25 Temmuz 2019 Perşembe

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI


 

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU (1923-…. )

29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilan edilmesiyle ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde oluşan edebiyata Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı diyoruz.
Osmanlı İmparatorluğundan milli devlete geçiş, bütün kültür hayatımıza ve edebiyatımıza derinden tesir etmiştir.
Osmanlı Devleti uzun yıllar yıkılışın sancılarını çekmiş, yıkılışı geciktirecek birtakım geçici tedbirlere başvurmuş ve gelişen Avrupa karşısında büyük bir aşağılık duygusuna kapılmıştır.
Bu dönemde siyasi, sosyal birçok olay yaşanmış ve birbirinden farklı fikir hareketleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Manevi temeller sarsılmış, Batı taklitçiliği artmış, Atatürk ilkeleri ışığında çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma seferberliği başlatılmış, fakirlik ve geri kalmışlık sürmüş, sağ-sol denilen ideolojik çatışmalar yaşanmış, Atatürkçülük, sosyalizm, milliyetçilik, İslamcılık gibi fikir hareketleri ortaya çıkmış, II. Dünya Savaşı, kıtlık yılları, çok partili sisteme geçiş, 1960–1980 ihtilalleri gibi konular edebiyat dünyamızı da etkilemiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ
1) Tanzimat edebiyatıyla dilde başlayan sadeleşme hareketi amacına ulaşmış, konuşma dili ile yazı dili arasında belli bir denge kurulmuş, eserlerde sade bir dil tercih edilmiştir.
2) Şair ve yazarlar eserlerinde Anadolu’ya yönelmişler, halkın dertlerini, problemlerini ve Anadolu’nun güzelliklerini işlemişlerdir. Bu konular yanında milli mücadele ruhu, modern hayatın getirdiği sıkıntılar, ideolojik yaklaşımlar, memleket sevgisi, yeni bir devlet kurmanın heyecanı eserlere yansımıştır. Bu dönem roman ve hikâyelerinde köy ve kasaba hayatı, iş ve işçi sorunları, köyden kente göç, gecekondu hayatı, kuşaklar arası çatışmalar, yurt dışında çalışanların hayatı, ekonomik sıkıntılar, yalnızlık, batılılaşma, Türk tarihi ve insan psikolojisi gibi konular sıkça işlenmiştir.
3) Özellikle Atatürk inkılâpları ve çağdaşlıkla ilgili konulara da yer verilmiştir.
4) Bu dönem şairleri, hece ölçüsünü, yerli bir şiir ölçüsü olarak kullanmışlar ve serbest ölçülü şiirler de yazmaya başlamışlardır.
5) Roman ve hikâyede realizm ve toplumcu gerçekçilik akımı ön plana çıkmıştır.
6) Şiir, roman, hikâye, tiyatro ve deneme alanında büyük gelişmeler olmuş başarılı eserler verilmiştir. Tiyatro alanında çeviri ve uyarlama eserlerin sahnelenmesine devam edilmiştir.
7) Batıdan gelen anlatım biçimleri memleket edebiyatı zevkiyle başarılı bir şekilde kullanılmıştır.
8) Birinci ve ikinci dünya savaşı arasında Batı dünyasında ortaya çıkan ve bireyin bunalımını esas alan edebi hareketlerden yararlanılmıştır. (Varoluşçuluk, sürrealizm vs. gibi)
9) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda belli ilkeler etrafında toplanan bazı topluluk ve anlayışlar ortaya çıkmıştır. (Garipçiler, 2.yeniciler vs. gibi)

SEZGİCİLİK
Sezgicilik (İntüisyonizm), felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik, hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da söz konusudur.
Sezgiciliğe göre bilginin, özellikle de felsefe bilgisinin kaynağı ve temeli sezgidir. Buna göre, varlıkları bize oldukları gibi veren bilgi, sezgidir. İnsanlar bazı yargılara akıl yürütme yoluyla değil de sezgi yoluyla ulaşır.

EGZİSTANSİYALİZM ( VAROLUŞÇULUK)
İlk olarak Alman düşünür Martin Heidegger tarafından ortaya atılmış (1927), İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünür ve romancı Sartre'nin benimsemesi ve edebiyata uygulaması ile bütün dünyada yaygınlaşmıştır.
İnsanın kendi değerlerini kendinin oluşturabileceğini; geleceğini yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.
Sanatçılar, yapıtlarında insanın kendisini aşması gerektiği, hür olmaya mecbur olduğu gibi konulan işlemiştir.
İnsan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra olmak istediği gibi olur.
İnsan bütünüyle özgür olmalıdır.
Temsilcileri: Jean Paul Sartre, Albert Camus, Andre Gide, Samuel Beckett, Franz Kafka,

II. ÜNİTE
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER

DENEME
NURULLAH ATAÇ (1898–1957)
Yazılarında yeni bir nesir dilinin kurulmasına öncülük etmiştir.
Bu dönemlerde tartışılan konuşma dili mi arı Türkçe mi tartışmalarında ateşli bir şekilde arı Türkçeyi savunmuştur. Halk tarafından benimsenmiş olsa dahi dilimize yabancı dilden giren kelimelerin dilimizden atılmasını savunmuştur.
Yazı dilinin halka yaklaşmasını istemez. Önemli olan halka yeni kelimeler öğretmektir.
Sağlam bir üslubu vardır. Konuşur gibi yazar, özellikle devrik cümle kullanır. Böylelikle yazıya akıcılık katar.
Türk edebiyatının en büyük deneme ve eleştiri ustasıdır.
Cumhuriyet sonrası edebiyatımızda yol gösterici bir görevi üstlenmiştir.
ESERLERİ: Karalama Defteri, Günlerin Getirdiği, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar, Söyleşiler, Günce

SUUT KEMAL YETKIN (1903—1980)
Deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
Sanat, estetik, resim ve felsefe alanlarında eserler vermiştir.
Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla kaleme almıştır.
DENEME: Edebiyat Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Günlerin Götürdüğü, Düşün Payı, Yokuşa Doğru, Şiir Üzerine Düşünceler, Denemeler

CEMİL MERİÇ (1917—1987)
Deneme türünün usta isimlerindendir.
Denemeleri dışında, edebiyat tarihi, felsefe, tarih çalışmaları ve çevirileri de vardır.
ESERLERİ: DENEME: Bu Ülke, Mağaradakiler
ARAŞTIRMA/İNCELEME: Ümrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Bir Dünyanın Eşiğinde

SABAHATTİN EYÜBOĞLU (1908— 1973)
Deneme ustalarındadır.
Araştırma ve incelemeleri de vardır.
ESERLERİ: DENEME: Mavi ve Kara, Sanat Üzerine Denemeler

ŞEVKET RADO (1913— 1988)
Deneme, fıkra ustalarındadır.
Gazetecilik ve radyoculuk yaptı.
ESERLERİ: DENEME-SOHBET: Eşref Saati, Ümit Dünyası, Hayat Böyledir

GEZİ YAZISI
İ
SMAİL HABİP SEVÜK (1892-1954)
Türk yazar ve edebiyat tarihçisidir.
Tezatların şaşırtıcı havasından, ilginç kıyaslamalardan, orijinal buluşlardan, geniş tarih kültüründen beslenen anlatımı ile gezi türünün de ilk güzel örneklerini verdi.
İlk kez liseler için ders kitabı olarak hazırladığı Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, kitabı ile geniş ilgi gören Sevük; yazar ve şairlerin kişiliklerini, eserlerini yer yer coşkun ve duygulu bir dille değerlendirdiği bu eseriyle çağının gençlerinde köklü bir edebiyat sevgisi uyandırdı.
Onun bir büyük çalışması da, batı kültür ve sanatını oluşturan şair ve yazarların yaşamlarını ve sanatlarını, Türk edebiyatı ile kıyaslayarak anlattığı "Avrupa Edebiyatı ve Biz" adlı iki büyük ciltlik eseri oldu.
Bilgi ile sanatı ustaca kaynaştıran bir yazar olarak ün yaptı.
ESERLERİ: Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, Edebi Yeniliğimiz, Tuna'dan Batı’ya, Yurttan Yazılar, Avrupa Edebiyatı ve Biz, Tanzimat’tan Beri, Türk Güreşi

FALİH RIFKI ATAY (1894 – 1971)
Türkçeyi en yalın ve en duru bir anlatıma ulaştıran yazarlarımızdan biridir.
Atatürk’ün yakınında bulunmuş yazarlardandır.
Dilimizin gelişmesinde, özellikle Cumhuriyet’ten sonraki Türk gezi edebiyatının oluşumunda yadsınamaz bir yeri vardır.
Gezi yazılarında dış ülkelerde gördüklerini anlatırken sırası geldikçe Türkiye ile gezdiği yerler arasında karşılaştırmalar yaparak önemli noktalara değinir.
GEZİ YAZISI: Denizaşırı, Bizim Akdeniz, Tuna Kıyıları, Yolcu Defteri, Gezerek Gördüklerim
ANI: Ateş ve Güneş, Zeytindağı, Çankaya

III. ÜNİTE
CUMHURİYET DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)

1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI

SAF (ÖZ) ŞİİRİN OLUŞUMU VE TEMSİLCİLERİ
Cumhuriyet döneminde 1930şlu yıllara kadar memleketçi edebiyat anlayışı edebiyat ve sanat hayatında etkili olmuştur. 1930şlu yıllara doğru memleketçi edebiyata karşı sanatı ön plana alan kıpırdamalar görünmeye başlar. Bu hareketlerin ilki öz şiiri benimseyen sanatçılardır. Bu sanatçılar memleketi anlatan şiirlerden bıkmış, yeni yollar aramaya başlamışlardır.
Bu şairlerden bazıları Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Behçet Necatigil, Asaf Halet Çelebi, Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf, Ziya Osman Saba’dır.

SAF (ÖZ) ŞİİRİN ÖZELLİKLERİ
1. Saf şiir, şiirde her türlü ideolojik sapmanın dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran şiir yazma eğilimidir.
2. Saf şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır. Bu anlayıştaki şairler didaktik bilgiden uzak durup; bir şey öğretmeyi değil, musikiyle ya da musikinin çağrıştırdığı, uyandırdığı imgelerle insanın estetik duyarlılığını doyurmayı amaç edinirler.
3. Disiplinli çalışarak mükemmele varan halis şiir yazma endişesi kendisini hissettirir.
4. Milli edebiyat dönemi şiir hareketleri bu dönemin temelini oluşturur.
5. Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar.
6. Şairler için önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır. Bu anlayışla kendilerine özgü özel imge düzeni oluştururlar.
7. Bu tarz şiirlerde ahenk çok önemlidir. Şiirde iç ahengi yakalamak için söz sanatlarından, rediflerden, kafiye ve ses benzerliklerinden yararlanılmıştır. Şiirde şekil güzelliği aranmaktadır.
8. Şairlerde sembolizm akımının izleri görülür. İşlenen temalar sıradan okurun anlayamayacağı kapalılıktadır.
9. Saf şiir anlayışına sahip şairler şiirde anlama fazla önem vermezler. Anlaşılmak için değil; duyulmak, hissedilmek için şiir yazarlar.
10. Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ruh gibi temalar yoğun olarak işlenir.
11. Biçim olarak hece ölçüsünü kullanmışlar.
12. Sade açık ve anlaşılır bir dil kullanılır.
13. Yapı olarak mükemmeliyet ön plandadır.
14. Temalarda bireysellik belirgindir.

SEMBOLİZM (Simgecilik)
1- 19 yy'ın ikinci yarısında ortaya çıkıp 20.yy başlarına kadar sürdü.
2- Parnasizme tepki olarak doğdu
3- Dış dünyanın olduğu gibi yansıtılmasına karşı çıkılır
3-"Şiir, gerçeğin insandaki etkilerini anlatmalıdır; şiirde düşünceye yer yoktur"
4- Sözden ziyade musikiye önem verilir
5- Şiirde anlam kapalı olmalıdır
6- Ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır
7- Kötümserlik vardır. İnsanlardan uzaklaşmak, uzak ülkelere kaçmak arzulanır.
8- Ferdi konular işlenir (alaca karanlık üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı) 9- Sadece şiir alanında görülür. 10-"Sanat için sanat " anlayışı benimsendi.

TÜRK EDEBİYATINDA: Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin

DÜNYA EDEBİYATINDA: Baudlaire, Verlaine, Mallerme, Rimbaud, Paul Valery, Edgar Allen Poe

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1904–1983)
Felsefi şiirin en önemli temsilcilerindendir.
Bütün şiirlerini heceyle yazmış ve biçime ısrarla bağlı kalmıştır.
“Ağaç ve Büyük Doğu” dergilerini çıkarmıştır. “Çile “ şairi olarak bilinir.
Kaldırımlar, Sakarya Türküsü şiirleri meşhurdur.
Şiirlerinde metafizik ve soyut konulara sıkça yer vermiştir.
Önceleri dini havadan uzak şiirler yazmış, sonraları ise Allah yolunu anlatmayı amaç edinmiş, sanatı inançlarının sesi haline getirmiştir.
Şiirlerinde kolay anlaşılan fakat yorum gerektiren söyleyişler vardır.
Şiirlerinde insanın evrendeki yeri, madde ve ruh meseleleri, insanın içindeki çatışmaları ve metafizik olayları konu olarak ele almıştır.
ŞİİR: Çile, Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi,
TİYATRO: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Reis Bey
MAKALE-FIKRA: Çöle İnen Nur, Büyük Doğu’ya Doğru, Çerçeve, İdeologya Örgüsü
HİKÂYE: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntusundan Hikâyeler, Hikâyelerim

CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956)
Şiirlerinde sürekli bir sıkkınlık, hoşnutsuzluk, bıkkınlık sezilir. Şiir onu hayata bağlayan tek nedendir.
Şiirlerinde ölüm korkusu, yalnızlık, yaşama bağlılık, zamanın geçiciliği en çok işlediği temalardır.
Şiirlerinde heceye bağlı kalmakla beraber serbest şiire de karşı çıkmamıştır.
ŞİİR: Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel
MEKTUP: Ziya’ya Mektuplar

AHMET MUHİP DIRANAS (1909–1980)
Fransız sembolistlerinin sanat anlayışını benimsemiştir.
Şiirlerinde biçim kurallarına sımsıkı bağlı olduğu görülür.
Hece ölçüsüne ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır. Ölçüdeki durakları kaldırmıştır.
Şiirlerinde konu olarak Anadolu’yu, memleket manzaralarını, tabiat ve tarih sevgisini işlemiştir.
Anadolu ağzına özgü söyleyişleri şiirlerinde ilk kullanan da odur.
Fahriye Abla, Kar, Olvido meşhur şiirlerindendir.
Destanımsı şiirleri de vardır. (Olvido, Dağlara, Ağrı)
TİYATRO: Gölgeler, O Böyle İstemezdi
ŞİİR: Şiirler

AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 — 1962)
Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme alanlarında eserler vermiştir.
Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, rüya, zaman, bilinçaltı kavramları öne çıkar.
“Ne içindeyim zamanın”,” Bursa’da Zaman” şiirleri meşhurdur.
Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, sembolizmden etkilenmiştir.
Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın; kendine has bir üslubu vardır.
“Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.
“Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu — Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.
ESERLERİ:
ŞİİR: Bütün Şiirleri
ROMAN: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Aynadaki Kadın
ÖYKÜ: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru
DENEME: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi
MAKALE- İNCELEME: XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler, Yahya Kemal

YEDİ MEŞALECİLER (1928) . CeZVeSi YaMuK
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup YEDİ MEŞALECİLERDİR. Bunlara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamaz. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.
Şiirlerini Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Ziya Osman Saba ve Kenan Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bu sanatçılar eserlerini Meşale adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.

YEDİ MEŞALECİLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Yedi Meşaleciler yeni bir edebiyat farklı bir şiir oluşturmak gayesiyle bir araya geldiler.
2. Beş Hececileri eleştirdiler, onlara karşı çıktılar.
3. Bu topluluk ilkelerini samimilik, içtenlik, canlılık ve devamlı yenilik şeklinde açıklamıştır. Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler.
4. Bu topluluk Türk şiirine herhangi bir yenilik getirememiştir.
5. Bunların çoğu zamanla şiiri bırakarak başka alanlara geçmişler.
6. Ziya Osman dışında aralarından güçlü bir şair de çıkmamıştır.

ZİYA OSMAN SABA (1910–1957)
Şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğme, küçük mutluluklara yetinme ve ölüm gibi konuları işlemiştir.
Hece ölçüsünü kullanmakla birlikte 1940’tan sonra serbest şiir yazmaya başladı.
Dili gayet sade ve açıktır.
ŞİİR: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak
HİKAYE: Mesut İnsan Fotoğrafhanesi

2. SERBEST NAZIM VE TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞİİR SERBEST MÜSTEZAT
1. Bu nazım şeklinde uzun, kısa, çok kısa dizeler bazen düzenli, bazen de düzensiz olarak tekrarlanırlar.
2. Kısa mısraların ölçüsü, şiirin ölçüsünün bir parçasıdır.
3. Kafiye düzeni belirli bir kurala bağlı değildir.
4. Aruz ölçüsüyle yazılır.
5. Sembolizmin yaygın olduğu bir dönemde Fransa’da ortaya çıkan bir şiir şeklidir.
6. Edebiyatımızda özellikle Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti şairlerinin kullandığı bir nazım şeklidir.
7. Serbest müstezat Tevfik Fikret, Ahmet Haşim ve Cenap Şahabettin tarafından çok kullanılmıştır.
8. Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder.
9. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur.
10. Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.

SERBEST NAZIM
Serbest nazım, serbest şiir, özgür nazım adlarıyla nitelenen ve şiirden ölçü, uyak gibi bağları atan bu akımın başlatıcısı Nazım Hikmet’tir. Ondan önce de bu yolda denemeler yapılmıştır, edebiyatımızda serbest nazmı ilk kullanan Cenap Şehabettin olmuştur. Daha sonra Tevfik Fikret serbest müstezatı alabildiğine geliştirerek şiiri düzyazıya yaklaştırmış, Ahmet Haşim dizeyi kırarak serbest söyleyişe ulaşmak istemiştir. Ama böylesi denemeler, aruz kalıplarıyla oynayarak gerçekleştirilmiştir.
Başlangıçta Milli Edebiyat akımı etkisinde heceyle şiirler yazan nazım Hikmet ise Anadolu’ya gidişiyle(1921) başlayan ve Moskova’daki öğrenim yıllarında ilkeleri belirginleşen yeni bir şiir anlayışıyla, ölçüsüzlüğü (vezinsizliği) düşünemeyen Türk şiirini kökten değiştirmiş fakat ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamamıştır. Ama bu, alışılmışın dışında, geleneğin, Divan şiirinin birikimlerinden yararlanan yeni bir uyak anlayışıdır.
Serbest şiir anlayışı, biçimi boşlamak, önemsememek olarak alınmamalıdır. Boşlanan, önemsenmeyen, şiiri birtakım kalıplara sıkıştırıp özü biçimin buyruğuna sokan kurallardır.
Klasik nazımda ölçü, uyak ve belli nazım biçimleri, ozanın söyleyişini sınırlayan bağlardı. Düşüncenin ya da anlatılan olayın bu bağlarla uzlaşma olanağı kıttı. Sözgelimi, çok kısa söylenmesi gereken bir sözü, kullanılan ölçünün uzunluğuna uydurmak zorunluluğu vardı. Ya da uzun bir düşünceyi, ölçüye ve nazım biçimine sığdırmak için kırpmak gerekiyordu. Özgür nazım, ozanı işte bu türlü zorlamalardan; anlatımı ölçü, uyak ve biçim hatırı için gereksiz sözcüklerle doldurmadan ya da gerekli sözleri kırpmalardan kurtarmıştır. O kadar ki, klasik nazma uygulama olanağı bulunmayan birtakım söyleyiş biçimleri ancak özgür nazımla gerçekleşebilmiştir. Sözgelimi, çok dalgalı bir denizde dalgaların üstünde inip çıkan bir kayığın gittikçe gözden kaybolması( belki uzaklaşması, belki batması) olayı anlatan sözcüklerin de gittikçe kısalmasıyla verilmiştir:
Çıkıyor kayık
iniyor kayık… Çıkıyor ka
iniyor ka… Çık… in… çık… (Nazım Hikmet, Bahr-i Hazer)
SERBEST NAZMIN ÖZELLİKLERİ:
1. Ölçüsüz (vezinsiz) nazımdır.
2. Dizelerdeki hecelerin sayıları, uzunluk ve kısalıkları belli bir düzene ve belli bir kalıba göre sıralanmaz.
3. Şair, eğer isterse uyak kullanabilir, isterse hiç kullanmaz. İsterse manzumeyi birtakım bentlere ayırabilir, isterse hiç ayırmaz.
4. Burada gözden uzak tutulmaması gereken nokta, serbest nazmın ayırıcı niteliğinin ölçüsüz oluşudur.
5. Ahenk ses ve kelime tekrarlarıyla sağlanabilir.
ÖRNEK:
Taranta Babu, yaşamak ne güzel şey... Anlıyarak bir usta kitap gibi bir sevda şarkısı gibi duyup bir çocuk gibi şaşarak yaşamak… Yaşamak: Birer birer ve hep beraber ipekli bir kumaş dokur gibi... Hep bir ağızdan sevinçli bir destan okur gibi yaşamak… (Nazım Hikmet- Taranta Babu’ya Mektuplar)

TOPLUMCU ŞİİR (TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK)
Yirminci yüzyılın başlarında, neredeyse tüm dünyada eşzamanlı olarak gelişen siyasal ve toplumsal hareketlere bağlı olarak yeni bir edebiyat akımı doğdu. Toplumsal gerçekçilik ya da sosyalist gerçekçilik adı verilen bu akım; şiirden, edebiyatın ve sanatın her alanına kadar geniş bir yelpazede etkisini gösterdi. Emekçilerin sorunlarını, emek-sermaye çelişkisini ve yaşamsal kaygılarını konu alan bu akım, “toplum için sanat” görüşünü temsil ediyordu. Bu akım için, bir bakıma sosyolojik karakterli bir edebiyat akımı dersek, yanılmayız.
ÖZELLİKLERİ:
1. Serbest nazım özellikleri taşır.
2. İdeolojik içerikli bir şiirdir. Şiirde savunulan bir görüş vardır.
3. O güne kadar görülmemiş, denenmemiş bir görsellik, karmaşık biçimli teknikler barındıran bir şiirdir.
4. Halk ve divan şiirinden özellikle Rus şair Mayakovski’den yararlanılmıştır.
5. Materyalist ve Marksist bir dünya görüşü üzerinde temellendirilmiştir.
6. Gelecekçilik (fütürizm) akımından etkilenmişlerdir.
7. Söylev üslubundan yararlanmıştır.
8. Bu şiirler geniş kitlelere hitap etmek ve onları harekete geçirmek amacıyla yazılmıştır.
9. Toplum için sanat anlayışı vardır.
10. Emekçilerin sorunları, köycülük, halkçılık, insan, toplum ve üretim ilişkileri gibi temalar işlenir.
11. Sanat her türlü dinsel ve töresel bağlardan kurtulmalıdır.
12. Dil, alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmıştır.
13. Nazım Hikmet, Beşir Fuat, Hasan İzzettin Dinamo, Abdullah Cevdet, Ercüment Behzat Lav, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör bu edebiyat anlayışının öncüleridir.

NAZIM HİKMET (1902–1963)
1902’de Selanik’te doğdu. Heybeliada Harbiye Mektebi’ni bitirdi. Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanan yazı ve şiirleri nedeniyle 15 yıl hapsi istenince Moskova’ya kaçtı. 1928’de çıkarılan Af Kanunu’ndan yararlanıp tekrar yurda döndü. Resimli Ay Dergisi’nde çalışmaya başladı. 1932’de yeniden 4 yıl hapse mahkûm oldu. Bu kez, Cumhuriyet’in 10. Yılı nedeniyle çıkarılan aftan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. 1938’de Harp Okulu’ndaki aramalarda ele geçen şiir ve kitapları nedeniyle "orduyu kışkırtmakla" suçlandı ve 28 yıl 4 aya hüküm giydi. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950’de özgürlüğüne kavuştu. Askere alınması kararı çıkınca tekrar Moskova’ya kaçtı. 25 Temmuz 1951’de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. O da Polonya uyruğuna geçti. 1963’te öldü. Moskova’da toprağa verildi. Orada yatıyor.
Şiirlerinden birçoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi.
Divan ve halk şiiri söyleyişlerinden de yararlandı.
Hece vezninden ayrılarak Türkçenin ses özellikleri ile armoni oluşturan serbest vezni benimsedi.
Serbest nazım, serbest şiir, özgür koşuk adlarıyla nitelenen akımın başlatıcısıdır.
Ona göre şiirde asıl önemli olan öz’dür. Biçim öze uydurulmalı, özü bir kat daha belirgin kılmalıdır.
Moskova’dayken tanıdığı gelecekçilik (fütürizm) akımından etkilenerek yazdığı şiirlerinde ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamaz.
“Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri şiirinin doruğunu oluşturur.
Şiir, roman, öykü, tiyatro masal, mektup gibi türlerde eser vermiştir.
ŞİİR: Memleketimden İnsan Manzaraları, 835 Satır, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü,
Taranta-Babu'ya Mektuplar, Şeyh Bedreddin Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı

3. MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR

MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİRİN ÖZELLİKLERİ
1. Kurtuluş Savaşı’nın etkilerinin sürdüğü dönemde ortaya çıkmış, dünyadaki milliyetçilik akımından etkilenmiştir.
2. Milliyetçi bir yapısının olması nedeniyle Türk diline büyük önem verilmiştir. Yabancı sözcükler yerine mümkün olduğunca Türkçe karşılıkları kullanılmıştır
3. Yabancı dillerin dil kuralları terk edilmiştir.
4. Sözcükler ilk anlamlarıyla kullanılmış, sade bir dil tercih edilmiştir.
5. Halk şiiri nazım şekillerinden yararlanılmıştır.
6. Şiirde ahenk, hece vezni ve uyakla sağlanmıştır.
7. Millî hisler ön plândadır. Memleket sevgisi, kurtuluş savaşı, tarih, kahramanlık gibi temalar işlenmiştir.
8. Şiirlerde halk arasından seçilmiş sıradan insanlar vardır.
9. Şairler şiirlerini, Kültür Haftası, Hisar, Çınaraltı gibi dergilerde yayımlamışlardır.
10. Başlıca şairleri Ahmet Kutsi Tecer, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya, Kemalettin Kamu, Zeki Ömer Defne ve Beş Hececiler (Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon)

AHMET KUTSİ TECER (1901- 1967)
Faruk Nafiz’in etkisi altında kalmış, önceleri bireysel şiir yazarken sonraları memleket ile ilgili şiirler yazmıştır.
Folklorun ve âşık tarzı söyleyişin en önemli destekleyicilerindendir.
Avrupai şiir anlayışından, âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir.
Halk edebiyatı üzerine araştırmaları önemlidir.
Edebiyatımıza Âşık Veysel'i kazandırmıştır.
Tiyatro eserlerinde köy ve şehir folkloru yanında orta oyunu tekniğini de kullanmıştır
ŞİİR: Şiirler
OYUN: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Satılık Ev, Bir Pazar Günü


ORHAN ŞAİK GÖKYAY (1902–1994)
Edebiyat tarihimiz ile ilgili araştırmalarıyla, özellikle Dede Korkut Masallarını yalınlaştırması ile dikkat çekti.
1940'lardan sonra edebiyat tarihi, folklor ve halk edebiyatı araştırmalarına yöneldi.
Kendi şiirlerini kitap olarak yayınlamadı.
Bu Vatan Kimin şiiriyle ün kazandı.
ŞİİR: Birkaç Şiir
ELEŞTİRİ-İNCELEME: Destursuz Bağa Girenler, Dede Korkut

ARİF NİHAT ASYA (1904— 1975)
“Bayrak Şairi” olarak bilinir.
Dini ve milli duyguları, kahramanlıkları sade bir dille şiirleştirmiştir.
Rubai türünün son ustalarındandır.
BAŞLICA ESERLERİ:
ŞİİR: Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Kökler ve Dallar, Dualar ve Aminler

KEMALETTİN KAMU (1901-1948)
Vatan sevgisini, aşk, gurbet ve doğa sevgisini işlediği şiirleriyle tanınır.
“Bingöl Çobanları” adlı pastoral şiiri oldukça ünlüdür.
ESERLERİ
ŞİİR: Gurbet, Bingöl Çobanları


ZEKİ ÖMER DEFNE (1903-1992)
Anadolu'yu şiirlerinin ana teması olarak aldı.
Yurt güzellemeleriyle tanındı. Yazdığı yurt güzellemeleri şiirlerinde Erzurum, Eğin, Ilgaz, Isparta, Bursa, İstanbul, Konya illerini çeşitli özellikleriyle tanıttı.
ŞİİR: Denizden Çalınmış Ülke, Sessiz Nehir, Kardelenler

BEŞ HECECİLER
Milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.
İlk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.
Halk şiiri geleneğinden faydalanmışlardır.
Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.
Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir.
Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur: Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon (FEYHO)

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL (1898–1973)
Beş hececilerin en güçlü temsilcisidir.
Anadolu’yu gerçek anlamda şiire konu edinen ilk sanatçımızdır.
Şiirlerinde Anadolu’yu ve memleket sevgisini anlatır. Anadolu’yu karış karış gezerek tanığı dönemdeki şiirlerinde derin bir memleket sevgisi görülür.
Söz sanatlarına yer veren güçlü bir üslubu vardır.
Nesir alanında da önemli eserler vermiştir. Tiyatroları da oldukça başarılıdır
Han Duvarları, Çoban Çeşmesi ve Sanat şiirleri meşhurdur.
ŞİİR: Han Duvarları (Anadolu’ya yönelişi en güzel şekilde ortaya koyan şiirleri) , Dinle Neyden,
Çoban Çeşmesi, Gönülden Gönüle, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Heyecan ve Sükûn
OYUN: Özyurt, Canavar, Akın, Kahraman

ENİS BEHİÇ KORYÜREK (1892 - 1949)
Türk denizciliğinin destanlaşan şairi olarak bilinir.
Eski Korsan Hikâyeleri adlı eseriyle meşhur oldu.
ŞİİR: Güneşin Ölümü, Varidat-ı Süleyman, Miras
HATIRA Geçsin günler, haftalar, Aylar, mevsimler, yıllar... Zaman sanki bir rüzgâr Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk Kulaklarımda bir ses Ve içimde bir nefes Olarak kalacaksın... Enis Behiç Koryürek

YUSUF ZİYA ORTAÇ (1895–1967)
Mizah türünde şiir ve yazılarıyla tanınmıştır.
Akbaba adlı mizah dergisini Orhan Seyfi ile beraber çıkarmıştır.
ŞİİR: Akından Akına, Cenk Ufukları, Bir Rüzgâr Esti, Yanardağ, Âşıklar Yolu
OYUN: Binnaz (Lale devrindeki tarihi bir olayı anlatır. )

HALİT FAHRİ OZANSOY (1891 - 1971)
“Aruza Veda” adlı şiiriyle aruz ölçüsünü bırakıp heceye yönelmiştir.
ŞİİR: Rüya, Cenk Duyguları
ANI: Edebiyatçılar Geçiyor

ORHAN SEYFİ ORHON (1890 - 1972)
Fırtına ve Kar ile tanınmış, Peri Kızı ile Çoban adlı güzel bir manzum masal kaleme almıştır.
ŞİİR: Fırtına ve Kar, Gönülden Sesler, Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi

4. GARİP HAREKETİ (I. YENİ) (1940–1954)
AĞAÇ
Ağaca bir taş attım;
Düşmedi taşım,
Düşmedi taşım.
Taşımı ağaç yedi;
Taşımı isterim,
Taşımı isterim!
Orhan Veli – Oktay Rıfat

1. Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu’nun oluşturduğu bir topluluktur. OMO
2. 1940'ta Garipçiler adıyla çıkan topluluğun ortaya koyduğu bir sanat anlayışıdır.
3. Şiirde her türlü kurala ve belirli kalıplara karşı çıkmışlardır.
4. Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşı çıkmışlardır. Serbest nazımla yazmışlardır.
5. Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler.
6. Süslü, sanatlı dile karşı çıkıp halkın konuştuğu dili kullandılar.
7. Şiirin duygudan çok akla yakın olduğunu savundular.
8. Sürrealizm akımından etkilendiler.
9. Sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bazı gariplikler gibi konuları işlediler.
10. Gelenekten kopmak, espriden, şaşırtmacalardan yararlanmak gerektiğini savundular.

SÜRREALİZM (Gerçeküstücülük)
1-20.yy’ın ilk yarısında doğdu
2-Freud'un "psikanaliz" yöntemi temel alınır
3-İnsanın asıl kişiliğinin bilinçaltında olduğu savunulur
4-Dünyaya mizahi gözle bakarlar.
5-Şiirin konusunu olağanüstülükler, rüyalar ve rastlantılar oluşturur.
6- Gelenek, ahlaki değerler, edep kuralları hiçe sayılmış.
7- Noktalama işaretleri kullanılmaz
8- Şiirdeki kurallar terk edilmiştir 9- Kelimeler mantıksal bir sırayla dizilmeyebilir. 10- Otomatik yazıya inanılır.
Dünya edebiyatındaki temsilcileri: Breton Aragon, Eluart
Türk edebiyatındaki temsilcileri: Garipçiler(1.Yeni) ve 2. yeniciler

ORHAN VELİ KANIK (1914–1950)
1914'te arkadaşlarıyla birlikte yayımladıkları Garip adlı şiir kitabı ve yazdığı önsözle garip akımının kurucusu olmuştur.
1944 yılında “Yaprak” dergisini çıkarmıştır.
La Fonten’in fabllarını çevirmiş, Nasrettin Hoca fıkralarını şiirleştirmiştir.
ŞİİR: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı

OKTAY RIFAT HOROZCU (1914–1988)
Perçemli Sokak adlı kitabıyla birlikte şiir anlayışında büyük değişiklik olmuş soyut şiire kaymıştır.
Şiir: Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzelleme, Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Perçemli Sokak


MELİH CEVDET ANDAY (1915–2002)
Fıkra, makale, gezi, roman, tiyatro ve şiir yazmıştır. Çeviriler de yapmıştır.
ŞİİR: Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yan yana


5.GARİP DIŞINDA YENİLİĞİ SÜRDÜREN ŞİİR
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Attila İlhan, Cahit Külebi , Ahmet Oktay, Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu ve Hilmi Yavuz gibi şairler garip, ikinci yeni gibi topluluklara katılmamışlardır.
Görüş ve ideolojilerini şiirlerine temel yapmamışlardır.
Şiirlerinde yeni bir dil, üslup ve bakış açısı aramışlardır.
Kendi tarzlarını yenileme ve değiştirme ihtiyacı hissetmişlerdir.

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA ( 1914–2008)
İlk şiirlerinde mistik ve metafizik ağırlıklı şiirler yazarken sonraları, maddeci bir dünya görüşüne yönelmeye başlamıştır. Mecazlı felsefi bir şiir tarzını tercih etmiştir.
Serbest şiir yanında ölçülü ahenkli kafiyeli şiirler de yazmıştır.
Şiirlerinde öztürkçe kelimeler yanında kendi türettiği kelimeleri de kullanır.
“Türkçem benim ses bayrağım” sözü ona aittir.
Şiirlerinin kimisi oldukça açık ve yalın kimisi de sembollerle yüklüdür.
100’ün üzerinde eseriyle edebiyatımızın en üretken şairlerindendir.
ŞİİR: Çocuk ve Allah, Havaya Çizilen Dünya, Dört Kanatlı Kuş, Çakırın Destanı, Üç Şehitler Destanı

BEHÇET NECATİGİL (1916–1979)
İçe dönük bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, şiirlerinde kendi evinden başlayarak diğer evleri, sokağı, çevreyi, dış dünyayı ve toplumu, sorunlarıyla kavramaya, irdelemeye yönelmiş, algılamaya çalışmıştır.
Şiirlerinde duygudan çok düşünce ve sembol vardır. Bu yönüyle Garipçilerden ayrılır.
İlk şiirlerinde biçim, kafiye ve ölçü vardır. Söz sanatlarına fazlaca yer vermiştir. (Kapalı Çarşı)
Sonraki şiirlerinde biçimsel özgürlük, gözlemler ve yaşadıkları ön plana çıkmıştır. (Çevre)
ŞİİR: Kapalı Çarşı, Çevre, Evler, Eski Toprak, Arada, Dar Çağ, Sevgilerde
DÜZYAZI: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü

CAHİT KÜLEBI (1917— 1997)
“Hikaye” şiiriyle tanınmış ve sevilmiştir.
Âşık edebiyatı geleneğinden beslendiği ve Anadolu’yu anlattığı kendine has bir şiir cizgisi vardır.
Yurt ve doğa sevgisi, aşk, Kurtuluş Savaşı, yalnızlık başlıca konularıdır.
Gerçekçi romantizm akımının öncüsü olmuştur.
Memleketçi bir şairdir.
ŞİİR: Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda, Adamın Biri, Rüzgâr, Yeşeren Otlar, Türk Mavisi

CAHİT ZARİFOĞLU (1940-1987)
Yenilikçi şiirler denemiş, Anadolu insanının acılarını, İslam düşüncesindeki toplumsal mutluluğu dile getirmiştir.
ŞİİR: İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam
MASAL: Yürek Dede ile Padişah

HİLMİ YAVUZ (1936- … )
Çağdaşlıkla gelenekçiliği kaynaştırdı.
İkinci yeninin etkisinde imgeci şiirler yazdı.
İslamiyet’ten yararlanarak kendine özgü bir sözcük dağarcığı geliştirdi.
Halen Zaman gazetesinde köşe yazarlığına ve Bilkent Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam ediyor.
ŞİİR: Bakış Kuşu, Gizemli Şiirler, Bedreddin Üzerine Şiirler, Akşam Şiirleri,

ERDEM BEYAZIT (1939-2008)
İslami duyarlılıkla şiirler kaleme aldı.
Söylev üslubundan yararlandı.
ŞİİR: Sebep Ey, Risaleler

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU (1913–1975)
Ressam, şair ve akademisyendir.
Halk şiirlerinden yararlandı; kafiye, cinas ve aliterasyonlara yer verdi.
Türk nakış ve kilim ve oyma sanatlarının desenlerini resimlerinde kullandığı gibi; türkü, ninni, bilmece deyim ve deyişlerini de şiirlerinde kullandı.
Şiirlerinde ressamlığının etkisi görülür; renkler, sıfatlar…
Şiirlerinde fikir arayışları ve espri zorlamaları görülür.
ŞİİR: Karadut, Yardan Mektuplar, Dol Kara Bakır Dol, Yaşadığım Aşklar, Tuz
Gezi, deneme, söyleşi: Canım Anadolu, Tezek

MAVİ HAREKETİ
Garip akımının tam tersine, şiirde, sanatlı ve şairane söyleyişi benimserler.
Atilla İlhan, Ahmet Oktay, Orhan Duru, Ferid Edgü ‘nün Mavi dergisi çevresinde toplanmasıyla oluşmuştur.
Nazım Hikmetten gelen etkiyle toplumsal gerçekçiliği ortaya attılar.
Divan şiirinin biçim özelliklerinden ve imgelerinden yararlanırlar.

ATTİLA İLHAN (1925-2005)
Garip ve İkinci Yeni şiirine karşı çıkmıştır.
Mavi dergisinde Maviciler diye bilinen toplumsal gerçekçilik akımının sözcüsüdür ve kurucusudur.
Şiirlerinde büyük harf ve noktalama işaretlerini kullanmamıştır.
Günlük dilin dışında farklı bir söyleyiş üslubu vardır.
Divan şiiri geleneğinden yararlanmıştır.
Şiirlerinde karamsarlık, yalnızlık, adalet, özgürlük, aşk gibi temalara yer vermiştir.
Şiir, roman, senaryo türlerinde eserler vermiştir.
ŞİİR: Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Elde Var Hüzün

AHMET OKTAY (1933 - … )
Şiirlerinde destansı bir söyleyiş kullandı.
ŞİİR: Yol Üstündeki Semender

HİSARCILAR
Kurucuları arasında Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu gibi isimler yer alır. Bunlardan başka Mustafa Necati Karaer, Mehmet Kaplan, Turgut Özakman, Halide Nusret Zorlutuna, Yavuz Bülent Bakiler, Bekir Sıtkı Erdoğan gibi isimler bu dergide sıkça yazmışlardır. Hisar’da beş yüzü aşkın şair ve yazarın eserleri yayımlanmıştır. Bu kadar kalabalık bir kadronun, belli ilkeler etrafında kenetlenmiş bir topluluk meydana getirmesi gerçekten zordur.
Bu kadronun ana özelliği hece ölçüsüne ve edebiyatın klasik değerlerine sıcak bakmasıdır.
1940 sonrasında GARİP şiirine ilk tepki 1950 yılında çıkmaya başlayan HİSAR dergisi etrafında toplanan bir grup şair tarafından ortaya konmuştur.
Onlara göre başka ulusları taklit ederek ulusal bir sanat oluşturulamaz.
Yeni bir sanat oluşturmak için mutlaka eskisini reddetmek gerekmez.
Yenilik eskisinin içinden doğmalıdır.
Sanat ideolojinin baskısı altında olmamalı, belli bir dünya görüşünün propagandasını yapmamalıdır.
Şiir dili öztürkçeci ve tasfiyeci olmamalıdır. Yaşayan dil kullanılmalıdır.
Hisar şairlerini memleketçi şiirin takipçisi görebiliriz. Geleneği reddeden Garip Akımına ve ideolojik şiire yönelen Nazım Hikmet’e karşı çıkmışlardır.


6. İKİNCİ YENİ ŞİİRİ (1954 –1960)

1. Türk şiirinde 1950'den sonra Garip akımına ve 1940 kuşağının toplumsal gerçekçi şairlerine tepki olarak doğan, değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyişi amaçlayan şiir akımıdır.
2. Onların Garipçilerle tek ortak yönleri şiirdeki şekil özgürlüğünü sürdürmeleri, ölçü ve kafiyeyi önemsiz görmeleridir.
3. İnsanın bilinçaltına indiler. Doğayı, insanı ve görünümünü kendilerine özgü bir anlayışla verdiler. Bu değerlerle yeni bir söyleyiş yaratmayı hedeflediler. Görünümü, eşyayı, insanı gerçeküstücülerden daha da aşırıya giderek soyutlamışlardır.
4. Şiirin üslubu, konuşma dilinden uzak ve mantık dokusundan arındırılmış olmalıdır. Özgün olmalıdır.
5. Kapalı ve soyut bir anlatım vardır. Konuşma diline sırt çevirmişlerdir.
6. Sözcükler arasındaki anlamsal bağlantıları kopararak yeni görüntüler oluşturma yolunu seçmişlerdir.
7. Tesadüfen seçilmiş kelime veya cümlelerin alt alta sıralanmasıyla şiirin oluşturulduğu intibaını verirler.
8. Genelde cümle yapıları bozuktur. Bir boş vermişlik havası hâkimdir.
9. Şiirde öyküleyici anlatım yolu terk edilmelidir. Çünkü şiir öykü değildir.
10. Şiirde imgeye, hayal gücüne ve duyguya ağırlık verilmelidir.
11. Şiirin belli bir konusu olmayabilir. Şiirin kaynağı duygudur.
12. Ahlaksal değerler, erdem, gerçek ve toplum gibi temel öğeler şiirin amacı olmamalıdır.
13. Şiir yoruma açık olmalıdır. Şiirde hayal (imge) en önemli öğedir. Şiir bir görüntü sanatıdır.
14. Ölçü, kafiye ve biçim unsurlarıyla ahenk sağlamak yerine musiki ve anlatım zenginliği olmalıdır.
15. Karamsarlık, yalnızlık, bunalım sık kullanılan bir temalardandır.
16. Batı'da gerçeküstücülerin (sürrealizm) kullandıkları bilinçaltını harekete geçirme yönteminden faydalanır.
17. Garip şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, II. Yeni daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap eder. Yani aydınlara seslenmektedir.
18. II. Yeni ismini, Muzaffer Erdost 1956 yılındaki “Pazar Postası” dergisinde ilk kez kullanır.
19. En önemli temsilcileri: ECE SÜT İç
Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Ülkü Tamer, Turgut Uyar, İlhan Berk
NOT:İlhan Berk, “Anlamazsanız atarsınız, okumazsınız. Şiirden anlamak şiir üstüne söz etmek okuyucunun işi değildir”, der
Ece Ayhan okuyucuya hakaret eder. ‘Ben bütünüyle bunların beğenilerine, tarih anlayışlarına, görüşlerine karşıyım. Hiçbir bağlantı kurmak niyetinde değilim kendileriyle. Okur akbabaydı, akbabadır hala. “

EDİP CANSEVER (1928–1986)
1957’de yayınlanan “Yerçekimli Karanfil” ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu.
Yeniciler içinde en çok ve en uzun dönem şiir yazan şairdir. 30 yıla yakın sürekli şiir yazmış ve yayımlamıştır.
Yine de II. Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Yani 2. Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmamıştır.
ŞİİR: İkindi Üstü, Dirlik Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umutsuzlar Parkı, Sonrası Kalır

TURGUT UYAR (1927–1985)
Şiirimizi biçim ve öz bakımından yenileştirmiştir.
Kapalı, soyut anlatım tarzını benimsemiş, şiirinin çağrışım gücünü zenginleştirmiştir.
Şiir çizgisini oluşturan unsurlar arasında halk, divan ve Batı edebiyatını sayabiliriz.
Gerek öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden divan şiirine geniş bir kültür birikimini değerlendirirken kendisi olabilen bir şiiri geliştirmiştir.
ŞİİR: Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistan’ı, Tütünler Islak

SEZAİ KARAKOÇ (1933-…. )
Günümüz şiirinde, İslami düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle kaynaştıran; mistisizmden, enbiya-evliya kıssalarından yararlanan, çarpıcı benzetme ve imgelerle, denenmemiş sentezlere ulaşan, bağımsız sayfalar açan bir sanatçıdır.
Aşkını dile getirdiği “Mona Roza” şiiri meşhurdur.
Arzuladığı diriliş neslini anlattığı birçok fikir, öykü ve çeviri kitapları yazmıştır.
Yeni biçim araştırmalarıyla, değişik imgelerle kendine özgü mistik ve İslami içeriğe yer veren eserleriyle kuşağının en iyi şairleri arasına girmeyi başarmıştır.
Düşüncelerini yeni ve kapalı bir üslupla vermesiyle II. Yeni kabul edilmektedir.
ŞİİR: Körfez, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Mona Roza

İLHAN BERK (1916-2008)
Şiire vezin ve kafiye ile başlamış olmasına rağmen daha sonra sürekli bir yenilik peşinde koştuğu görülür.
Şiirlerinde sürekli soyut bir dil aradığı görülür.
Şiirlerinde cinsellik ve tarih ana temalar arasında yer alır.
Çeşitli nesneleri, kent, sokak gibi olguları şiirleştirdi.
ŞİİR: Güneşi Yakanların Selamı, Günaydın Yeryüzü, Çivi Yazısı, Türkiye Şarkısı, Galile Denizi

CEMAL SÜREYA (1931-1990 )
İkinci yeniler arasında en fazla tanınmış olanıdır.
Şairin şiirlerinde dünyayı bir modern ressamın gözleriyle süzmek vardır.
II. Yenilerin soyut şiirlerine karşı somut şiirler yazmıştır.
Şiirleri anlam bakımından II. Yenilere göre açık, Toplumculara göre kapalıdır.
ŞİİR: Üvercinka, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Göçebe

ECE AYHAN (1931-2002)
“İkinci Yeni” tanımı yerine “Sivil Şiir”i önerdi ve kullandı.
İmge ustası olarak değerlendirilir.
Kentli küçük insan tipini işledi.
ŞİİR: Bakışsız Bir Kedi Kara, Kınar Hanımın Denizleri, Sivil Şiirler, Ortodokslular

ÜLKÜ TAMER (1937- … )
II. Yeniye akımın ana karakteri oluştuktan sonra dahil olduğu halde kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkat çekti.
Keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin dile getirildiği şiirinde 1970’ten sonra toplumsal duyarlıklar öne çıktı.
Şiir: Soğuk Otların Altında, Gök Onları Yanıltmaz, Virgülün Başından Geçenler

7. İKİNCİ YENİ (1960) SONRASI TOPLUMCU ŞİİR (1960–1980)
İsmet Özel, Nihat Behram, Refik Durbaş, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe
Özellikler:
1. Şairler kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmüşlerdir.
2. Şiirde içeriğe önem vermişlerdir.
3. Ümit, geleceğe inanç gibi temaları işlemişlerdir.
4. Açık anlatıma yöneliş vardır.
5. Şiirde mesajı vurgulamak amacıyla slogan üslubundan yararlanılmıştır.
6. Geleneksel söyleyişten yararlanılmıştır.

İSMET ÖZEL (1944- … )
Halen Bilgi Üniversitesi’nde şiir üzerine dersler vermekte ve Gerçek Hayat dergisinde haftalık, Milli Gazete’de günlük fıkralar yazmaya devam etmektedir.
Şiirlerinde mistisizm ve batı şiiri geleneğini birleştirmiştir.
Önceleri sol ve maddeci görüşü savunan İsmet Özel, sonraları Müslüman dünya görüşüne bağlanır.
ŞİİR: Evet İsyan, Geceleyin Bir Koşu, Cellâdıma Gülümserken, Bir Yusuf Masalı …

ATAOL BEHRAMOĞLU (1942- … )
ŞİİR: Bir Ermeni General, Bir Gün Mutlaka, Ne Yağmur Ne Şiirler…

SÜREYYA BERFE (1943 - … )
ŞİİR: Gün Ola, Savrulan…

8. 1980 SONRASI ŞİİR
Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy
ÖZELLİKLER:
1. Geleneksel şiire bir yöneliş var
2. Yapı ve söyleyiş içerikten önemlidir.
3. Kapalı anlatım var.
4. Şiiri düz yazıya yaklaştırma var.

HAYDAR ERGÜLEN (1956 - …)
Alevi-Bektaşi kaynaklarından yararlanmıştır.
Şiirlerinde divan şiiri geleneğinin etkisi vardır.
Bir süredir, Radikal gazetesinde Açık Mektup köşesinde denemeler yazıyor.
Karşılığını Bulamamış Sorular adlı ilk şiir kitabı 1980 yılında yayımlandı.
ŞİİR: Karşılığını Bulamamış Sorular, Sokak Prensesi, Sırat Şiirleri, Hafız ve Semender

HÜSEYİN ATLANSOY (1962- … )
ŞİİR: İntihar İlacı, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, Şehir Konuşmaları, İlk Sözler, Kaçak Yolcu…

CUMHURİYET DÖNEMİ HALK ŞİİRİ

Günümüz halk şairleri konu ve tema bakımından şiiri daha da genişletmişlerdir.
Şekil bakımından halk şiirinde değişiklik görülmez.
Toplumu ilgilendiren her türlü tema açık bir anlatımla dile getirilmiştir.
Âşık Veysel, Abdurrahim Karakoç, Aşık Mahzuni Şerif, Aşık Feymani, Şeref Taşlıova, Karslı Murat Çobanoğlu 20. yy. halk şiirinin başlıca temsilcileridir.

ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU (1894-1973)
25 Ekim 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya gelmiştir. 21 Mart 1973’te yine Sivrialan’da yaşamını yitirmiştir. Çocukken çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Saz çalmayı öğrendi. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı. İki kez evlendi. 7 çocuğu oldu. Ölüm nedeni akciğer kanseridir. Şimdi Şarkışla’da her yıl adına bir şenlik yapılır.
Anadolu’yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirmiştir.
Köy Enstitüleri’nde saz ve halk türküleri dersleri vermiştir.
En güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazmıştır.
Türkçesi yalındır ve dili ustalıkla kullanmıştır.
Tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Şiirlerinde erişilmesi güç anlam zenginliği ve söyleyiş güzelliğine ulaşmıştır.
Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir.
Şiirlerinde; aşk, özlem, hayat, ölüm, doğa ve yurt sevgisi, birlik ve beraberlik, sosyal sorunlar ve tasavvuf gibi temaları işlemiştir.
Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var.
ŞİİR: Deyişler, Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın


CUMHURİYET DÖNEMİNDE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLER

1-ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER

A) MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ESERLER
1. Romanlar realizm akımının etkisindedir.
2. Birinci Dünya savaşı, Milli Mücadele Atatürk ilke ve inkılâpları, halkın yaşam tarzı, ahlak bozuklukları, yanlış batılılaşma, halk aydın ilişkileri ve doğu-batı karşılaştırması ile ilgili konular işlenmiştir.
3. Hikâyelerde Mopasant (olay) tarzı hikâyenin özellikleri görülür.
4. Anadolu’ya ve Anadolu insanına yönelme görülür.
5. Toplumsal faydadan çok bireysel zevk ortaya çıkmıştır.

REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1892–1956)
Edebiyatımızda memleket konusunu işleyen önemli yazarlarımızdandır.
Şöhretini Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır.
Eserlerinde Anadolu’nun yerli hayatını ve kişilerini başarılı bir şekilde yansıtmıştır.
Roman, hikâye ve gezi yazısı türlerinde eserleri vardır.
Eserleri:
ROMAN: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Gizli El, Acımak, Eski Hastalık, Yaprak Dökümü, Akşam Güneşi, Damga, Bir Kadın Düşmanı
HİKAYE: Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Eski Ahbap, Boyunduruk
OYUN: Hançer, Eski Borç, Gözdağı, Balıkesir Muhasebecisi, Taş Parçası, İstiklal
GEZİ YAZISI: Anadolu Notları

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)
Roman, hikâye, deneme, makale, anı ve mensur şiir türlerinde eserler vermiştir.
Yazı hayatına Fecr-i Ati topluluğunda romantik realist hikâye ve mensur şiirle başlayan Yakup Kadri bu topluluk dağıldıktan sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.
Eserlerinde mükemmel bit teknik görülür, karakterleri başarıyla canlandırır.
İlk eserlerinde mistik bir hava sezilen sanatçı, 1916 dan sonra yurt gerçeklerini ve milli duyguları işleyen eserler yazmıştır.
Tarih ve toplum olaylarından her birini bir romanına aktararak Tanzimat devriyle Atatürk Türkiye’si arasındaki dönem ve kuşakların geçirdikleri sosyal değişim ve bunalımların, yaşayış ve görüş farklılıklarını işlemiş; düşünceye ve teze dayanan eserler yazmıştır.
HİKAYE: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri
MENSUR ŞİİR: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
ANI: Vatan Yolunda, Zoraki Diplomat, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
ROMAN: Kiralık Konak (nesiller arası çatışma konu edinilir) ,
Yaban (Ahmet Celal’in hatıra defteri olarak düzenlenmiş. Bu eserde Anadolu insanının içinde yaşadığı zorluklar, köylülerin pislik ve ahlaksızlık içindeki halleri anlatılır.) ,
Nur Baba (Tekkelerin içten içe bozuluşu anlatılır)
Hüküm Gecesi ( Osmanlını bozulan siyasi durumu Ahmet Kerim çevresinde gözler önüne serilir) ,
Sodom Gomore; Bir Sürgün, Ankara, Panoroma ( üçü __________de Cumhuriyet dönemini anlatır. )

MİTHAT CEMAL KUNTAY(1885-1956)
Milli edebiyatçıların dil anlayışlarına uygun olarak hem heceyle hem de aruzla epik şiirler yazmıştır.
Şiirleri dışında önemli eseri Üç İstanbul adlı romanıdır.
ŞİİR: Türk’ün Şehnamesi
ROMAN: Üç İstanbul
EĞİLME
Zincirin altınsa da hatta koparıp kır, Susmak ne demekmiş, yere göğe haykır!
Vicdan bile duymaz çıkmazsa bir ahı, Sessiz kölelerdir, yaratan bin bir ilahi!
Elbet put olurlar öpülen eller, etekler, Elbet öpen oldukça, olur öptürecekler!
Hürriyet, o en son şereftir, onu satma! Bir tanrı yeter, kendine bin Tanrı yaratma!
İnsandaki dört tane ayak devrini bilme, Mahvolsa eğilmezdi baban, sen de eğilme
MİTHAT CEMAL KUNTAY Sevdalı Şiirler(Timaş yayınları)

HALİKARNAS BALIKÇISI (1886—1973)
Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır.
Eserlerinde denizi, deniz insanlarını Bodrum’u Ege denizinin efsanelerini anlatmıştır.
Eski Yunan ve Anadolu uygarlıkları ve mitoloji birikimini de eserlerinde yansıtmıştır.
HİKÂYE: Merhaba Akdeniz, Ege Kıyılarından, Yaşasın Deniz, Egenin Dibi, Gülen Ada
ROMAN: Aganta Burina Burinata, Reis, Turgut Reis, Deniz Gurbetçileri.
ANI: Mavi Sürgün

MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1883— 1952)
Durum — kesit (Çehov Tarzı) öykücülüğünün ilk ustasıdır.
Halkın içinden kişileri (memur, esnaf), onların önemsiz görünen davranışlarını konu edinmiştir.
Halkı, iyi ve kötü yönleriyle, onları sevdirerek anlatmıştır.
Toplumun çektiği sıkıntıları, sorunları abartmadan ve umutsuzluğa düşürmeden göz önüne sermiştir.
Haşmet Gülkokan ve Komiser hikâyeleriyle sevilmiştir.
ESERLERİ:
HİKAYE: Otlakçı, Mendil Altında, Temiz Sevgiler, Ev Ona Yakıştı
ROMAN: Ayaşlı ve Kiracıları, Miras


B) TOPLUMCU GERÇEKÇİ ESERLER
1. Toplumcu gerçekçiler eserlerinde büyük şehirlere göçün ortaya çıkardığı problemler ve sosyalizm üzerinde durmuştur.
2. Bu eserlerde siyasi ideolojiler ön plana çıkar.
3. Roman ve hikâyelerde çok sağlam bir kurgu görülmez.
4. Eserlerde köylü ağızlarına oldukça fazla yer verilmiştir.
5. Anadolu coğrafyası ve insanı, toplumdaki düzensizlikler, çatışmalar, köy gibi küçük yerleşim yerlerinin sorunları ağa-köylü, öğretmen-imam, zengin-fakir, halk-yönetici, güçlü-güçsüz, aydın-cahil ve büyük şehirlere göçün ortaya çıkardığı problemler gibi konular üzerinde yoğunlaşmışlar.
6. Yazar okuyucuyu kendi doğrultusunda yönlendirmek ister.
7. Sanat eseri belli görüşleri ifade etmek için araçtır.
8. Halkı aydınlatmak düşüncesiyle bazı yazarlar bazı bölgeleri özellikle konu edinmiş.

SABAHATTİN ALİ (1907 – 1948)
25 Şubat 1907'de bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Gümülcine’de doğdu.
Yozgat’ta öğretmenliğe başladı. Maarif Vekâleti’nin açtığı sınavı kazanarak Almanya’ya eğitime gitti.
Yurda dönüşünde Aydın'daki bir ortaokulda Almanca öğretmenliğine atandı. Bu görevdeyken okulda "yıkıcı propaganda" yapmak suçlamasıyla 3 ay tutuklu kaldı.
1932'de okuduğu bir şiirde Mustafa Kemal'i eleştirdiği suçlamasıyla yine gözaltına alındı. Sinop ve Konya cezaevlerinde bir yıl yattı. Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle çıkan aftan yararlanarak salıverildi.
Yayın yoluyla hakaret suçlamasıyla 3 ay hapse mahkum edildi. Serbest kalınca bir kamyon alarak taşımacılığa başladı.
Sürekli izlenmekten, yargılanmaktan tedirgin olduğu için yurtdışına kaçmaya karar verdi. Kırklareli üzerinden Bulgaristan'a geçmek istedi. 2 Nisan 1948’de yurt dışında çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk yapan Ali Ertekin tarafından, Bulgaristan sınırı yakınlarında Sazara köyü civarındaki ormanda öldürüldüğü iddia edildi. Mezarının nerede olduğu kesin belli değil.
Cumhuriyet döneminin ilk yılarındaki gerçekçi edebiyat akımının öncüsü oldu.
1937'de yayınlanan "Kuyucaklı Yusuf" romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.
HİKÂYE: Değirmen, Kağnı, Ses
ROMAN: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna

FAKİR BAYKURT (1929 -1999)
Yazmaya şiirle başladı. Orhan Veli çizgisinde ama köy hayatı içerikli şiirler yazdı.
1950'den sonra öykü ve romana yöneldi.
Eserlerinde içinde doğup yetiştiği köylülerin hayatını yazmıştır.
Romanlarında Türkiye'deki köylü yaşamını halkçı ve devrimci bir bakış açısıyla ele aldı.
Köylünün bilinci ve bilinçaltındaki istekleri, tepkileri, çelişkileri yansıttı.
1950–1970 döneminde etkili olan "köy edebiyatı hareketi"nin önde gelen temsilcisi oldu.
ROMAN: Yılanların Öcü , Irazcanın Dirliği, Onuncu Köy,Tırpan

SADRİ ERTEM (1900 – 1943)
İlk toplumcu gerçekçi yazarlardandır.
ROMAN: Çıkrıklar Durunca, Bir varmış bir yokmuş.
KEMAL TAHİR (1910 - 1973)
Konularını cezaevi yaşantılarından, Kurtuluş Savaşı'ndan, eşkıya menkıbelerinden aldı.
Gerçek bir Anadolu romanı oluşturdu.
ROMAN: Yorgun Savaşçı, Devlet Ana, Rahmet Yolları Kesti, Esir şehrin İnsanları
HİKÂYE: Göl İnsanları

ORHAN KEMAL (1914 - 1970)
Hayatına girmiş yüzlerce kişinin kader ve direnişlerini yazdı.
Sürükleyicilik, tabiilik, gerçeklik eserlerinin özelliğidir.
ROMAN: Ekmek Kavgası, Baba Evi, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği
YAŞAR KEMAL (1922 - … )
Genellikle Çukurova insanının hayat savaşlarını şiirli bir dille yazdı.
Tezli romanı savunur. Folklor unsurları ve güçlü doğa tasvirleri görülür.
ROMAN: İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır, Ağrı Dağı Efsanesi
ÖYKÜ: Teneke

RIFAT ILGAZ (1911- 1993)
Eserlerinde mizah önemli yer tutar.
ROMAN: Hababam Sınıfı, Karartma Geceleri

KEMAL BİLBAŞAR (1910 - 1983)
Hikâye ve romanlarının konularını Anadolu halkının inanç, gelenek, töre ve âdetlerinden alır.
Olayları daha çok Batı Anadolu’da geçer.
Makine tarımının köy hayatında doğurduğu bazı terslikleri, yerli tasvirlerle besleyerek anlatır.
ROMAN: Denizin Çağırışı, Cemo, Memo

SAMİM KOCAGÖZ (1916 – 1993)
Sam Amca öyküsüyle dünya hikâye yarışmasında 1. lik kazandı.
ROMAN: Kalpaklılar, Doludizgin

TALİP APAYDIN (1926 - …)
ROMAN: Sarı Traktör, Yarbükü, Ortakçının Oğlu

ABBAS SAYAR (1923 – 1999)
ROMAN: Yılkı Atı, Çelo

AZİZ NESİN (1916— 1995)
Toplumcu gerçekçi bir yazardır.
Dünyaca tanınmış mizahi öykü yazarıdır.
ROMAN: Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Zübük
ÖYKÜ: Toros Canavarı, Damda Deli Var, Fil Hamdi, Sizin Memlekette Eşek Yok Mu?


C) BİREYİN İÇ DÜNYASINI ESAS ALAN ESERLER
1. İnsan gerçekçiliğinin farklı yönleri ele alınır.
2. Yazarlar Çehov tarzı hikâyeler yazmıştır.
3. Kişinin kendisiyle ve çevresiyle çatışmaları, ahlaki bunalım, vicdan azabı, manevi boşluk, ruhsal sorunlar, modern hayatın insanlara etkisi gibi konular işlenmiştir.
4. Psikoloji ve psikiyatriden faydalanılmıştır.
5. Psikolojik analizler yapılmıştır.
6. İnsan ruhu üzerinde durulmuştur.
7. İnsana özgü gerçekçilik ön plandadır.
8. Bireysel çözümlemeler önemli yer tutar.

MUSTAFA KUTLU (1947 - … )
Hareket ve Dergâh dergileriyle, Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi'nin yayın faaliyetlerini yürüttü. Senaryolar yazdı. Kanal 7’de sohbet programları yaptı.
Her yıl sonbaharda bir hikâye kitabı yayımlar.
Yazın incelemelerinde İslamcı-Türkçü yaklaşımın savunucuları arasında göründü.
HİKÂYE: Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir, Sır, Hüzün ve Tesadüf, Uzun Hikâye

PEYAMİ SAFA (1889-1961)
İstanbul’da doğmuş, öğretmenlik yapmıştır. Küçük yaşta kemik hastalığına yakalanmıştır.
Modern Türk romanının en usta yazarlarındandır. Özellikle psikolojik roman türüne ağırlık vermiştir.
Eserlerinde doğudan yana bir tavır ağır basar.
Doğu batı ilişkisini en çok irdeleyen, iki medeniyetin birlikte ele alınması gerektiğini savunur.
Felsefe ve psikoloji alanlarında geniş bilgiler edinmiştir.
Romanlarında psikolojik tahlillere önem verir. Kişilere ve eşyaya psikolojik bir dikkatle bakar.
Maddi, manevi ıstırap dolu hayatları, hasta beden ve ruhları, ahlak bunalımlarını, kişi, toplum çatışmalarını, vicdan azaplarını, yalnızlık duygularını konu edinir.
Peyami Safa’nın her romanından kendinden bir parça vardır.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eserinde kendi hayatının bir bölümünü anlatmıştır.
Geçim kaygısıyla yazdığı eserlerinde Server Bedi ismini kullanmıştır.
ROMAN: Sözde Kızlar, Canan, Mahşer, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Yalnızız, Şimşek, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Cingöz Recai (Türk edebiyatında ilk polisiye roman türüdür)

TARIK BUĞRA (1918— 1994)
Öykü, roman, deneme ve tiyatrolarıyla tanınır.
Öykü ve romanlarında Türk toplumunun tarihine yönelmiştir.
Psikolojik öğelere yer vermiştir.
Kurtuluş Savaşı yıllarını anlattığı Küçük Ağa ve Osmanlı devletinin kuruluşunu anlattığı “Osmancık” romanlarıyla tanınır.
ROMAN: Küçük Ağa, Osmancık, İbişin Rüyası
ÖYKÜ: Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Oğlumuz

ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1883—1963)
İstanbul’un lüks semtlerini ve Boğaziçi’ni eski aşklarını, eğlencelerini anlatmıştır.
Anıları ve CHP roman yarışmasında (1942) üçüncü olan Fahim Bey ve Biz adlı romanı önemli eserleridir.
Eserlerinde ana tema geçmişte yaşananlardır.
ANI: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları
ROMAN: Fahim Bey ve Biz

SAMİHA AYVERDİ (1905 – 1993)
Eserlerinde geçmiş-şimdi çatışmasını, batılılaşmanın olumsuz yönlerini bireyin iç dünyasından hareketle anlatır.
Mekân olarak genellikle İstanbul’u seçer.
Tarih ve tasavvuftan yararlanır.
ROMAN: İbrahim Efendi Konağı

D) MODERNİZMİ ESAS ALAN ESERLER
1. Geleneksel anlatım ve yapıyı reddetmek önemlidir.
2. İnsanın karmaşık bir varlık olduğu ve şeylerin göründükleri gibi olmadığı düşüncesi savunulur.
3. Konu olarak bireyin bunalımları ve toplumla çatışmaları, bireyin hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu, gecekonduda yaşayan insanların problemleri işlenmiştir.
4. Çağrışıma çokça yer verilmiş, şiire has söyleyişler vardır.
5. Alegorik (sembolik) anlatım önemlidir.
6. Bilinç akışı, bilinçaltı kullanılır.
7. İnsanın dışındaki toplumsal dünyayı yalın bir biçimde yansıtmadan kaçınılır.
8. Geleneksel olanı günün anlayışına uydurma, yerleşik ve alışılmış olanı yeni olana tabi kılma eğilimi vardır.

OĞUZ ATAY (1934–1977)
İlk romanı "Tutunamayanlar"da küçük burjuva dünyasına ironiyle yaklaştı. Kitapta olaylar, küçük burjuva dünyasının değerlerinden ölümüne nefret eden bir gencin, kendisini öldürmesiyle noktalanır. Bu eserinde yenilikçi ve çağdaş Batı romanının bazı tekniklerinden ustaca yararlandı.
Öykü kitabı "Korkuyu Beklerken"de de psikolojik çözümlemelere ağırlık verdi.
ROMAN: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı
HİKÂYE: Korkuyu Beklerken

ORHAN PAMUK (1952 - … )
2006'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Türk yazarı olarak tarihe geçti. Avrupa ve ABD'deki üniversitelerde ders verdi. Halen ABD'de yaşıyor.
ROMAN: Cevdet Bey ve Oğulları, Sessiz Ev, Beyaz Kale, Kara Kitap, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı, Kar
SAİT FAİK ABASIYANIK (1906 —1954)
Çağdaş öykücülüğün öncülerindendir.
Hikâyelerinde “konu” ve “olaydan çok “zamandan ve “insan yaşamı”ndan kesitler öne çıkar.
Maupassant tarzından çok Çehov tarzı hikâyeye yakındır.
İstanbul, deniz, balık, yoksulluk, avare insanlar, doğa yaşama bağlılığın göstergesi olarak öykülerinde sıkça yer bulur.
HİKAYE: Semaver, Sarnıç, Mahalle Kahvesi, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Havada Bulut,
Alemdağ’da Var Bir Yılan, Son Kuşlar
ROMAN: Medar-ı Maişet Motoru, Kayıp Aranıyor

YUSUF ATILGAN (1921 – 1989)
ROMAN: Anayurt Oteli, Aylak Adam

VUSAT O. BENER (1922 – 2005)
HİKAYE: Dost, Yaşamasız, Siyah Beyaz
ROMAN: Buzul Çağının Virüsü

BİLGE KARASU(1930 – 1995)
ROMAN: Göçmüş Kediler Bahçesi, Gece
HİKÂYE: Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı

NEZİHE MERİÇ (1925 – 2009)
ROMAN: Korsan Çıkmazı, Boşlukta Mavi
HİKÂYE: Bozbulanık, Bir Kara Derin Kuyu

ADALET AĞAOĞLU (1929 - … )
ROMAN: Ölmeye Yatmak, Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi

FERİT EDGÜ (1936 - … )
ROMAN: Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı, Kimse, O
HİKÂYE: Kaçkınlar, Bozgun, Av

RASİM ÖZDENÖREN (1940 - … )
Gelenekçi bir yazardır.
ROMAN: Gül Yetiştiren Adam
DENEME: Ruhun Malzemeleri, Kafa Karıştıran Kelimeler
HİKÂYE: Çok Sesli Bir Ölüm, Çözülme, Denize Açılan Kapı

FÜRUZAN (1935 - … )
Karakterlerini genellikle kadınlar ve kız çocukları oluşturur.
ROMAN:47’liler, Berlin’in Nar Çiçeği
HİKÂYE: Parasız Yatılı, Kuşatma

2-GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER
1. Bu dönemde batılı anlamda tiyatro eserleri yazılmış.
2. Bu dönem tiyatrolarında dil ve anlatım zenginleştirilmiş. Halkın anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
3. Bu dönem tiyatrolarında ulusçuluk, Osmanlı imparatorluğu, aile yapısı, bireysel sorunlar ve toplumsal sorunlar, köy gerçekliği, gecekondularda yaşayan insanların problemler, toplumsal ve ekonomik adaletsizliği düşündüren konular işlenmiş. Yakın geçmiş eleştirilmiş. Osmanlı tarihine özgü önemli şahsiyet ve olaylar yorumlanmış. Değişen yaşam tarzının beraberinde getirdiği aile dramları konu edilmiş; konular işlenirken âdet ve geleneklerden yararlanılmıştır.
4. Eserlerde kişiler iyiler-kötüler, ezenler-ezilenler şeklinde gruplara ayrılmıştır.
5. Epik tiyatro ve Uyumsuz (absürd) tiyatro gibi iki koldan ilerlemiştir.
6. Bu dönemde daha çok absürd (uyumsuz, saçma) tiyatro yazılmıştır.

ABSÜRD TİYATRO
1. Bu akım, yaşamın temelde bir saçmalığa dayandığını ve sanat da yaşamı yansıttığından, sanatın da aynı türden bir saçmalığa sahip olması gerektiğini savunur.
2. En büyük amacı dünyanın, yaşamın anlamsızlığını ve amaçsızlığını göstermektir.
3. Seyirciyi hayatı sorgulamaya yöneltir.
4. Dili de çoğu zaman küfürlüdür.
5. Klasik oyun örgüsünü reddeder.
6. Okuyucuya ve izleyiciye hikâyenin sonunu kendi zevkine ve anlayışına göre hayal etme imkânı verir.
7. Kahramanların psikolojisini anlatır.
8. Konuya göre dekoru reddeder.
9. Hiçbir şey anlatmak amacında değildir.
10. Amaçsız tiyatrodur. Ne vermek istediği bir mesaj ne de bir öğreti vardır.

EPİK TİYATRO
1. İsminden anlaşılanın aksine kahramanlık konuları işleyen tiyatro türü değildir.
2. İzleyiciye toplumsal çarpıklıkları eleştirip göstererek, izleyiciyi bu eleştirilere katmayı hedefleyen bir türdür. Bu anlamda toplumsal bir tiyatro türüdür.
3. Klasik tiyatrodaki gibi seyircinin kendisini oyunun içinde hissetmesi amaçlanmaz. İzleyen oyunla ilgili karar vermeye zorlanır.
4. Temelinde sosyalizm olan siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir.
5. Olaylar, durumlar parça parça verilir; arada bir şarkılar, türküler söylenir, anlatıcılar devreye girer.
6. Seyirci tam bir gözlemci olarak kalır. Acı duymak, sevinmek, coşkulanmak yerine durumlar üzerinde düşünür; kendisini ve olayları nasıl değiştirebileceğini anlamaya çalışır.
7. Sahneyi bir ideolojinin propaganda aracı olarak kullanır; seyircilerin kalbine değil, kafasına seslenir.
8. Bizde, Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı” adlı oyunu ilk epik tiyatro denemesidir.

HALDUN TANER (1915–1986)
Hikâyelerinde toplumun aksak, bozuk, düzensiz, eksik yanlarını kişilerden hareketle yansıttı.
Tiyatro eseri yazmakla kalmamış, Türk tiyatrosunun biraz daha ileri gitmesi için çalışmıştır.
Tiyatroları eleştiriyle yüklü olmasına rağmen hepsinde eleştiriyi güldürü içinde yoğurarak ele almıştır. Güldürürken eğitmeyi amaçlamıştır.
HİKAYE: Yaşasın Demokrasi, Tuş, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var
TİYATRO: Günün Adamı, Keşanlı Ali Destanı, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

TURAN OFLAZOĞLU (1932- …)
Tiyatrolarının konusunu Osmanlı’nın buhranlı dönemleri oluşturur.
TİYATRO: Kösem Sultan, Deli İbrahim, Cem Sultan, 4. Murat, 3. Selim, Genç Osman, Sokrates Savunuyor

GÜNGÖR DİLMEN(1930– …)
Konularını genellikle Türk tarihinden ve Yunan mitolojisinden alır.
TİYATRO: Midas’ın Altınları, Midas’ın Kulakları, Canlı Maymun Lokantası

REFİK ERDURAN(1928– …)
TİYATRO: Cengizhan’ın Bisikleti, Karayar Köprüsü, Bir Kilo Namus

RECEP BİLGİNER(1922–2005)
TİYATRO: Sarı Naciye, Yunus Emre, Mevlana

NECATİ CUMALI(1921–2001)
Konularını yerli kaynaklardan aldı.
Yabancı oyunların egemenliği karşısında durarak ulusal tiyatromuzun gelişimine hizmet etti
TİYATRO: Boş Beşik, Mine, Derya Gülü
ROMAN: Tütün Zamanı, Acı Tütün, Susuz Yaz

CEVAT FEHMİ BAŞKUT(1905–1971)
Oyunlarında mizah unsurlarını kullandı.
Dış ülkelerde oyunu sahnelenen ilk Türk yazarıdır.
TİYATRO: Buzlar Çözülmeden, Paydos, Harput’ta Bir Amerikalı

TURGUT ÖZAKMAN(1930– …)
Şu Çılgın Türkler romanı meşhurdur.
TİYATRO: Ah Şu Gençler, Töre, Bir Şehnaz Oyun

ORHAN ASENA(1922–2001)
TİYATRO: Tanrılar ve İnsanlar, Tohum ve Toprak, Hürrem Sultan
Şeyh Galip: son usta- tasavvuf- türkü
E: Hüsn ü Aşk

TANZİMAT SANATÇLARI:
Şinasi:ilk tiyatro,makale,noktalama-
E:şair Evlenmesi,Durb-i Emsal –i Osmaniye
Ziya Paşa: didaktik-toplumcu-eski –yeni ikilemi
E: Terkib-i bend , Rüya (ilk mülakat)
Harabat (ilk antolaji)
Namık Kemal: vatan şairi- his ve heyecan- her tür
E: Cezmi(ilk tarihi roman) İntibah (ilk edebi roman )
Ahmet Mithat: Yazı makinesi- akış kesilmesi
E: Letaif-i Rivayat (ilk hikaye )
Semseddin Sami: Dilci – kamus
E: Taşıuk – i Talat u Fıtnat (ilk roman)
Ahmet Vefik:tiyatro- Moliere
E: Lehçe-i Osmani
Abdulhak Hamit:şair-i Azam- Divan’a son- tiyatro
E: Makber, Sahra(ilk pastoral şiir)
Recaizade Mahmut Ekrem: yenilikçi- yeni edebiyat öşreticisi- Naci ile tartışma
E:Araba Sevdası(ilk realist roman) , Talim-i edebiye
Sami Paşazade Sezai: E: Küçük şeyler(ilk modern hikaye)
Sergüzeşt
Nabizade Nazım: E:Karabibik: (şlk köy romanı )
Zehra: ( şlk tezli roman )
Muallim Naci: Eski edebiyatçı – Ekrem’le tartışma
E: Istılahat – Edebiye

DİVAN EDEBİYATI SANATÇILARI:
TANZİMAT SANATÇLARI:
Tevfik Fikret: nesre yakın nazım- aruzda usta- sosyal meseleler.
E: Nermin (hece ile) , Sis , Haluk’un Defteri
Cenap Şehabettin: sembolist- ehenk
E: Hac Yolunda , Tiryaki Sözleri
Halit Ziya: Nesir , roman ustası- gözlemci- dil aşır
E: Aşk-ı Memnu , Mai ve Siyah , Kırk Yıl
Mehmet Rauf: Aşk – kadın
E: Eylül
Ahmet Haşim: sembolist – deneme
E: Göl Saatleri, Piyale , Bize Göre
MİLLİ EDEBİYAT - CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI:
Ömer Seyfettin: şlk büyük hikayeci-Maupasant tarzı
Ziya Gökalp: düşünür-sosyolog-ilmi milliyetçilik
E: Kızıl Elma
Faruk Nafiz: beş hececi- lirizm-tarihi konular
E: Han Duvarları , Çoban Çeşmesi
Yakup Kadri:kuşak çatışması- toplumsal deşişimler
E: Yaban – Kiralık Konak
Halide Edip: kadın kahramanlar- gözlemci
E: Sinekli Bakkal, Vurun Kahpeye, Ateşten Gömlek
Hüseyin Rahmi: sokak edebiyatı-naturalist-A. Mithat ekolü
E:şık ,Mürebbiye , Kuyruklu Yıldız Altında Bir şzdivaç
Refik Halit: sürgün-mizah-akıcı dil-hikaye
E:Sürgün, Memleket – Gurbet Hikayeleri
Reşat Nuri: eşitimci- Anadolu yazarı- realist-konuşma dili
E: Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe
Yahya Kemal:neo – kalsik ,eski-yeni sentezi , aruzda usta, mükemmeliyetçi
E: Kendi Gök Kubbemiz , Aziz şstanbul
Memduh Ş. Esendal: Kesit-Çehov öyküsü , sıradan insanlar
E: Otlakçı, Ayaşlı ve Kiracıları
Falih Rıfkı: devrimci – fıkra , gezi yazarı
E: Çankaya
Peyami Safa: psikolojik roman , doşu-batı sentezi
E: Sözde Kızlar , 9. Hariciye Koşuşu , Fatih-Harbiye
Ahmet Hamdi Tanpınar: zaman–rüya–hayal – edebiyat eleştirisi
E: Beş şehir – Huzur
Necip Fazıl: mistik- metafizik – şairler sultanı 2
E: Çile – Kaldırımlar-Reis Bey
Nurullah Ataç: deneme – devrik cümle- öztürkçe
E: Günlerin Getirdişi, Karalama Defteri
Sait Faik: Çehov-Durum öyküsü, şstanbul-balıkçılar
E: Semaver , Sarnıç
Cahit Sıtkı : ölüm – yaşama sevinci
E: Otuz Beş yaş
Orhan Veli: garip- şairanelişe son- Nasrettin Hoca-Lafontein E: Garip
Atilla İlhan: sosyal gerçekçi – birçok tür
E: Sisler Bulvarı, Ben Sana Mecburum, Elde Var Hüzün
Fazıl Hüsnü Dağlarca: epik şiir- yapay destan
E: Çocuk ve Allah, Üç şehitler Destanı
Arif Nihat Asya: Bayrak şairi, sosyal ve tarihi konular
E: Dualar ve Âminler, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor
Cahit Külebi: Memleketçi şiir E: Adamın Biri
Tarık Buğra: toplumcu yazar.
E: Küçük Aşa, Osmancık
Haldun Taner: epik tiyatro
E: Keşanlı Ali Destanı
Kemal Tahir: sosyal gerçekçi – tarihi roman
E: Devlet Ana, Yorgun Savaşçı
Yaşar Kemal: Anadolu folkloru – efsaneler
E: İnce Memed, Yer Demir Gök Bakır


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI    (2023-2024) 1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI   SAF (ÖZ) ŞİİRİN O...