ANLATIM BOZUKLUKLARI
Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak
için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya
koyması gerekir. Ayrıca cümle mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan
arındırılmış olmalıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım
bakımından bozuktur.
1.
Gereksiz Sözcüklerin Kullanılması
Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna
yol açar. Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden
çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük
gerekli, olmuyorsa gereksizdir. “Satıcı burnu havada,
kendini beğenmiş biri.” cümlesinde “burnu havada” sözünün verdiği anlamla
“kendini beğenmiş” sözünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede bu iki sözden
biri gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır. “Yaklaşık beş yıl kadar
bu Edirne'de oturduk.” cümlesindeki “yaklaşık” sözcüğü ile “kadar” sözcüğü
cümleye aynı anlamı katmıştır. Bu nedenle bu iki sözcükte biri cümleden çıkarılarak
anlatım bozukluğu giderilmelidir. Bir cümlenin anlamı
içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına
girer. Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur. “Dışarı
çıkmak istediğini kulağıma alçak sesle fısıldadı.” cümlesindeki
“fısıldadı” sözcüğü zaten “alçak sesle” yapılan bir eylemdir. Bu nedenle ayrıca
bir “alçak sesle” sözüne gerek yoktur. Bu nedenle bu söz cümleden çıkarılarak
anlatım bozukluğu giderilmelidir. “Eve arkadaşı ile
birlikte geldi.” cümlesindeki ile edatı cümleye birliktelik anlamı
kattığı için ayrıca bir birlikte sözcüğüne gerek yoktur. Bu nedenle bu sözcük cümleden
çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.
2.
Sözcüklerin Yanlış Anlamda Kullanılması
Bazen sözcükleri yanlış şekilde başka bir anlama
gelen bir sözcüğü o anlamının dışında kullanırız. Bu tür kullanımlar cümlenin anlamını
etkiler. “Futbolcu, attığı muhteşem golle takımının galip gelmesine neden oldu.”
cümlesindeki
“neden olmak” eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa
maçın kazanılması olumlu bir durumdur. Öyleyse “neden oldu” sözü bu cümlede yanlış
kullanılmıştır. Bunun yerine cümle “...gelmesini sağladı.” şeklinde
bitirilebilir. “Tanımadıkları bir ortama gelen kişiler ilk başlarda
çekimser olur.” cümlesindeki “çekimser” sözcüğü yanlış anlamda
kullanılmıştır. Bu sözcük görüş bildirmekten çekinmek anlamındadır. Oysa cümlede
verilmek istenen anlam “ürkek, sıkılgan”dır. Öyleyse bu cümlede “çekingen” sözcüğü
kullanılmalıdır.
3.
Deyim Yanlışlığı
Bir cümlede deyimin yanlış yerde kullanılması da
cümlenin anlamını bozar. “Başarılı çalışmalarıyla kısa sürede yöneticilerinin
gözüne batmayı bilmişti.” cümlesinde “göze batmak” deyimi yanlış kullanılmıştır.
Çünkü bu deyim “başkalarının çekemeyeceği bir yüksekliğe erişmek veya görünüşüyle
başkalarını tedirgin etmek” anlamındadır. Yani olumsuz durumları anlatmakta
kullanılır. Oysa cümlede, kişinin olumlu bir özelliği anlatılmaktadır. Öyleyse cümlede
“çalışkanlığı, becerikliliği ile büyüğünün sevgi ve güvenini kazanmak” anlamına
gelen “gözüne girmek” deyimi kullanılmalıydı.
4.
Sözcüklerin Yanlış Yerde Kullanılması
Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu
yer doğru değildir. Bu durum cümlenin anlamını bozar. “Yeni durağa
varmıştım ki otobüs geldi.” cümlesinde “yeni” sözünün yeri anlatımda bozukluğa
yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, durağın yeniliği değil, durağa
varmanın yeni, henüz yapıldığıdır. Cümlenin doğrusu: “Durağa yeni
varmıştım ki otobüs geldi.” şeklinde olmalıdır.
5.
Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması
Anlamca çelişen sözcüklerin aynı cümlede kullanılması
anlatım bozukluğuna yol açar. “Şüphesiz Türkiye geleceğin süper bir ülkesi
olabilir.” cümlesindeki
“şüphesiz” kelimesi kesinlik anlamında olmasına rağmen; “olabilir” sözcüğü
olasılık, ihtimal anlamındadır. Bu nedenle ülkemiz hakkındaki kişinin görüşünde
bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Bu iki sözcükten biri cümleden çıkarılarak
anlatım bzoukluğu giderilebilir.
6.
Tümleç Eksiklikleri
Cümlede, kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması,
anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan ögelerde görülür.
Çünkü Türkçe’de her fiil, ögeleri aynı eklerle kendine bağlamaz. “Türkçe
öğretmeninin yanına gitti, bir soru sordu.” cümlesindeki ögeleri inceleyelim: “gitti” ve “sordu”
yüklemdir. Giden ve soran kişi yani “o” gizli öznedir. Yani “o” ögesi her iki yüklemin
ortak ögesidir. Bu ortak ögeyi yüklemlerle kullanalım. “Türkçe öğretmeninin yanına
gitti.” doğrudur; ancak “Türkçe öğretmeninin yanına soru sordu.” denemez, “Türkçe
öğretmenine soru sordu veya ona soru sordu.” olmalı. Yani ikinci cümleye bir dolaylı
tümleç gerekmektedir. “Bebeğe sevgiyle baktı, sevdi.” cümlesinde
nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu bozukluk ikinci
cümleye “onu” sözcüğü getirilerek giderilir: “Bebeğe sevgiyle baktı,
onu sevdi.” Sıralı
isim cümlelerinde ekfiilin kullanılması da bazen bozukluğa yol açar. “Kardeşimin
boyu uzun, kilosu fazla değildi.” cümlesinde iki yargı vardır: Kardeşimin boyunun
uzun olduğu, aynı zamanda kilosunun fazla olmadığı, yani kilosunun az olduğu.
Oysa cümlede “uzun” sözcüğü yüklem gibi kullanılmadığından “değildi” edatına bağlanıyor
ve böylece çocuğun uzun boylu olmadığı anlamı çıkıyor. Bunu düzeltmek için “uzun”
sözcüğü “uzundu” şekline getirilmelidir.
7. Özne
- Yüklem Uyumsuzluğu
Türkçede bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz
anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir. “Kimse
gelmemiş, maça gitmiş.” cümlesinde “gelmemiş” olanlar ile “gitmiş” olanlar
aynı ancak “kimse” olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa
“gitmiş” olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır.
Buna “hepsi” şeklinde bir özne getirilmelidir. Cümlede öznenin ifade ettiği
şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır. “Bu soruyu
ancak ben ve sen çözebiliriz.” (biz) “Ödülü sadece ben ve sınıf arkadaşım kazanmıştık.”
(biz) “Sen ve kardeşin hangi okulda okuyorsunuz?” (siz) “Sen hatta hepiniz bana
yardım edin.” (siz) “Sen ve arkadaşların beni iyi dinleyin.” (siz) “Kardeşim
ve annem okula gitti.” (onlar) cümleleri buna örnektir. Öznenin insan
ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne
bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima
tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.
“Kuşlar ağaçlarda ötüyorlar.” değil, “Kuşlar ağaçlarda ötüyor.” olmalı.
“Korkular üzerine gidildikçe azalırlar.” değil “azalır.” olacak. “Öğrenciler
öğretmeni dinliyor.” şeklinde de doğrudur, “dinliyorlar.” şeklinde de. Türkçede
sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle
belgisiz sıfatlarda görülür. “Birçok insanlar bu kitabı beğendi.” cümlesinde
“birçok” sıfatı çoğul bir anlam verdiği hâlde “insanlar” sözü de çoğul eki almıştır.
Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder