SÖZCÜKTE ANLAM
SÖZCÜK
ANLAMI
Anlamı olan en
küçük ses birliğine sözcük denir. Sözcükler cümleyi oluşturan unsurlardır.
Sözcükler kendi başlarına anlamlı olmakla birlikte cümlede de anlam kazanır ve bu
nedenle de değişik anlamlarda kullanılabilir. Şimdi bu anlamları görelim.
GERÇEK VE
MECAZ ANLAM
Gerçek anlam,
bir sözcüğün temel anlamıdır. Buna sözcüğün ilk akla gelen anlamı da denir. “İnce”
sözcüğünü ele alalım. Gerçekte “kalın karşıtı” olan, nesnelerin eni ile ilgili kullandığımız
bu sözcük, “Üzerinde ince bir
gömlek vardı.” cümlesinde gerçek anlamı ile
kullanılmıştır. “Yaşlı kadına yer vermen
ince bir davranıştı.” cümlesinde ise sözcük gerçek
anlamı ile kullanılmamıştır. Bu cümlede yeni bir anlamda kullanılmıştır. Sözcüğün
gerçek anlamından uzaklaşarak kazanmış olduğu bu yeni anlam, mecaz anlamdır.
İnce sözcüğü bu cümlede “beğenilen, güzel” anlamında kullanılmıştır. “Çocuğu hep ağır çantayı kaldıramadı.” “Evin camlarını kırmışlar.”
“Bahçedeki kuru otları yakmış.” Yukarıdaki
cümlelerde altı çizili sözcükler gerçek; “Çocuğu
ağır işlerde çalıştırmışlar.” “N'olur beni kırma, maça birlikte gidelim.” “Sınavda
yüksek not alamazsam yandım.” cümlelerinde ise
mecaz anlamda kullanılmıştır.
SOMUT VE
SOYUT ANLAM
Sözcükler
varlıkları ve kavramları karşılar. Varlık, madde olarak bulunan yani duyu organlarıyla
algılanabilen bir nitelik taşır. İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz
sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir. Örneğin “ağaç, insan, dağ, kalem, bulut...” somut
sözcüklerdir. Ama kavramlar duyu organlarımız ile algılanamaz. “Üzüntü, sevgi,
özlem, kin, akıl” gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız. İşte bu
tür sözcüklere de soyut anlamlı sözcükler denir.
TERİM ANLAM
Herhangi bir
bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcüklere terim denir. Matematikte kullanılan açı, üçgen, karekök... Edebiyatta
kullanılan öykü, ölçü, kafiye, dize...
Sosyal bilgilerde kullanılan iklim, ölçek, eş yükselti… Fen
bilgisinde kullanılan hücre, soymuk boruları,
sindirim sistemi, sinir... sözcükleri terimdir.
Çünkü bunlar yukarıda adı geçen alanlar ile ilgili özel anlamı olan
sözcüklerdir.
EŞ ANLAM
Aynı kavramı
karşılayan farklı sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Ayakkabı
- kundura Siyah - kara Rehber - kılavuz... Yukarıdaki sözcükler farklı yazılışlarda olsa da aynı varlık ya da
kavramı anlattığından eş anlamlıdır.
KARŞIT
(ZIT) ANLAM
Birbirine karşıt
kavramları karşılayan sözcüklere karşıt
anlamlı sözcükler denir. Karşıt anlamlı sözcükler
iki zıt noktayı belirtir. Güzel -
çirkin Sevmek - nefret etmek Gece - gündüz... Burada yeri gelmişken, her sözcüğün karşıt anlamlısının olmadığını
da belirtelim. Örneğin “su, aramak, yeşil...” gibi sözcüklerinin karşıt
anlamlısı yoktur.
DEYİM
Birden fazla
sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan
söz öbekleridir. Deyimlerin en önemli özelliklerinden biri en az iki sözcükten oluşmalarıdır.
“Dikmek” sözcüğü tek başına deyim olmaz. Deyimi oluşturması için bir başka
sözcükle kullanılması gerekir. Örneğin “göz” sözcüğü ile kullanıldığında, “göz
dikmek” olur ki, bu sözler deyimdir. Artık “dikmek” sözcüğü gerçek anlamını
yitirmiştir. Deyimlerin önemli özelliklerinden biri de kalıplaşmış sözler
olmalarıdır. Deyimi oluşturan sözcüklerden en az biri kendi anlamlarından
uzaklaşmıştır. “Dil uzatmak” “Küplere
binmek” “Saman
altından su yürütmek” deyimlerini düşünelim. Bu
deyimleri oluşturan sözcükler artık gerçek anlamında değildir. “Dil uzatmak”
birine kötü söz söylemek, “Küplere binmek” çok sinirlenmek, “Saman altından su
yürütmek” ise başkalarına sezdirmeden gizli işler yapmak anlamına gelen birer
deyimdir.
SESTEŞ (EŞ
SESLİ) SÖZCÜKLER
Yazılışları
aynı, anlamları farklı sözcüklere sesteş sözcükler denir. “Su
gelir güldür güldür Gel de yâr beni güldür.” Yukarıdaki dizelerde “güldür” sözcükleri yazım bakımından aynı
seslerden oluşmuş; ama farklı anlamlarda sözcüklerdir. Sadece yazım bakımından
benzeşmiştir. Birinci dizedeki suyun akarken çıkardığı “yansıma ses”; ikinci
dizedeki ise “gülmek” eyleminden türetilen “güldürmek” eylemi. “Bu yüz bana yabancı gelmedi.” “Ben her şeyi bilemem ki.” “Bu çay
yazın kurur.” cümlelerindeki altı çizili
sözcüklerin sesteşi vardır.
DOLAYLAMA
Bir sözcüğü
birden fazla sözcükle ifade etmeye dolaylama denir. Dolaylamaların temelinde halkın benimsemesi vardır. Örneğin
bizler nasıl oluştuğuna pek bakmadan “aslan” için “ormanların kralı” deriz.
Çünkü insanlar arasında bu, öyle benimsenmiş, kabul görmüştür. Kaleci: File bekçisi Turizm: Bacasız sanayi Kömür: Kara elmas...
YANSIMA
SÖZCÜKLER
Doğada duyulan
seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma
denir. “Suyun
şırıltısı insanı dinlendirir.” “Kedinin acı miyavlaması ile uyandım.” “Şu
cızırtıyı durdurun artık.” cümlelerindeki
altı çizil sözcükler birer yansımadır. Çünkü bu sesleri biz doğada duyuyoruz.
İKİLEME
Sözün anlamını
pekiştirmek, onu zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri oluşturmak için
iki sözün bir araya getirilmesiyle oluşan söz öbeklerine ikileme denir. İkilemeler aynı sözcüğün
tekrarıyla, yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, karşıt anlamlı sözcüklerin
tekrarıyla, biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir. “Adam acı acı güldü.” cümlesinde
ikileme aynı sözcüğün tekrarı ile, “Yalan
yanlış sözlerle bizi oyalamışlardı.” cümlesinde
yakın anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması ile, “Gece gündüz çalışıyordu.” cümlesinde
karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması ile, “Lütfen saçma sapan konuşma.” cümlesinde ikileme biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerin
birlikte kullanılması ile oluşmuştur.
AD
AKTARMASI
Benzetme ilgisi
kurmadan bir sözün, başka bir sözün yerine kullanılmasına ad aktarması denir. “Seni şirketten aradılar.” cümlesinde
“şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır. Burada şirkette görevli birinin,
örneğin sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede “şirketten” sözü ile
genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir. “Ben ortaokulda Akif'i çok okudum.” cümlesinde “Akif” sözü ile Mehmet Akif'in şiirleri kastedilmiştir.
“Öğretmen içeri girince sınıf ayağa kalktı.” cümlesinde “sınıf” sözcüğünde ad aktarması vardır. Bu cümlede
“sınıf” ile anlatılmak isten “öğrenciler”dir. Dış söylenerek iç kastedilmiştir.
“Batı teknolojide bizden ileridir.” “Türkiye
sizinle gurur duyuyor.” “Soba yanınca oda ısındı.” cümlelerindeki altı çizili sözcüklerde ad aktarması söz konusudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder