PARAGRAFTA ANLAM
PARAGRAF
Paragraf, bir
düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğudur.
Paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı düşünceyi açıklar ya da
destekler. Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük
gösterir; kendinden önceki ya da sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez.
PARAGRAFIN
KONUSU
Paragrafta
hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da durumlar konuyu verir. Konuyu bulmak
için "Parçada neden söz ediliyor?" diye sorabiliriz. Yani üzerinde
durulan neyse konu da odur. Bununla ilgili sorular değişik soru kökleriyle
karşımıza çıkar. "Aydın karşılaştığı
her meseleyi yeniden irdeleyen insandır. Fikirler, üzerinde düşünülmeyince
basmakalıp hâle gelir; bir nevi batıl inanç şekline girer. Aydın, başkalarından
önce kendine karşı hür olan insandır. Onun için hakikat, en üstün kıymettir."
Parça neyi anlatıyor? sorusunu bu parçaya yönelttiğimizde
alacağımız cevap: "Aydın"ı anlatıyor olacaktır. Peki
"Aydın"ın neyini anlatıyor? dediğimizde "Özelliklerini..." cevabını
veriyoruz. Öyleyse bu parçanın konusu "aydının
özellikleri"dir. Bazen konu soruları şiir
şeklinde de karşımıza çıkabilir.
Tema: Şiire
hâkim olan duygu veya şiirde bahsedilen konuya tema
denir. "Burada güneş Orda yağmur Güneşte de
güzel dünya Yağmurda da Şükürler olsun tanrım Şükürler olsun sana Verdiğin
hayat pırıl pırıl" Şimdi bu şiirin
temasını bulalım. Şair güneşi ve yağmuru anlattıktan sonra ikisinin de güzel
olduğunu söylüyor. Sonra bunların güzelliğini genelleyerek yaşamın pırıl pırıl,
yani güzel olduğuna değiniyor. Memnun olduğu bu güzel yaşamı bahşettiğinden
dolayı da Allah'a şükrediyor. Şair yaşamı güzel bulduğuna ve şiirde bunu
anlattığına göre şiirin teması "yaşama
sevinci" dir diyebiliriz.
PARAGRAFIN
ANA DÜŞÜNCESİ
Ana düşünce,
parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna yazarın paragrafı
yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir ana düşüncesi vardır. Bu
düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde bir cümle hâlinde verilir. Diğer cümleler
bu düşünceyi açıklar ya da destekler. Bazen ise belli bir cümleyle verilmez,
paragrafın bütününe sindirilir. Paragrafın ana düşüncesini bulabilmek için kendimize
"Yazar bu parçayı hangi amaçla yazdı?", "Bize ne demek
istedi?" gibi soruları sorabiliriz. "Oyun,
çocukların ruhi eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan
ve oyuncaklardan mahrum bazı çocukların, gelecekte asık yüzlü, somurtkan ve
çekilmez kişiler oldukları görülmüştür. Oyunlar, aşırı olmadığı sürece,
çocuklar için vazgeçilmez eğlence kaynaklarıdır." Bu parçanın bütününde işlenen düşünce "Oyun ve oyuncağın, çocuğun ruhsal gelişimi için gerekli
olduğu" fikridir. Yazar bu ana düşünceyi
zaten ilk cümlede "Oyun, çocukların ruhi eğitiminde önemli bir yer tutar.
Ve gelişmelerini sağlar." Sözleriyle vermiştir. Daha sonraki cümlelerde
ise bu düşüncesini açıklayıcı ve destekleyici yargıları vermiştir. Bazen ana
düşünce şiirle de sorulabilir. "İnsan
vardır fark edilmez süsünden, Kimi farksızdır koyun sürüsünden. Her gördüğün
şekle aman kapılma. İnsan belli olmaz görüntüsünden." Bu parçada insan ve hayvan karşılaştırılmış. İyi bir hayvanın dıştan
bakılarak anlaşılabileceği, insanın tanınmasının ise zor olduğu dile getirilmiştir.
Anlatılan "İnsanın ne düşündüğü, ne yapmak istediği, kısaca içyüzü belli değildir."
sözleri ile özetleyebiliriz.
PARAGRAFIN
YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ
Her paragraf tek
bir konu üzerinde durur ve bir ana düşünceyi işler. Paragrafta bunun dışında,
ana düşüncenin daha iyi açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hâle getiren,
işlediği konunun sınırlarını çizen düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de
paragrafın yardımcı düşünceleri denir. Bir paragrafta ana düşünce bir tane iken
yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir. Yardımcı düşünceyle ilgili
sorular çoğu zaman olumsuz biçimdedir. Bir parça üzerinde yardımcı düşünceleri
inceleyelim. "İyi yazmak ya da
güzel konuşmak, kültürlü her insanın edinmek istediği erdemlerin başında gelir.
Bu erdemlere sahip olmanın yolu, okumak ve okuduğunu anlamaktan geçer. Okuma,
kültürün temeli olduğu kadar bilginin de başlıca kaynağıdır." Şimdi bu parçadan bazı yardımcı düşünceler belirleyelim. Parçanın
son cümlesindeki "Okuma, kültürün temeli olduğu kadar bilginin de başlıca kaynağıdır."
cümlesinden "Okumakla bilgi hazinemizin genişlediğinden" ifadesi; Parçadaki
"...güzel konuşmak.... Bu erdemlere sahip olmanın yolu, okumak ve okuduğunu
anlamaktan geçer." sözlerinden "İfade güzelliğinin okumakla elde edileceğinden"
ifadesi; Parçadaki "Okuma, kültürün temeli olduğu kadar bilginin de başlıca
kaynağıdır." cümlesinden "Okumanın, bilgi kaynaklarının en önemlisi
olduğundan" ifadesi çıkarılabilir. Ancak böyle bir parçadan "Bilgili insanların toplumda saygı gördüğünden" yargısı çıkarılamaz. Çünkü parçada bundan hiç bahsedilmemiştir.
PARAGRAFIN
YAPISI
Paragrafın; bir
makalenin, denemenin ya da başka bir yazının küçültülmüş biçimidir. Nasıl bu
tür yazıların giriş, gelişme ve sonuç bölümleri varsa, bir paragrafın da bu tür
bölümleri vardır. İşte paragrafın yapısıyla ilgili sorular böyle bir
bölümlemeyi ortaya çıkarmak için sorulur.
GİRİŞ
BÖLÜMÜ Genelde tek cümleden oluşan giriş bölümünde parçada
anlatılacak konu verilir. “Sanatçı,
toplumun sorunlarına duyarlı olmalıdır.” cümlesi
giriş cümlesi olabilir. Giriş bölümü cümlesinde, sanki giriş cümlesinden önce
bir cümle varmış anlamını verebilecek olan "bu yüzden, bundan dolayı, kaldı
ki, yine de, ama, fakat, oysa, çünkü, bunun için, ise..." gibi bağlayıcı
ifadeler yer almaz. Örneğin; "Demek
ki bizden gizlediği bazı şeyler var." "Ağaç sevgisi de bizim önemli değerlerimizden
biridir.” "Çünkü kitabın kıymetini okuyan bilir." "Şimdi de ağaç
üzerine bir şeyler söyleyelim." Yukarıdaki
cümlelerden hiçbiri, bir parçanın giriş, yani ilk cümlesi olamaz. Çünkü bu cümlelerin
hepsinde kendilerinden önce başka cümlelerin de olduğunun işaretlerini veren bağlayıcı
ifadeler bulunmaktadır. Bu ifadelerin altı çizilmiştir.
GELİŞME
BÖLÜMÜ Giriş bölümünde verilen konunun her yönüyle ortaya
konduğu bölümdür. Düşüncenin açılması için anlatım yollarından yararlanılır.
SONUÇ
BÖLÜMÜ Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da
duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Paragraf tamamlama soruları bu
bölümle ilgilidir. Şimdi paragraf tamamlamaya değinelim.
PARAGRAF
TAMAMLAMA
Parçanın son
cümlesi bir bitiş bildirir. Ya anlatılanlardan bir sonuç çıkarılır ya da bir olayın
bitişini gösterir. Bu soruların çözümünde cümlelerin anlamca bağlılığı yanında
yapısal olarak bağlanmalarına da dikkat edilmelidir. "Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan kalıyorum
diyorsanız, bilgi tokluğu ve duygu zenginliğine sahip olmak için bol bol
okuyunuz. Küçük yaşlardan itibaren kitaplarla dost olunuz. Kitapların o geniş
dünyasına kulaç açtığınız zaman kendinizi daha mutlu ve güvenli hissedeceksiniz.
Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacak ve ..." Bu parçada yazmak ile okumak arasında bir ilişki kurulduğunu
görüyoruz. Bunu, parçanın giriş cümlesindeki "Kalemi elime aldığım zaman
bir şey yazmadan kalkıyorum diyorsanız..." varsayımına karşılık olarak,
yine parçadaki "...bol bol okuyunuz." ifadesinden anlıyoruz. Yani
parçada, yazmak isteyene okumak tavsiye ediliyor. Parça "Okudukça yazmaya
karşı ihtiyacınız artacak ve ..." şeklinde devam ettiğine göre parçayı tamamlayacak
ifade "yazmak" ile ilgili bir ifade olmalıdır. Öyleyse bu paragrafı "elinizi kaleme uzatacaksınız." şeklinde bir ifadeyle tamamlayabiliriz.
PARAGRAF
OLUŞTURMA
Bir paragraf oluşturabilecek
cümleler dağınık olarak verilir ve öğrencinin bunlardan bir paragraf
oluşturması istenebilir. Bu tip sorularda cümlelerin anlamca ve yapıca birbirine
bağlanabilmesi aranmalıdır. Burada dikkat edilecek noktalar şunlardır: Öncelikle
cümlelerin hepsi okunarak bu cümlelerin ne anlattığı belirlenmeye çalışılmalıdır.
Eğer bir olay anlatılıyorsa olayın gerçekleşme sırası belirlenmelidir. (Zaman
akışı) Eğer bir fikir işleniyorsa bu düşüncenin mantık sırası belirlenmelidir. Aşağıdaki
karışık cümlelerle bir paragraf oluşturalım. I. Çanakkale sırtlarını bombardıman ettiler. II. Bir topçu
bölüğünde yalnız Seyit ve Ali adlı iki topçu eri kaldı. III. Oradan geçip
İstanbul'u almaya çalışıyorlardı. IV. 1915 yılında düşman gemileri Çanakkale Boğazı'na
gelmişlerdir. V. Oradaki askerlerimizin çoğu şehit düştü. Bu cümlelerin hepsini okuduğumuzda Çanakkale Savaşı ile ilgili bir
olayın hikâye edildiğini görmekteyiz. Yapacağımız iş olayın gerçekleşme
sürecini belirlemek. "Önce boğaza gemilerin gelmesi anlatılmalı. (IV)
Gemilerin geliş amacı verilmeli. (III) Sonra bombalama anlatılmalı.(I) Bombalamadan
sonra anlatılması gereken olay askerlerimizin şehit düşmesi olacaktır. (V) Yalnız
şehit düşmeyen iki topçumuz vardır. (I) " Olay mantıken böyle sıralanmalı.
Çünkü eylemlerden birinin gerçekleşmesi diğerine bağlı. Bu parçadan bir
paragraf oluşturulduğunda sıralama "IV -
III - I - V - I" şeklinde olmalıdır.
DÜŞÜNCENİN
AKIŞINI BOZAN CÜMLE
Paragrafı
oluşturan cümlelerin hepsi aynı düşünce etrafında örgülenir, aynı konuyu anlatır.
Bazen parçalarda bir konu anlatılırken farklı bir düşünce veya konunun farklı
bir yönü bir cümle hâlinde araya girer. Düşüncenin akışını bozan cümlelerin
sorulduğu sorularda bizden istenen işte bu farklı cümleyi bulmaktır. Bu
soruların çözümünde yapılacak iş; her bir cümlenin ne anlattığını, bir iki
kelimeyle tespit etmektir. Sonra bu tespitlerimizi karşılaştırmaktır.
Görülecektir ki bir cümle haricinde hepsi aynı konudan veya konunun aynı
yönünden bahsediyor. Farklı şeylerden bahseden cümle düşüncenin akışını bozan cümledir.
"(1) Ne güzel de süzülüyor martılar gökyüzünde.
(2) Hep onlar gibi özgür olmak istemişimdir. (3) Her şey gözlerinde küçücük
.... (4) Altlarında mavi deniz, üstlerinde masmavi gökyüzü..." Bize yukarıdaki parçadan hareketle: "Bu parçada numaralanmış
cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?" şeklinde bir soru
sorumuş olsunlar. Yapacağımız ilk iş cümlelerde ne anlatıldığını birer
kelimeyle belirlemektir. Parçadaki 1., 3. ve 4. cümlelerde "martıların
uçuşundan" bahsedilirken 2. cümlede yazarın "martılara öykünmesinden"
bahsedilmektedir. Öyleyse farklı olan, yani düşüncenin akışını bozan cümle
2'dekidir.
PARAGRAFIN
BÖLÜNMESİ
Düşüncenin
akışıyla ilgili bir diğer soru tipi de, parçanın iki paragrafa bölünebilmesiyle
ilgilidir. Bu tip parçalarda, parçanın bir bölümünde bir düşünce, ikinci
bölümünde başka bir düşünce işlenir. Yazar konuyu işlerken her bir paragrafta konunun
farklı bir yönünü işler. Anlattığı bir şeyden farklı bir şeye geçiş yaptığında
yeni bir paragrafa da geçmesi gerekir. Sınavlarda iki ayrı düşüncenin işlendiği
bölümler bir paragraf olarak verilir ve bizden bu paragrafı bölmemiz istenir. Bu
tip sorularda yapılacak iş her bir cümlede anlatılanı bir iki kelimeyle
belirlemektir. Daha sonra belirlenen bu ifadeler karşılaştırılmalıdır.
Görülecektir ki bir kısım cümlelerde bir konudan bahsedilirken diğer cümlelerde
ise başka bir konudan bahsediliyor. Yapılacak en son iş; yeni, farklı konuya
geçilen ilk cümleyi veya konuyla ilgili bakış açısının değiştiği ilk cümleyi
tespit etmektir. "(I) Kitap okumak
için yaz, daha uygun mevsimdir. (II) Havalar ısınmaya başlayınca, doğanın her
köşesi bir okuma yeri olur. (III) İstediğiniz yeri seçebilirsiniz. (IV) Parkta,
deniz kıyısında, bir ağaç altında gönlünüzce okuyabilirsiniz. (V) Okuma biçimi
ve yöntemi kişiden kişiye değişir. (VI) Kimileri beş on kitabı birden okumayı
sever. (VII) Kimileri de bir kitabı bitirmeden ötekine başlamaz." Bize bu parçayla ilgili "Bu parça açıklanan düşünceler
bakımından ikiye bölünürse ikinci parça hangi cümleyle başlar?" şeklinde
bir soru yöneltilmiş olsun. Parçadaki cümleleri tek tek incelediğimizde I.,
II., III. ve IV. cümlelerde "kitap okumanın zaman ve zemininden"
bahsedilirken V,VI ve VII. cümlelerde "kitap okuma biçiminden" bahsediliyor.
Demek ki bu parçada iki düşünce işlenmiş ve ikinci düşünceye geçilen cümle, yani
bölündüğünde ikinci paragrafın ilk cümlesi olacak olan cümle V. cümledir.
ANLATIM TEKNİKLERİ
Paragrafın dört
temel anlatım tekniği vardır. Bunları sırası ile görelim.
Açıklayıcı
Anlatım
Bilgi vermek
amacı ile oluşturulan yazılarda kullanılan anlatım tekniğidir. Bu tür yazılarda
amaç okuyucuyu bilgilendirmek, ona bir şeyler öğretmek olduğundan sade ve
anlaşılır bir dil kullanılır. "Yakup
Kadri Karaosmanoğlu edebiyatımızın önde gelen sanatçılarından biridir. Roman,
hikâye, anı gibi değişik alanlarda eserler vermiş olan sanatçı daha çok
romanları ile tanınmaktadır. Romanlarında önceleri kişisel konuları işleyen
sanatçı daha sonra toplumsal konulara yönelmiştir. "Kiralık Konak"ta nesiller
arası duygu ve düşünce farklılıklarını işleyen sanatçı, "Yaban" romanında
Kurtuluş Savaşı yıllarında köy yaşamını, köylü - aydın çatışmasını işlemiştir."
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi parçada "Yakup
Kadri" okuyucuya tanıtılmış, sanatçının eserleri ile ilgili bilgiler
verilmiştir. İşte öğreticiliği esas alan bu tür anlatıma açıklayıcı anlatım
denir.
Tartışmacı
Anlatım
Tartışma,
kişinin kendisinden farklı düşünen kişi ya da kişileri kendi düşüncesine
inandırma çabasıdır. Farklı düşünceler, farlı kişiler olacak ki kişi,
karşısındakine kendi düşüncesini anlatma, onu kendi görüşüne inandırma çabası
içinde olsun. Demek ki tartışmacı anlatımda farklı konular işlenir ve bu farklı
konulardan birinin daha doğru, daha güzel olduğu kanıtlanmaya çalışılır. "İyi konuşmasını bilen iyi yazmasını da bilirmiş.
Konuştuğumuz gibi yazmak olacak iş midir? Yazıda hani bizim konuşmamızın ateşi?
Sesimizi de kâğıt üzerinde gösterebilir miyiz? Yazı hiçbir zaman konuşmanın
tıpkısı olamaz. Konuşurken karşımızdakine başımız, ellerimizin hareketleriyle
sesimizin türlü yükselmeli, alçalmaları ile anlatabildiğimiz şeyleri yazı ile
anlatamaz, duyuramayız." Bu paragrafta
"iyi konuşmasını bilenin iyi yazıp yazmayacağı" konusu
tartışılmıştır. Yazar yer yer sorular sorarak ve bu sorulara yine kendi cevaplar
vererek biri ile konuşuyormuş izlenimini uyandırmış ve düşüncelerini bu şekilde
anlatmıştır.
Öyküleyici
Anlatım
Bir konunun, bir
olayın bir ya da daha çok kahraman etrafında, belirli bir zaman ve yer içinde
anlatıldığı anlatım tekniğidir. Öyküleyici anlatım olay kaynaklı bir anlatım tekniğidir.
Öyküleyici anlatımın olabilmesi için bir kişinin başından geçen bir ya da daha
çok olayın olması gerekir. Bir kişinin başından geçenler, bir trafik kazası,
bir futbol karşılaşması, geçmişte yaşadığı bir takım olaylar... öyküleyici
anlatımın sınırlarına girmektedir. "Karanlık
bir kış gecesi saat üç sularıydı. Bilmem nereden eve dönüyordum. Herkes derin
bir uykudaydı. O duruma gelmiştim ki kendisini dinleye dinleye kapılan insanlar
gibi "Ah, bir polise rastlasam!" diyordum. Birden bire iki gölge
gördüm. Biri hızlı hızlı sert adımlarla doğuya doğru giden ufak tefek bir
adamdı. Diğeri sekiz on yaşlarında bir kız çocuğu." Öyküleyici anlatımda her şey hareket hâlindedir. Varlıklar hayatın
akışı içinde devamlı bir hareketlilik ve değişme içinde ele alınır. Yukarıdaki
parçada bu görülmektedir.
Betimleyici
Anlatım
Yazarın dış
dünya ile ilgili gözlemlerini okuyucunun gözünde canlanacak şekilde anlatması
ile oluşan anlatım tekniğine betimleyici anlatım denir. Görselliğin daha ağır
bastığı bu anlatıma tasvir de denmektedir. Betimlemede bir doğa parçası, bir
bahçe, bir ev, bir dağ, hatta iç ve dış özellikleri ile bir insan ayırt edici
yönleri ile anlatılabilir. Varlıkların değişik yönleri anlatıldığından betimlemelerde
sıfatlar çokça kullanılır. "Güneş
dağların arkasından çekilirken, son aydınlığını denize bırakıyor. Hava rüzgârsız.
Deniz ince ince dalgalanıyor. Mavi sular biraz uzakta pembe oluyor, kırmızılaşıyor.
Renkler yumuşak hatlarla birbirinden ayrılıyor. Karanlık bastırmadan önce
renklerin denizdeki valsi bu, büyüsü..." Betimlemelerin insanı konu alan kısmına portre denir. Portrede
insanın dış özellikleri ya da iç özellikleri yani karakteri ele alınabilir.
Bazen ikisi de bir parçada iç içe olabilir. "Kapıda yaşlı bir adam belirdi. Üzerinde biraz eski, açık
mavi bir takım elbise vardı. Ceketin üst cebinde üçgen şeklinde kıvrılmış
mendil, kravatıyla aynı renkteydi. Yer yer ağarmış saçlarını sol tarafa yatırmış,
hâlâ siyahlığını koruyan bıyıklarını üst dudağının üzerini kapatacak şekilde
bırakmış. Ayağında yıllar önce gençlerin oldukça rağbet ettiği ucu sivri ucu
küt biçimli ayakkabılar vardı."
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
Bir de daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatım
tekniklerinin içinde kullanılan, düşünceyi geliştirme yolları vardır. Şimdi de bunları
görelim. Karşılaştırma Birden fazla varlık ya da kavramın aralarındaki
benzerlerini ya da farklarını ortaya koymak için başvurulan anlatım yoludur.
Bunda amaç kavramın başka kavramlardan farklı yönlerini ortaya koymak, böylece
onun belirgin özelliklerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Ya da ortak
yönler söylenerek bu özelliklerin daha iyi belirmesi amaçlanır. "İnternet
medyanın bir parçasıdır ancak çok seçeneğe sahip olması açısından medyadan daha
üstündür. İnternette geri beslenme açısından müthiş bir olanak mevcut. Çok
seçenek olduğu için insanları geleneksel medya gibi bir kulvarda tutamazsın.
Bir gazeteyi al demekle, bir siteyi izle demek arasında çok büyük fark vardır.
İnsan medyaya kıyasla internette sürekli yeni şeyler keşfediyor."
Tanık Gösterme
Yazar, okuru kendi düşüncelerinin doğruluğuna
inandırmak için sözünü ettiği konuda söz sahibi olan birisinin sözünü yazısına
alabilir. Böylece kendinin de haklı olduğunu belirtir. Tanık gösterilecek
kişini sadece adının anılması yetmez. Ona ait sözün de yazıda olması gerekir. "Türk
şiirinde deha şairler çıktı. Fakat şiiri değerli kılan sadece daha şairler
değildir. Küçük şairler de şiire katkıda bulunur. Eliot: 'Bir büyük şair
vardır, bunlar edebiyatta devrim yaparlar. Bir de küçük şairler vardır ki onlar
da bireysel ruh durumlarını dışa vuran çok güzel şiirler yazarak edebiyat
dünyasını zenginleştirirler.' Sözleri ile bunu desteklemektedir."
Benzetme
Bir kavramı ya da varlığı başka kavram ya da varlığa
ait özelliklerle anlatmadır. "Deneme yazarı bir söz işçisidir. Onun
bir kuyumcuya benzetirim ben kuyumcu nasıl değerli madeni bin bir özenle
işleyerek çok değerli eserler oluşturursa, deneme yazarı da sözcükleri büyük
bir dikkatle ve özenle bir araya getirerek eserini oluşturur."
Tanımlama
Sözü edilen kavram ya da varlığın ne olduğunun
açıklanmasıdır. Daha çok açıklama ve tartışma tekniklerinde kullanılan bu yolla
tanımlanan şeyin okurun zihninde daha kolay belirmesi amaçlanır. Parça içinde
bir tek tanımın verilmesi tanımlama için yeterlidir. "İnsanın
bazen mırıltısı, bazen çığlığıdır öykü. Ölüme karşı başkaldırıdır. Kör geceye tutulan
şavktır. Çölde bulunan vahadır. Bir anlığına bile olsa, bağımsızlıktır. Ölümlü,
çaresiz hayatlarımızda, bir kavalcının nefesindeki ezgi, bir ekmekçinin koca hamur
teknesine saldığı güzel mayadır..."
Örneklendirme
Sözü edilen bir düşüncenin zihinlerde somut hâle
getirilebilmesi için başvurulan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Yerinde
verilen bir örnek bazen söylenecek birçok sözden daha etkili ve kalıcı
olabilir. Bu bazen bir fıkra, bir eser, bir öykü olabilir. "Toplumda
insanlar arası güvensizlik, iletişimsizlik ve bencillik artarak devam ediyor.
İnsanlar arsındaki uçurum her gün artıyor. Bu tablo karşısında derin bir ümitsizliğe
düştüğümüzde bazen öyle insani olaylarla karşılaşıyoruz ki birden bire yüreğimizdeki
kireçler çözülüyor; umutsuzluklar çiçek açan umutlara dönüyor. Bir sanatçımız
için düzenlenen konser de bunlardan biri. Amansız bir hastalığa yakalanan bu
müzisyeni iyileştirmek, onun tedavi masraflarını karşılamak için bütün müzisyen
arkadaşları seferber olmuşlar."
ANLATIMIN
ÖZELLİKLERİ
AÇIKLIK, AKICILIK, YALINLIK, DURULUK, ÖZLÜLÜK, DOĞALLIK, TUTARLILIK,
İNANDIRICILIK
Duygu ve düşüncelerin açık ve net bir şekilde anlatılması
gerekir. Anlatılacak hâl ve olay, betimlenecek görüş ve sezgi, dile getirilecek
duygu ve düşünce anlatıcının zihninde açık ve net biçimde belirlenmelidir.
Anlatılacak, betimlenecek hususlar, dilin bilinen ve kabul edilen kurallarına
uyularak düzenlenmek zorundadır.
Akıcı bir metinde cümleler, gereksiz ve anlaşılması güç
ifadelerden arındığı için metnin anlaşılması daha kolaydır.
Yalın bir metinde ifadenin sade, gösterişsiz, kısa ve kesin
olması metni okuyan herkesin anlamasını sağlar.
Söylenişi zor seslerin kullanılması, ses düzeyinde, arka
arkaya sert ve yumuşak hecelerden meydana gelmiş sözcüklerin kullanılması sözcük düzeyinde; sözcük tekrarları ve aynı
anlama gelen sözcüklerin bir arda kullanılması, cümle düzeyinde; cümlelerin dil
ve düşünüş yönünden sağlam bir bütünlük oluşturması paragraf düzeyinde akıcılığı
bozar. Açık olmayan yazılarda anlatım kapalıdır.
İyi bir anlatımı yakalayabilmek için anlatımın özelliklerini
bilmek gerekir. Anlatım özellikleri, anlatımın nasıllığı ile ilgilidir.
"Karşılıklı konuşmada, karşılıklı anlayış birliğine varabilmek için
anlatım nasıl olmalıdır?" sorusunun karşılıkları bizi iyi bir anlatımın
özelliklerine götürür. İyi, güzel, doğru bir anlatımın şu özelliklere sahip
olması gerekir:
AÇIKLIK:
Anlatımın hiçbir tartışmaya yol açmadan, tek bir yargıyı
açıkça ifade etmesidir. Açık anlatımdan birden çok yorum çıkmaz, herkes aynı
şeyi anlar. Açıklığın olmadığı anlatımda "kapalılık" söz konusu olur.
Edebi sanatlar, yaygın olarak kullanılmayan sözcükler veya
söz grupları, gereğinden uzun cümleler ve anlatım bozuklukları metinlerdeki
açıklığı bozan unsurlardır.
Açık bir anlatımda edebi sanatlara yer verilmez.
Örnek:
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak (A. Haşim)
Bu şiirde "merdiven", "etek",
"yaprak", "sema" sözcükleri sembolik değeri olan, açık
istiare yoluyla mecaz anlamda kullanılmış olan sözcüklerdir. Söz sanatları
bulunduğu için bu şiir açık anlatıma sahip bir şiir değildir. O halde, bu
şiirin "kapalı" bir şiir olduğunu söyleyebiliriz.
Açık bir anlatımda dilde yaygın olarak kullanılmayan söz ve
söz gruplarına (bağdaştırmalara) yer verilmez. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde
özellikle İkinci Yeni şairleri yaygın olarak kullanılmayan sözcükleri
kullanmışlar, yeni sözcükler türetmişler, dil bilgisel ve anlamsal bakımdan
dilin alışılmış kalıplarını bozmuşlardır.
Örnek:
Ben nice gözle nice denizle nice gazelle
Rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni
Sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de
Kocan ne iydi sonra Niyde ilinde gökyüzleri
İkinci Yeni şairi Cemal Süreya'nın bir şiirinden alınan
yukarıdaki bölümde dilde yaygın kullanılmayan "rimle" sözcüğü
kullanılmış, "Niğde" ve "iyiydin" sözcükleri özellikle
bozulmuş, "Niyde ilinde gökyüzleri" gibi alışılmamış bağdaştırmalara
başvurulmuştur. Bundan dolayı anlam bakımından kapalı bir şiir ortaya
çıkmıştır.
Buna karşın aşağıdaki paragrafın anlatımında kullanılan söz
ve söz grupları dilde yaygın olarak kullanılmaktadır ve paragraf yalındır.
Kulübeden çıktı ve göle doğru yürüdü. Böğürtlenlerle kaplı
kırmızı toprakları geçti. Mor püsküllü çiçekler açmış devedikenlerine, sabahın
ilk ışıklarıyla birlikte güneşe dönen İrlanda yoncalarına baktı. Gri bir pusla
kaplı gölün yüzeyinde oluşan beyaz köpüklü dalgaları inceledi.
Açık bir anlatımda söz, gereksiz yere uzatılmaz; karmaşık ve
anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
Örnek:
"Kahkahalarımızın ortamdakilere rahatsızlık verdiğinin
farkına vardığımızda çok geç kalmamakla birlikte belli bir mahcubiyet
duygusuyla hareket edip her bir yöne rastgele dağıldığımızda gece çoktan yerini
bırakmaya hazırlanıyordu sabaha."
cümlesinde söz gereksiz yere uzatılmış ve cümle anlaşılması
zor bir hâle gelmiştir. Oysa cümleyi "Kahkahalarımızın ortama rahatsızlık
verdiğini kavrayıp mahcup bir biçimde rastgele dağıldığımızda sabaha az
kalmıştı." şeklinde söylediğimizde söz, durumu ve bütün duyguları karşıya
taşıyacak bir açıklığa kavuşur.
Sözcüğün yanlış yerde kullanılması açıklığı bozar.
Örnek:
"İzinsiz inşaata girilmez." cümlesinde
"izinsiz" sözcüğü yanlış yerde kullanıldığı için açıklık bozulmuştur.
Açıklığın sağlanması için "izinsiz" sözcüğü "inşaata"
sözcüğünden sonra kullanılmalıdır.
Karşılaştırmalarda yapılan yanlışlıklar açıklığı bozar.
Örnek:
"Yılandan senden daha çok korkarım." cümlesinde
"yılan" ile "sen" arasında bir karşılaştırma
yapılmamaktadır aslında. Ama cümle bu haliyle bu yoruma da müsaittir. Cümleyi
şöyle söylersek açıklık sağlanır: "Yılandan senin korktuğundan daha çok
korkarım."
Kimi zaman zamirlerin belirtilmemiş olması açıklığı bozar.
Örnek:
"Beni aradığını duyunca çok şaşırdım." cümlesi şu
iki anlama gelebilir: "Senin beni aradığını duyunca çok şaşırdım." ya
da "Onun beni aradığını duyunca çok şaşırdım." Dolayısıyla açıklığı
sağlamak için "senin" ya da "onun" zamirlerinden hangisi
kastediliyorsa cümlede o belirtilmelidir. "Senin, beni aradığını duyunca
çok şaşırdım." veya "Onun, beni aradığını duyunca çok şaşırdım."
şeklinde ifade edilmesi doğru olur.
Virgül eksikliği ya da virgülün yanlış kullanılması açıklığı
bozar.
Örnek:
"Sunucu yönetmeni sahneye davet etti." cümlesinden
yönetmenin sunucu olduğu anlamı da çıkmaktadır. Cümledeki "sunucu"
sözcüğünden sonra virgül (,) koyduğumuzda açıklık sağlanmış olur.
Yanlış anlamda kullanılan sözcükler açıklığı bozar.
Örnek:
"Sis, bütün şehri kapsamıştı." cümlesinde
"kapsamak" sözcüğüyle "kaplamak" sözcüğü birbirine
karıştırılmış ve anlamca yanlış kullanılmış sözcükten dolayı cümlenin açıklığı
bozulmuştur. "Sis, bütün sefiri kaplamıştı." dediğimizde açıklık
sağlanmış olur.
DURULUK
Anlatımda, gereksiz sözcüğün bulunmamasıdır. Güzel ve etkili
bir anlatımda gereksiz ek veya söz tekrarlarına yer verilmez.
Aynı anlamı veren sözcüklerin bir arada kullanılması
duruluğu bozar.
Örnekler:
"Mecburen evden çıkmak zorunda kaldık." cümlesinde
aynı anlama gelen "mecburen" sözcüğüyle "zorunda kalmak"
bir arada kullanılmış ve cümlenin duruluğu bozulmuştur. Cümleyi "Evden
çıkmak zorunda kaldık." ya da "Mecburen evden çıktık." biçiminde
söylediğimizde duru bir anlatım sağlanmış olur.
"Kişiden kişiye değişen, yoruma açık bir konuyu
tartışmanızı istiyorum." cümlesinde "kişiden kişiye değişmek"
ile "yoruma açık olmak" aynı anlamlara gelen sözler olduğundan, bu
cümlenin de duruluğa aykırı bir cümle olduğunu söyleyebiliriz.
"Sana itimadım, güvenim, saygım sonsuz."
cümlesinde "itimat" ile "güven" aynı anlama gelen sözcüklerdir.
Gereksiz sözcüklerin kullanılması anlatımda engel teşkil eder ve anlamın
duruluğunu bozar.
Eklerin gereksiz kullanımı duruluğu bozar.
Örnek:
"Birçok şehirlerde bulundum." cümlesinde
"-ler" çokluk eki duruluk ilkesine aykırı olarak kullanılmıştır,
cümleden çıkarılmalıdır. Çünkü "birçok" belgisiz sıfatı zaten çokluk
bildirmektedir.
Not: Bir paragrafta gereksiz sözcük veya eklere yer
verilmişse o paragraf duru değildir.
YALINLIK (SADELİK)
Anlatımın süsten (söz sanatları, ağır sözcükler ve özenli uzun
cümlelerden) uzak olmasıdır. Karşıtı süslülüktür. Çok süslü/ağır anlatımlar
için "ağdalı" ifadesi kullanılır. Yalın bir cümlede düşünce ve
duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. Yalın bir metnin dil ve
ifadesi sade yani süssüzdür.
Ağır (anlaşılması zor) sözcüklerin kullanılması ve
süslü/sanatlı bir anlatım yalınlığı bozar.
Örnek:
"Uzakta, ağlayarak uyurmuş bir Stradivarius. Bir
pericik, sel sularına bırakırmış çiçekleri; küf pembesi bir kökten atarmış mor
yüreğini bir külkedisi. Ormanda yüzyıldır uyuyan gözler, açılırmış bir menekşe
ışığına. Eskil denizlerin köpüğünde belirirmiş, bir yıkıntı. Melankolya,
çocukluğum!"
Bu paragrafta "Stradivarius" (el yapımı bir keman
markası) ve yazarın türettiği bir sözcük olan "melankolya" gibi
anlaşılması zor sözcüklerin kullanılması; ayrıca söz sanatlarına yer verilerek
sanatlı/ süslü bir dil kullanılması metni yalınlıktan uzak, süslü bir anlatıma,
taşımıştır.
Buna karşın aşağıdaki paragraf, kısa ve sanatsız cümlelerle
kaleme alındığından yalın (sade) bir dile sahiptir.
"Ayağa kalktı. Elindeki kadehi kafasına dikti.
Ortalıkta dolaşmaya koyuldu.Salınarak geziniyor. Duvardaki tabloların önünde
duruyor. Ağırlığını bir yüksek ökçeli ayakkabıdan ötekine aktarırken... Ne kötü
bir sanatçı taklidi! Gözlerini kısarak bakıyor tablolara, anlamış gibi."
AKICILIK
Akıcılık, anlatımın pürüzsüz olması, hiçbir engele uğramadan
akıp gitmesi demektir. Anlatımda akıcılığı, bir nehrin akıp gitmesiyle
somutlaştırabiliriz. Nehrin akışı sırasında suyun karşısına çıkan taş, kaya gibi
unsurlar suyun akışını nasıl engellerse anlatımda da anlatımın akışını
engelleyen durumlar bulunur.
Gereksiz ek, hece veya sözcük bulunması,
anlatım sırasında ses akışını bozan ses veya sözcüklere yer
verilmesi veya
söylenmesi güç sözcüklerin metinde kullanılması akıcılığa
engel olan durumlardır.
. Akıcılığı sağlamak için şiirlerde asonans ve
aliterasyonlara başvurulur.
Örnek:
Güneş batmak üzereydi; hava serinlemişti, üşüdü, hırkasını
aldı sırtına. Çevre sakindi, sanki herkes uykudaydı. Sessizlik vardı, içi
ürperdi, koşup gitti içeriye, radyoyu açtı. Bir müzik yayıldı ortalığa,
"Oh!" dedi, içi rahatladı. Tekrar döndü balkona, hava serindi; ama
hırkası vardı, üşümüyordu. Müzik vardı hafiften, sessizlik kaybolmuştu, şimdi
rahat rahat okuyabilirdi kitabını.
Bu paragrafta anlatım hiçbir engele takılmadan akıp
gitmektedir. Buna karşın aşağıdaki paragrafın anlatımı "program"
sözcüğünün tekrarından dolayı pürüzlüdür.
Programlarının izlenme oranından memnun olamayan Televizyon
kanallarının yeni program arayışı aslında programlardan değil, program
içeriklerinden kaynaklanmaktadır.
Gereksiz ek veya heceler de akıcılığı bozar.
"Sevgisiz büyüdüğünden, güvensiz olduğundan topluma
uyum sağlayamıyordu." cümlesinde "-den" eki gereksiz
kullanılmıştır. Aynı ekin tekrar tekrar kullanılması akıcılığa engel oluşturur.
Bu cümleyi "Sevgisiz büyüyüp güvensiz olduğundan topluma uyum
sağlayamıyordu." şeklinde akıcı hâle getirebiliriz.
Aynı şekilde "Kişiden, zamandan ve olaydan arınılmış
bir öyküleme yoktur." cümlesinde "den" eki gereksiz tekrarlanmış
ve "arınılmış" sözcüğünde "-il" eki gereksiz yere
kullanılmış, akıcılığı bozmuştur. Bunun yerine "Kişi, zaman ve olaydan
arınmış bir öyküleme yoktur." denmelidir.
DOĞALLIK
(=İÇTENLİK=SAMİMİYET)
Anlatımın zorlamalardan, yapmacıklıktan uzak olarak, içten
bir anlatımla samimi bir şekilde yapılmasıdır.
Özellikle deneme türündeki yazılarda içtenlik, aranan bir
özelliktir.
Örnek:
Yalnızsınızdır; etrafınız her daim yosun kokulu bir tülle
sarılı, biraz bulanık, biraz titrektir sanki... Yaşadığımız hiçbir anın içinde
değilsinizdir, hep bir başka anı yaşar zihniniz ve baktığınız hiçbir yeri
görmezsiniz aslında, hep bir başka yerin hayaliyle bulunduğunuz yerin
gerçekliğini birbirine karıştırır gözleriniz... Bilirsiniz birileri vardır orada;
bekleyen, seven, hoş geldin diyecek olan, biri, birileri... Bildikleriniz
yaşadıklarınızı değiştirmez; oysa saplanıp kalmışsınızdır,
koparamayacaksınızdır kendinizi.
Doğallık, anlatımın inandırıcılığını sağlar.
Anlatımı yapan kişiyle anlatım arasında bir uyum olmalıdır;
yani anlatımda kullanılan sözcükler, ifade edilen duygular, düşünceler bize
anlatıcıyı düşündürmelidir. Bu durum özellikle sanatsal metinlerin
inandırıcılığı için önemlidir. Örneğin bir roman kahramanının kişilik
özellikleriyle konuşması arasında bir uyum yoksa; yani anlatım yapaysa, romanın
inandırıcılığı kalmaz.
Örnek:
Adamlar huzursuzlandılar, sabırsızlandılar. Genç adam hâlâ
kolunu bırakmıyordu gelinin.
"Niye anlamıyorsun?" dedi gelin. "Aşkımız bir
günahtı.'
"Son sözün bu mu?"
"Bu." dedi gelin. "Yazık ki bu."
"Ama hiçbir şey konuşmadık ki, hiçbir şey konuşmadık
daha."
"Konuşacak bir şey yok inan. Geç kaldın. Geç kaldık.
Hepsi bu. Ama düşünsene hiç olmazsa severek ayrılıyoruz Hiç olmazsa bu ayrılığı
yaşatacağız kendimizde."
"Adını söyle bana, hiç olmazsa adını söyle."
"Ne önemi var adımın? Zaten şu yaşadığımızın da bir adı yoktu ki sevgilim.
Yaşandı, güzeldi ve bitti. Ayrılık bir sevda kaderidir. Bilirsin; öğrenmiş
olmalısın. Öğretmiş olmalılar."
Bu parçada, yazar, okuru şaşırtmak ve amacına uydurmak için
kasıtlı olarak, doğal olmayan bir kurgu yaratmıştır. Sadece on beş yirmi dakika
önce göz göze gelen, birbirlerinin adlanın dahi bilmeyen iki kişinin
diyaloglarına yer vermiştir. Bunlar göz önünde bulundurulduğunda anlatımın
abartılı ve yapmacık olduğu ortadadır.
Aşağıdaki örnek ise yazarın, çocuk bakış açısını günlük
konuşma diliyle, anlatımı zorlamadan, içten ve süsten uzak olarak, usta bir
biçimde kaleme aldığı, doğal bir anlatımdır:
"Benim saçlarım yumuşak. Havva'nın saçları keçe gibi.
Annem, ustura ile iki kere kazıttı saçlarını uzasın diye, ama uzamadı, kısa
kaldı. Burnu da öyle biçimsiz ki! Yamyassı. Tıpkı okul kitabımızdaki maymunun
burnuna benziyor burnu. Hiç sevmiyorum onu pis, hırsız. Nasıl çıktı dediğim. Oh
olsun! Kütük gibi şişti bacağı. Geceleyin asmadan üzüm koparmaya çıkmış,
düşmüş, doğru idare lambasının üstüne. Cam kırıkları ayağına değmiş hep. Aptal.
Babam da çok merhametli. Kalktı bu çirkin kızı İstanbul'a götürdü. Yalnız
kaldık. Annem gizli gizli ağladı. Bir aydır rahatız. Keşke hiç gelmese bu
Havva. Geldi ama. İyi olmuş."
ÖZGÜNLÜK
Anlatımın veya düşüncelerin başka bir anlatıma veya
düşünceye benzememesi, hiçbir yapıtı veya düşünceyi taklit etmemesidir.
Özgünlük anlatımın içeriğinde ya da biçiminde olabileceği gibi her ikisinde de
olabilir.
Örnek:
BALKON
Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde
İçimde ve evlerde balkon
Bir tabut kadar yer tutar
Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen
Şezlongunuza uzanın ölü
Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
insan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da
Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
Evleri balkonsuz yapan mimarların
Sezai Karakoç'un bu şiiri, hem kendisinden önceki şairlerce
ele alınmayan bir konuyu, "balkon"u, ele alması hem de "Alnından
öpmeye gidiyorum / Evleri balkonsuz yapan mimarların" gibi çarpıcı ve
şairine dizelere sahip olması dolayısıyla özgün bir şiirdir. Aynı şekilde,
çocukların balkondan düşmesi nedeniyle, şairin balkonlara "ölüm
körfezi" olarak bakması orijinal bir bakıştır.
ÖZLÜLÜK
Az sözle çok şey anlatmaktır.
Anlatım söz yığınından uzak, özet bir nitelik taşır.
Özlülüğün ustaca kullanımı yoğunluk ve derinliği de
beraberinde getirir. Böylece anlatım okura yeni anlamlar düşündürür, çok şey
anlatır.
Özdeyişler ve atasözleri özlü sözlerdir.
Yunus Emre'nin şiirlerinde olduğu gibi ifade edilmesi zor
konuların sade, öz ve kolaylıkla anlatılmasına "sehl-i mümteni"
denir.
Örnek:
"Dilimin sınırları, beynimin sınırlarıyla
paraleldir." (Einstein)
"Neyi arıyorsan sen, 'o'sundur." Mevlana
SAĞLAMLIK
Anlatımın dil bilgisi kurallarına uygun olmasıdır.
Öge eksiklikleri, eklerin yanlış kullanımı gibi dil bilgisel
yanlışlar sağlamlığı bozar.
"Ben ağaçevimin tepesinde oturup. Tek gözlü bir
kertenkele gibi uyuklamışım." Bu Örnek:te, dil bilgisi kurallarına aykırı
bir cümle kuruluşu söz konusudur. 0 halde bu cümle sağlam bir cümle değildir.
Bu cümleyi "Ben ağaçevimin tepesinde oturup tek gözlü bir kertenkele gibi
uyuklamışım." şeklinde sağlamlaştırabiliriz.
"Televizyondaki birçok programı zararlı buluyor, ama
asla kopamıyoruz." cümlesinde, dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan
bir anlatım bozukluğu söz konusudur. Dolayısıyla bu cümle sağlam bir cümle
değildir. Bu cümleyi 'Televizyondaki birçok programı zararlı buluyor, ama bu
programlardan asla kopamıyoruz." şeklinde sağlamlaştırabiliriz.
TUTARLILIK
Anlatımın mantık kurallarına uyması, duygusal ve düşünsel
çelişkiler taşımaması, konudan sapılmaması tutarlılıkla ilgilidir.
"Öykü ile şiir akraba türlerdir. Ancak şiir, sanatçıya
çektirdiği çile bakımından öyküden daha zorlayıcıdır. Seçilen sözcüklerin
çağrışım değeri taşıması, şiiri yoğun ve değerli kılan bir özelliktir. Çağrışım
değeri olan sözcükleri seçmek sıkıntılı bir süreçtir şair için. Bu bakımdan,
şiir, öyküye asla yaklaşamaz."
Bu parçada söylenmek istenen şey, "şiir yazmanın öykü
yazmaktan daha zor bir iş olduğundur. Buna karşın anlatımın son cümlesinde,
"şiirin zorluk bakımından öyküye yaklaşamayacağı" gibi önceki yargıya
zıt bir düşünce savunulmuştur. Dolayısıyla, parçanın son cümlesinde bir çelişki
doğmuştur. Bu çelişki, parçanın tutarlılığını bozmuştur.
Sürükleyicilik:
Okuyucunun ilgisini
canlı tutmak, okuyucuyu esere bağlamaktır.
Ulusallık / Yerellik: Sadece bir ulusun kültürel
özelliklerini taşımaktır.
Tutarlılık:
Anlatımda birbiriyle çelişen düşünceler ileri sürmeme, sık sık düşünce
değiştirmemektir.
Yoğunluk: Birçok anlamı bir arada vermektir. Anlam içinde anlam
bulunacak şekilde bir anlatımı tercih etmektir.
Sürükleyicilik:
Okuyucunun ilgisini
canlı tutmak, okuyucuyu esere bağlamaktır.
Kalıcılık: Geçmiş dönemde ortaya
konan bir yapıtın gelecekte de ilgi görmesi, geçerliliğini korumasıdır.
Ulusallık / Yerellik: Sadece bir ulusun kültürel
özelliklerini taşımaktır.
Evrensellik: Bir sanat yapıtının dünyadaki tüm insanlara hitap eden bir özellik
taşımasıdır.
Çağdaşlık: Çağının gerisinde kalmamak, çağına uygun özellikler taşımaktır.
Tutarlılık:
Anlatımda birbiriyle çelişen düşünceler ileri sürmeme, sık sık düşünce
değiştirmemektir.
Anlatıma Etkileyicilik : Ele alınan
konunun okuyucuda algılayış ve davranış değişikliklerinin oluşmasını sağlayan
anlatımdır.
Anlatımda
İlginçlik : Anlatımda daha önce
söylenenlerden yazılanlardan farklı konular yakalanmasıdır. Bu anlatımda kıvrak
bir zeka ve kendine özgü bir dil kullanılmalıdır.
Anlatımda
Ciddiyet : Düşünce, istek, emir
ve yasakların günlük konuşma dilinin samimi havası dışında daha resmi hitap ve
söyleyiştende anlatılmasıdır.
Anlatımda
Bağlaşıklık : Bir metinde dil
ögelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesiyle oluşan bir
kavramdır. Bağlaşıklığa uyulmadığı takdirde cümle içerisinde anlatım bozukluğu
ortaya çıkabilir. Bunlar bazen bir ekin bazende bir kelimenin eksikliğinden
kaynaklanabilir.
Örnek : Yanlış : Bu sabah istasyon onunla karşılaştım. Doğru : Bu sabah istasyonda onunla karşılaştım
Yanlış : Sütü az, çayı hiç sevmem Doğru : Sütü az severim, çayı hiç sevmem.
Örnek : Yanlış : Bu sabah istasyon onunla karşılaştım. Doğru : Bu sabah istasyonda onunla karşılaştım
Yanlış : Sütü az, çayı hiç sevmem Doğru : Sütü az severim, çayı hiç sevmem.
Anlatımda
Bağdaşıklık : Dil ögelerinin
ifade ettiği durum ve hususlar arasındaki bağlantılarına bağdaşıklık denir.
Bağdaşıklığa uyulmadığı takdirde anlamsal olarak anlatım bozuklukları ortaya
çıkar.
Örnek : Yanlış : Çam fidanlarını özenle ektiler. Doğru : Çam fidanlarını özenle diktiler.
Örnek : Yanlış : Çam fidanlarını özenle ektiler. Doğru : Çam fidanlarını özenle diktiler.
Anlatımda
Bağdaştırma : Kelimelerin yeni
bir anlam ifade etmek için yan yana getirilerek oluşturduğu söz gruplarına
bağdaştırma denir. Yaygın olan ifadelerle oluşturulmuş bağdaştırmalara alışılmış
bağdaştırma birbiriyle uyuşmayan kelimelerden meydana gelen
bağdaştırmalara alışılmamış bağdaştırma denir.
Örnek : Dilsiz hayaller ( Alışılmamış Bağdaştırma )
Dilsiz insan ( Alışılmış Bağdaştırma )
Örnek : Dilsiz hayaller ( Alışılmamış Bağdaştırma )
Dilsiz insan ( Alışılmış Bağdaştırma )
Anlatımda
Bağlam : Kelime, kelime
gruplarının ya da cümlelerin metinde bulunduğu yere bağlı olarak farklı
anlamlar kazanmasına denir.
Örnek : Bugün hava çok soğuk, bizi soğuk karşıladı.
Örnek : Bugün hava çok soğuk, bizi soğuk karşıladı.
Doğrudan Anlatımlı Cümleler
Başkasına ait bir sözün hiç
değiştirilmeden aktarılmasına doğrudan
anlatım denir. Olduğu gibi aktarılan söz genellikle tırnak işareti
içerisinde yazılır. Tırnak işaretinin dışında virgül kullanılarak da
aktarılabilir.
Örnek(ler)
» Atatürk: “Hayatta en hakiki
mürşit ilimdir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir. (Atatürk’e ait söz
değiştirilmeden aktarılmış)
» Atalarımız, kalem kılıçtan
keskindir, der.
Dolaylı
Anlatımlı Cümleler
Başkasından alınan sözün,
cümledeki yargıyı değiştirmeden, kendi sözcüklerimizle aktarılmasına dolaylı
anlatım denir. Dolaylı anlatımlı cümleler “söyledi, belirtti, açıkladı” gibi
eylemlerle biter ya da yüklemleri öğrenilen geçmiş zamanla çekimlenir.
Örnek(ler)
» Atatürk hayatta en gerçek
yol göstericinin ilim olduğunu söylemiştir. (Yazar kendi anlatımıyla Atatürk’e
ait sözü değiştirerek aktarmış)
» Doktor, babama ilaçları
mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder