CUMHURİYET
DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ OLUŞUMU (1923-…. )
29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilan edilmesiyle ülkemizde
yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde oluşan edebiyata Cumhuriyet Dönemi Türk
Edebiyatı diyoruz.
Osmanlı İmparatorluğundan milli devlete geçiş, bütün
kültür hayatımıza ve edebiyatımıza derinden tesir etmiştir.
Osmanlı Devleti uzun yıllar yıkılışın sancılarını çekmiş,
yıkılışı geciktirecek birtakım geçici tedbirlere başvurmuş ve gelişen
Avrupa karşısında büyük bir aşağılık duygusuna kapılmıştır.
Bu dönemde siyasi, sosyal birçok olay yaşanmış ve
birbirinden farklı fikir hareketleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazılarını
şöyle sıralayabiliriz: Manevi temeller sarsılmış, Batı taklitçiliği artmış,
Atatürk ilkeleri ışığında çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma seferberliği
başlatılmış, fakirlik ve geri kalmışlık sürmüş, sağ-sol denilen ideolojik
çatışmalar yaşanmış, Atatürkçülük, sosyalizm, milliyetçilik, İslamcılık gibi
fikir hareketleri ortaya çıkmış, II. Dünya Savaşı, kıtlık yılları, çok partili
sisteme geçiş, 1960–1980 ihtilalleri gibi konular edebiyat dünyamızı da
etkilemiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ GENEL
ÖZELLİKLERİ
1) Tanzimat edebiyatıyla dilde başlayan sadeleşme hareketi
amacına ulaşmış, konuşma dili ile yazı dili arasında belli bir denge kurulmuş,
eserlerde sade bir dil tercih edilmiştir.
2) Şair ve yazarlar eserlerinde Anadolu’ya yönelmişler,
halkın dertlerini, problemlerini ve Anadolu’nun güzelliklerini işlemişlerdir.
Bu konular yanında milli mücadele ruhu, modern hayatın getirdiği sıkıntılar,
ideolojik yaklaşımlar, memleket sevgisi, yeni bir devlet kurmanın heyecanı
eserlere yansımıştır. Bu dönem roman ve hikâyelerinde köy ve kasaba hayatı, iş
ve işçi sorunları, köyden kente göç, gecekondu hayatı, kuşaklar arası çatışmalar,
yurt dışında çalışanların hayatı, ekonomik sıkıntılar, yalnızlık, batılılaşma,
Türk tarihi ve insan psikolojisi gibi konular sıkça işlenmiştir.
3) Özellikle Atatürk inkılâpları ve çağdaşlıkla ilgili
konulara da yer verilmiştir.
4) Bu dönem şairleri, hece ölçüsünü, yerli bir şiir ölçüsü
olarak kullanmışlar ve serbest ölçülü şiirler de yazmaya başlamışlardır.
5) Roman ve hikâyede realizm ve toplumcu gerçekçilik akımı
ön plana çıkmıştır.
6) Şiir, roman, hikâye, tiyatro ve deneme alanında büyük
gelişmeler olmuş başarılı eserler verilmiştir. Tiyatro alanında çeviri ve
uyarlama eserlerin sahnelenmesine devam edilmiştir.
7) Batıdan gelen anlatım biçimleri memleket edebiyatı
zevkiyle başarılı bir şekilde kullanılmıştır.
8) Birinci ve ikinci dünya savaşı arasında Batı dünyasında
ortaya çıkan ve bireyin bunalımını esas alan edebi hareketlerden
yararlanılmıştır. (Varoluşçuluk, sürrealizm vs. gibi)
9) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda belli ilkeler
etrafında toplanan bazı topluluk ve anlayışlar ortaya çıkmıştır. (Garipçiler,
2.yeniciler vs. gibi)
SEZGİCİLİK
Sezgicilik (İntüisyonizm), felsefi bir kavram olarak
sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik, hem de üstünlük
tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi
zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da söz konusudur.
Sezgiciliğe göre bilginin, özellikle de felsefe bilgisinin
kaynağı ve temeli sezgidir. Buna göre, varlıkları bize oldukları gibi veren
bilgi, sezgidir. İnsanlar bazı yargılara akıl yürütme yoluyla değil de sezgi
yoluyla ulaşır.
EGZİSTANSİYALİZM ( VAROLUŞÇULUK)
İlk olarak Alman düşünür Martin Heidegger tarafından
ortaya atılmış (1927), İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünür ve
romancı Sartre'nin benimsemesi ve edebiyata uygulaması ile bütün dünyada
yaygınlaşmıştır.
İnsanın kendi değerlerini kendinin oluşturabileceğini;
geleceğini yine kendisinin kurabileceğini savunan bir felsefe akımıdır.
Sanatçılar, yapıtlarında insanın kendisini aşması
gerektiği, hür olmaya mecbur olduğu gibi konulan işlemiştir.
İnsan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra olmak
istediği gibi olur.
İnsan bütünüyle özgür olmalıdır.
Temsilcileri: Jean Paul
Sartre, Albert Camus, Andre Gide, Samuel Beckett, Franz Kafka,
II.
ÜNİTE
CUMHURİYET
DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER
DENEME
NURULLAH ATAÇ
(1898–1957)
Yazılarında yeni bir nesir dilinin kurulmasına öncülük
etmiştir.
Bu dönemlerde tartışılan konuşma dili mi arı Türkçe mi
tartışmalarında ateşli bir şekilde arı Türkçeyi savunmuştur. Halk tarafından
benimsenmiş olsa dahi dilimize yabancı dilden giren kelimelerin dilimizden
atılmasını savunmuştur.
Yazı dilinin halka yaklaşmasını istemez. Önemli olan halka
yeni kelimeler öğretmektir.
Sağlam bir üslubu vardır. Konuşur gibi yazar, özellikle
devrik cümle kullanır. Böylelikle yazıya akıcılık katar.
Türk edebiyatının en büyük deneme ve eleştiri ustasıdır.
Cumhuriyet sonrası edebiyatımızda yol gösterici bir görevi
üstlenmiştir.
ESERLERİ: Karalama
Defteri, Günlerin Getirdiği, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında,
Okuruma Mektuplar, Söyleşiler, Günce
SUUT KEMAL YETKIN
(1903—1980)
Deneme ve eleştiriyle tanınmıştır.
Sanat, estetik, resim ve felsefe alanlarında eserler
vermiştir.
Düşüncelerini açık ve yalın bir anlatımla kaleme almıştır.
DENEME: Edebiyat
Konuşmaları, Edebiyat Üzerine, Günlerin Götürdüğü, Düşün Payı, Yokuşa Doğru,
Şiir Üzerine Düşünceler, Denemeler
CEMİL MERİÇ (1917—1987)
Deneme türünün usta isimlerindendir.
Denemeleri dışında, edebiyat tarihi, felsefe, tarih
çalışmaları ve çevirileri de vardır.
ESERLERİ: DENEME: Bu
Ülke, Mağaradakiler
ARAŞTIRMA/İNCELEME:
Ümrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Bir Dünyanın Eşiğinde
SABAHATTİN EYÜBOĞLU
(1908— 1973)
Deneme ustalarındadır.
Araştırma ve incelemeleri de vardır.
ESERLERİ: DENEME: Mavi
ve Kara, Sanat Üzerine Denemeler
ŞEVKET RADO (1913— 1988)
Deneme, fıkra ustalarındadır.
Gazetecilik ve radyoculuk yaptı.
ESERLERİ: DENEME-SOHBET:
Eşref Saati, Ümit Dünyası, Hayat Böyledir
GEZİ YAZISI
İ
SMAİL HABİP SEVÜK
(1892-1954)
Türk yazar ve edebiyat tarihçisidir.
Tezatların şaşırtıcı havasından, ilginç kıyaslamalardan,
orijinal buluşlardan, geniş tarih kültüründen beslenen anlatımı ile gezi
türünün de ilk güzel örneklerini verdi.
İlk kez liseler için ders kitabı olarak hazırladığı Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, kitabı ile
geniş ilgi gören Sevük; yazar ve şairlerin kişiliklerini, eserlerini yer yer
coşkun ve duygulu bir dille değerlendirdiği bu eseriyle çağının gençlerinde
köklü bir edebiyat sevgisi uyandırdı.
Onun bir büyük çalışması da, batı kültür ve sanatını
oluşturan şair ve yazarların yaşamlarını ve sanatlarını, Türk edebiyatı ile
kıyaslayarak anlattığı "Avrupa Edebiyatı ve Biz" adlı
iki büyük ciltlik eseri oldu.
Bilgi ile sanatı ustaca kaynaştıran bir yazar olarak ün
yaptı.
ESERLERİ: Türk Teceddüt
Edebiyatı Tarihi, Edebi Yeniliğimiz, Tuna'dan Batı’ya, Yurttan Yazılar, Avrupa
Edebiyatı ve Biz, Tanzimat’tan Beri, Türk Güreşi
FALİH RIFKI ATAY (1894 –
1971)
Türkçeyi en yalın ve en duru bir anlatıma ulaştıran
yazarlarımızdan biridir.
Atatürk’ün yakınında bulunmuş yazarlardandır.
Dilimizin gelişmesinde, özellikle Cumhuriyet’ten sonraki
Türk gezi edebiyatının oluşumunda yadsınamaz bir yeri vardır.
Gezi yazılarında dış ülkelerde gördüklerini anlatırken
sırası geldikçe Türkiye ile gezdiği yerler arasında karşılaştırmalar yaparak
önemli noktalara değinir.
GEZİ YAZISI: Denizaşırı,
Bizim Akdeniz, Tuna Kıyıları, Yolcu Defteri, Gezerek Gördüklerim
ANI: Ateş ve Güneş,
Zeytindağı, Çankaya
III.
ÜNİTE
CUMHURİYET
DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)
1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI
SAF (ÖZ) ŞİİRİN OLUŞUMU
VE TEMSİLCİLERİ
Cumhuriyet
döneminde 1930şlu yıllara
kadar memleketçi edebiyat anlayışı edebiyat ve sanat hayatında etkili olmuştur.
1930şlu yıllara
doğru memleketçi edebiyata karşı sanatı ön plana alan kıpırdamalar görünmeye
başlar. Bu hareketlerin ilki öz şiiri benimseyen sanatçılardır. Bu sanatçılar
memleketi anlatan şiirlerden bıkmış, yeni yollar aramaya başlamışlardır.
Bu
şairlerden bazıları Ahmet Haşim, Yahya Kemal
Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Behçet
Necatigil, Asaf Halet Çelebi, Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf, Ziya Osman
Saba’dır.
SAF (ÖZ) ŞİİRİN ÖZELLİKLERİ
1. Saf şiir, şiirde her türlü
ideolojik sapmanın dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran şiir
yazma eğilimidir.
2. Saf şiir anlayışında estetik
tavır ön plandadır. Bu anlayıştaki şairler didaktik bilgiden uzak durup; bir
şey öğretmeyi değil, musikiyle ya da musikinin çağrıştırdığı, uyandırdığı
imgelerle insanın estetik duyarlılığını doyurmayı amaç edinirler.
3. Disiplinli çalışarak
mükemmele varan halis şiir yazma endişesi kendisini hissettirir.
4. Milli edebiyat dönemi şiir
hareketleri bu dönemin temelini oluşturur.
5. Şiiri soylu bir sanat olarak
kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar.
6. Şairler için önemli olan iyi
ve güzel şiir yazmaktır. Bu anlayışla kendilerine özgü özel imge düzeni
oluştururlar.
7. Bu tarz şiirlerde ahenk çok
önemlidir. Şiirde iç ahengi yakalamak için söz sanatlarından, rediflerden,
kafiye ve ses benzerliklerinden yararlanılmıştır. Şiirde şekil güzelliği
aranmaktadır.
8. Şairlerde sembolizm akımının
izleri görülür. İşlenen temalar sıradan okurun anlayamayacağı kapalılıktadır.
9. Saf şiir anlayışına sahip
şairler şiirde anlama fazla önem vermezler. Anlaşılmak için değil; duyulmak,
hissedilmek için şiir yazarlar.
10. Ölüm, aşk, tabiat sevgisi,
ruh gibi temalar yoğun olarak işlenir.
11. Biçim olarak hece ölçüsünü
kullanmışlar.
12. Sade açık ve anlaşılır bir
dil kullanılır.
13. Yapı olarak mükemmeliyet ön
plandadır.
14. Temalarda bireysellik
belirgindir.
SEMBOLİZM (Simgecilik)
1- 19 yy'ın ikinci yarısında
ortaya çıkıp 20.yy başlarına kadar sürdü.
2- Parnasizme tepki olarak doğdu
3- Dış dünyanın olduğu gibi
yansıtılmasına karşı çıkılır
3-"Şiir, gerçeğin insandaki
etkilerini anlatmalıdır; şiirde düşünceye yer yoktur"
4- Sözden ziyade musikiye önem
verilir
5- Şiirde anlam kapalı olmalıdır
6- Ağır ve süslü bir dil
kullanılmıştır
7- Kötümserlik vardır.
İnsanlardan uzaklaşmak, uzak ülkelere kaçmak arzulanır.
8- Ferdi konular işlenir (alaca
karanlık üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı) 9- Sadece şiir alanında
görülür. 10-"Sanat için sanat " anlayışı benimsendi.
TÜRK EDEBİYATINDA: Ahmet Haşim,
Cenap Şahabettin
DÜNYA EDEBİYATINDA: Baudlaire,
Verlaine, Mallerme, Rimbaud, Paul Valery, Edgar Allen Poe
NECİP FAZIL KISAKÜREK
(1904–1983)
Felsefi
şiirin en önemli temsilcilerindendir.
Bütün
şiirlerini heceyle yazmış ve biçime ısrarla bağlı kalmıştır.
“Ağaç
ve Büyük Doğu” dergilerini çıkarmıştır. “Çile “ şairi olarak bilinir.
Kaldırımlar,
Sakarya Türküsü şiirleri meşhurdur.
Şiirlerinde
metafizik ve soyut konulara sıkça yer vermiştir.
Önceleri
dini havadan uzak şiirler yazmış, sonraları ise Allah yolunu anlatmayı amaç
edinmiş, sanatı inançlarının sesi haline getirmiştir.
Şiirlerinde
kolay anlaşılan fakat yorum gerektiren söyleyişler vardır.
Şiirlerinde
insanın evrendeki yeri, madde ve ruh meseleleri, insanın içindeki çatışmaları
ve metafizik olayları konu olarak ele almıştır.
ŞİİR: Çile, Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi,
TİYATRO: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Reis Bey
MAKALE-FIKRA: Çöle İnen Nur, Büyük Doğu’ya Doğru, Çerçeve, İdeologya
Örgüsü
HİKÂYE: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntusundan Hikâyeler,
Hikâyelerim
CAHİT SITKI TARANCI
(1910-1956)
Şiirlerinde
sürekli bir sıkkınlık, hoşnutsuzluk, bıkkınlık sezilir. Şiir onu hayata
bağlayan tek nedendir.
Şiirlerinde
ölüm korkusu, yalnızlık, yaşama bağlılık, zamanın geçiciliği en çok işlediği
temalardır.
Şiirlerinde
heceye bağlı kalmakla beraber serbest şiire de karşı çıkmamıştır.
ŞİİR: Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel
MEKTUP: Ziya’ya Mektuplar
AHMET MUHİP DIRANAS
(1909–1980)
Fransız
sembolistlerinin sanat anlayışını benimsemiştir.
Şiirlerinde
biçim kurallarına sımsıkı bağlı olduğu görülür.
Hece
ölçüsüne ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır. Ölçüdeki durakları kaldırmıştır.
Şiirlerinde
konu olarak Anadolu’yu, memleket manzaralarını, tabiat ve tarih sevgisini
işlemiştir.
Anadolu
ağzına özgü söyleyişleri şiirlerinde ilk kullanan da odur.
Fahriye
Abla, Kar, Olvido meşhur şiirlerindendir.
Destanımsı
şiirleri de vardır. (Olvido, Dağlara, Ağrı)
TİYATRO: Gölgeler, O Böyle İstemezdi
ŞİİR: Şiirler
AHMET HAMDİ TANPINAR
(1901 — 1962)
Şiir,
öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme alanlarında eserler vermiştir.
Eserlerinde
Doğu-Batı çatışması, rüya, zaman, bilinçaltı kavramları öne çıkar.
“Ne içindeyim
zamanın”,” Bursa’da Zaman” şiirleri meşhurdur.
Ahmet
Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, sembolizmden
etkilenmiştir.
Romanlarında
psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın; kendine has bir üslubu vardır.
“Beş
Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u
anlatmıştır.
“Huzur”
romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu — Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin
adlarının verildiği dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.
ESERLERİ:
ŞİİR: Bütün Şiirleri
ROMAN: Huzur, Mahur
Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Aynadaki Kadın
ÖYKÜ: Abdullah
Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru
DENEME: Beş Şehir,
Yaşadığım Gibi
MAKALE- İNCELEME: XIX.
Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler, Yahya Kemal
YEDİ MEŞALECİLER (1928) . CeZVeSi
YaMuK
Türkiye’de
Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen
ilk grup YEDİ MEŞALECİLERDİR. Bunlara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin
hizmetinde kullanılamaz. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik
dolu olan şiirdir.
Şiirlerini
Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi, Sabri Esat Siyavuşgil,
Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Ziya Osman Saba ve Kenan
Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bu sanatçılar
eserlerini Meşale adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar
gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor
ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati
şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler
yazıyorlardı.
YEDİ MEŞALECİLERİN ÖZELLİKLERİ
1. Yedi Meşaleciler yeni bir
edebiyat farklı bir şiir oluşturmak gayesiyle bir araya geldiler.
2. Beş Hececileri eleştirdiler,
onlara karşı çıktılar.
3. Bu topluluk ilkelerini
samimilik, içtenlik, canlılık ve devamlı yenilik şeklinde açıklamıştır. Fransız
edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler.
4. Bu topluluk Türk şiirine
herhangi bir yenilik getirememiştir.
5. Bunların çoğu zamanla şiiri
bırakarak başka alanlara geçmişler.
6. Ziya Osman dışında
aralarından güçlü bir şair de çıkmamıştır.
ZİYA OSMAN SABA
(1910–1957)
Şiirlerinde
çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı
utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğme, küçük mutluluklara yetinme
ve ölüm gibi konuları işlemiştir.
Hece
ölçüsünü kullanmakla birlikte 1940’tan sonra serbest şiir yazmaya başladı.
Dili
gayet sade ve açıktır.
ŞİİR: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak
HİKAYE: Mesut İnsan Fotoğrafhanesi
2. SERBEST NAZIM VE
TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞİİR SERBEST MÜSTEZAT
1. Bu nazım şeklinde uzun, kısa,
çok kısa dizeler bazen düzenli, bazen de düzensiz olarak tekrarlanırlar.
2. Kısa mısraların ölçüsü,
şiirin ölçüsünün bir parçasıdır.
3. Kafiye düzeni belirli bir
kurala bağlı değildir.
4. Aruz ölçüsüyle yazılır.
5. Sembolizmin yaygın olduğu bir
dönemde Fransa’da ortaya çıkan bir şiir şeklidir.
6. Edebiyatımızda özellikle
Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti şairlerinin kullandığı bir nazım şeklidir.
7. Serbest müstezat Tevfik
Fikret, Ahmet Haşim ve Cenap Şahabettin tarafından çok kullanılmıştır.
8. Bu nazım biçiminde
düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder.
9. Nazım, giderek nesre
yaklaşmış olur.
10. Serbest müstezat, serbest
nazıma geçişi sağlamıştır.
SERBEST NAZIM
Serbest nazım, serbest şiir,
özgür nazım adlarıyla nitelenen ve şiirden ölçü, uyak gibi bağları atan bu
akımın başlatıcısı Nazım Hikmet’tir. Ondan önce de bu yolda denemeler
yapılmıştır, edebiyatımızda serbest nazmı ilk kullanan Cenap Şehabettin
olmuştur. Daha sonra Tevfik Fikret serbest müstezatı alabildiğine geliştirerek
şiiri düzyazıya yaklaştırmış, Ahmet Haşim dizeyi kırarak serbest söyleyişe
ulaşmak istemiştir. Ama böylesi denemeler, aruz kalıplarıyla oynayarak
gerçekleştirilmiştir.
Başlangıçta Milli Edebiyat akımı
etkisinde heceyle şiirler yazan nazım Hikmet ise Anadolu’ya gidişiyle(1921)
başlayan ve Moskova’daki öğrenim yıllarında ilkeleri belirginleşen yeni bir
şiir anlayışıyla, ölçüsüzlüğü (vezinsizliği) düşünemeyen Türk şiirini kökten
değiştirmiş fakat ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamamıştır. Ama bu,
alışılmışın dışında, geleneğin, Divan şiirinin birikimlerinden yararlanan yeni
bir uyak anlayışıdır.
Serbest şiir anlayışı, biçimi
boşlamak, önemsememek olarak alınmamalıdır. Boşlanan, önemsenmeyen, şiiri
birtakım kalıplara sıkıştırıp özü biçimin buyruğuna sokan kurallardır.
Klasik nazımda ölçü, uyak ve
belli nazım biçimleri, ozanın söyleyişini sınırlayan bağlardı. Düşüncenin ya da
anlatılan olayın bu bağlarla uzlaşma olanağı kıttı. Sözgelimi, çok kısa
söylenmesi gereken bir sözü, kullanılan ölçünün uzunluğuna uydurmak zorunluluğu
vardı. Ya da uzun bir düşünceyi, ölçüye ve nazım biçimine sığdırmak için
kırpmak gerekiyordu. Özgür nazım, ozanı işte bu türlü zorlamalardan; anlatımı
ölçü, uyak ve biçim hatırı için gereksiz sözcüklerle doldurmadan ya da gerekli
sözleri kırpmalardan kurtarmıştır. O kadar ki, klasik nazma uygulama olanağı
bulunmayan birtakım söyleyiş biçimleri ancak özgür nazımla gerçekleşebilmiştir.
Sözgelimi, çok dalgalı bir denizde dalgaların üstünde inip çıkan bir kayığın
gittikçe gözden kaybolması( belki uzaklaşması, belki batması) olayı anlatan
sözcüklerin de gittikçe kısalmasıyla verilmiştir:
Çıkıyor kayık
iniyor kayık… Çıkıyor ka
iniyor ka… Çık… in… çık… (Nazım
Hikmet, Bahr-i Hazer)
SERBEST NAZMIN ÖZELLİKLERİ:
1. Ölçüsüz (vezinsiz) nazımdır.
2. Dizelerdeki hecelerin
sayıları, uzunluk ve kısalıkları belli bir düzene ve belli bir kalıba göre
sıralanmaz.
3. Şair, eğer isterse uyak
kullanabilir, isterse hiç kullanmaz. İsterse manzumeyi birtakım bentlere
ayırabilir, isterse hiç ayırmaz.
4. Burada gözden uzak
tutulmaması gereken nokta, serbest nazmın ayırıcı niteliğinin ölçüsüz oluşudur.
5. Ahenk ses ve kelime
tekrarlarıyla sağlanabilir.
ÖRNEK:
Taranta Babu, yaşamak ne güzel şey... Anlıyarak bir usta kitap gibi bir sevda şarkısı
gibi duyup bir çocuk gibi şaşarak yaşamak… Yaşamak: Birer birer ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi... Hep bir ağızdan sevinçli bir destan okur gibi
yaşamak… (Nazım Hikmet- Taranta Babu’ya Mektuplar)
TOPLUMCU ŞİİR (TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK)
Yirminci yüzyılın başlarında,
neredeyse tüm dünyada eşzamanlı olarak gelişen siyasal ve toplumsal hareketlere
bağlı olarak yeni bir edebiyat akımı doğdu. Toplumsal gerçekçilik ya da
sosyalist gerçekçilik adı verilen bu akım; şiirden, edebiyatın ve sanatın her
alanına kadar geniş bir yelpazede etkisini gösterdi. Emekçilerin sorunlarını,
emek-sermaye çelişkisini ve yaşamsal kaygılarını konu alan bu akım, “toplum
için sanat” görüşünü temsil ediyordu. Bu akım için, bir bakıma sosyolojik
karakterli bir edebiyat akımı dersek, yanılmayız.
ÖZELLİKLERİ:
1. Serbest nazım özellikleri
taşır.
2. İdeolojik içerikli bir
şiirdir. Şiirde savunulan bir görüş vardır.
3. O güne kadar görülmemiş,
denenmemiş bir görsellik, karmaşık biçimli teknikler barındıran bir şiirdir.
4. Halk ve divan şiirinden
özellikle Rus şair Mayakovski’den yararlanılmıştır.
5. Materyalist ve Marksist bir
dünya görüşü üzerinde temellendirilmiştir.
6. Gelecekçilik (fütürizm)
akımından etkilenmişlerdir.
7. Söylev üslubundan
yararlanmıştır.
8. Bu şiirler geniş kitlelere
hitap etmek ve onları harekete geçirmek amacıyla yazılmıştır.
9. Toplum için sanat anlayışı
vardır.
10. Emekçilerin sorunları,
köycülük, halkçılık, insan, toplum ve üretim ilişkileri gibi temalar işlenir.
11. Sanat her türlü dinsel ve
töresel bağlardan kurtulmalıdır.
12. Dil, alıcıyı harekete
geçirme işlevinde kullanılmıştır.
13. Nazım Hikmet, Beşir Fuat,
Hasan İzzettin Dinamo, Abdullah Cevdet, Ercüment Behzat Lav, Şevket Süreyya
Aydemir, Vedat Nedim Tör bu edebiyat anlayışının öncüleridir.
NAZIM HİKMET (1902–1963)
1902’de
Selanik’te doğdu. Heybeliada Harbiye Mektebi’ni bitirdi. Aydınlık Gazetesi’nde
yayınlanan yazı ve şiirleri nedeniyle 15 yıl hapsi istenince Moskova’ya kaçtı.
1928’de çıkarılan Af Kanunu’ndan yararlanıp tekrar yurda döndü. Resimli Ay
Dergisi’nde çalışmaya başladı. 1932’de yeniden 4 yıl hapse mahkûm oldu. Bu kez,
Cumhuriyet’in 10. Yılı nedeniyle çıkarılan aftan yararlandı. Gazetecilik yaptı,
film stüdyolarında çalıştı. 1938’de Harp Okulu’ndaki aramalarda ele geçen şiir
ve kitapları nedeniyle "orduyu kışkırtmakla" suçlandı ve 28 yıl 4 aya
hüküm giydi. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950’de özgürlüğüne kavuştu.
Askere alınması kararı çıkınca tekrar Moskova’ya kaçtı. 25 Temmuz 1951’de
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. O da Polonya uyruğuna geçti.
1963’te öldü. Moskova’da toprağa verildi. Orada yatıyor.
Şiirlerinden
birçoğu müzisyen Zülfü Livaneli tarafından bestelendi.
Divan
ve halk şiiri söyleyişlerinden de yararlandı.
Hece
vezninden ayrılarak Türkçenin ses özellikleri ile armoni oluşturan serbest
vezni benimsedi.
Serbest
nazım, serbest şiir, özgür koşuk adlarıyla nitelenen akımın başlatıcısıdır.
Ona
göre şiirde asıl önemli olan öz’dür. Biçim öze uydurulmalı, özü bir kat daha
belirgin kılmalıdır.
Moskova’dayken
tanıdığı gelecekçilik (fütürizm) akımından etkilenerek yazdığı şiirlerinde
ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamaz.
“Memleketimden
İnsan Manzaraları” adlı eseri şiirinin doruğunu oluşturur.
Şiir,
roman, öykü, tiyatro masal, mektup gibi türlerde eser vermiştir.
ŞİİR: Memleketimden İnsan Manzaraları, 835
Satır, Sesini Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü,
Taranta-Babu'ya
Mektuplar, Şeyh Bedreddin Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı
3. MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİR
MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ŞİİRİN
ÖZELLİKLERİ
1. Kurtuluş Savaşı’nın
etkilerinin sürdüğü dönemde ortaya çıkmış, dünyadaki milliyetçilik akımından
etkilenmiştir.
2. Milliyetçi bir yapısının
olması nedeniyle Türk diline büyük önem verilmiştir. Yabancı sözcükler yerine
mümkün olduğunca Türkçe karşılıkları kullanılmıştır
3. Yabancı dillerin dil
kuralları terk edilmiştir.
4. Sözcükler ilk anlamlarıyla
kullanılmış, sade bir dil tercih edilmiştir.
5. Halk şiiri nazım
şekillerinden yararlanılmıştır.
6. Şiirde ahenk, hece vezni ve
uyakla sağlanmıştır.
7. Millî hisler ön plândadır.
Memleket sevgisi, kurtuluş savaşı, tarih, kahramanlık gibi temalar işlenmiştir.
8. Şiirlerde halk arasından
seçilmiş sıradan insanlar vardır.
9. Şairler şiirlerini, Kültür
Haftası, Hisar, Çınaraltı gibi dergilerde yayımlamışlardır.
10. Başlıca şairleri
Ahmet Kutsi Tecer, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya, Kemalettin Kamu, Zeki
Ömer Defne ve Beş Hececiler (Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç
Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon)
AHMET KUTSİ TECER (1901-
1967)
Faruk
Nafiz’in etkisi altında kalmış, önceleri bireysel şiir yazarken sonraları
memleket ile ilgili şiirler yazmıştır.
Folklorun
ve âşık tarzı söyleyişin en önemli destekleyicilerindendir.
Avrupai
şiir anlayışından, âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir.
Halk
edebiyatı üzerine araştırmaları önemlidir.
Edebiyatımıza
Âşık Veysel'i kazandırmıştır.
Tiyatro
eserlerinde köy ve şehir folkloru yanında orta oyunu tekniğini de kullanmıştır
ŞİİR: Şiirler
OYUN: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Satılık Ev, Bir Pazar Günü
ORHAN ŞAİK GÖKYAY
(1902–1994)
Edebiyat
tarihimiz ile ilgili araştırmalarıyla, özellikle Dede Korkut Masallarını
yalınlaştırması ile dikkat çekti.
1940'lardan
sonra edebiyat tarihi, folklor ve halk edebiyatı araştırmalarına yöneldi.
Kendi
şiirlerini kitap olarak yayınlamadı.
Bu
Vatan Kimin şiiriyle ün kazandı.
ŞİİR: Birkaç Şiir
ELEŞTİRİ-İNCELEME: Destursuz Bağa Girenler, Dede Korkut
ARİF NİHAT ASYA (1904—
1975)
“Bayrak
Şairi” olarak bilinir.
Dini
ve milli duyguları, kahramanlıkları sade bir dille şiirleştirmiştir.
Rubai
türünün son ustalarındandır.
BAŞLICA ESERLERİ:
ŞİİR: Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Kökler ve Dallar, Dualar ve Aminler
KEMALETTİN KAMU
(1901-1948)
Vatan
sevgisini, aşk, gurbet ve doğa sevgisini işlediği şiirleriyle tanınır.
“Bingöl
Çobanları” adlı pastoral şiiri oldukça ünlüdür.
ESERLERİ
ŞİİR: Gurbet, Bingöl
Çobanları
ZEKİ ÖMER DEFNE
(1903-1992)
Anadolu'yu
şiirlerinin ana teması olarak aldı.
Yurt
güzellemeleriyle tanındı. Yazdığı yurt güzellemeleri şiirlerinde Erzurum, Eğin,
Ilgaz, Isparta, Bursa, İstanbul, Konya illerini çeşitli özellikleriyle tanıttı.
ŞİİR: Denizden Çalınmış Ülke, Sessiz Nehir, Kardelenler
BEŞ HECECİLER
Milli
edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.
İlk
şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.
Halk
şiiri geleneğinden faydalanmışlardır.
Şiirde
sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.
Şiirde
memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları
işlemişlerdir.
Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur: Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf
Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon (FEYHO)
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
(1898–1973)
Beş
hececilerin en güçlü temsilcisidir.
Anadolu’yu
gerçek anlamda şiire konu edinen ilk sanatçımızdır.
Şiirlerinde
Anadolu’yu ve memleket sevgisini anlatır. Anadolu’yu karış karış gezerek tanığı
dönemdeki şiirlerinde derin bir memleket sevgisi görülür.
Söz
sanatlarına yer veren güçlü bir üslubu vardır.
Nesir
alanında da önemli eserler vermiştir. Tiyatroları da oldukça başarılıdır
Han
Duvarları, Çoban Çeşmesi ve Sanat şiirleri meşhurdur.
ŞİİR: Han Duvarları (Anadolu’ya yönelişi en güzel
şekilde ortaya koyan şiirleri) , Dinle
Neyden,
Çoban Çeşmesi, Gönülden
Gönüle, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Heyecan ve Sükûn
OYUN: Özyurt, Canavar, Akın, Kahraman
ENİS BEHİÇ KORYÜREK
(1892 - 1949)
Türk
denizciliğinin destanlaşan şairi olarak bilinir.
Eski
Korsan Hikâyeleri adlı eseriyle meşhur oldu.
ŞİİR: Güneşin Ölümü,
Varidat-ı Süleyman, Miras
HATIRA Geçsin günler, haftalar, Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgâr Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses Ve içimde bir nefes Olarak kalacaksın... Enis Behiç Koryürek
YUSUF ZİYA ORTAÇ
(1895–1967)
Mizah
türünde şiir ve yazılarıyla tanınmıştır.
Akbaba
adlı mizah dergisini Orhan Seyfi ile beraber çıkarmıştır.
ŞİİR: Akından Akına, Cenk Ufukları, Bir Rüzgâr Esti, Yanardağ, Âşıklar
Yolu
OYUN: Binnaz (Lale devrindeki tarihi bir olayı anlatır. )
HALİT FAHRİ OZANSOY
(1891 - 1971)
“Aruza
Veda” adlı şiiriyle aruz ölçüsünü bırakıp heceye yönelmiştir.
ŞİİR: Rüya, Cenk
Duyguları
ANI: Edebiyatçılar
Geçiyor
ORHAN SEYFİ ORHON (1890
- 1972)
Fırtına
ve Kar ile tanınmış, Peri Kızı ile Çoban adlı güzel bir manzum masal kaleme
almıştır.
ŞİİR: Fırtına ve Kar,
Gönülden Sesler, Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi
4. GARİP HAREKETİ (I. YENİ) (1940–1954)
AĞAÇ
Ağaca bir taş attım;
Düşmedi taşım,
Düşmedi taşım.
Taşımı ağaç yedi;
Taşımı isterim,
Taşımı isterim!
Orhan Veli – Oktay Rıfat
1. Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu’nun oluşturduğu bir
topluluktur. OMO
2. 1940'ta Garipçiler adıyla
çıkan topluluğun ortaya koyduğu bir sanat anlayışıdır.
3. Şiirde her türlü kurala ve
belirli kalıplara karşı çıkmışlardır.
4. Şiirde ölçü, kafiye ve
dörtlüğe karşı çıkmışlardır. Serbest nazımla yazmışlardır.
5. Şiirde şairaneliği, mecazlı
söyleyiş ve sanatları kabul etmediler.
6. Süslü, sanatlı dile karşı
çıkıp halkın konuştuğu dili kullandılar.
7. Şiirin duygudan çok akla
yakın olduğunu savundular.
8. Sürrealizm akımından
etkilendiler.
9. Sıradan insanların
problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bazı gariplikler gibi konuları
işlediler.
10. Gelenekten kopmak, espriden,
şaşırtmacalardan yararlanmak gerektiğini savundular.
SÜRREALİZM (Gerçeküstücülük)
1-20.yy’ın ilk yarısında doğdu
2-Freud'un
"psikanaliz" yöntemi temel alınır
3-İnsanın asıl kişiliğinin
bilinçaltında olduğu savunulur
4-Dünyaya mizahi gözle bakarlar.
5-Şiirin konusunu
olağanüstülükler, rüyalar ve rastlantılar oluşturur.
6- Gelenek, ahlaki değerler,
edep kuralları hiçe sayılmış.
7- Noktalama işaretleri
kullanılmaz
8- Şiirdeki kurallar terk
edilmiştir 9- Kelimeler mantıksal bir sırayla dizilmeyebilir. 10- Otomatik
yazıya inanılır.
Dünya edebiyatındaki
temsilcileri: Breton Aragon, Eluart
Türk edebiyatındaki
temsilcileri: Garipçiler(1.Yeni) ve 2. yeniciler
ORHAN VELİ KANIK
(1914–1950)
1914'te
arkadaşlarıyla birlikte yayımladıkları Garip adlı şiir kitabı ve yazdığı
önsözle garip akımının kurucusu olmuştur.
1944
yılında “Yaprak” dergisini çıkarmıştır.
La
Fonten’in fabllarını çevirmiş, Nasrettin Hoca fıkralarını şiirleştirmiştir.
ŞİİR: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı
OKTAY RIFAT HOROZCU
(1914–1988)
Perçemli Sokak adlı kitabıyla birlikte şiir
anlayışında büyük değişiklik olmuş soyut şiire kaymıştır.
Şiir:
Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine
Şiirler, Güzelleme, Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Perçemli Sokak
MELİH CEVDET ANDAY
(1915–2002)
Fıkra,
makale, gezi, roman, tiyatro ve şiir yazmıştır. Çeviriler de yapmıştır.
ŞİİR: Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafhane, Yan yana
5.GARİP DIŞINDA YENİLİĞİ SÜRDÜREN ŞİİR
Fazıl
Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Attila İlhan, Cahit Külebi , Ahmet Oktay,
Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu ve Hilmi Yavuz gibi şairler garip, ikinci yeni
gibi topluluklara katılmamışlardır.
Görüş
ve ideolojilerini şiirlerine temel yapmamışlardır.
Şiirlerinde
yeni bir dil, üslup ve bakış açısı aramışlardır.
Kendi
tarzlarını yenileme ve değiştirme ihtiyacı hissetmişlerdir.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (
1914–2008)
İlk
şiirlerinde mistik ve metafizik ağırlıklı şiirler yazarken sonraları, maddeci
bir dünya görüşüne yönelmeye başlamıştır. Mecazlı felsefi bir şiir tarzını
tercih etmiştir.
Serbest
şiir yanında ölçülü ahenkli kafiyeli şiirler de yazmıştır.
Şiirlerinde
öztürkçe kelimeler yanında kendi türettiği kelimeleri de kullanır.
“Türkçem
benim ses bayrağım” sözü ona aittir.
Şiirlerinin
kimisi oldukça açık ve yalın kimisi de sembollerle yüklüdür.
100’ün
üzerinde eseriyle edebiyatımızın en üretken şairlerindendir.
ŞİİR: Çocuk ve Allah, Havaya Çizilen Dünya, Dört Kanatlı Kuş, Çakırın
Destanı, Üç Şehitler Destanı
BEHÇET NECATİGİL
(1916–1979)
İçe
dönük bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, şiirlerinde kendi evinden başlayarak
diğer evleri, sokağı, çevreyi, dış dünyayı ve toplumu, sorunlarıyla kavramaya,
irdelemeye yönelmiş, algılamaya çalışmıştır.
Şiirlerinde
duygudan çok düşünce ve sembol vardır. Bu yönüyle Garipçilerden ayrılır.
İlk
şiirlerinde biçim, kafiye ve ölçü vardır. Söz sanatlarına fazlaca yer
vermiştir. (Kapalı Çarşı)
Sonraki
şiirlerinde biçimsel özgürlük, gözlemler ve yaşadıkları ön plana çıkmıştır.
(Çevre)
ŞİİR: Kapalı Çarşı, Çevre, Evler, Eski Toprak, Arada, Dar
Çağ, Sevgilerde
DÜZYAZI: Edebiyatımızda
İsimler Sözlüğü, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü
CAHİT KÜLEBI (1917—
1997)
“Hikaye”
şiiriyle tanınmış ve sevilmiştir.
Âşık
edebiyatı geleneğinden beslendiği ve Anadolu’yu anlattığı kendine has bir şiir
cizgisi vardır.
Yurt
ve doğa sevgisi, aşk, Kurtuluş Savaşı, yalnızlık başlıca konularıdır.
Gerçekçi
romantizm akımının öncüsü olmuştur.
Memleketçi
bir şairdir.
ŞİİR: Atatürk Kurtuluş
Savaşı’nda, Adamın Biri, Rüzgâr, Yeşeren Otlar, Türk Mavisi
CAHİT ZARİFOĞLU
(1940-1987)
Yenilikçi
şiirler denemiş, Anadolu insanının acılarını, İslam düşüncesindeki toplumsal
mutluluğu dile getirmiştir.
ŞİİR: İşaret Çocukları,
Yedi Güzel Adam
MASAL: Yürek Dede ile
Padişah
HİLMİ YAVUZ (1936- … )
Çağdaşlıkla
gelenekçiliği kaynaştırdı.
İkinci
yeninin etkisinde imgeci şiirler yazdı.
İslamiyet’ten
yararlanarak kendine özgü bir sözcük dağarcığı geliştirdi.
Halen
Zaman gazetesinde köşe yazarlığına ve Bilkent Üniversitesinde öğretim görevlisi
olarak çalışmaya devam ediyor.
ŞİİR: Bakış Kuşu, Gizemli
Şiirler, Bedreddin Üzerine Şiirler, Akşam Şiirleri,
ERDEM BEYAZIT
(1939-2008)
İslami
duyarlılıkla şiirler kaleme aldı.
Söylev
üslubundan yararlandı.
ŞİİR: Sebep Ey,
Risaleler
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
(1913–1975)
Ressam,
şair ve akademisyendir.
Halk
şiirlerinden yararlandı; kafiye, cinas ve aliterasyonlara yer verdi.
Türk
nakış ve kilim ve oyma sanatlarının desenlerini resimlerinde kullandığı gibi;
türkü, ninni, bilmece deyim ve deyişlerini de şiirlerinde kullandı.
Şiirlerinde
ressamlığının etkisi görülür; renkler, sıfatlar…
Şiirlerinde
fikir arayışları ve espri zorlamaları görülür.
ŞİİR: Karadut, Yardan
Mektuplar, Dol Kara Bakır Dol, Yaşadığım Aşklar, Tuz
Gezi, deneme, söyleşi:
Canım Anadolu, Tezek
MAVİ HAREKETİ
Garip
akımının tam tersine, şiirde, sanatlı ve şairane söyleyişi benimserler.
Atilla İlhan, Ahmet Oktay, Orhan Duru, Ferid Edgü ‘nün Mavi dergisi çevresinde toplanmasıyla oluşmuştur.
Nazım
Hikmetten gelen etkiyle toplumsal gerçekçiliği ortaya attılar.
Divan
şiirinin biçim özelliklerinden ve imgelerinden yararlanırlar.
ATTİLA İLHAN (1925-2005)
Garip
ve İkinci Yeni şiirine karşı çıkmıştır.
Mavi
dergisinde Maviciler diye bilinen toplumsal gerçekçilik akımının sözcüsüdür ve
kurucusudur.
Şiirlerinde
büyük harf ve noktalama işaretlerini kullanmamıştır.
Günlük
dilin dışında farklı bir söyleyiş üslubu vardır.
Divan
şiiri geleneğinden yararlanmıştır.
Şiirlerinde
karamsarlık, yalnızlık, adalet, özgürlük, aşk gibi temalara yer vermiştir.
Şiir,
roman, senaryo türlerinde eserler vermiştir.
ŞİİR: Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Elde Var Hüzün
AHMET OKTAY (1933 - … )
Şiirlerinde
destansı bir söyleyiş kullandı.
ŞİİR: Yol Üstündeki
Semender
HİSARCILAR
Kurucuları arasında Munis Faik
Ozansoy, İlhan Geçer, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu gibi isimler yer alır.
Bunlardan başka Mustafa Necati Karaer, Mehmet Kaplan, Turgut Özakman, Halide
Nusret Zorlutuna, Yavuz Bülent Bakiler, Bekir Sıtkı Erdoğan gibi isimler bu
dergide sıkça yazmışlardır. Hisar’da beş yüzü aşkın şair ve yazarın eserleri
yayımlanmıştır. Bu kadar kalabalık bir kadronun, belli ilkeler etrafında
kenetlenmiş bir topluluk meydana getirmesi gerçekten zordur.
Bu
kadronun ana özelliği hece ölçüsüne ve edebiyatın klasik değerlerine sıcak
bakmasıdır.
1940
sonrasında GARİP şiirine ilk tepki 1950 yılında çıkmaya başlayan HİSAR dergisi
etrafında toplanan bir grup şair tarafından ortaya konmuştur.
Onlara
göre başka ulusları taklit ederek ulusal bir sanat oluşturulamaz.
Yeni
bir sanat oluşturmak için mutlaka eskisini reddetmek gerekmez.
Yenilik
eskisinin içinden doğmalıdır.
Sanat
ideolojinin baskısı altında olmamalı, belli bir dünya görüşünün propagandasını
yapmamalıdır.
Şiir
dili öztürkçeci ve tasfiyeci olmamalıdır. Yaşayan dil kullanılmalıdır.
Hisar
şairlerini memleketçi şiirin takipçisi görebiliriz. Geleneği reddeden Garip
Akımına ve ideolojik şiire yönelen Nazım Hikmet’e karşı çıkmışlardır.
6. İKİNCİ YENİ ŞİİRİ (1954 –1960)
1. Türk şiirinde 1950'den sonra
Garip akımına ve 1940 kuşağının toplumsal gerçekçi şairlerine tepki olarak
doğan, değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyişi amaçlayan
şiir akımıdır.
2. Onların Garipçilerle tek
ortak yönleri şiirdeki şekil özgürlüğünü sürdürmeleri, ölçü ve kafiyeyi önemsiz
görmeleridir.
3. İnsanın bilinçaltına indiler.
Doğayı, insanı ve görünümünü kendilerine özgü bir anlayışla verdiler. Bu
değerlerle yeni bir söyleyiş yaratmayı hedeflediler. Görünümü, eşyayı, insanı
gerçeküstücülerden daha da aşırıya giderek soyutlamışlardır.
4. Şiirin üslubu, konuşma
dilinden uzak ve mantık dokusundan arındırılmış olmalıdır. Özgün olmalıdır.
5. Kapalı ve soyut bir anlatım
vardır. Konuşma diline sırt çevirmişlerdir.
6. Sözcükler arasındaki anlamsal
bağlantıları kopararak yeni görüntüler oluşturma yolunu seçmişlerdir.
7. Tesadüfen seçilmiş kelime
veya cümlelerin alt alta sıralanmasıyla şiirin oluşturulduğu intibaını
verirler.
8. Genelde cümle yapıları
bozuktur. Bir boş vermişlik havası hâkimdir.
9. Şiirde öyküleyici anlatım
yolu terk edilmelidir. Çünkü şiir öykü değildir.
10. Şiirde imgeye, hayal gücüne
ve duyguya ağırlık verilmelidir.
11. Şiirin belli bir konusu
olmayabilir. Şiirin kaynağı duygudur.
12. Ahlaksal değerler, erdem,
gerçek ve toplum gibi temel öğeler şiirin amacı olmamalıdır.
13. Şiir yoruma açık olmalıdır.
Şiirde hayal (imge) en önemli öğedir. Şiir bir görüntü sanatıdır.
14. Ölçü, kafiye ve biçim
unsurlarıyla ahenk sağlamak yerine musiki ve anlatım zenginliği olmalıdır.
15. Karamsarlık, yalnızlık,
bunalım sık kullanılan bir temalardandır.
16. Batı'da gerçeküstücülerin
(sürrealizm) kullandıkları bilinçaltını harekete geçirme yönteminden
faydalanır.
17. Garip şiiri yoksul
çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, II. Yeni daha
çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap eder. Yani aydınlara
seslenmektedir.
18. II. Yeni ismini, Muzaffer
Erdost 1956 yılındaki “Pazar Postası” dergisinde ilk kez kullanır.
19. En önemli temsilcileri: ECE SÜT İç
Edip Cansever, Cemal
Süreya, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Ülkü Tamer, Turgut Uyar, İlhan Berk
NOT: İlhan Berk, “Anlamazsanız atarsınız,
okumazsınız. Şiirden anlamak şiir üstüne söz etmek okuyucunun işi değildir”,
der
Ece
Ayhan okuyucuya hakaret eder. ‘Ben bütünüyle bunların beğenilerine, tarih
anlayışlarına, görüşlerine karşıyım. Hiçbir bağlantı kurmak niyetinde değilim
kendileriyle. Okur akbabaydı, akbabadır hala. “
EDİP CANSEVER
(1928–1986)
1957’de
yayınlanan “Yerçekimli Karanfil” ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu.
Yeniciler
içinde en çok ve en uzun dönem şiir yazan şairdir. 30 yıla yakın sürekli şiir
yazmış ve yayımlamıştır.
Yine
de II. Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı,
anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Yani 2. Yeni
içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmamıştır.
ŞİİR: İkindi Üstü, Dirlik Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umutsuzlar
Parkı, Sonrası Kalır
TURGUT UYAR (1927–1985)
Şiirimizi
biçim ve öz bakımından yenileştirmiştir.
Kapalı,
soyut anlatım tarzını benimsemiş, şiirinin çağrışım gücünü zenginleştirmiştir.
Şiir
çizgisini oluşturan unsurlar arasında halk, divan ve Batı edebiyatını
sayabiliriz.
Gerek
öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden divan şiirine geniş
bir kültür birikimini değerlendirirken kendisi olabilen bir şiiri
geliştirmiştir.
ŞİİR: Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistan’ı, Tütünler Islak
SEZAİ KARAKOÇ (1933-…. )
Günümüz
şiirinde, İslami düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle kaynaştıran;
mistisizmden, enbiya-evliya kıssalarından yararlanan, çarpıcı benzetme ve
imgelerle, denenmemiş sentezlere ulaşan, bağımsız sayfalar açan bir sanatçıdır.
Aşkını
dile getirdiği “Mona Roza” şiiri meşhurdur.
Arzuladığı
diriliş neslini anlattığı birçok fikir, öykü ve çeviri kitapları yazmıştır.
Yeni
biçim araştırmalarıyla, değişik imgelerle kendine özgü mistik ve İslami içeriğe
yer veren eserleriyle kuşağının en iyi şairleri arasına girmeyi başarmıştır.
Düşüncelerini
yeni ve kapalı bir üslupla vermesiyle II. Yeni kabul edilmektedir.
ŞİİR: Körfez, Şahdamar, Hızırla Kırk Saat, Gül Muştusu, Zamana Adanmış
Sözler, Mona Roza
İLHAN BERK (1916-2008)
Şiire
vezin ve kafiye ile başlamış olmasına rağmen daha sonra sürekli bir yenilik
peşinde koştuğu görülür.
Şiirlerinde
sürekli soyut bir dil aradığı görülür.
Şiirlerinde
cinsellik ve tarih ana temalar arasında yer alır.
Çeşitli
nesneleri, kent, sokak gibi olguları şiirleştirdi.
ŞİİR: Güneşi Yakanların
Selamı, Günaydın Yeryüzü, Çivi Yazısı, Türkiye Şarkısı, Galile Denizi
CEMAL SÜREYA (1931-1990
)
İkinci
yeniler arasında en fazla tanınmış olanıdır.
Şairin
şiirlerinde dünyayı bir modern ressamın gözleriyle süzmek vardır.
II.
Yenilerin soyut şiirlerine karşı somut şiirler yazmıştır.
Şiirleri
anlam bakımından II. Yenilere göre açık, Toplumculara göre kapalıdır.
ŞİİR: Üvercinka, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Göçebe
ECE AYHAN (1931-2002)
“İkinci
Yeni” tanımı yerine “Sivil Şiir”i önerdi ve kullandı.
İmge
ustası olarak değerlendirilir.
Kentli
küçük insan tipini işledi.
ŞİİR: Bakışsız Bir Kedi Kara, Kınar Hanımın Denizleri, Sivil Şiirler,
Ortodokslular
ÜLKÜ TAMER (1937- … )
II.
Yeniye akımın ana karakteri oluştuktan sonra dahil olduğu halde kendine özgü
imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkat çekti.
Keskin
bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin dile getirildiği
şiirinde 1970’ten sonra toplumsal duyarlıklar öne çıktı.
Şiir: Soğuk Otların Altında, Gök Onları Yanıltmaz, Virgülün Başından
Geçenler
7. İKİNCİ YENİ (1960) SONRASI TOPLUMCU ŞİİR (1960–1980)
İsmet Özel, Nihat Behram, Refik
Durbaş, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe
Özellikler:
1. Şairler kendilerini toplumun
sözcüsü olarak görmüşlerdir.
2. Şiirde içeriğe önem
vermişlerdir.
3. Ümit, geleceğe inanç gibi
temaları işlemişlerdir.
4. Açık anlatıma yöneliş vardır.
5. Şiirde mesajı vurgulamak
amacıyla slogan üslubundan yararlanılmıştır.
6. Geleneksel söyleyişten
yararlanılmıştır.
İSMET ÖZEL (1944- … )
Halen
Bilgi Üniversitesi’nde şiir üzerine dersler vermekte ve Gerçek Hayat dergisinde
haftalık, Milli Gazete’de günlük fıkralar yazmaya devam etmektedir.
Şiirlerinde
mistisizm ve batı şiiri geleneğini birleştirmiştir.
Önceleri
sol ve maddeci görüşü savunan İsmet Özel, sonraları Müslüman dünya görüşüne
bağlanır.
ŞİİR: Evet İsyan,
Geceleyin Bir Koşu, Cellâdıma Gülümserken, Bir Yusuf Masalı …
ATAOL BEHRAMOĞLU (1942-
… )
ŞİİR: Bir Ermeni
General, Bir Gün Mutlaka, Ne Yağmur Ne Şiirler…
SÜREYYA BERFE (1943 - …
)
ŞİİR: Gün Ola, Savrulan…
8. 1980 SONRASI ŞİİR
Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy
ÖZELLİKLER:
1. Geleneksel şiire bir yöneliş
var
2. Yapı ve söyleyiş içerikten
önemlidir.
3. Kapalı anlatım var.
4. Şiiri düz yazıya yaklaştırma
var.
HAYDAR ERGÜLEN (1956 - …)
Alevi-Bektaşi
kaynaklarından yararlanmıştır.
Şiirlerinde
divan şiiri geleneğinin etkisi vardır.
Bir
süredir, Radikal gazetesinde Açık Mektup köşesinde denemeler yazıyor.
Karşılığını
Bulamamış Sorular adlı ilk şiir kitabı 1980 yılında yayımlandı.
ŞİİR: Karşılığını
Bulamamış Sorular, Sokak Prensesi, Sırat Şiirleri, Hafız ve Semender
HÜSEYİN ATLANSOY (1962- … )
ŞİİR: İntihar İlacı,
Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, Şehir Konuşmaları, İlk Sözler, Kaçak Yolcu…
CUMHURİYET DÖNEMİ HALK ŞİİRİ
Günümüz
halk şairleri konu ve tema bakımından şiiri daha da genişletmişlerdir.
Şekil
bakımından halk şiirinde değişiklik görülmez.
Toplumu
ilgilendiren her türlü tema açık bir anlatımla dile getirilmiştir.
Âşık Veysel, Abdurrahim Karakoç, Aşık Mahzuni Şerif, Aşık Feymani, Şeref
Taşlıova, Karslı Murat Çobanoğlu 20. yy.
halk şiirinin başlıca temsilcileridir.
ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU
(1894-1973)
25
Ekim 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya gelmiştir. 21
Mart 1973’te yine Sivrialan’da yaşamını yitirmiştir. Çocukken çiçek hastalığı
yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Saz
çalmayı öğrendi. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu
gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı. İki kez
evlendi. 7 çocuğu oldu. Ölüm nedeni akciğer kanseridir. Şimdi Şarkışla’da her
yıl adına bir şenlik yapılır.
Anadolu’yu
kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirmiştir.
Köy
Enstitüleri’nde saz ve halk türküleri dersleri vermiştir.
En
güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazmıştır.
Türkçesi
yalındır ve dili ustalıkla kullanmıştır.
Tekniği
gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Şiirlerinde erişilmesi güç anlam
zenginliği ve söyleyiş güzelliğine ulaşmıştır.
Yaşama
sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir.
Şiirlerinde;
aşk, özlem, hayat, ölüm, doğa ve yurt
sevgisi, birlik ve beraberlik, sosyal sorunlar ve tasavvuf gibi temaları işlemiştir.
Doğa,
toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var.
ŞİİR:
Deyişler, Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın
CUMHURİYET DÖNEMİNDE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ
METİNLER
1-ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER
A) MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN
ESERLER
1. Romanlar realizm akımının etkisindedir.
2. Birinci Dünya savaşı, Milli Mücadele Atatürk ilke ve inkılâpları, halkın
yaşam tarzı, ahlak bozuklukları, yanlış batılılaşma, halk aydın ilişkileri ve
doğu-batı karşılaştırması ile ilgili konular işlenmiştir.
3. Hikâyelerde Mopasant (olay) tarzı hikâyenin özellikleri görülür.
4. Anadolu’ya ve Anadolu insanına yönelme görülür.
5. Toplumsal faydadan çok bireysel zevk ortaya çıkmıştır.
REŞAT NURİ GÜNTEKİN
(1892–1956)
Edebiyatımızda
memleket konusunu işleyen önemli yazarlarımızdandır.
Şöhretini
Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır.
Eserlerinde
Anadolu’nun yerli hayatını ve kişilerini başarılı bir şekilde yansıtmıştır.
Roman,
hikâye ve gezi yazısı türlerinde eserleri vardır.
Eserleri:
ROMAN: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Gizli El, Acımak, Eski Hastalık, Yaprak Dökümü,
Akşam Güneşi, Damga, Bir Kadın Düşmanı
HİKAYE: Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Eski Ahbap, Boyunduruk
OYUN: Hançer, Eski Borç, Gözdağı, Balıkesir Muhasebecisi, Taş Parçası,
İstiklal
GEZİ YAZISI: Anadolu Notları
YAKUP KADRİ
KARAOSMANOĞLU (1889–1974)
Roman,
hikâye, deneme, makale, anı ve mensur şiir türlerinde eserler vermiştir.
Yazı
hayatına Fecr-i Ati topluluğunda romantik realist hikâye ve mensur şiirle
başlayan Yakup Kadri bu topluluk dağıldıktan sonra Milli Edebiyat içinde yer
almıştır.
Eserlerinde
mükemmel bit teknik görülür, karakterleri başarıyla canlandırır.
İlk
eserlerinde mistik bir hava sezilen sanatçı, 1916 dan sonra yurt gerçeklerini
ve milli duyguları işleyen eserler yazmıştır.
Tarih
ve toplum olaylarından her birini bir romanına aktararak Tanzimat devriyle
Atatürk Türkiye’si arasındaki dönem ve kuşakların geçirdikleri sosyal değişim
ve bunalımların, yaşayış ve görüş farklılıklarını işlemiş; düşünceye ve teze
dayanan eserler yazmıştır.
HİKAYE: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri
MENSUR ŞİİR: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
ANI: Vatan Yolunda, Zoraki Diplomat, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
ROMAN: Kiralık Konak (nesiller arası çatışma konu
edinilir) ,
Yaban (Ahmet Celal’in hatıra defteri olarak düzenlenmiş. Bu eserde Anadolu
insanının içinde yaşadığı zorluklar, köylülerin pislik ve ahlaksızlık içindeki
halleri anlatılır.) ,
Nur Baba (Tekkelerin içten içe bozuluşu anlatılır)
Hüküm Gecesi ( Osmanlını bozulan siyasi durumu Ahmet Kerim çevresinde gözler önüne
serilir) ,
Sodom Gomore; Bir Sürgün,
Ankara, Panoroma ( üçü __________de Cumhuriyet
dönemini anlatır. )
MİTHAT CEMAL
KUNTAY(1885-1956)
Milli edebiyatçıların dil
anlayışlarına uygun olarak hem heceyle hem de aruzla epik şiirler yazmıştır.
Şiirleri dışında önemli eseri Üç
İstanbul adlı romanıdır.
ŞİİR: Türk’ün
Şehnamesi
ROMAN: Üç
İstanbul
EĞİLME
Zincirin altınsa da hatta koparıp
kır, Susmak ne demekmiş, yere göğe haykır!
Vicdan bile duymaz çıkmazsa bir
ahı, Sessiz kölelerdir, yaratan bin bir ilahi!
Elbet put olurlar öpülen eller,
etekler, Elbet öpen oldukça, olur öptürecekler!
Hürriyet, o en son şereftir, onu
satma! Bir tanrı yeter, kendine bin Tanrı yaratma!
İnsandaki dört tane ayak devrini
bilme, Mahvolsa eğilmezdi baban, sen de eğilme
MİTHAT CEMAL KUNTAY Sevdalı Şiirler(Timaş yayınları)
HALİKARNAS BALIKÇISI
(1886—1973)
Asıl
adı Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır.
Eserlerinde
denizi, deniz insanlarını Bodrum’u Ege denizinin efsanelerini anlatmıştır.
Eski
Yunan ve Anadolu uygarlıkları ve mitoloji birikimini de eserlerinde
yansıtmıştır.
HİKÂYE: Merhaba Akdeniz, Ege Kıyılarından, Yaşasın Deniz, Egenin Dibi,
Gülen Ada
ROMAN: Aganta Burina Burinata, Reis, Turgut Reis, Deniz Gurbetçileri.
ANI: Mavi Sürgün
MEMDUH ŞEVKET ESENDAL
(1883— 1952)
Durum
— kesit (Çehov Tarzı) öykücülüğünün ilk ustasıdır.
Halkın
içinden kişileri (memur, esnaf), onların önemsiz görünen davranışlarını konu
edinmiştir.
Halkı,
iyi ve kötü yönleriyle, onları sevdirerek anlatmıştır.
Toplumun
çektiği sıkıntıları, sorunları abartmadan ve umutsuzluğa düşürmeden göz önüne
sermiştir.
Haşmet
Gülkokan ve Komiser hikâyeleriyle sevilmiştir.
ESERLERİ:
HİKAYE: Otlakçı, Mendil Altında, Temiz Sevgiler,
Ev Ona Yakıştı
ROMAN: Ayaşlı ve Kiracıları, Miras
B) TOPLUMCU GERÇEKÇİ ESERLER
1. Toplumcu gerçekçiler
eserlerinde büyük şehirlere göçün ortaya çıkardığı problemler ve sosyalizm
üzerinde durmuştur.
2. Bu eserlerde siyasi
ideolojiler ön plana çıkar.
3. Roman ve hikâyelerde çok
sağlam bir kurgu görülmez.
4. Eserlerde köylü ağızlarına
oldukça fazla yer verilmiştir.
5. Anadolu coğrafyası ve insanı,
toplumdaki düzensizlikler, çatışmalar, köy gibi küçük yerleşim yerlerinin
sorunları ağa-köylü, öğretmen-imam, zengin-fakir, halk-yönetici, güçlü-güçsüz,
aydın-cahil ve büyük şehirlere göçün ortaya çıkardığı problemler gibi konular
üzerinde yoğunlaşmışlar.
6. Yazar okuyucuyu kendi
doğrultusunda yönlendirmek ister.
7. Sanat eseri belli görüşleri
ifade etmek için araçtır.
8. Halkı aydınlatmak
düşüncesiyle bazı yazarlar bazı bölgeleri özellikle konu edinmiş.
SABAHATTİN ALİ (1907 –
1948)
25
Şubat 1907'de bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Gümülcine’de doğdu.
Yozgat’ta
öğretmenliğe başladı. Maarif Vekâleti’nin açtığı sınavı kazanarak Almanya’ya
eğitime gitti.
Yurda
dönüşünde Aydın'daki bir ortaokulda Almanca öğretmenliğine atandı. Bu
görevdeyken okulda "yıkıcı propaganda" yapmak suçlamasıyla 3 ay
tutuklu kaldı.
1932'de
okuduğu bir şiirde Mustafa Kemal'i eleştirdiği suçlamasıyla yine gözaltına
alındı. Sinop ve Konya cezaevlerinde bir yıl yattı. Cumhuriyetin 10. Yılı nedeniyle
çıkan aftan yararlanarak salıverildi.
Yayın
yoluyla hakaret suçlamasıyla 3 ay hapse mahkum edildi. Serbest kalınca bir
kamyon alarak taşımacılığa başladı.
Sürekli
izlenmekten, yargılanmaktan tedirgin olduğu için yurtdışına kaçmaya karar verdi.
Kırklareli üzerinden Bulgaristan'a geçmek istedi. 2 Nisan 1948’de yurt dışında
çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk yapan Ali Ertekin tarafından,
Bulgaristan sınırı yakınlarında Sazara köyü civarındaki ormanda öldürüldüğü
iddia edildi. Mezarının nerede olduğu kesin belli değil.
Cumhuriyet
döneminin ilk yılarındaki gerçekçi edebiyat akımının öncüsü oldu.
1937'de
yayınlanan "Kuyucaklı Yusuf" romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün
örneklerinden biridir.
HİKÂYE: Değirmen, Kağnı, Ses
ROMAN: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna
FAKİR BAYKURT (1929
-1999)
Yazmaya
şiirle başladı. Orhan Veli çizgisinde ama köy hayatı içerikli şiirler yazdı.
1950'den
sonra öykü ve romana yöneldi.
Eserlerinde
içinde doğup yetiştiği köylülerin hayatını yazmıştır.
Romanlarında
Türkiye'deki köylü yaşamını halkçı ve devrimci bir bakış açısıyla ele aldı.
Köylünün
bilinci ve bilinçaltındaki istekleri, tepkileri, çelişkileri yansıttı.
1950–1970
döneminde etkili olan "köy edebiyatı hareketi"nin önde gelen
temsilcisi oldu.
ROMAN: Yılanların Öcü , Irazcanın Dirliği, Onuncu Köy,Tırpan
SADRİ ERTEM (1900 –
1943)
İlk
toplumcu gerçekçi yazarlardandır.
ROMAN: Çıkrıklar
Durunca, Bir varmış bir yokmuş.
KEMAL TAHİR (1910 -
1973)
Konularını
cezaevi yaşantılarından, Kurtuluş Savaşı'ndan, eşkıya menkıbelerinden aldı.
Gerçek
bir Anadolu romanı oluşturdu.
ROMAN: Yorgun Savaşçı,
Devlet Ana, Rahmet Yolları Kesti, Esir şehrin İnsanları
HİKÂYE: Göl İnsanları
ORHAN KEMAL (1914 -
1970)
Hayatına
girmiş yüzlerce kişinin kader ve direnişlerini yazdı.
Sürükleyicilik,
tabiilik, gerçeklik eserlerinin özelliğidir.
ROMAN: Ekmek Kavgası,
Baba Evi, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği
YAŞAR KEMAL (1922 - … )
Genellikle
Çukurova insanının hayat savaşlarını şiirli bir dille yazdı.
Tezli
romanı savunur. Folklor unsurları ve güçlü doğa tasvirleri görülür.
ROMAN: İnce Memed, Yer
Demir Gök Bakır, Ağrı Dağı Efsanesi
ÖYKÜ: Teneke
RIFAT ILGAZ (1911- 1993)
Eserlerinde
mizah önemli yer tutar.
ROMAN: Hababam Sınıfı,
Karartma Geceleri
KEMAL BİLBAŞAR (1910 -
1983)
Hikâye
ve romanlarının konularını Anadolu halkının inanç, gelenek, töre ve
âdetlerinden alır.
Olayları
daha çok Batı Anadolu’da geçer.
Makine
tarımının köy hayatında doğurduğu bazı terslikleri, yerli tasvirlerle
besleyerek anlatır.
ROMAN: Denizin Çağırışı,
Cemo, Memo
SAMİM KOCAGÖZ (1916 –
1993)
Sam
Amca öyküsüyle dünya hikâye yarışmasında 1. lik kazandı.
ROMAN: Kalpaklılar,
Doludizgin
TALİP APAYDIN (1926 - …)
ROMAN: Sarı Traktör,
Yarbükü, Ortakçının Oğlu
ABBAS SAYAR (1923 –
1999)
ROMAN: Yılkı Atı, Çelo
AZİZ NESİN (1916— 1995)
Toplumcu
gerçekçi bir yazardır.
Dünyaca
tanınmış mizahi öykü yazarıdır.
ROMAN: Yaşar Ne Yaşar Ne
Yaşamaz, Zübük
ÖYKÜ: Toros Canavarı,
Damda Deli Var, Fil Hamdi, Sizin Memlekette Eşek Yok Mu?
C) BİREYİN İÇ DÜNYASINI ESAS ALAN ESERLER
1. İnsan gerçekçiliğinin farklı yönleri ele alınır.
2. Yazarlar Çehov tarzı hikâyeler yazmıştır.
3. Kişinin kendisiyle ve çevresiyle çatışmaları, ahlaki bunalım, vicdan
azabı, manevi boşluk, ruhsal sorunlar, modern hayatın insanlara etkisi gibi
konular işlenmiştir.
4. Psikoloji ve psikiyatriden faydalanılmıştır.
5. Psikolojik analizler yapılmıştır.
6. İnsan ruhu üzerinde durulmuştur.
7. İnsana özgü gerçekçilik ön plandadır.
8. Bireysel çözümlemeler önemli yer tutar.
MUSTAFA KUTLU (1947 - …
)
Hareket
ve Dergâh dergileriyle, Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi'nin yayın
faaliyetlerini yürüttü. Senaryolar yazdı. Kanal 7’de sohbet programları yaptı.
Her
yıl sonbaharda bir hikâye kitabı yayımlar.
Yazın
incelemelerinde İslamcı-Türkçü yaklaşımın savunucuları arasında göründü.
HİKÂYE: Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde,
Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir, Sır, Hüzün ve Tesadüf, Uzun Hikâye
PEYAMİ SAFA (1889-1961)
İstanbul’da
doğmuş, öğretmenlik yapmıştır. Küçük yaşta kemik hastalığına yakalanmıştır.
Modern
Türk romanının en usta yazarlarındandır. Özellikle psikolojik roman türüne
ağırlık vermiştir.
Eserlerinde
doğudan yana bir tavır ağır basar.
Doğu
batı ilişkisini en çok irdeleyen, iki medeniyetin birlikte ele alınması
gerektiğini savunur.
Felsefe
ve psikoloji alanlarında geniş bilgiler edinmiştir.
Romanlarında
psikolojik tahlillere önem verir. Kişilere ve eşyaya psikolojik bir dikkatle
bakar.
Maddi,
manevi ıstırap dolu hayatları, hasta beden ve ruhları, ahlak bunalımlarını,
kişi, toplum çatışmalarını, vicdan azaplarını, yalnızlık duygularını konu
edinir.
Peyami
Safa’nın her romanından kendinden bir parça vardır.
Dokuzuncu
Hariciye Koğuşu adlı eserinde kendi hayatının bir bölümünü anlatmıştır.
Geçim
kaygısıyla yazdığı eserlerinde Server Bedi ismini kullanmıştır.
ROMAN: Sözde Kızlar, Canan, Mahşer, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya’nın
Koltuğu, Yalnızız, Şimşek, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Cingöz Recai (Türk
edebiyatında ilk polisiye roman türüdür)
TARIK BUĞRA (1918— 1994)
Öykü,
roman, deneme ve tiyatrolarıyla tanınır.
Öykü
ve romanlarında Türk toplumunun tarihine yönelmiştir.
Psikolojik
öğelere yer vermiştir.
Kurtuluş
Savaşı yıllarını anlattığı Küçük Ağa ve Osmanlı devletinin kuruluşunu anlattığı
“Osmancık” romanlarıyla tanınır.
ROMAN: Küçük Ağa,
Osmancık, İbişin Rüyası
ÖYKÜ: Yarın Diye Bir Şey
Yoktur, Oğlumuz
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
(1883—1963)
İstanbul’un
lüks semtlerini ve Boğaziçi’ni eski aşklarını, eğlencelerini anlatmıştır.
Anıları
ve CHP roman yarışmasında (1942) üçüncü olan Fahim Bey ve Biz adlı romanı
önemli eserleridir.
Eserlerinde
ana tema geçmişte yaşananlardır.
ANI: Boğaziçi
Mehtapları, Boğaziçi Yalıları
ROMAN: Fahim Bey ve Biz
SAMİHA AYVERDİ (1905 –
1993)
Eserlerinde
geçmiş-şimdi çatışmasını, batılılaşmanın olumsuz yönlerini bireyin iç
dünyasından hareketle anlatır.
Mekân
olarak genellikle İstanbul’u seçer.
Tarih
ve tasavvuftan yararlanır.
ROMAN: İbrahim Efendi
Konağı
D) MODERNİZMİ ESAS ALAN ESERLER
1. Geleneksel anlatım ve yapıyı reddetmek önemlidir.
2. İnsanın karmaşık bir varlık olduğu ve şeylerin göründükleri gibi olmadığı
düşüncesi savunulur.
3. Konu olarak bireyin bunalımları ve toplumla çatışmaları, bireyin
hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu, gecekonduda yaşayan insanların
problemleri işlenmiştir.
4. Çağrışıma çokça yer verilmiş, şiire has söyleyişler vardır.
5. Alegorik (sembolik) anlatım önemlidir.
6. Bilinç akışı, bilinçaltı kullanılır.
7. İnsanın dışındaki toplumsal dünyayı yalın bir biçimde yansıtmadan
kaçınılır.
8. Geleneksel olanı günün
anlayışına uydurma, yerleşik ve alışılmış olanı yeni olana tabi kılma eğilimi
vardır.
OĞUZ ATAY (1934–1977)
İlk
romanı "Tutunamayanlar"da küçük burjuva dünyasına ironiyle yaklaştı.
Kitapta olaylar, küçük burjuva dünyasının değerlerinden ölümüne nefret eden bir
gencin, kendisini öldürmesiyle noktalanır. Bu eserinde yenilikçi ve çağdaş Batı
romanının bazı tekniklerinden ustaca yararlandı.
Öykü
kitabı "Korkuyu Beklerken"de de psikolojik çözümlemelere ağırlık
verdi.
ROMAN: Tutunamayanlar,
Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı
HİKÂYE: Korkuyu
Beklerken
ORHAN PAMUK (1952 - … )
2006'da
Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Türk yazarı olarak tarihe geçti. Avrupa ve
ABD'deki üniversitelerde ders verdi. Halen ABD'de yaşıyor.
ROMAN: Cevdet Bey ve
Oğulları, Sessiz Ev, Beyaz Kale, Kara Kitap, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı,
Kar
SAİT FAİK ABASIYANIK
(1906 —1954)
Çağdaş
öykücülüğün öncülerindendir.
Hikâyelerinde
“konu” ve “olaydan çok “zamandan ve “insan yaşamı”ndan kesitler öne çıkar.
Maupassant
tarzından çok Çehov tarzı hikâyeye yakındır.
İstanbul,
deniz, balık, yoksulluk, avare insanlar, doğa yaşama bağlılığın göstergesi
olarak öykülerinde sıkça yer bulur.
HİKAYE: Semaver, Sarnıç,
Mahalle Kahvesi, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Havada Bulut,
Alemdağ’da Var Bir
Yılan, Son Kuşlar
ROMAN: Medar-ı Maişet Motoru, Kayıp Aranıyor
YUSUF ATILGAN (1921 –
1989)
ROMAN: Anayurt Oteli,
Aylak Adam
VUSAT O. BENER (1922 –
2005)
HİKAYE: Dost, Yaşamasız,
Siyah Beyaz
ROMAN: Buzul Çağının
Virüsü
BİLGE KARASU(1930 –
1995)
ROMAN: Göçmüş Kediler
Bahçesi, Gece
HİKÂYE: Uzun Sürmüş Bir
Günün Akşamı
NEZİHE MERİÇ (1925 –
2009)
ROMAN: Korsan Çıkmazı,
Boşlukta Mavi
HİKÂYE: Bozbulanık, Bir
Kara Derin Kuyu
ADALET AĞAOĞLU (1929 - …
)
ROMAN: Ölmeye Yatmak,
Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi
FERİT EDGÜ (1936 - … )
ROMAN: Eylülün
Gölgesinde Bir Yazdı, Kimse, O
HİKÂYE: Kaçkınlar,
Bozgun, Av
RASİM ÖZDENÖREN (1940 -
… )
Gelenekçi bir yazardır.
ROMAN: Gül Yetiştiren
Adam
DENEME: Ruhun
Malzemeleri, Kafa Karıştıran Kelimeler
HİKÂYE: Çok Sesli Bir
Ölüm, Çözülme, Denize Açılan Kapı
FÜRUZAN (1935 - … )
Karakterlerini genellikle
kadınlar ve kız çocukları oluşturur.
ROMAN:47’liler,
Berlin’in Nar Çiçeği
HİKÂYE: Parasız Yatılı,
Kuşatma
2-GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER
1. Bu dönemde batılı anlamda tiyatro eserleri yazılmış.
2. Bu dönem tiyatrolarında dil ve anlatım zenginleştirilmiş. Halkın
anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
3. Bu dönem tiyatrolarında
ulusçuluk, Osmanlı imparatorluğu, aile yapısı, bireysel sorunlar ve toplumsal
sorunlar, köy gerçekliği, gecekondularda yaşayan insanların problemler, toplumsal
ve ekonomik adaletsizliği düşündüren konular işlenmiş. Yakın geçmiş
eleştirilmiş. Osmanlı tarihine özgü önemli şahsiyet ve olaylar yorumlanmış.
Değişen yaşam tarzının beraberinde getirdiği aile dramları konu edilmiş;
konular işlenirken âdet ve geleneklerden yararlanılmıştır.
4. Eserlerde kişiler
iyiler-kötüler, ezenler-ezilenler şeklinde gruplara ayrılmıştır.
5. Epik tiyatro ve Uyumsuz
(absürd) tiyatro gibi iki koldan ilerlemiştir.
6. Bu dönemde daha çok absürd (uyumsuz, saçma) tiyatro yazılmıştır.
ABSÜRD TİYATRO
1. Bu akım, yaşamın temelde bir
saçmalığa dayandığını ve sanat da yaşamı yansıttığından, sanatın da aynı türden
bir saçmalığa sahip olması gerektiğini savunur.
2. En büyük amacı dünyanın,
yaşamın anlamsızlığını ve amaçsızlığını göstermektir.
3. Seyirciyi hayatı sorgulamaya
yöneltir.
4. Dili de çoğu zaman
küfürlüdür.
5. Klasik oyun örgüsünü reddeder.
6. Okuyucuya ve izleyiciye hikâyenin sonunu kendi zevkine ve anlayışına göre
hayal etme imkânı verir.
7. Kahramanların psikolojisini anlatır.
8. Konuya göre dekoru reddeder.
9. Hiçbir şey anlatmak amacında değildir.
10. Amaçsız tiyatrodur. Ne
vermek istediği bir mesaj ne de bir öğreti vardır.
EPİK TİYATRO
1. İsminden anlaşılanın aksine
kahramanlık konuları işleyen tiyatro türü değildir.
2. İzleyiciye toplumsal
çarpıklıkları eleştirip göstererek, izleyiciyi bu eleştirilere katmayı
hedefleyen bir türdür. Bu anlamda toplumsal bir tiyatro türüdür.
3. Klasik tiyatrodaki gibi
seyircinin kendisini oyunun içinde hissetmesi amaçlanmaz. İzleyen oyunla ilgili
karar vermeye zorlanır.
4. Temelinde sosyalizm olan
siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir.
5. Olaylar, durumlar parça parça
verilir; arada bir şarkılar, türküler söylenir, anlatıcılar devreye girer.
6. Seyirci tam bir gözlemci
olarak kalır. Acı duymak, sevinmek, coşkulanmak yerine durumlar üzerinde
düşünür; kendisini ve olayları nasıl değiştirebileceğini anlamaya çalışır.
7. Sahneyi bir ideolojinin
propaganda aracı olarak kullanır; seyircilerin kalbine değil, kafasına
seslenir.
8. Bizde, Haldun Taner’in
“Keşanlı Ali Destanı” adlı oyunu ilk epik tiyatro denemesidir.
HALDUN TANER (1915–1986)
Hikâyelerinde
toplumun aksak, bozuk, düzensiz, eksik yanlarını kişilerden hareketle yansıttı.
Tiyatro
eseri yazmakla kalmamış, Türk tiyatrosunun biraz daha ileri gitmesi için
çalışmıştır.
Tiyatroları
eleştiriyle yüklü olmasına rağmen hepsinde eleştiriyi güldürü içinde yoğurarak
ele almıştır. Güldürürken eğitmeyi amaçlamıştır.
HİKAYE: Yaşasın Demokrasi, Tuş, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir
Var
TİYATRO: Günün Adamı, Keşanlı Ali Destanı, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı,
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
TURAN OFLAZOĞLU (1932-
…)
Tiyatrolarının
konusunu Osmanlı’nın buhranlı dönemleri oluşturur.
TİYATRO: Kösem Sultan,
Deli İbrahim, Cem Sultan, 4. Murat, 3. Selim, Genç Osman, Sokrates Savunuyor
GÜNGÖR DİLMEN(1930– …)
Konularını
genellikle Türk tarihinden ve Yunan mitolojisinden alır.
TİYATRO: Midas’ın
Altınları, Midas’ın Kulakları, Canlı Maymun Lokantası
REFİK ERDURAN(1928– …)
TİYATRO: Cengizhan’ın
Bisikleti, Karayar Köprüsü, Bir Kilo Namus
RECEP
BİLGİNER(1922–2005)
TİYATRO: Sarı Naciye,
Yunus Emre, Mevlana
NECATİ CUMALI(1921–2001)
Konularını
yerli kaynaklardan aldı.
Yabancı
oyunların egemenliği karşısında durarak ulusal tiyatromuzun gelişimine hizmet
etti
TİYATRO: Boş Beşik,
Mine, Derya Gülü
ROMAN: Tütün Zamanı, Acı
Tütün, Susuz Yaz
CEVAT FEHMİ
BAŞKUT(1905–1971)
Oyunlarında
mizah unsurlarını kullandı.
Dış
ülkelerde oyunu sahnelenen ilk Türk yazarıdır.
TİYATRO: Buzlar
Çözülmeden, Paydos, Harput’ta Bir Amerikalı
TURGUT ÖZAKMAN(1930– …)
Şu Çılgın Türkler romanı
meşhurdur.
TİYATRO: Ah Şu Gençler,
Töre, Bir Şehnaz Oyun
ORHAN ASENA(1922–2001)
TİYATRO: Tanrılar ve
İnsanlar, Tohum ve Toprak, Hürrem Sultan
Şeyh Galip: son usta- tasavvuf- türkü
E: Hüsn ü Aşk
TANZİMAT
SANATÇLARI:
Şinasi:ilk tiyatro,makale,noktalama-
E:şair Evlenmesi,Durb-i
Emsal –i Osmaniye
Ziya Paşa: didaktik-toplumcu-eski –yeni ikilemi
E: Terkib-i bend , Rüya
(ilk mülakat)
Harabat (ilk antolaji)
Namık Kemal: vatan şairi- his ve heyecan- her tür
E: Cezmi(ilk tarihi
roman) İntibah (ilk edebi roman )
Ahmet Mithat: Yazı makinesi- akış kesilmesi
E: Letaif-i Rivayat (ilk
hikaye )
Semseddin Sami: Dilci – kamus
E: Taşıuk – i Talat u
Fıtnat (ilk roman)
Ahmet Vefik:tiyatro- Moliere
E: Lehçe-i Osmani
Abdulhak Hamit:şair-i Azam- Divan’a son- tiyatro
E: Makber, Sahra(ilk
pastoral şiir)
Recaizade Mahmut
Ekrem: yenilikçi- yeni edebiyat öşreticisi-
Naci ile tartışma
E:Araba Sevdası(ilk
realist roman) , Talim-i edebiye
Sami Paşazade
Sezai: E: Küçük şeyler(ilk modern hikaye)
Sergüzeşt
Nabizade Nazım: E:Karabibik: (şlk köy romanı )
Zehra: ( şlk tezli roman
)
Muallim Naci: Eski edebiyatçı – Ekrem’le tartışma
E: Istılahat – Edebiye
DİVAN EDEBİYATI
SANATÇILARI:
TANZİMAT
SANATÇLARI:
Tevfik Fikret: nesre yakın nazım- aruzda usta- sosyal meseleler.
E: Nermin (hece ile) ,
Sis , Haluk’un Defteri
Cenap Şehabettin: sembolist- ehenk
E: Hac Yolunda , Tiryaki
Sözleri
Halit Ziya: Nesir , roman ustası- gözlemci- dil aşır
E: Aşk-ı Memnu , Mai ve
Siyah , Kırk Yıl
Mehmet Rauf: Aşk – kadın
E: Eylül
Ahmet Haşim: sembolist – deneme
E: Göl Saatleri, Piyale
, Bize Göre
MİLLİ EDEBİYAT -
CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI:
Ömer Seyfettin: şlk büyük hikayeci-Maupasant tarzı
Ziya Gökalp: düşünür-sosyolog-ilmi milliyetçilik
E: Kızıl Elma
Faruk Nafiz: beş hececi- lirizm-tarihi konular
E: Han Duvarları , Çoban
Çeşmesi
Yakup Kadri:kuşak çatışması- toplumsal deşişimler
E: Yaban – Kiralık Konak
Halide Edip: kadın kahramanlar- gözlemci
E: Sinekli Bakkal, Vurun
Kahpeye, Ateşten Gömlek
Hüseyin Rahmi: sokak edebiyatı-naturalist-A. Mithat ekolü
E:şık ,Mürebbiye ,
Kuyruklu Yıldız Altında Bir şzdivaç
Refik Halit: sürgün-mizah-akıcı dil-hikaye
E:Sürgün, Memleket –
Gurbet Hikayeleri
Reşat Nuri: eşitimci- Anadolu yazarı- realist-konuşma dili
E: Çalıkuşu, Yaprak
Dökümü, Dudaktan Kalbe
Yahya Kemal:neo – kalsik ,eski-yeni sentezi , aruzda usta,
mükemmeliyetçi
E: Kendi Gök Kubbemiz ,
Aziz şstanbul
Memduh Ş. Esendal:
Kesit-Çehov öyküsü , sıradan insanlar
E: Otlakçı, Ayaşlı ve Kiracıları
Falih Rıfkı: devrimci – fıkra , gezi yazarı
E: Çankaya
Peyami Safa: psikolojik roman , doşu-batı sentezi
E: Sözde Kızlar , 9.
Hariciye Koşuşu , Fatih-Harbiye
Ahmet Hamdi
Tanpınar: zaman–rüya–hayal – edebiyat eleştirisi
E: Beş şehir – Huzur
Necip Fazıl: mistik- metafizik – şairler sultanı 2
E: Çile –
Kaldırımlar-Reis Bey
Nurullah Ataç: deneme – devrik cümle- öztürkçe
E: Günlerin Getirdişi,
Karalama Defteri
Sait Faik: Çehov-Durum öyküsü, şstanbul-balıkçılar
E: Semaver , Sarnıç
Cahit Sıtkı : ölüm – yaşama sevinci
E: Otuz Beş yaş
Orhan Veli: garip- şairanelişe son- Nasrettin Hoca-Lafontein E:
Garip
Atilla İlhan: sosyal gerçekçi – birçok tür
E: Sisler Bulvarı, Ben
Sana Mecburum, Elde Var Hüzün
Fazıl Hüsnü
Dağlarca: epik şiir- yapay destan
E: Çocuk ve Allah, Üç
şehitler Destanı
Arif Nihat Asya: Bayrak şairi, sosyal ve tarihi konular
E: Dualar ve Âminler,
Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor
Cahit Külebi: Memleketçi şiir E: Adamın Biri
Tarık Buğra: toplumcu yazar.
E: Küçük Aşa, Osmancık
Haldun Taner: epik tiyatro
E: Keşanlı Ali Destanı
Kemal Tahir: sosyal gerçekçi – tarihi roman
E: Devlet Ana, Yorgun
Savaşçı
Yaşar Kemal: Anadolu folkloru – efsaneler
E: İnce Memed, Yer Demir
Gök Bakır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder