CÜMLEDE ANLAM
CÜMLE
ANLAMI
Cümle, yargı
bildiren sözcük ya da söz öbeğidir. Bir sözün yargı bildirmesi, şahıs ve kip bildirecek
biçimde çekimlenmesine bağlıdır. Bu özelliği gösteren tek bir sözcük cümle olabileceği
gibi, birbirini tamamlayan birçok sözcük de cümle özelliği gösterebilir. Bu
açıdan, "Çalışıyorum." sözcüğü, "Çalışkanım."
sözcüğü de cümledir. "Yarınki sınava hazırlanıyorum." da cümledir. Cümle anlamında cümlelerin anlamca eşleştirilmesi,
cümle tamamlama ve cümle oluşturma gibi konular üzerinde duracağız. Şimdi
cümlelerin anlamsal özellikleri üzerinde duralım.
TANIMLAMA
Bir şeyin ne
olduğunu anlatan cümleler tanım cümleleridir. Tanım cümleleri, "Bu nedir?" sorusuna
cevap verir. "İsimlerin
özelliğini belirten sözcüklere sıfat denir." cümlesinde tanım yapılmıştır. Bu cümleye sorduğumuz, "Sıfat
nedir?" sorusuna cevap alabiliyoruz: İsimlerin özelliğini belirten sözcüklerdir.
"Sıfatlar çekim eklerini almaz." cümlesinde ise tanım yoktur. Çünkü bu cümleye "Sıfat
nedir?" sorusun yönelttiğimizde cevap alamıyoruz.
ÜSLÛP
Sanatçının dili
kullanma biçimi, anlatım şekli üslûbu oluşturur. Bir eserin cümlelerin uzunluğu, kısalığı; sanatçının
sözcük seçimi, sanatlı ya da yalın anlatımı üslûp ile ilgilidir. "Yazar, öykülerinde anlattığı yörenin konuşma dilini
kullanmayı tercih etmiş." cümlesi üslûpla
ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın öykülerinin dilinden; yani anlatımdan söz
edilmiştir. Bu da üslûpla ilgilidir. "Sanatçı,
bu öyküsünde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş." sözü üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın eseri oluşturuş
şeklinden söz edilmiştir. Bu da üslup ile ilgilidir.
KARŞILAŞTIRMA
Bir düşünceyi ya
da kavramı daha anlaşılır hâle getirmek için onu başka bir düşünce ya da
kavramla herhangi bir yönden değerlendirmeye karşılaştırma
denir. "Eski
İstanbul şimdikine göre daha güzeldi." cümlesinde "İstanbul" önceki ve sonraki hâli ile
karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma, ortak ya da farklı yönlerden yapılabilir.
Örneğin, "Selim, derslerde
Elif kadar başarılıdır." cümlesinde Selim
ve Elif derslerdeki başarıları yönünden karşılaştırılmışlardır. "Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı
sever." cümlesinde de karşılaştırma
vardır. Bu cümlede iki kişi sevdikleri durumlar yönünden karşılaştırılmışlardır.
YORUM
Söyleyenin bir
konu ile ilgili düşüncelerine, sözlerine kendi duygu ve görüşlerini kattığı anlatıma
yoruma dayalı anlatım denir. Yorumlar kişinin kendi beğenisini, kendi görüşünü
anlattığından özneldir, kişiye özeldir. "Evimin
balkonundan bakınca Boğaz'ın muhteşem güzelliği beni mest ediyor." cümlesinde "muhteşem güzellik" sözleri kişinin manzarayı
beğendiğini bildirir. Bu manzarayı herkesin beğenmesi gerekmez ve bu
muhteşemliğin kanıtlanmasına da gerek yoktur. Çünkü bu, benim Boğaz'a bakışımın
ifadesidir. Benim Boğaz'ı değerlendirişimdir. O hâlde bu cümlede yorum söz
konusudur. "Taraftarlar,
şampiyonları havaalanında karşıladı." cümlesinde görülenler anlatılmış, şampiyonların gelişi ile ilgili
kişi kendi görüşünü belirtmemiştir. Bu nedenle bu cümlede yorum yapılmamıştır.
ÖZNEL VE
NESNEL YARGILAR
Kimi yargıların
kişiden kişiye değişen bir yanı vardır. Bu yargıların doğruluğu ya da
yanlışlığı kanıtlanamaz. İşte, söyleyenin kendi görüşünü yansıtan bu tür
yargılara öznel yargılar denir. "En ilgi çekici edebiyat türü öyküdür." cümlesinde beğeni ifadesi, söyleyenin yorumuna bağlıdır ve bu
yorum kişiden kişiye değişir. Bu cümledeki yargıyı kanıtlamak mümkün değildir. Kimisi
romanı, kimisi tiyatroyu ilgi çekici bulabilir. Kimi yargılar ise
kanıtlanabilir bir nitelik taşır. Bu tür yargıların doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden
kişiye değişmez. Söyleyenin yorumunu içermeyen bu tür yargılara nesnel yargı denir. "Yüzüklerin Efendisi filmi gişe rekorları kırdı." cümlesi nesneldir. Çünkü filmin çok izlenip izlenmediği çok rahat
kanıtlanabilir. "En güzel renk
pembedir." "Bu sanatçının sesine bayılıyorum." "Bu
sanatçının romanlarında insanı büyüleyen bir anlatım var." cümleleri söyleyenin kişisel görüşünü anlatan öznel yargılardır. "İstanbul Türkiye'nin en kalabalık şehridir." "Sanatçının
son kitabı çok sattı." "Yazar romanlarındaki kahramanları çoğunlukla
kadınlardan seçmiş." cümleleri ise
kanıtlanabilir bir nitelik taşıyan nesnel yargılardır.
KOŞUL
CÜMLESİ
Bir yargının ya
da eylemin gerçekleşebilmesi için öne sürülen şartın olduğu cümlelere koşul cümleleri denir. Bu tür
cümlelerde söz konusu yargının gerçekleşmesi bir şarta bağlanmıştır. Bu şart gerçekleşmezse
yargı da gerçekleşmez. "Biraz
düşünürsen nerede yanıldığını anlarsın." cümlesinde "nerede yanıldığını anlama", "düşünme"
şartına bağlanmıştır. Bu cümleye göre yargının gerçekleşmesi "düşünme"
nin gerçekleşmesine bağlıdır. Kişi düşünmezse bu da geçekleşmeyecektir. "Çim makinesini yarın vermek üzere aldım." "Ödevini
yaparsan gezmeye gideriz." "Bu konuyu hepiniz anlayacaksınız, yalnız beni
dikkatle dinlemelisiniz." "Mektubu okuyunca ne demek istediğimi anlarsın."
cümlelerinde koşul anlamı vardır.
GEREKÇELİ
YARGI
Herhangi bir
davranışın, eylemin, isteğin yapılmasını gerekli kılan nedenle verilmesi ile oluşan
yargılara gerekçeli yargılar denir. Gerekçeli anlatıma nedene bağlı anlatım da denir. Bu tür
yargılar eyleme sorulan "niçin" sorusu ile bulunabilir. "Derslerine düzenli çalıştığından sınavda başarılı
oldu." "Uyanamadığından derse geç kalmış." "Bu akşam
toplantıya katılamayacağım, misafirlerim gelecek." "Bugün pazar
olmasaydı bütün mağazalar açık olurdu." cümlelerinde neden - sonuç ilişkisi vardır.
ÖNERİ
Herhangi bir
şeyde görülen eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri denir. "Kitabın sonuna yararlanılan kaynaklar eklenirse, okuyucuya
daha yararlı olur." cümlesinde
kitabın sonunda kaynakların olmaması bir eksiklik olarak görülmüş ve bunun
giderilmesi için öneride bulunulmuştur. "Plânınızın
yeniden gözden geçirmenizin doğru olacağı düşüncesindeyim." "Günün
belli saatlerinde, belli aralıklarla ders çalışırsan daha iyi olur." "Sanatçı,
kişisel konuların yanında toplumsal konulara da yer vermelidir." cümlelerinde öneri söz konusudur.
VARSAYIM
Varsayıma bir
olayın gerçek olup olmadığını bilmeden gerçek saymaya varsayım denir. Bu cümleler
"varsayalım, tut ki, diyelim ki" sözleri ile oluşturulur. "Diyelim ki bu sınavı kazandın." "Tut ki yüz elli
yıl yaşadın." "Diyelim ki insanlar uzaya şehirler kurdu." cümleleri birer varsayımdır. Burada gerçekleşmeyen bir durum
gerçekleşmiş kabul edilip, o durum üzerinden düşünceler belirtilmiştir. TAHMİN Bir kişinin sonucunu bilmediği
bir olay ya da durum ile ilgili nasıl sonuçlanacağına dair kendi görüşünü
bildirmeye tahmin denir. "Geç kaldık, sanırım Selim gitmiştir." cümlesini düşünelim. Burada henüz Selim'in gidip gitmediği
bilinmiyor. Sadece "gitmesi" ile ilgili bir tahminde bulunulmuştur. "Kardeşim bu soruların hepsini çözer." "Bizim
oralara bahar gelmiştir artık." cümlelerinde
de tahmin anlamı vardır.
ATASÖZLERİ
Atasözleri,
geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan
düşüncelerden doğmuş özlü sözlerdir. Ulusun ortak düşünce, kanış ve tutumunu belirtir,
bize yol gösterir atasözleri. Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Her atasözü,
belli bir kalıp içinde, belli sözcüklerle söylenmiş olan donmuş bir biçimdir.
Sözcükler değiştirilip yerlerine -aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamayacağı
gibi söz diziminin biçimi de bozulamaz. Örneğin, "Derdini söylemeyen derman bulamaz." sözündeki "derman" yerine "ilâç" getirilemez. "Çalma elin kapısını, çalarlar kapını." sözü de, sözcüklerin sırası değiştirilerek: "Elin kapısını çalma, kapını çalarlar." biçiminde söylenemez. Atasözleri kısa ve özlüdür; az sözcükle çok
şey anlatır: "Dikensiz gül
olmaz." "Alet işler, el övünür." "Taşıma su ile değirmen
dönmez." gibi. Atasözleri çoğunlukla mecaz
anlamlıdır. "Balık baştan
kokar." "Ak akçe kara gün içindir." atasözlerinde olduğu gibi. Gerçek anlamını koruyan atasözleri de
vardır. "Son pişmanlık fayda etmez." "Dost
ile ye iç, alış veriş etme." atasözlerinde
olduğu gibi
CÜMLEDE
ANLATILMAK İSTENEN
Her yargı belli
bir anlamı aktarmak için kurulur. Bu yargıyı aktaran kişinin karşısındakine
anlatmak istediği bir anlamı mutlaka vardır. Bu bazen açık olarak verilir, bazen
de bir olayın, bir öykünün arkasına gizlenerek verilir. Yani cümlede söylenenle
anlatılmak istenen farklı olabilir. Söylenmek istenen anlam cümlenin ana fikridir
diyebiliriz. Bu düşünceyi bulabilmek için cümleye "Yazar bu cümlede bize
ne anlatmak istiyor?" sorusunu sorabiliriz. "Şiire yaşlı bir şair gibi başlamalı, onu genç bir şair gibi
devam ettirmeli." Bu cümlede anlatılmak
istenen nedir? Burada öncelikle "yaşlı şair gibi başlama" ve
"genç şair gibi devam ettirme" sözlerine açıklık getirmeliyiz. O
zaman esas anlatılmak istenen, ortaya çıkacaktır. "Yaş" tecrübenin,
"genç" de coşkunun, heyecanın sembolüdür. O hâlde şiire başlayan biri
tecrübe kazanmalı, deneyimli olmalı, aynı zamanda şiir anlayışını devam
ettirecek coşkuya sahip olmalı. Son olarak şunu söyleyebiliriz: "Şiirde deneyim ve coşku esastır."
YAKIN
ANLAMLI CÜMLELER
Anlatılmak
istenen bir düşünce değişik biçimlerde ifade edilebilir. Bunu ifade ediş biçimi,
içinde bulunulan durum, seslenilen kişi gibi birçok etkene göre değişir. Söyleyişleri
farklı, anlatılmak istenenin aynı olduğu bu tür cümlelere yakın anlamlı cümleler
denir. "Hiçbir suçlu, kendi yargıçlığından kurtulamaz."
cümlesini biz aynı anlamı koruyacak şekilde farklı
sözcüklerle oluşturabiliriz: “Suçlular
yaşamları boyunca kendilerini yargılar.” “Suç işleyen her insan bu suçu
başkaları bilmese de bu suçun vicdanındaki baskısından kurtulamaz.”
CÜMLE
TAMAMLAMA
Cümle yargı bildiren
söz ya da söz öbeğidir. Bir yargının tam olabilmesi için verilmek istenen
düşünceyi tam aktarması gerekir. Bunun için de yargı yardımcı unsurlarla zenginleştirilip
tamamlanır. "Bu durumu ona
anlatıncaya kadar..." cümlesi
aşağıdakilerden hangi sözle tamamlanırsa, anlatılanların güçlükle kabul ettirildiği
anlamı oluşur? Burada yapacağımız, cümleyi düşünmek ve cümleyi hangi sözlerle
tamamlarsak istenen anlamı oluşturacağımızı ortaya çıkarmaktır. Cümlede bir
durumun zor kabul ettirilmesi anlamı olacağına göre, bu cümle "akla karayı
seçtim" sözleri ile tamamlanabilir. Çünkü bu sözler, cümleye "bir
şeyin güçlükle kabul ettirilmesi" anlamı katmaktadır.
CÜMLENİN
KONUSU
Bir yazının
olduğu gibi cümlenin de konusu vardır. Cümlenin genelinde üzerinde durulan duygu
ya da düşünceler o cümlenin konusunu oluşturur. “Bu cümlede neyden söz ediliyor?” sorusu, bize o cümlenin konusunu verecektir. Çocuğa ana dilini, bir işçi elindeki âlet gibi nasıl
kullanıldığını ilk öğreten, ona bu dilin türlü hünerlerini; kıvraklığını,
zenginliğini, inceliğini ilk öğreten masaldır. Bu cümlenin genelinde “masal”ın ana dil eğitimindeki yerinden söz
edilmektedir. O hâlde bu cümlenin konusu “masalın dil öğrenimine katkısı”dır. Küçüklükte öğrenilen taş üzerine yazı yazmaya, yaşlılıkta öğrenilen
ise su üzerine yazı yazmaya benzer. Konu: Eğitimin
yaşı İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur. Konu: Alışkanlık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder