sone”-“Terze-Rima” ve serbest müztezat biçimleri alınır.
6-Aruz ölçüsü kullanılır hece
ölçüsü hiçbir zaman ciddiye alınmaz.Hece ölçüsüyle sadece çocuk şiirleri yazarlar.
7-Göz için kafiye yerine
kulak için kafiyeyi kabul ederler.
8-Nazım nesre
yaklaştırmışlardır.
9-Beyit hakimiyetinde bütün
hakimiyetine geçilir.
10-Şiirin konusu
genişletilmiştir.En basit nesne,günlük olaylar,gözlem ve duygular konu olarak
işlenmiştir.
11-Halit Ziya’nın Mensur Şiir
adlı eseriyle edebiyatımıza ilk defa mensur şiir girer.
12-Roman tekniği
gelişmiş,romanda gereksiz tasvirler ya da konu dışı gereksiz bilgilerin
verilmesinden kaçınılmıştır.
13-Roman ve hikayede yazarın
kişiliği gizlenmiştir.Olup bitenler kahramanın gözüyle verilir.
14-Olaylar İstanbul’dan alınmıştır.
15-Olay kişileri çoğu zaman
aydın kişilerdir ama bazı küçük hikayelerde
halk tabakasından kişilere de
yer verilmiştir.
16-Batı uygarlığına özellikle
Fransa’ya hayranlıkları vardır.
17-Fransızca kelimeleri
sıklıkla kullanmışlardır.
Servet-i Fünun Sanatçılarının En Belirgin
Ortak Özellikleri
1-Hüzne ve hüzünlü manzaralara
düşkünlük vardır.
2-Hakikatten kaçarak hayale
ve tabiata sığınma vardır.
3-Sanat sanat içindir
görüşünü benimsemeleri
4-Günlük hayatın ufak tefek
meselelerini konu olarak benimsemeleri
SERVET-İ FÜNUN Döneminin
Edebi Türleri ve Özellikleri
Şiir
Bu dönemin şiir anlayışı Tanzimatçılardan
bir hayli farklıdır.Özellikle parnasizmin etkisiyle biçim mükemmelliyetçiliğine
büyük önem vermişlerdir.Şiiri ideolojik
bir anlatım yolu olmaktan çıkarmışlardır. Sone ve Terze-Rima nazım şekillerini
kullanmışlardır.
Aruzu şiirin vazgeçilmez bir unsuru olarak
görmüşler onu Türkçe’ye
Başarıyla uygulamışlardır.Hece ölçüsüyle
sadece çocuk şiirleri yazmış lardır.
Göz için kafiye yerine kulak için kafiye
benimsenmiş,özellikle serbest müstezatı çok kullanmışlardır.Şiiri düz yazıya
yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü
yeğlemişlerdir.Cümleler bir beyitte tamamlanmamış bir sonraki beyite kaymıştır.
*Mensur şiir ilk defa bu dönemde
görülür.Şiirin konusunu genişletmişlerdir.Bu dönemin en önemli şairleri Tevfik
Fikret ve Cenap Şahabettin’dir.
Roman ve Hikaye
Bu topluluğun en başarılı olduğu alan
roman ve hikayedir.Tanzimat romanında batının taklidi yapıldığı için bu dönem
romanıyla karşılaştırıldığında sönük kalır.
Realizmden etkilenen Servet-i Fünun
yazarları konu hep İstanbul’ dan almışlardır.Bunda yazarların yaşadığı çevreyi
iyi gözlemlemeleri ve eserlerine
yansıtmasının etkisi vardır. Ancak eserde yabancı kelimelerin bolca
kullanılması eserlerin geniş halk kitlelerine yayılmasını engellemiştir.Hikaye
alanında da yeni ve önemli eserler verilmiş,Anado lu’nun değişik yörelerinin de
konu edildiği hikayelerde dil daha sadedir.
Romanlarda teknik gelişmiş,açıklamalar
ve gereksiz tasvirler atılmış, olaylar İstanbul’da geçer,kişiler aydın
kişilerdir ve yazar kişiliğini gizler.
Hikaye ve romanda iki önemli sanatçı
Halit Ziya ve Mehmet Rauf’tur.
Tiyatro
Sanat sanat içindir görüşünü
benimsedikleri için halka dönük tiyatroyu ihmal etmişlerdir.
Eleştiri
Servet-i Fünun döneminde gelişmiş bir
diğer tür ise eleştiridir.Özel- likle Hüseyin Cahit Yalçın siyasi yazılarıyla şimşekleri üzerine
çekmiştir.Onun Fransızca’dan çevirmiş olduğu Edebiyat ve Hukuk makalesinin
çevirisiyle de Servet-i Fünun dergisinin kapanmasına topluluğunda bitmesine
neden olmuştur.
Servet-i Fünun Edebiyatının
Önemli Sanatçıları
Tevfik FİKRET (1867-1915)
Bu dönemin en güçlü
yazarlarındandır.Parnasizmin etkisindedir. Şiir- lerinde biçim
kusursuzdur.Ölçü,kafiye ve şekil gibi unsurlarla oluşturulmuş bir musiki
sezilir.İşlediği konuyu sözcüklerin sesiyle hissettirir.Aruz ölçüsüne öylesine
hakimdir ki konuşur gibi yazdığı şiirlerinde kusursuz bir ölçü vardır.Şiiri düz
yazıya yaklaştırmış birkaç dize süren cümlelerden oluşan şiirler yazmıştır.
Servet-i Fünun döneminde yazdığı şiirler
kişisel ve sanatlıdır.Daha sonraki dönemlerde yazmış olduğu şiirler ise aşırı
toplumcu bir şiir anlayışı vardır.
Edebiyatımıza müstezat şiir şeklini
getirmiş soneyi çok iyi kullanarak yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Eserleri:
Rubab-ı Şikeste:Bu kitapta bulunan şiirler
Servet-i Fünun döneminde sanat için sanat görüşüyle yazdığı şiirler
bulunmaktadır.Önceki şiirlerinde Recaizade ve Abdülhak Hamit’in etkileri
görülür ancak daha sonraki şiirlerinde kendi üslubunu yakalamıştır.
Haluk’un Defteri:Bu kitapta oğlu Haluk’un
kişiliğinde istediği neslin özelliklerini,onlara verdiği öğütleri
anlatmıştır.Buradaki şiirler sanat için sanat görüşünden toplum için sanat
görüşüne doğru yönelmektedir. Şiirleri sosyal bir endişe ile de yazılmış olsa
biçimdeki özeni ve mükemmelliği hiçbir zaman kaybetmemiştir.
Rubabın Cevabı: Bu kitap Tevfik Fikret’in
toplumcu ve vatan şiirlerinin olgun ve güçlü örneklerinin olduğu
kitaptır.Vatanın kötü yöneticiler elinde çektiği sıkıntıları eleştirel bir üslupla anlattığı ve bu durum karşısında şairin umudunu
yitirmediği görülüyor.
Şermin:Hayatının son dönemlerinde çocuklar
için yazdığı bir kitaptır ve bu kitap hece ölçüsüyle yazılmıştır.
*****Tevfik Fikret hiç roman
ve tiyatro yazmamıştır.
İstanbul’u anlattığı SİS şiiri İstanbul’u kötüleyen karamsar bir
şiirdir. Doksan Beşe Doğru ve Tarih-i
Kadim önemli şiirlerindendir.
Toplumcu görüşle yazdığı ve memleketin Batı
medeniyeti seviyesine gelmesini istediği şiirleri ;Haluk’un Vedası(Annesi ölmüş
bir kızı anlatır)Tarih-i Kadim(M.Akif buna karşılık bir eser yazmıştır)Sis ,
Haluk’un Amentüsü
Cenap
ŞAHABETTİN (1870-1934)
Asıl mesleği doktorluk olan şair
Servet-i Fünun edebiyatında Tevfik Fikret’ten sonra gelen en önemli şairdir.
Öğrenim için gönderildiği Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenmiş ve Fransız
sembolist yazarlarını tanı mıştır.
Şiirde bir ahenk oluşturmak ister ve
kelimeleri müzikal değerlerine göre seçer.Dili oldukça ağırdır.Orijinal sıfat
taşmamaları kullanır. “Saat-ı Semenfam (yasemin renkli saatler)tamlaması
tartışmalara neden olmuş -tur. Genellikle duygu ve hayal yüklü tamlamalar
kullanır.
Hem parnasizm hem de sembolizmin etkileri şiirlerinde
görülür. Sembolizmin musikisi, parnasizmin ise doğa betimlemeleri,sözcükle
resim yapma sanatı onun şiirlerinde görülür.Elhan-ı Şita adlı kış manza- rasını
anlattığı şiirinde sözcükler
okuyucuya karın yağışını hissettirir.
Sanat için sanat görüşünü benimsemiştir.Ona göre sanat güzellik içindir.
Şiirlerinde aşk ve tabiat temalarını işlemiş ve semboller kullanmıştır.
** Şiirde serbest müstezat tarzını ilk ve
en iyi kullanan şairdir.Bazen de sone tarzında eski şiiri hiçe sayan batı tarzı
kullanımıyla çok eleştiri almıştır.En basit konuları şiirin konusu haline
getirmek için servet-i fünun diline yeni sözcükler sokmuş Arapça ve Farsça yeni
sözcükler kullanmıştır.
Şiirde güzellikten başka bir şey
aramadığını güzel sanatlarda fayda aranmayacağını söyleyen şairin nesir
alanında da önemli eserleri vardır . Nesir dili şiir dilinden biraz daha
sadedir.
Bir şiirde birden fazla ölçü kullanmasıyla
ünlüdür.
****Şiirlerini Evrak-ı Hayal
adlı bir kitapta toplayacağını söylemesine rağmen sağlığında
yapamamıştır.Şiirleri ancak 1984 yayınlanmıştır.
Nesir alanındaki eserleri Hac
Yolunda,Avrupa Mektupları.Suriye
Mektupları,Nesr-i
Harp,Nesr-iSulh ve değişik yazılarını topladığı Evrak-ı Eyyam,
Beğendiği vecizelerini
Tiryaki Sözleri,
Yalan(dram)
Körebe (komedi)
Halit Ziya UŞAKLIGİL (1867-1945)
Dönemin roman ve hikaye
temsilcisidir.Eserleriyle sadece kendi döneminde değil daha sonraki dönemlerde
de örnek alınan bir yazardır.
Türk romanına tamamen batılı
bir çehre kazandırmıştır.Başarılı eserler veren yazar batılı yazarlardan hiç de
aşağı değildir.Yazarın dili süslü ve ağırdır. Kendi romanlarını daha sonra
kendi sadeleştirmiştir.
Halit Ziya romanlarındaki kahramanları
kendi yaşadığı çevreden seçer ve bunları
bir gözlem sonucunda oluşturmuştur.
Yazarın hikayelerinin dili romanlarına
göre daha sadedir.Roman- larının konusu hep İstanbul’da hikayelerinin konusu
ise Anadolu’da geçmektedir.
Romanları:Aşk-ı Memnu,Mai ve
Siyah,Kırık Hayatlar,Bir Ölünün Defteri,Ferdi ve Şürekası’dir
Mai ve Siyah’ ta Ahmet Cemil adlı
kahraman sanat hayalleriyle yaşar fakat içinde bulunduğu çevre ve Babıali’nin
kırıcı olayları arasında tüm hayalleri yıkılır. Yazarın romanda Ahmet Cemil’e
söylettiği sözler aslında Servet-i Fünun
edebi anlayışıdır.
Aşk-ı Memnu Sanatçının başyapıtıdır.
Romanın konusu ise Boğaziçi yalılarındaki yaşamdan alınmıştır. Eserde alafranga
yaşayışa özenen Bihter Hanım’ın kendinden yaşça büyük Adnan Bey’le
evlenmesi,ancak daha sonra Adnan Bey’in yeğeni olan Behlül adlı gençle
birbirlerine aşık olmaları
anlatılır.Züppe bir genç olan Behlül , Bihter Hanım’ı sonunda
kandırır.Ancak Nihal durumu fark eder ve babasına bildirir.Adnan Bey’in durumu
öğrendiğini anlayan Bihter Hanım intihar
eder.Eser ruh tahlilleri yönüyle oldukça gerçekçidir. Kahramanlar her yönüyle
tanıtılmıştır.
Kırık Hayatlar diğerlerine göre sade bir
dille yazılmış bir romandır. Romanda aile içi bir dram anlatılmaktadır.
Önemli Hikayeleri: İzmir Hikayeleri,Aşka
Dair,Onu Beklerken Kadın Pençesi
Roman ve hikayenin dışında yazar hatıra
türünde de yazdığı Kırk Yıl,Saray ve Ötesi,Bir Acı Hikaye adlı eserler servet-i
fünun dönemi ve Osmanlı’nın son dönemi
için önemli bir belgedir.
*****Halit Ziya
edebiyatımızda ilk MENSUR şiiri yazan kişidir.
Mehmet RAUF (1875-1931)
Servet-i Fünun edebiyatının ikinci
büyük romancısıdır.Uzun süre Halit Ziya’nın etkisinde kalmıştır.Dil Halit
Ziya’ya göre daha sadedir Tıpkı Halit Ziya gibi mensur şiirler ruh tahlillerine
önem verdiği romanlar yazmıştır.Sosyal konulara fazla değinmez onun roman ve
hikayelerinde kendi hayatının aksi vardır.
Yazarın en önemli eseri Eylül’dür .
Basit bir aşk olayı etrafında dönen eserde aşkın güzelliği dile getirilir.Suat
Hanım kocası tarafından çoğu kez yalnız bırakılan kadındır. Suat Hanım ve
kocasının arkadaşı olan Necip arasında
gizli bir aşk oluşur ve sürer gider.Eserin sonunda Suat’la Necip bir yangın
sonucunda yanarak ölürler.Dil örgüsü bakımından zayıf olan eser psikolojik
tahlillerdeki derinliğiyle ilk psikolojik roman sayılmıştır.
Eserleri:
Siyah İnciler:Mensur şiir kitabı
Romanları:
Genç Kız Kalbi, Ferda-yı Garam,
Karanfil ve Yasemin, Salon Köşelerinde,
Son Yıldız, Define,
Kan Damlası
Tiyatro:
Cidal,Pençe,Yağmurdan Doluya
Hüseyin Cahit YALÇIN
(1874-1957)
Hikaye,roman ve eleştiri yazarı aynı
zamanda gazeteci olarak tanınmıştır.Eski edebiyata karşı batı edebiyatını
savunmuştur. Eserlerinde iç ve dış gözleme yer vermiştir. Cesur,pervasız ve atak
bir eleştiri yolu izlemiş bu yüzden sürgüne gitmek zorunda kalmıştır.1908’den
sonra siyasi yazarlığa geçmiştir.Cumhuriyet devrinde yazmış olduğu siyasi
makaleler ile tanınmıştır.Servet-i Fünun dergisi onun Fransızca’dan çevirmiş
olduğu Edebiyat ve Hukuk adlı makalesini yayınlamasından sonra kapatılmıştır.
Ve bu kapatılma sonucunda bu dönem bitmiştir.
Eseleri
Hayat-ı Muhayyel ,Hayal İçinde,Edebi
Hatıralar,Talat Paşa
------Dönemin Bağımsızları----
Hüseyin Rahmi GÜRPINAR(1864-1944)
Ahmet Mithat tarzını
geliştirmiştir.(Ahmet Mithat tarzı;sanat endişesinden uzak,öğreticiliği esas
alan,çok eser vermeyi amaçlayan , kusurlu roman tekniğinin olduğu ve romanda
olay akışını kesip ansiklopedik bilgilerin verildiği bir anlayıştır)
Roman tekniği kusurludur,olay akışını
kesip ansiklopedik bilgi verir. Natüralisttir,sokağı edebiyata getiren sanatçı
olarak bilinir.Eserlerinde İstanbul’u anlatır.Dili oldukça sadedir.Mizah
yoluyla sosyal tenkit yapar.
Romanları: Şıpsevdi,Mürebbiye,Kuyruklu Yıldız
Altında Bir İzdivaç,
Kesik
Baş,Gülyabani,Cadı,İffet,Sevda Peşinde,Evlere Şenlik
Ahmet RASİM (1867-1932)
Ahmet Mithat tarzını sürdürmüştür. Hayatın
komik ve ibret verici taraflarını anlatır.Yüz otuzu aşkın eseri vardır. Aynı
zamanda bestecidir altmışa yakın bestesi vardır.
Hatıra Türündeki Eserleri:
Gecelerim,Falaka,Muharir Şair Edip
İnceleme ve Gözlem Eserleri: Gülüp Ağladıklarım,Muharrir Bu Ya, Şehir
Mektupları
Romanları:İlk Sevgi,Güzel Eleni,Endişe-i Hayat,İki Günahsız Sevda
Mehmet Akif ERSOY (1873-1936)
İslamcı şair olarak bilinir ve toplum için
sanat görüşüyle eserler vermiştir.Şiiri düz yazıya ayaklaştırmıştır. Manzum
hikayeleri vardır . Aruz vezninin çok iyi kullanır.Şiirlerinde coşkun bir
lirizm vardır. Safahat adında yedi kitaptan oluşmuş şiir kitabı ile ünlüdür.
Safahat’taki şiirlerden en ünlüleri, Küfe,Mahalle Kahvesi,Seyfi
Baba,Meyhane’dir.Ayrıca nesir türünde de eser vermiştir.
FECR-İ ATİ TOPLULUĞU (1909-1912)
Servet-i Fünun dergisi 1901 yılında
kapatılınca bu dergi etrafında toplanan
Servet-i Fünun edebiyatçıları artık bir daha
bir araya gelme imkanına sahip olamamışlardır. Hatta basına uygulanan sansürden dolayı
sanatçılar şiirlerini bile rahatça yayınlayamamışlardır. 1908 yılına kadar
süren,edebiyatın bu fetret devri bu tarihte meşrutiyetin ilan edilmesiyle sona
ermiştir. Edebiyat aşığı gençler
tarafından bir toplantı yapılmıştır.
Bu gençler arasında; Ahmet
HAŞİM,Yakup KADRİ, Refik Halit KARAY,Fuat KÖPRÜLÜ,Hamdullah SUPHİ,Ali Canip
YÖNTEM,Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU gibi yazarlar vardı.
Fecr-i Ati gerçekte bir edebi
topluluk ya da bir edebi akım değildir.Bu hareket yukarıda adı geçen gençlerin
birkaç toplantısıyla sınırlı kalmıştır.Gençlerin yetenekli olması, edebiyat
dünyasının bu toplantıdan haberdar olmasını sağlamıştır.
Fecr-i Ati edebiyatımızda
beyanname yayınlayan ilk topluluktur.
(Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi
Beyannamesi 20/02/1909)Bu beyanname de gençlerin o günün edebiyat dünyasına bakışını,edebi
alanda yapmak istediklerini görüyoruz.Bunlara göre kendilerinden öncekiler
yeterince Batılı değillerdi.Öncekiler için edebiyat boş vakitlerini değerlendirdik-
leri güzel bir uğraştır.
Fecr-i Aticilere göre “Sanat şahsi
ve muhteremdir (saygıdeğer dir).”Hedeflerinin sanata ve edebiyata hizmet
olduğunu açıklamışlardır.
Batıdaki sanat topluluklarıyla
ilişki kurmak istemişlerdir.Kendilerine Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
Fransız sembolistlerden etkilenmişlerdir.Eserlerinde aşk ve tabiat konularını
işlemişlerdir.Gerçekten uzak tabiat tasvirleri yapmışlardır.Dil ve üslup
bakımından servet- i Fünunculara benzerlik gösterirler. Bu topluluğun dili
süslü ve ağırdır.Fecr-i Aticiler kendilerini Servet-i Fünun edebiyatçılarından
farklı görseler de onların devamı olmaktan kurtulama mışlardır.
Sanat anlayışında birlik olmadığı
için 1912 yılında dağıldılar. İçlerinde akıma en sadık kalan Ahmet Haşim
olmuştur.
Fecr-i Aticilerin Yapmak İstedikleri
1-Batı’yı günü gününe takip
etmek,edebi çalışmalara Batıdaki gelişmeler ışığında yön vermek.
2-Genç sanatçıların Batı
anlayışıyla yetişmesi
3-Zengin bir kütüphane
kurmak.Batıdaki bir çok eseri Türkçe’ye kazandırmak için dil komisyonu
oluşturmak
4-Edebiyat ve fikir konularında konferanslar
vererek halkı eğitmek
Yüksek ideallerle bir araya gelen
gençler Fecr-i Ati’yi 1909 yılında kurdular.Ancak grup daha ilk ayda 31 Mart
olayı yüzünden dağıldı ve bir daha bir araya gelemedi.Grubun dağılmasından
sonra Fecr-i Ati anlayışını sürdüren Ahmet Haşim olmuştur. Belki de Ahmet Haşim
olmasaydı bu topluluğun adı bile duyulmazdı.Yakup Kadri ve Hamdullah Suphi daha
sonra Milli Edebiyata geçmişlerdir.
Fecr-i Ati Edebiyatının
Özellikleri
1-Edebiyatımızda ilk edebi
topluluktur.
2-Edebiyatımızda ilk
beyannameyi yayınlayan topluluktur.
3-Servet-i Fünun edebiyatına
bir tepki olarak doğmuştur.Ama onun devamı olmaktan kurtulamamışlardır.
4-Sanat şahsi ve muhteremdir
görüşünü benimsemişlerdir.Bu nedenle zaten kısa sürede dağılmışlardır.
5-“Edebiyat ciddi ve önemli
iştir bunun halka anlatılması lazımdır.” Görüşündedirler.
6-Başlıca konuları tabiat ve
aşktır.
7-Tabiat tasvirlerini
gerçekten uzak bir şekilde yapmışlardır.(subjektif)
8-Dil bakımından Servet-i
Fünun edebiyatının devamıdırlar. Arapça,Farsça kelimelerle dolu konuşma
dilinden uzak bir şiir dili meydana getirmişlerdir.
9-Aruz veznini kulanmışlar ve serbest müstezat
nazım şeklini benimse- mişler ve geliştirmişlerdir.
10-Şiirde
sembolistler,romanda ve hikayede maupassant, tiyatroda da Henrich İbsen örnek
alınır
FECR-İ ATİ TOPLULUĞU
SANATÇILARI
Ahmet HAŞİM (1884-1933)
Fecr-i Ati anlayışını döneminde Milli
Edebiyatın çokça revaçta olmasına rağmen değiştirmemiştir.Ne şiir ne de dil
anlayışında sapma olmamıştır.Ancak dilde sadeleşme fikrini nesirlerinde
kullandığı sade dilde görürüz.Hatta bu dil bazen milli edebiyatın dilinden bile
sadedir.
Ahmet Haşim, şiir görüşlerini şöyle
açıklar; Şair ne bir hakikat habercisi ne bir belagatli insan ne de bir kanun
koyucusudur.Şairin lisanı nesir gibi anlaşılmak için değil, duyulmak için
vücuda getirilmiş,musiki ile söz arasında sözden ziyade musikiye yakın bir
dildir.Şiir nesre çevrilemeyen bir nazımdır.Şiir hikaye değil sessiz bir
şarkıdır.
Görüldüğü gibi Haşim,şiirde anlamın
değil söyleyişin önemli olduğunu söylemiş ve şiirlerini bir ses güzelliği
oluşturmak için yazmıştır
O “Şiirde anlam aramak
kanaryayı eti için kesmeye benzer.”der . Serbest müstezatı kulanmış,aruzu
ahengin kaynağı görmüş ve heceyi hiç kullanmamıştır.
Konu olarak
akşam,gurup,şafak,gece,mehtap,yıldızlar,göller orman- lar yer alır.Şiiri
sembolist sayılmasa da söyleyiş olarak anlatım olarak onu çağrıştırır. En
azından Haşim’in şiirinde sembol kullanımı çoktur. Fakat gerçekten
kaçış,hayale,akşam vakitlerine ,yalnızlığa ve bezginliğe sığınış onu sembolizme
yaklaştırır.Aslında bütün bunların kökeninde onun yüzünü çirkin bulması
vardır.Bu nedenle insanlardan kaçar. Yazar çirkin yaratıldığını düşünmektedir.
***O her şeyi hayal havuzunun sularında
seyretmiş ve onları renkli bir akış olarak görmüştür. Ayrıca şiirde musikiye
değer vermesi de onu sembolizme yaklaştırır.Kelimelerde musiki araması onu
sözcük seçiminde titizliğe götürür.Beğendiği sözcükler genellikle Arapça ve
Farsça kelimelerdir onları çekinmeden şiirlerinde kullanır.
Haşim, nesneleri değil nesnelerin
kendisinde bıraktığı izlenimi anlatması,renklere değer vermesi onu birazda
empresyonistliğe götürür.
Dilinin yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklü olması onun
şiirlerinin günümüzde bile anlaşılmamasına neden olmuştur.
Eserleri:
Haşim’in ilk kitabı Göl Saatleri’dir.Diğer
kitabı ise Piyale ’dir.
Nesir alanında Haşim anlaşılmak için
yazar.Dili sade,söyleyişi konuşma havasındadır.Edebiyatımızda en güzel
seyahatnamelerden birini Frankfurt Seyahatnamesi’ni ortaya koyan şairin ayrıca
değişik deneme sohbet ve diğer nesirlerini bir araya getirdiği Gurabahane-i
Laklakan ve Bize Göre adlı eseri vardır.
***Ahmet Haşim hiç roman
yazmamıştır.
Diğer Fecr-i Ati sanatçıları daha
sonra Milli Edebiyata katıldıkları için onları Milli Edebiyat sanatçılarının
içinde göreceğiz.
MİLLİ EDEBİYAT (1911-1923)
----Milli Edebiyat akımı 1911 yılında Ömer
Seyfettin ve Ali Canip’in Selanik’te birlikte çıkardıkları Genç Kalemler adlı
dergiyle başlar.
-----Ömer Seyfettin’in bu
dergide çıkan Yeni Lisan Makalesi bu akımın fikir temelini oluşturur.
Buna Göre;
a)Milli bir edebiyat için
milli bir gereklidir.
b)Konuştuğumuz dil,İstanbul
Türkçe’si en tabii dildir.
c)Yazı dili konuşma dili ile
birleştirilirse edebiyatımız yeniden canlana- caktır.Türkçe karşılığı olan
kelimeler atılmalıdır.
-----Türk milliyetçiliğine
çok önem verilir.Tarihimize ve milli kaynaklara yönelme görülür.
------Sade dil,hece ölçüsü ve
halk edebiyatından yararlanma görülür.
-------İstanbul dışına
çıkılır ve Anadolu’dan konular işlenir,
Anadolu eserlerde bolca
anlatılır.
-------Bu dönem roman ve
hikayesinde ülke sorunları ele alınır.
------Darülbedayi kurulur ve
tiyatro gelişir.
-----Yazarların bilinçli
olarak Anadolu’ya açıldıklarına örnek olarak Refik Halit KARAY’ın Memleket
Hikayeleri ve Ebubekir Hazım TEPEYRAN’ ın Küçük Paşa’sı örnek verilebilir.
-----Bu dönemin önemli şair
ve yazarları: Ömer Seyfettin,M.Emin Yurdakul,Hamdullah SuphiTanrıöver,Halid
Fahri Ozansoy,Orhan Seyfi Orhon,Faruk Nafiz Çamlıbel,Yusuf Ziya Ortaç, Kemalettin Kamu vb. şiir alanında
; Y.Kadri Kraosmanoğlu,Halide Edip
Adıvar,Refik Halid Karay,Reşat Nuri GüntekinPeyami Safa,Ebubekir Hazım Tepeyran
nesir alanındaki yazarlardır.
MİLLİ EDEBİYAT YAZAR VE ŞAİRLERİ
Ömer SEYFETTİN
Maupassant tarzı realist hikayeleriyle
ünlüdür. Sade bir dille yazar.
Hikayelerde şahısların ruh
tahlilleri yerine olaylar arasında bağ kurmaya çalışır.
Konu olarak çocukluk anıları,tarihi
olaylar ve Türklere balkanlarda uygulanan zulümler ağır basar.
Hikayeleri beklenmedik bir biçimde
biter.Şiirleri de vardır ama tanıtıcı özelliği hikayeciliğidir.
Ünlü Hikaye Kitapları: Bomba,Beyaz Lale,Gizli
Mabet,Yüksek Ökçeler,Yalnız Efe,Efruz Bey(Batı hayranı birisi), Harem,Bizim
Eshab-ı Kehfimiz,Bahar ve Kelebekler(Bu hikayede bir genç kızın eskiyi savunan
ninesiyle çatışması vardır)
Ünlü Hikayeleri: Başını
Vermeyen Şehit,Pembe İncili Kaftan,Kütük,Bomba,Kaşağı,Teke Tek,Falaka,Kızıl
Elma Neresi
Ali Canip YÖNTEM(1887-1967)
Genç Kalemler dergisinde yazdığı makalelerle
tanınan yazar sade dille hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.Sonraları edebiyat
incelemeleriyle uğraşmıştır.
Ziya GÖKALP (1876-1924)
Milli Edebiyatın fikir temellerini
kurar.Turancıdır.Edebiyat değil fikir önemli olduğu için halk diliyle
yazmıştır.Türkiye’nin ilk sosyoloğu dur.
Şiirleri: Kızıl Elma, Altın Işık,Yeni
Hayat,
Fikir Eserleri: Türkçülüğün
Esasları,Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak,Türk Medeniyeti Tarihi, Türk
Töresi,Malta Mektupları
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
(1889-1974)
Fecr-i Ati edebiyatındayken ferdi milli
edebiyatta toplumsal konula- rı işlemiştir.İlk eserleri mistik daha sonrakiler
ise realisttir.Toplum için sanat görüşüyle eserler vermiştir.
****Romanlarında Tanzimat-cumhuriyet arası
Türk toplumundaki değişme, halk-aydın
çatışmalarını işlemiştir.Eserlerin tekniği sağlamdır, gözlemlerinde,
tasvirlerindeki realizmde başarılıdır.
Eserleri
Kiralık Konak: Bu romanda Tanzimat
dönemindeki nesil çatışması işlenir.Bu dede Naim Efendi ile torun Seniha’nın
çatışmasıdır.
Nur Baba: Bu romanda tekkelerdeki
bozuklukları anlatmıştır.,
Hüküm Gecesi: Osmanlı devletinin bozulan
siyasi yapısı işlenmiştir.
Sodom ve Gomore :İşgal altındaki İstanbul
halkının yabancı işgalci güçlere hoş görünme çabalarını işler.
Yaban: Kurtuluş savaşı sırasında
Anadolu’nun durumu Ahmet Celal’ in ağzından anlatılmıştır. Hatıra defteri
şeklinde oluşturulmuştur. Aydınların gözüyle Anadolu anlatılır.
Bir Sürgün,Ankara,Panorama: Bu romanlar
önceki sıranın devamı dır. Panaroma’da Cumhuriyet kurulduktan sonraki kırk yıl
anlatılır.
Hep O Şarkı: Bu romanında önceki
romanlarda bulunan tarihi sıra yerine aşk konusunu işlenmiştir.
Hikayeleri:Milli Savaş Hikayeleri,Bir
Serencam,Rahmet
Diğer eserleri: Okun Ucundan,Erenlerin
Bağından(Mensur Şiir) Anamın Kitabı (Çocukluk Hatıraları)Gençlik ve Edebiyat
Hatıraları
( Hatıra) Zoraki
Diplomat(Elçilik Hatıraları)
Refik Halit KARAY (1888-1965)
Fecr-i Ati edebiyatından Milli
Edebiyata geçen yazarlardan birisidir
İlk olarak KİRPİ ismini
verdiği hiciv türündeki yazılarıyla tanınır ve bu yazılarından dolayı
Anadolu’nun çeşitli yerlerine sürülür. Bu Anado- lu sürgününden Memleket
Hikayeleri adlı gezi yazısı eseri ortaya çıkar.
Ankara hükümeti aleyhine
yazdığı yazılar nedeniyle yurt dışına Hatay’a sürülür.Bu sürgünden de Gurbet Hikayeleri çıkar.
Eserlerini konuşma diliyle yazmıştır.Gözlem
ve hiciv yeteneği güçlüdür.
Eserleri
İstanbul’un İç Yüzü:Başarısız bir
romandır
Sürgün: Hatay’da yazar ve sürgün edilen siyasilerin ve
Osmanlı sultanlarının yurt dışındaki
maceraları anlatılır.
Çete:Hatay’ın ülke topraklarına katılması
konusunu işler.
Yezidin Kızı: Bu eserinde tabiat ve
karakter tasvirleri önemlidir.
Anahtar:Kıskançlık üzerine yazılmış bir
romandır.
Diğer romanları:Bugünün Saraylısı,Kadınlar
Tekkesi,Dört Yapraklı Gonca,Sonuncu Kadeh
Diğer
Eserleri:Kirpinin Dedikleri,Deli,Sakın
Aldanma İnanma Kanma ,Kanije Müdafaası(Tiryaki Hasan Paşa’nın
başarışları anlatılır) tiyatro türündedir.
Mehmet Emin YURDAKUL
Kuru ,yavan,tek düze ve sanatsız bir şiiri vardır.Onun için önemli
olan sanat değil öğreticiliktir. Sanat fikirleri anlatmak için sadece bir
araçtır.
Türkçülük fikrini ilk ve yılmaz bir
savunucusudur. Genç Kalemler den daha önceleri de sade dille eserler vermiştir.
Şiirleri:
Türk Sazı,Turana
Doğru,Ordunun Destanı,Ey Türk Uyan Tan Sesleri
Reşat Nuri GÜNTEKİN (1889-1956)
Eserlerinde Anadolu ve Anadolu
insanını işlemiştir.Dil sade ve yapmacıksız günlük konuşma dilidir.Baba mesleği
askerlik kendi mesleği müfettişlik olduğu için Anadolu’yu iyi tanımıştır.Bundan
Anadolu Notları adında gezi yazısı çıkar. Eserlerinde genellikle kahraman olarak öğretmen leri seçer.
Eserleri
Çalıkuşu: Feride adındaki genç öğretmenin
Anadolu’daki sıkıntılar anlatılır.
Yeşil Gece: Eski eğitim sistemi ve dini
kötüye kullananlar eleştirilir.
Miskinler Tekkesi: Dilenciler konu
alınmıştır.
Acımak: Bu roman geriye dönüş tekniği ile
yazılmıştır.Zehra babasının ölümünden sonra onun not defterini bulur ve okur.
Diğer Romanları:Dudaktan Kalbe,Kızılcık
Daları,Damga,Akşam Güneşi,Eski Hastalık,Bir Kadın Düşmanı,Değirmen,Kavak
Yelleri, vb.
Hikayeleri; Tanrı Misafiri,Sönmüş
Yıldızlar,Eski Ahbap,Boyunduruk
Tiyatro Eserleri: Balıkesir Muhasebecisi,Eski
Borç,Hançer.
Gezi:Anadolu Notları
Halide Edip ADIVAR
(1884-1964)
Eserlerinde idealize edilmiş kadın
kahramanlar çoktur. Konu olarak kurtuluş savaşı, çocukluk anıları ve aşk
önemlidir.Eserleri gittikçe olgun laşır.Dil yapısı oldukça bozuktur. İlk önce
İngiliz mandacılığını savunur daha sonra milliyetçiliğe geçer. Eserlerini
Türkçe yazarken zorlanmıştır.
Sinekli Bakkal: Romanında karagöz
oynatan kız Tevfik’in kızı Rabia,Müslüman olan İtalyan Pregrini’yle evlenir.Bu
roman İngilizce yazılmış olup sonradan Türkçe’ye çevrilmiştir. (Rabia doğuyu
temsil eden bir kızdır)
Handan: Bu roman mektup türünde
yazılmıştır. Yanlış Batılılaşmayı anlatır.Psikolojik romandır.
Vurun Kahbeye: Anadolu’daki vatansever bir genç öğretmen
kıza dini kötüye kullanan vatan hainlerince iftira atılması ve bu öğretmenin
linç edilmesi anlatılır.
Diğer Romanları:
Seviye Talip,Yeni Turan,Kalp
Ağrısı,Heyula,Zeyno’nun Oğlu,Döner Ayna
Akile Hanım Sokağı,Sonsuz
Panayır,Yol Palas Cinayeti
Hikayeleri
Harap Mabetler,Dağa Çıkan
Kurt,Kubbede Kalan Hoş Seda
Hatıra Eserleri
Mor Salkımlı Ev(Çocukluk
Hatıraları)Türk’ün Ateşle İmtihanı(Kurtuluş Savaşı Hatıraları)
*****Tiyatro:Kenan Çobanları****
Ahmet Hikmet MÜFTÜOĞLU
İlk önce Servet-i Fünun yolunda ağır
bir dili vardı. Sonradan çok sade eserler vermiştir. Hayatının ikinci döneminde
Türk tarih ve medeniyeti, Türk ruhu üzerine eserler vermiştir.
Gönül Hanım: Bu romanında Göktürk
yazıtlarının incelemeye giden kişiler,in başından geçen olaylar
anlatılmaktadır.
Haristan ve Gülistan: Batı tarzında ilk
masal sayılabilecek eserdir.
Çağlayanlar: Milli kültürle yoğrulmuş
hikayeleri içerir.
Hamdullah Suphi TANRIÖVER
Milliyetçi bir yazardır.Kuvvetli bir
hatiptir.Hitabetlerini Dağ Yolu adlı kitabında derlemiştir. Düz yazılarını Güne
Bakan adlı kitabında derlemiştir.Milliyetçiliğin yayılmasında büyük emeği
geçmiştir. İstiklal Marşımızı mecliste okuyan kişidir.
Yahya Kemal BEYATLI (1884-1958)
(BAĞIMSIZ)
Milli edebiyat akımına göre eser
vermemiştir. Türk edebiyatında parnasizmin en önemli temsilcisidir.İstanbul
sevgisi eserlerinde önemli bir yer tutar. İstanbul hayranlığı ve şarkı yazması
bakımından Nedim’le benzerlik gösterir.Şekil güzelliğine,ahenge ve kafiyeye
büyük önem vermiştir.Aruzu Türk aruzu haline getiren şairlerdendir. OK şiiri
dışındaki bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.Türkçe’yi kullanmada
başarılı olup Osmanlı devrine hayrandır.Yaşadığında hiçbir kitabı
yayınlanmamıştır.Şiirde olduğu gibi düz yazıda da başarılıdır.
Eğil Dağlar: Kurtuluş Savaşı sırasındaki
izlenimlerini anlatır.
Aziz İstanbul,Edebiyata Dair diğer nesir
türü eserlerindendir.
Şiir Kitapları
Kendi Gökkubbemiz,Eski Şiirin
Rüzgarıyla,Rubailer,Hayamın Rubailerini Türkçe Söyleyiş, Bitmemiş Şiirler.
****Nedimden sonra en güzel şarkı
yazarıdır.
------------------BEŞ HECECİLER
----------------
(1915-1921)
Milli edebiyatı sadece sade dil ve
hece veznine indirgemişler, top- lum yararına yazmayı bir tarafa
bırakmışlardır.Anadolu’ya ve Türk mille- tine saygı duymalarına rağmen kişisel
konularda yazmışlar ve memleket konularına fazla eğilmemişlerdir. Anadolu’nun
daha çok tabiat güzelliklerini anlatmışlardır.
Bu topluluğun sanatçıları
şunlardır.(FEHOY)
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Enis Behiç KORYÜREK
Halit Fahri OZANSOY
Orhan Seyfi ORHON
Yusuf Ziya ORTAÇ
Özellikleri
1-Ferdi duyarlılıkları,eski korsan
hikayelerini,yurt köşelerini ve
Anadolu
gerçeklerini şiire aktarmışlardır.
2-Yerli milli bir sanat ve
tarih motifleri yaşanan hayat dilimleriyle
örülü bir memleket edebiyatı meydana getirmeyi amaçladılar.
3-Hece ile serbest
müstezatlar denemişlerdir.
4-Mısra kümelendirmede dörtlü
esasına bağlı kalmayıp yeni yeni biçimler aramışlardır.
5-Bir olay ya da hikaye
anlatmak için beyit beyit uzun şiirler
yazdılar.
6-Nesir cümlesini şiire
aktarmışlardır.
7-Toplumsal konuyla
uğraşmamış kişisel konularda şiirler
yazmışlardır.
8-Memleket konularıyla fazla
ilgilenmemişlerdir.
. Enis Behiç KORYÜREK
( Spritüalizm-Ruhçuluk)
Önce şiirlerini aruzla yazan şair daha
sonra hece ölçüsü ile yazmaya başlamıştır.Milli heyecanla yoğrulmuş kahramanlık
şiirlerinde daha başarılıdır.GEMİCİLER büyük beğeni toplamıştır.
Şiir Kitapları:Miras,Varidat-ı Süleyman,Güneşin
Ölümü
Faruk Nafiz
ÇAMLIBEL(1898-1973)
Hececilerin en ünlü şairidir.Önce aruz
ölçüsüyle aşk şiirleri yazmış daha sonra memleket edebiyatına yönelmiştir. Daha çok kişisel konularda
yazmış,Anadolu sevgisini anlatmıştır.Hececilerden olmasına rağmen hayatı
boyunca aruzdan vazgeçmemiştir.
Şiir Kitapları:Han Duvarları,Şarkın
Sultanları,Dinle Neyden,Gönül den Gönüle,Çoban Çeşmesi,Bir Ömür Böyle
Geçti,Suda Halkalar,Elimle Seçtiklerim,Akarsu,Boğaziçi Şarkısı,Tatlı
Sert(Mizah)Heyecan Ve Sükun(Seçme Şiirler)Zindan Duvarları(Yassıada şiirleri)
Roman:Yıldız Yağmuru,Ayşe’nin Doktoru
Tiyatro:Canavar,Kahraman,Özyurt,Yayla
Kartalı,Dev Aynası,İlk Göz ağrısı
**** Hece ölçüsüyle en güzel şiirler yazanlardan
birisidir.
Halit Fahri OZANSOY
Aruza Veda adlı şiiriyle hece ölçüsüne
geçiş yapmıştır.Şiirlerinde hüzün hakimdir.Genellikle ölüm ve aşk temalarını
işler.
Şiir kitaplarının en önemlisi Cenk
Duyguları ve Hep Onun İçin’dir.
Sulara Giden Köprü ve Aşıklar Yolunun
Yolcuları adlı iki romanı vardır.
Tiyatroları; Baykuş,Hayalet,Bir Dolaptır
Dönüyor,İlk Şair’dir.
Hatıra: Edebiyatçılar Geçiyor,
Darülbedayi Devrinin ilk Günleri, Eski İstanbul Ramazanları
Orhan Seyfi
ORHON
İlk şiirlerinde aruzu kullanmış daha
sonra hece ölçüsüne geçmiştir. Ama aruzu tamamen bırakmamıştır. Hayatı boyunca
hece ölçüsüyle aruzu kaynaştırmaya çalışmıştır.Şiirlerinde konuşma dilini
başarıyla kullanmış- tır.Peri Kızı ile
Çoban Hikayesi ile manzum hikayenin ilk örneğini vermiştir.
Akbaba,Çınaraltı,Papağan,Aydabir
dergilerini çıkarmıştır.Bu dergi- lerde yazmış olduğu hiciv ve fıkraları
ünlüdür.
Şiirleri
Fırtına ve Kar(aruz)Gönülden Sesler,O Beyaz
Bir Kuştu,Kervan(hece) Peri Kızı ile Çoban(eski Türk tarihi ile ilgili)
Çocuk Adam(roman)
Kulaktan Kulağa(fıkralarını topladığı
eser)
Yusuf Ziya ORTAÇ
Fıkralarında
mizahi bir şekilde sosyal tenkit yapar.Faruk Nafiz’in etkisindedir.
Mizahi şiirlerini Akbaba ve Her ay adlı dergilerde yayınlamıştır.
Şiirleri :
Akından Akına,Cenk Ufukları,Aşıklar
Yolu,Yanardağ,Kuş Cıvıltıları (çocuk şiirleri)
Tiyatro:
Binnaz: Hece ölçüsüyle
yazılmış ilk manzum tiyatrodur(1919)Name, Nikahta Keramet
Fıkraları:
Beşik,Ocak,Sarı Çizmeli
Mehmet Ağa
Gezi,Biyografi,Hatıra:
Gözucuyla
Avrupa,Portreler,Bizim Yokuş,İsmet İnönü
CUMHURİYET DEVRİ TÜRK EDEBİYATI
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı,
Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i
Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları
vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur.
Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem
eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır.
Dildeki sadeleşme hareketi artık
yerleşmiştir.Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır.
Şiirde ve düz yazıda toplumun her
kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir. Buna
bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır.
Anadolu’ya daha çok yer
verilmiştir. Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir
gerçeklikle anlatılmıştır.
Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki
toplum hayatı da konu edilmiştir.
Tiyatro eserlerinde de millî
konular işlenmiştir
-Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yeni bir
kültür oluşturma çabası ortaya çıkmıştır.Bu kültürü oluşturma görevi de
aydınlara verilmiştir.Bu nedenle bu fikirlerin edebiyata yansıması normaldir.
-Bu dönemin yazarları yeni kurulan devletin
görüşlerini halka akta- rmayı vazife edinmişlerdir.
-Milli edebiyatın sade dil görüşü TDK (Türk
Dil Kurumu) ile resmi –leşmiştir.
-TDK’nın başını çektiği öztürkçecilik
hareketi,dilde,sağlıklı olmayan bir “arı dil”anlayışıyla yabancı kelimeleri
atıp yerine Türkçe kelimeler uydurma çabasıdır.
-Anadolu neredeyse kutsal bir toprak olarak
algılanıyordu.
-Bu dönemde Atatürk,Kurtuluş Savaşı,Çanakkale
Savaşı destanlaştı- rılmıştır.
-Milliyetçilik gelişmiştir.
-Bu dönemin dil anlayışı milli edebiyatın dil
anlayışıdır.
.
Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)
Yahya Kemal’in talebesidir.Eserlerinde
genellikle zaman,çevre, tarih,psikolojik tahliller,rüyalar ve medeniyet
problemleri gibi konuları işler.Doğu-Batı kültürünü savunur,sentezcidir.
Şiirlerinde sembolistlerin etkisi
vardır.Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır. Şuuraltı da
önemlidir. Psikolojik yön de önemlidir. Dili başarıyla kullanan yazar sanatlı
bir kullanımı benimsemiştir.Eserlerinde rüya kavramı çok önemlidir.
Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat
tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir. Ama en önemli özelliği
şairliğidir...Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini
ortaya koymuştur.
En önemeli eseri Bursa’da
Zaman’dır.
Huzur:Bu romanda roman kahramanı Mümtaz’ın medeniyet buhranı
anlatılır.Roman rüyalar üzerine gelişir.(İhsan ve Nuran)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü: Bu
romanda medeniyet değişmesi üzerinde durulur.Konu abes denilebilecek kadar
gülünç bir konudur.
Şiirleri: Bütün Şiirleri
Deneme: Beş Şehir.
Roman: Huzur, Mahur Beste,
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler.Aynadaki Kadın,Karşı Karşıya
Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah
Efendi’nin Rüyaları(sürrealist) Edebiyat: 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi.
Makale:Edebiyat Üzerine
Makaleler
Nesir:Antalyalı Genç Kıza
Mektup
Ahmet Kutsi TECER
Faruk Nafiz’in yolundan giderek sade bir
dille memleket hikayeleri yazmıştır.Hem halk şiiri tarzında şiirler yazmış aynı
zamanda da desteklemiştir.Aşık Veysel ŞATIROĞLU’nu gün yüzüne çıkaran
kendisidir.Şiirlerini Şiirler adlı kitapta toplamıştır.
Halk kültürüne önem vermiş şekil bakımından
beş hececilere benzer.
Tiyatroları:Koçyiğit
Köroğlu,Köşebaşı,Pazar Günü,Satılık Ev, Köylü Temsilleri
Ahmet Muhip DIRANAS
(SEMBOLİST)
Fransız
sembolist şair Budalaire’den etkilenmiştir.Eserlerinde uzun cümleler
kurarak şekil güzelliğine önem vermiş,sembollere ve masal öğesine bağlı
kalmıştır.Sembolizmin özellikleri onun eserlerinde belirgin olarak gözükür.Hece
ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır.Şiirlerinde aşk,tabiat, mutluluk,yaşama
sevinci gibi temalara yer verir.
Fahriye Abla adlı şiiri
ünlüdür.Şiirlerini Şiirler adı altında toplamıştır.
Tiyatro Eserleri: Gölgeler,O Böyle
İstemezdi,Çıkmaz,Ağrı Dağı ve Ovidio
Cahit Sıtkı TARANCI
Şiiri kendisi için yazdı ve kendi
duygularını anlattı. Sade özentisiz yazmayı amaç edindi.Şiirlerinde ölüm
korkusu ve yaşama sevinci iç içedir. Şair ölümden çok korkmaktadır. Hece ölçüsü
ve kafiyeye önem vermekle birlikte serbest şiirleri de vardır.Hikayede yazan
şair şiirde tanınmıştır. Çirkin
yaratıldığından şikayetçidir.En önemli şiiri Otuz Beş Yaş şiiridir.
Şiir Kitapları: Ömrümde Sükut,Otuz
Beş Yaş,Düşten Güzel,Sonrası
*****Ziya’ya Mektuplar adlı
eserinde en sevdiği arkadaşı Ziya Osman Saba ’ya yazdığı şiirler vardır.
Abdülhak Şinasi HİSAR
Eserlerinin genel konusu anılarıdır,Sanatlı
uzun cümleleri vardır. Eserle- rinde mekan olarak İstanbul’u seçmiştir,eski
İstanbul köşkleri,sazendeleri,
Yalıları,paşaları,beyleri,geceleri
eğlenceleri ve mehtaplı geceleri Boğaziçi gezintileri vb. Mensur şiir alanında
önemli isimlerden birisidir.
Yazar günlük hayatında çok titiz olduğu
için mikrop kapma korkusuyla yaşamış,çiğ olduğu için meyveleri bile yememiş ve
başkasının yatağında hiçbir zaman yatmamıştır.Bu titizlik edebiyatına da
yansımış bu nedenle üslupçudur.
Romanları:
Fehim Bey ve Biz,Çamlıca’daki Eniştemiz(Deli Enişte lakaplı Hacı Vamık
Bey’in hayatı anlatılmıştır.)Ali Nizami Bey’in Alafrangalılığı ve Şeyhliği
Hatıra Deneme: Boğaziçi
Mektupları,Boğaziçi Yalıları,Geçmiş Zaman Köşkleri
İnceleme:Yahya Kermal’e Veda,Ahmet
Haşim’in Şiiri ve Hayatı, İstanbul ve Pier Loti
Antoloji: Aşk İmiş Her Ne Var ise
Alemde,Geçmiş Zaman Fıkraları
Cevat Şakir KABAAĞAÇLI
Halikarnas Balıkçısı
Bir çevirisi nedeniyle üç yıllığına
Bodrum kalebentliğine gönderilir. Buraya yerleşir.Eserlerindeki
konular,denizler,balıkçılar,süngerciler vb. Anadolu’nun bugünkü kültürünü eski
Antik Yunan kültürüne bağlar. Roman ve hikayelerinde teknik zayıftır.
Romanları:Aganta Burina Burinata,
Ötelerin Çocuğu,Uluç Reis, Tur- gut Reis,Deniz Gurbetçileri,
Hikayeleri:Merhaba Akdeniz,Ege
Kıyılarından,Ege’nin Dibi, Ege- den,Yaşasın Deniz,Gençlik Der Dizlerinde,Gülen
Ada
Siyah Sürgün adlı eserinde
hatıralarını anlatır.
Anadolu Efsaneleri ve Anadolu Tanrıları
adlı eserleri mitoloji ile ilgilidir.
********Yunan mitolojisine hayran bir
yazardır.
Sait Faik ABASIYANIK (1906-1954)
Edebiyata şiirle başlayan yazar daha sonra
hikayeye yönelmiştir. Eserlerini oldukça sade bir dille yazmıştır.Hikayelerinde
işçileri, çocukları,aylak insanları özetle “küçük insanı anlatır. Bu
hikayelerde deniz,adalar,İstanbul ,sahiller vazgeçilmez unsurlardır.
Çehow(durum) tarzı hikayenin en önemli temsilcisidir. Hikayelerine en küçük bir
olay bile konu olabilir.Dülger Balığının Ölümü’nde olduğu gibi.Gözlemci ve
gerçekçi bir yazardır. Günlük hayatında olduğu gibi sanatında da kurallara
bağlılıktan hoşlanmaz.
Hikayeleri:
Semaver,Sarnıç,Şahmerdan,Lüzumsuz
Adam,Mahalle Kahvesi, Havada Bulut,Kumpanya,Havuz Başı, Son Kuşlar,Alemdağ’da
Var Bir Yılan,Balıkçının Ölümü,Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk,Mahkeme Kapısı
****Medar-ı Maişet Motoru adlı romanı
Birtakım İnsanlar adıyla 1952 yılında tekrar basılmıştır. Bir diğer romanı ise
Kayıp Aranıyor’dur
Yazarın ayrıca şiirleri de vardır.
Necati CUMALI
Sanat hayatına konuşma diliyle yazdığı
şiirlerle başlamıştır. Son yıllarında yöneldiği roman, hikaye ve oyun
türlerinde sosyal temaları ve Batı Anadolu köylü ve kasabalısının hayat
mücadele sini işler.
Romanları:Tütün Zamanı, Yağmur ve
Topraklar,Acı Tütün Aşk da Gezer
Hikayeleri:Susuz Yaz,Yakup’un
Koyunları,Kente İnen Kaplanlar
Boş Beşik ve Derya Gülü adında iki tiyatro
eseri vardır.
Behçet NECATİGİL
Şiirlerinde aile hayatı,geçim
sıkıntısı,ölüm,aşk,çocuk temalarını işlemiş olan yazar eserlerindeki dil yapısı
devamlı olarak olgunlaş- maya doğru gider. İlk şiirleri garipçilerin dil
özelliklerini andırır Bu şiirlerdeki anlaşılır dil daha sonraki dönemlerde
anlaşılmaz felsefi bir dile bırakmıştır
Şiirleri:
Kapalı Çarşı,Çevre,Evler,Eski
Toprak,Arada,Yaz Dönemi İki Başına Yürümek,Divançe
Radyo Oyunları
Yıldızlara Bakmak,Gece
Aşevi,Üç Turunçlar,Pencere,
**Ayrıca yazarın
“Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü ve Edebiyatı -mızda Eserler Sözlüğü” olmak
üzere iki önemli eseri vardır.
Kemal TAHİR
Roman ve hikayeleri ile
tanınır.Romanlarının konularını Anadolu şehirlerindeki hayattan,cezaevi
anılarından,Kurtuluş Savaşı’ndan eşkıya menkıbelerinden almıştır.
Romanları
Yorgun Savaşçı,Devlet
Ana,Kurt Kanunu Cahit
KÜLEBİ
Anadolu’ya iyimser bir bakış açısıyla
yaşlaşmış ve Anadolu halkının dertlerini,sevgilerini anlatmıştır.Kafiyeye
düşkündür ama serbest türde şiirleri de vardır.Onun şiir anlayışının temelimi
halk şiiri ve halk kültürü alır.
Şiir Kitapları:
Adamın Biri,Rüzgar,Atatürk
Kurtuluş Savaşı’nda,Yeşeren Otlar,Yangın
Şiir Her Zaman adında bir
teorisi kitabı vardır.Sevda Dolu Yolculuk eseri de anı türündedir.
Necip Fazıl KISAKÜREK
Hayatının birinci döneminde bohem
hayatı,ikinci dönemde ise işlami hayat etkilidir.İslamcı şair olarak tanınır.Genellikle soyut
konularda yazdığı şiirlerinde heceyi kullanmıştır.Bütün şiirlerinde beyit ve
dörtlük esasına bağlı kalmış ve serbest
vezinde şiirler yazmamıştır. Eserlerinde
insanın madde-ruh problemlerini,insanın iç sıkıntılarını işlemiştir.
Şiirleri
Çile,Örümcek
Ağı,Kaldırımlar,Ben ve Ötesi,Sonsuzluk Kervanı
Tiyatroları:
Bir Adam
Yaratmak(Edebiyatımızın ilk seneryo denemesidir) Reis Bey , Tohum ,Ahşap Konak
Anı:
O ve Ben,Hac,Babıali,Yılanlı Kuyudan
Diğer Eserleri
Ulu Hakan II.Abdülhamit
Han,Yeniçeri,Sahte Kahramanlar,Son Devrin Din Mazlumları
Nurullah ATAÇ
Deneme türünün Türk edebiyatındaki en
önemli şahsiyetidir.Türkçe’yi
sadeleştirme çalışmalarının ateşli savunucusudur.Dilimizde Arapça ve Farsça
kelimelerin bir an önce atılmasını ister.Eserlerinde “ve” bağlacını Arapça’dan
geçti diye hiç kullanmaz onun yerine “ile” bağlacını kullanır. Akıcı ve sade
bir anlatımı vardır.
Eserleri
Günlerin Getirdiği,Karalama
Defteri,Sözden Söze,Ararken,Söz Arasında Okuruma Mektuplar,Diyelim
Günce(günlükler)
YEDİ
MEŞALECİLER
1928 Yılında Yedi Meşale dergisinin
çıkmasıyla bu akım başlamıştır. Top- lam sekiz sayısı çıkmış olan dergi Yedi
Meşalecilere adını vermiştir. Bu sanatçıların asıl amacı o yıllardaki toplumcu
,memleketçi edebiyata karşı sanatın ölmediğini ispatlamaktır.Esas fikirleri
canlılık,samimiyet ve daima yeniliktir. Batı edebiyatını takip etmek
istemelerine rağmen başarılı olamamışlardır.Beş Hececilerden farklı bir özellik
göstereme- mişlerdir.
TEMSİLCİLERİ
Ziya Osman SABA
Kenan Hulusi KORAY
Sabri Esat SİYAVUŞGİL
Vasfi Mahir KOCATÜRK
Cevdet Kudret SOLOK
Yaşar Nabi NAYIR
Ziya Osman SABA
c) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923-1940) :
Bu dönemde tam anlamıyla
yerli ve sade bir dil kullanıldı. Konuşma ve yazı dilini birleştirdiler. Hece
ölçüsünün sesini gizleyerek, iç ahenge yöneldiler.
Önemli Temsilcileri:
Ahmet Kutsi Tecer: Anadolu
halk motiflerini işlediği duygulu ve memleketçi şiirleriyle tanındı.
Eserleri : Şiirler,
Köşebaşı(tiyatro)
Ahmet Hamdi Tanpınar: sembolizm havası içinde soyut
şiirin ve psikolojik roman, hikaye türlerinin ustasıdır.
Eserleri: Şiirler, Hikaye: Abdullah Efendinin
Rüyaları, Roman: Huzur, Deneme : Beş Şehir.
Ahmet Muhip Dranas:
Baudolaire (Bodler) sembolizmini Türk
halk şiiriyle kaynaştırdı.
Eserleri :Şiirler, Tiyatro:
Gölgeler...
Cahit Sıtkı Tarancı :
Yaşamanın ve aşkın güzelliğini, ölümün üstünlüğünü vurguladı. Bol ve güzel halk
deyimleri kullandı.
Eserleri: Şiir:Otuz Beş Yaş ,
Düşten Güzel , Sonrası.
Yedi Meşaleciler: 1928’de
Yedi Meşale adlı bir kitapta yedi
sanatçı birleşti. Beş Hececilerin yaptıklarını geliştirerek, modern Türk şiirinin doğmasına
ortam hazırladılar. Hissedilir bir
değişiklik yapamadılar. Bunlar:S. E. Siyavuşgil , V. M. Kocatürk , Y. N. Nayır,
C. K. Solok , Kenan Hulusi , Muammer
Lütfi , Z. O. Saba’dır.
Ziya Osman Saba : Yedi
Meşalecilerin şiire en sadık olanıdır. Çocukluk özlemi, anılara düş-künlük,
kadere boyun eğiş... temalarını işledi.
Eserleri: Şiir: Sebil ve
Güvercinler. Hikaye: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi...
Cumhuriyet Döneminin Diğer
Şairleri: Kemalettin Kamu, Ö. B. Uşaklı , Arif
Nihat Asya, Necip Fazıl Kısakürek .
Cumhuriyet Dönemi Yazarları:
Memduh Şevket Esendal:Tuhaf
inançları, cahilliğin ve insan huylarının yarattığı sonuçları işler. Konuşur
gibi sade ve içten yazdı. Yorumu okuyucuya bırakır.
Hikayeleri: Otlakçı, Bizim
Nesibe... Roman : Ayaşlı ve Kiracıları.
Abdülhak Şinasi
Hisar:İzlenimci roman yazdı. Tahlil ve düşünceye yer verdi. Üslubu süslüdür.
Eserleri: Fahim Bey ve Biz...
Anı:Boğaziçi Mehtapları...
Peyami Sefa: Türk
edebiyatında psikolojik roma türünün ustasıdır.
Eserleri : Dokuzuncu Hariciye
Koğuşu , Matmazel Noralya’nın Koltuğu...
Sait Faik Abasıyanık: Konuşur
gibi canlı bir İstanbul Türkçe’siyle yazdı. Hikayecidir, roman ve şiirleri de
vardır. Orta ve alt tabaka insanlarının hayatlarını işledi. Bir anlık
izlenimler, parça buçuk olaylar, Çehov tarzında kaleme alınmıştır.
Eserleri: Hikaye: Semaver, Son
Kuşlar, Lüzumsuz Adam...Roman:Kayıp Aranıyor,Birtakım İnsanlar...Şiir: Şimdi
Sevişmek Vakti.
d) 1940’tan Sonraki Yeni Türk Edebiyatı:
Bu dönemi yaratan etmenler:
Köyden kente göç, tarımda makinalaşmanın yarattığı sorunlar, toprak kavgaları,
işçi-patron çekişmeleri ... v.b.
Bu dönem şiirlerinde ölçü,
kafiye yok sayıldı;serbest şiir egemen oldu.
Roman da hikayede toplumcu gerçekçilik görüldü.
Bu Dönemde Başlıca Edebi
Hareketler:
1) Garipçiler(1. Yeni ):
Onlara göre şiir, her yerde
görülen basit şeyleri anlatmalıydı.
Alaycı ve nükteciydiler. Aydın-ları bırakıp halka yöneldiler. Şiirde,
ölçü, kafiye, bent gibi durumlar yok sayılmıştır. Serbest şiir egemen olmuştur.
Dil, sürekli bir özleşme ve
arınma çabasındadır. Roman ve hikayede serim , düğüm, sonuç bö-lümleri
umursanmamıştır. Şairaneliğe kaçmadan, mecazsız
yazdılar. Soyut temalar yerine ekmek derdi, günlük şeyler şeyler işlendi.
“ Konunun bayağısı yoktur, ancak işleyişte bayağılık vardır.” diye düşünürler.
En çok görülen temalar:
yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, insan sevgisi, aşk.
Bu akımın Öncüleri:
Orhan Veli Kanık: Hareketin
en güçlüsüdür. Bir ideolojiye bağlı değildir. Şiirlerinde İstaanbul sevgisi
ağır basar, son şiirlerinde toplum hicvi görülür.
Eserleri: Şiir: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi ,
Yenisi ,Karşı, Çeviri ve Uyarla-ma:Lafonten Masalları , Nasrettin Hoca
Hikayeleri.
Oktay Rıfat Horozcu: Her
kitabında Garipçi,toplumcu, bireyci, gerçeküstücü oldu.
Eserleri: Şiir: Teknenin Ölümü...Tiyatro:Mikadonun
Çöpleri...Roman :Gizli Emir...
2) İkinci Yeni Hareketi:
Orhan Veli’nin açtığı çığır,
taklitçilerin elinde tükenmeye yüz tutmuş,yıpranmıştı. Tepki olarak
gerçeküstücü, simgeci yol tutturuldu. Karamsar , toplumdan uzak bireyciydiler.
Önemli temsilcileri: Turgut Uyar, Cemal Süreyya , Edip Cansever...
3)1940’tan Sonra Yeni Tür
Edebiyatında Bağımsız Şairler:
Bedri Rahmi Eyüboğlu:
Şiirlerinde halk türkü ve deyişleri fazla yer tutar.
Eserleri: Şiir:Karadut...
Fazıl Hüsnü Dağlarca: Kolay
anlaşılmayan, anlamsızca yakın şiirler yazmıştır. İnsanın iç ve dış dünyasının
çatışmalarını işler.
Eserleri: Şiir:Çocuk ve Allah
, Toprak Ana ...Destanlar: Üç Şehitler Destanı, Yedi Memetler...
Behçet Necatigil: Şiirleri
ev, aile , yakın çevre üçgeninde geçer
;içe dönük ve karamsardır.
Eserleri: Şiir: Eski Toprak,
, Yaz dönemi...
Cahit Külebi: Yurt
şiirlerinde , tabiatın yoksunluğuyla, insanın bahtsızlığını iç içe işledi. Eski
halk deyişlerini kullandı.
Eserleri: Yeşeren Otlar,
Yangın ...
Necati Cumalı: Kişisel
temaları , gündelik hayat ve dünya durumlarını işledi. Mecazsız, duru bir
anlatımı vardır.
Eserleri: Şiir: Yağmurlu Deniz...Hikaye: Değişik Gözle
, Makedonya 1900...Roman : Susuz Yaz, Nalınlar...
4) 1940’tan Sonraki Türk
Edebiyatında Roman ve Hikayede Sosyal (toplumsal)Gerçekçiler:
Bu akım ; bir meseleyi, bir
derdi ortaya koyarak, topluma faydalı olmak istiyordu. İlk ürünleri,
Anadolu köy romancılığıdır. Konuları:
işçi-ırgat hayatı,sınıf çatışmaları,grev-lokavt gibi durumlar, toprak-su
kavgaları...
Önemli Temsilcileri:
Kemal Tahir: Konularını
cezaevi yaşantılarından , Kurtuluş Savaşı’ndan, eşkıya menkıbele-rinden aldı.
Gerçek bir Anadolu romanı oluşturdu.
Eserleri: Roman:Yorgun
Savaşçı,Devlet Ana ...
Orhan Kemal: Hayatına girmiş
yüzlerce kişinin kader ve direnişlerini
yazdı. Sürükleyici-lik,tabiilik,
gerçeklik eserlerinin özelliğidir.
Eserleri :Roman: Murtaza,
Hanımın Çiftliği...Tiyatro:72.Koğuş...
Yaşar Kemal: Genellikle
Çukurova insanının hayat savaşlarını şiirli bir dille yazdı. Tezli ro-manı
savunur. Folklor unsurları ve güçlü doğa tasvirleri görülür.
Eserleri: Roman:İnce Memet,
Yer Demir Gök Bakır, Teneke...
Fakir Baykurt: İçinde doğup
yetiştiği köylülerin hayatını yazmıştır.
Eserleri: Roman: Yılanların
Öcü, Tırpan, Kara Ahmet Destanı...Hikaye: Can Parası.
5) Bağımsız Yazarlar:
Halikarnas Balıkçısı(Cevdet
Şakir Kabaağaçlı): Konularını daima Ege ve Akdeniz kıyılarından çıkardı.;
balıkçıları, sünger avcilarını...işledi.
Eserleri: Hikaye: Merhaba
Akdeniz...Roman :Deniz Gurbetçileri..
Haldun Taner: Gücünü gözlem,
mizah ve yergiden alan hikayeleriyle tanındı. Epik tiyatro tü-ründe eserler
verdi.
Eserleri: Hikaye: Şişhane’ye
Yağmur yağıyordu, On İkiye Bir Var...Tiyatro:Keşanlı Ali Des-tanı, Sersem
Kocanın Kurnaz Kocası...
Tarık Buğra: Tek adamın
dengesiz, bazen alaycı, bazen acılı tedirginliğini ele alır.
Eserleri:Roman:Küçük Ağa ,
İbişin Rüyası...
Diğer Bağımsız Yazarlar:
Samet Ağaoğlu, Oktay Akbal,
Selim İleri , Cengiz Dağcı, Füruzan, Orhan Pamuk.
6)Tiyatro:
Vedat Nedim Tör (kör), Turgut
Özakman (duvarların ötesi, Sarı Pınar), Güngör Dilmen (Mi-das’ın Kulakları ) ,
Sermet Çağan (Ayak Bacak Fabrikası) , Cevat Fehmi Başkut (Paydos, Buzlar
Çözülmeden, Harputta Bir Amerikalı)
Deneme ve Eleştiri:
Nurullah Ataç : Deneme,
eleştiri yazdı. Çeviriler yaptı. Türkçe’nin özleşmesi için yılmadan savaştı.
Yeni bir dil ve anlatım biçimi yarattı.
Eserleri:Günlerin Getirdiği,
Okuruma Mektuplar...
Suut Kemal Yetkin: Edebiyatın
çeşitli konularında özlü ve açık bir anlatımla yazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder