30 Mart 2020 Pazartesi

10. SINIF 1. ÜNİTE GİRİŞ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)


 1. ÜNİTE GİRİŞ
10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI  (2023-2024)

*ÜNİTE KONULARI 

1. EDEBİYATIN TARİH VE DİN İLE İLİŞKİSİ 

2. TÜRK EDEBİYATININ TARİHÎ DÖNEMLERİ TÜRK EDEBİYATININ ANA DÖNEMLERİ 

3. TÜRKÇENİN TARİHÎ GELİŞİMİ TÜRK YAZI DİLİNİN TARİHÎ GELİŞMESİ        

 

Edebiyat-Tarih İlişkisi     

Yöntem farklılıklarına rağmen edebiyatla tarih  arasında sıkı bir ilişki vardır. İkisi de birbirinin ürün ve  verilerini kullanır. Her edebi metnin içinde oluştuğu  tarihi bir dönem vardır ve edebi metinlere bu  dönemin özellikleri ve izleri yansır. Edebi metinlerin  konusunu, yazıldığı dönemin olayları, sosyal ve siyasal  yapısı, dünya görüşü oluşturur. Bu eserleri anlamak ve  doğru yorumlayabilmek için o dönemin tarihini bilmek  gerekir. Ayrıca kimi edebi eserler konusunu doğrudan  tarihsel gerçeklerden alır, bu tür eserler de tarih  bilimine yardımcı olur, kaynak oluşturur.     

 

Din-Edebiyat İlişkisi     

Dinî hayat, edebî dönemleri belirleyen etkenlerden  biridir. Edebiyatın dinî hayata, dinî hayatın da  edebiyata ve dile etkisi vardır. Edebiyatın tarih,  psikoloji, felsefe vb. gibi pek çok bilimle ilişkisi olduğu  gibi dinle de ilişkisi vardır. Çünkü başlangıcı insanlık  tarihi kadar eskilere uzanan din, tarihin her  döneminde bireyleri ve toplumları etkileyen en önemli  faktörlerden birisi olmuştur.      Gerek içerik gerek söz varlığı olarak din, edebî eserleri  etkilemiştir. Aynı zamanda dinî eserler de edebiyattan  büyük ölçüde yararlanmıştır Örneğin; Türklerin İslamiyet’i kabulüyle kültürel  değişim olmuş, yaşamlarında İslam dini önemli bir  olgu haline gelmiştir. Edebiyatın toplumla yakın ilişkisi  olduğu için sosyal ve kültürel yapıda meydana gelen  değişiklikler edebi ürünlerin içerik, dil ve üslubunu da  etkilemiştir. Hem içerik hem de biçimsel  yönden yenilikler görülmüştür. Örneğin; edebi  eserlerde Arapça ve Farsça kelimeler, İslam dinine ait  terimler ve kavramlar kullanılmaya başlanmıştır. Arap  ve İran edebiyatından alınan yeni nazım biçimleri  kullanılmıştır. Dörtlük nazım biriminin yanında beyit;  hece ölçüsünün yanında aruz ölçüsü de şiirlerde  görülmeye başlanmıştır.            

 

TÜRK EDEBİYATI TARİHİNİN DEVİRLERE AYRILMASI     

Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasında  Etkili Olan Özellikler Nelerdir?     

• Dil anlayışı  

• Dini hayat  

• Kültürel farklılaşma  

• Sanat anlayışı  

• Coğrafya değişimi  

• Lehçe ve şive ayrılıkları      

 

        

A. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı 

B. İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı 

C. Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı     

 

   



A) İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI 

İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatı, Orta Asya  coğrafyasında, başlangıcı kesin tarihlerle  belirlenemeyen ve 10. yüzyıla kadar süren  dönemdir. Bu dönem edebiyatı iki kolda  gelişmiştir.     

1) Sözlü edebiyat: Sözlü olarak yayılan ürünlerin  oluşturduğu edebiyattır. Çeşitli Türk boylarında  şaman, baksı, kam, oyun adı verilen sanatçılar  tarafından kopuz eşliğinde söylenen koşuklar, ölen bir  kişinin ardından söylenen ağıtlar, destanlar, atasözleri  vb. sözlü edebiyatın ürünleri arasındadır.      Daha ayrıntılı maddeler halinde bilgiler:  

 

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI GENEL  ÖZELLİKLERİ  

. Anlatımı sözlüdür. 

. Din törenlerinde (şölen, sığır, yuğ) doğmuş,  din dışı törenlerde gelişmiştir.  

. Edebi ürünler manzumdur yani şiir  şeklindedir. 

. Edebi ürünler anonimdir, bunlara milli (ulusal)  özellikler hakimdir. 

. Yalın ve sade bir dil kullanılmıştır, dil yabancı  etkilerden uzak ÖZTÜRKÇEDİR.  . Şiirde “yarım uyak, hece ölçüsü, dörtlükler”  kullanılmış. 

. Şiir söyleyen kişilere “ozan, kam, baksı,  şaman” denilir. 

. Bu dönemde “sav, sagu, koşuk,  destan” nazım şekilleri görülür. 

. Genellikle aşk, tabiat, kahramanlık ve ölüm  konuları işlenmiştir.   

 

2) Yazılı edebiyat:

a. Göktürk Dönemi:

▪ Göktürkler zamanında yazılmış olan metinlerdir.

▪ 8. Yüzyılda yazılmış olan Orhun Abideleri ilk tarih, hitabet ve anı örneğidir.

▪ Bu metinler Türklerin kullandığı ilk alfabe olan Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.

b. Uygur Dönemi:

▪ Uygurlar döneminde yazılan metinler dini içeriklidir, Uygur alfabesiyle yazılmıştır.

▪ Bu dönem eserleri Sekiz Yükmek, Altun Yaruk, Irk Bitig, Kalyanamkara ve Papamkara’dır.

 

B) İSLAMİYET ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI     

 

Türkler VIII. yüzyıldan itibaren Müslümanlığın  etkisinde kalmış ancak İslamiyet’in Türkler arasında  yayılması X. yüzyılda gerçekleşmiştir. İslam uygarlığı  etkisinde verilen ilk eserler Kutadgu Bilig, Divân-ı  Lugati’t-Türk, Atabetü’l-Hakâyık ve Divân-ı  Hikmet’tir. Bu dönem “GEÇİŞ DÖNEMİ” olarak da  bilinmektedir.  

 

yagız yir yıpar toldı kafur kitip  

bezenmek tiler dünya körkin itip  

irinçig kışıg sürdi yazkı esin  

yaruk yaz yana kurdı devlet yasın   (Yusuf Has Hacip-Kutadgu Bilig'den)  

 

   ewet bir edattır, “evet” demektir. Üç farklı şekli vardır.  Ewet, Yağma, Toxsı, Kıpçak ve Oğuzlara aittir. Emet,  evet, yemet diğer Türklere aittir.   Öğüt öğüt. Şöyle derler:   algı.l öğüt mindi.n ogu.l erdem ti.le bo.yda ulug bilge  bolup bilgi-n üle Diyor ki: Ey oğlum, benden öğüt al ve  terbiyeye talip ol ki kavmin büyüğü olasın ve onlara  hikmet ve terbiye dağıtasın.   (Divân-ı Lugati’t-Türk’ten-Kaşgarlı Mahmut)                 

 

    İslami Dönem Türk Edebiyatı, halk edebiyatı ve divan  edebiyatı olmak üzere iki kolda gelişmiştir. Halk  edebiyatını, daha çok halk arasından yetişmiş  sanatçıların verdikleri sözlü ürünler oluşturmaktadır.  Halk edebiyatı kendi içinde dinî-tasavvufi, âşık ve  anonim halk edebiyatı olmak üzere üçe ayrılmaktadır.  Dil, halkın kullandığı sade Türkçedir. Divan edebiyatı  ise İslami kültüre dayalı, daha çok medrese öğrenimi  görmüş, eğitimli sanatçıların oluşturdukları  edebiyattır. Bu anlayışla verilen eserlerde Arapça- Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü, ağır, sanatlı bir  dil kullanılmıştır.     

 

İslami Dönem Türk Edebiyatı     

1. Divan edebiyatı (gazel, kaside, mesnevi…) 

2. Halk edebiyatı: 

a. Anonim halk edebiyatı (mani, türkü, ninni,  tekerleme…) 

b. Dinî-tasavvufî halk edebiyatı (ilahi, nefes,  devriye, şathiye, nutuk..) 

c. Âşık tarzı halk edebiyatı (koşma, semai,  varsağı, ağıt)      

 

1. TÜRK HALK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ 

 

. Halkın oluşturduğu ve halk içinde oluşan  şiirlerdir. 

. Halkın yaşama biçimini, acılarını, sevinçlerini,  hayata bakış tarzını yansıtır.  . Dili konuşma dilidir. Yabancı etkilerden uzaktır. 

. İçten bir anlatımı vardır. 

. Nazım birimi genellikle dörtlüktür. 

. Ritim millî ölçümüz olan hece ölçüsüyle sağlanır. 

. Çoğunlukla yarım uyak kullanılır. 

. Bu şiirler genelde saz eşliğinde söylenir. 

. Bu şiir geleneğinde kullanılan belli başlı nazım  şekilleri ve türleri şunlardır: Mani, türkü, ninni,  tekerleme, destan, ağıt, koşma, semai, varsağı,  ilahi, nefes, nutuk, deme vb. 

. Şair son dörtlükte takma adını (mahlas) söyler. 

. Bu şiirlerin toplandığı defterlere "cönk" denir. 

. Gelenek, usta-çırak ilişkisiyle bugüne kadar  gelmiştir. 

. Halk şiiri geleneğinin en güçlü temsilcileri  Karacaoğlan, Âşık Seyrani, Pir Sultan Abdal,  Dadaloğlu, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal,  Erzurumlu Emrah, Gevheri'dir. 

. Bu geleneğin son dönem temsilcileri arasında  Aşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Aşık Reyhani,  Aşık Şeref Taşlıova ve Aşık Mahzuni Şerif'nin  önemli bir yeri vardır.         

 

Örnek:

Estirir de seher yeli estirir  

Kimini ağlatır kimini küstürür  

Kısmet ise kadir Mevla'm gösterir  

Çokça heves edip öğmeli değil (Karacaoğlan)     

 

2. DİVAN ŞİİRİNİN (KLASİK EDEBİYAT) ÖZELLİKLERİ  

 

. 13. yüzyılda gelişmeye başlamış, 16 ve 17

.  yüzyıllarda en olgun dönemini yaşamış, 19.  yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür. 

. Şairler şiirlerini “divan” adını verdikleri bir kitapta  topladıkları için bu edebiyata “divan edebiyatı”  denilmiştir. 

. Arapça-Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü, ağır,  sanatlı bir dil kullanılmıştır. 

. Ölçü olarak aruz ölçüsü, nazım birimi olarak  genellikle beyit kullanılmıştır. 

. Şiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıştır. 

. Anlatılan şey değil, anlatış biçimi ön plandadır. 

. Çoğunlukla aşk, kadına övgü, din, ahlak, tasavvuf  konuları işlenmiştir. 

. Duygu ve düşünceler mazmun denilen  kavramlarla anlatılmıştır. 

. Bu dönemde verilen eserlerde Arap alfabesi etkili  olmuştur.      

 

Gazel Örneği:  

Açıl bağun gül ü nesrini ol ruhsarı görsünler  

Salın serv ü sanavber şive-i reftarı görsünler     

(Bağın gülü sen yüzünü aç da o güzel yanağını  görsünler; salın salın da servi ve çam senin o yürüyüşünü(çalımını) görsünler.)     

 

Kapında hasıl itdi bu devasuz derdi hep gönlüm  

Ne derde mübtela oldı dil-i bimarı görsünler   BAKİ  

(Gönlüm bu devasız derdi hep senin kapında kazandı;  hasta gönlümün nasıl bir onulmaz derde tutulduğunu  görsünler.)     

 

İslamiyet’in Etkisiyle Oluşan Ürünlerden Diğer  Örnekler      

 

KOŞMA ÖRNEĞİ  

Sultan Süleyman'a kalmayan dünya, 

Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün. 

Nice bin senedir çürüyen canlar, 

Hakk'ın emri ile dirilir bir gün.   ...  

 

Karac'oğlan der ki: Konup göçersin,

Ecel şerbetini bir gün içersin, 

Sırat Köprüsü'nden sonu geçersin, 

Amelin eline verilir bir gün.  Karacaoğlan     

 

GAZEL ÖRNEĞİ   

Acep bu derdümün dermânı yok mu 

Ya bu sabr itmegün oranı yok mu 

 

Yanaram mumlayın başdan ayaga 

Nedür bu yanmagın pâyânı yok mu 

 

Begüm Dehhâni'ye ölmezden öndin 

Tapuna irmegün imkânı yok mu     HOCA DEHHANİ (İlk Divan Şairi)  

 

C) BATI ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI    

 

19. yüzyılın ortalarından itibaren siyasî bir hareket  olan Tanzimat'ın ilanıyla başlayan ve günümüze kadar  etkisi devam eden dönemdir. Bu  dönemde edebiyatımız gazete çevresinde gelişen  roman, hikâye, makale, deneme, eleştiri gibi birçok  yeni türle tanıştı.  Batı uygarlığının etkisinde gelişen Türk edebiyatını beş  bölümde inceliyoruz:    

1. Tanzimat Edebiyatı 

2. Servetifünun Edebiyatı (Edebiyatıcedide) 

3. Fecriati Edebiyatı 

4. Millî Edebiyat 

5. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı     

 

1. Tanzimat Edebiyatı Genel Özellikleri  

. 1860’da ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’in  çıkmasıyla başlar. 

. Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde verilmeye  başlanmıştır. 

. Hak, adalet, özgürlük, eşitlik, vatan kelimeleri bu  dönemde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır. 

. Tanzimat edebiyatı kendi arasında ikiye ayrılır.  (Birinci-ikinci dönem) 

. Yazı dilini halkın anlayacağı dile yakınlaştırmaya  çalışmışlardır. 

. Tiyatroyu halkı aydınlatma aracı olarak  görmüşlerdir. 

. Toplumcu bir çizgi tutmaya çalışmışlardır. Divan  edebiyatındaki "parça güzelliğine" karşın "konu  bütünlüğüne, güzelliğine" önem vermişlerdir. 

. Tanzimat I. Dönem sanatçıları (Şinasi, Namık  Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi) II. Dönem  sanatçılarına (Recaizade Mahmut Ekrem, Sami  Paşazade Sezai, Nabizade Nazım, Abdülhak Hamit  Tarhan, Muallim Naci) göre daha halkçı  olmuşlardır.            

 

2. Servetifünun Edebiyatı Genel Özellikleri     

. Servetifünun “fenlerin zenginliği” anlamına gelir. 

. Dönemin siyasal baskıları nedeniyle kapalı, bireyci  bir şiire yönelmişlerdir. 

. “Sanat sanat içindir.” anlayışı benimsenmiştir. 

. Ağır bir dil kullanıldığı için eğitimli ve seçkin  zümreye hitap etmiştir. 

. Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır,  süslü ve sanatlı bir kullanılmıştır. 

. Siyasi meselelerden oldukça uzak kalınmaya  çalışılmıştır. 

. Tevfik Fikret'in hece ölçüsüyle yazdığı Şermin adlı  eser dışında aruz ölçüsü kullanılmıştır. 

. Şiirde anlatım bütünsel ele alınmıştır. Şiir düz  yazıya yaklaştırılmıştır. Halit Ziya ilk kez mensur  şiir örneği vermiştir. 

. Eserlerde olaylar İstanbul’da geçer. 

. Fransız edebiyatından esinlenme vardır. Bu  etkilenmenin sonucu olarak da “sone” “triyole”  “terzerima” gibi nazım biçimlerini edebiyatımıza  dâhil edilmiştir. 

. Bu dönem sanatçıları Tevfik Fikret, Cenap  Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf,  Hüseyin Cahit Yalçın, Ali Şuayb…      

 

3. Fecriati Edebiyatı Genel Özellikleri     

. Fransız edebiyatı örnek alınmıştır 

. Genelde aşk ve tabiat temaları işlenmiştir 

. “Sanat şahsi ve muhteremdir.’’ denilerek ‘’sanat  için sanat’’ anlayışına bağlı kalındığı vurgulanmıştır 

. Aşk, duygulu ve romantik olarak işlenmiştir. 

. Tabiat tasvirlerinde, sembolizmin etkisiyle  gerçeklikten uzaklaşılmıştır 

. Aruz ölçüsü kullanılmıştır. 

. Sanatlı söyleyişlere ve imgelere yer verilmiştir. 

. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalardan oluşan  ağır bir dil kullanılmıştır. 

. Önemli bir yenilik getirilememiş, Servetifünun  edebiyatının devamı olmaktan ileri gidilememiştir.    Sanatçıları: Ahmet Haşim, Tahsin Nahit…     

 

4. Milli Edebiyat Genel Özellikleri     

. Batı taklitçiliğinden kaçınarak, milli konulara  yönelme, yeni ve milli bir edebiyat ortaya  koyma amacı güdülmüştür. 

. Milli Edebiyatın getirdiği en önemli yenilik Yeni  Lisan hareketini başlatarak dilde o döneme  kadar değişik zamanlarda hedeflenen; ancak  başarılamayan sadeleşme hareketini başarmak  olmuştur. Bu dönem sanatçıları, konuşma diliyle  edebiyat yapmışlardır. 

. Toplum için sanat anlayışını benimsemişlerdir.   

 . Halkın yaşamı ve sorunlarının yanı sıra bireysel  konular da işlenmiştir. 

. Bu dönemde Anadolu ve Anadolu insanı  eserlere sıkça konu edinilmiştir.

. Bu dönem sanatçıları: Yakup Kadri  Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Ömer  Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Refik  Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Mehmet Emin  Yurdakul….     

 

 5. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Genel  Özellikleri    

 . Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen bazı sanatçılar  dışında Millî Edebiyatçılar, Beş Hececiler ve  Bağımsızlar olarak ele aldığımız şair ve yazarlar,  sanat hayatlarına Cumhuriyet dönemi Türk  edebiyatında da devam etmişlerdir. 

. 1923’ten 1940’a kadar devam eden dönemde  Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı birliğin, yapılan  inkılaplar ve reformların etkisiyle sanatçılar  “memleket edebiyatı” anlayışıyla Anadolu’ya  yönelmişlerdir. 

. Özellikle 1930’lu ve 1940’lı yıllarda yeni akımlar ve  topluluklar oluşmuştur: Yedi Meşaleciler, Birinci  Yeniciler (Garipçiler), Maviciler, İkinci Yeniciler,  Toplumsal Gerçekçiler gibi. 

. İlk yıllarda genellikle halk edebiyatı nazım şekilleri  ve hece ölçüsü kullanılmış; 1940’lı yıllardan sonra  ise serbest şiir yaygınlaşmış, aruzu sürdürenler  oldukça azalmıştır. 

. Roman ve hikâyelerde toplumsal ve kültürel  farklılıklar, ülke ve toplum sorunları, Kurtuluş  Savaşı, eski-yeni çatışması, köy ve kasaba insanın  çelişkileri, tarihî konular, yanlış Batılılaşma  konuları ağırlıkla işlenmiştir. 

. Tiyatro, yeni cumhuriyetin ilkelerini halka  aktarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya  başlamıştır. Ayrıca çocuk tiyatrosu çalışmaları  yapılmış, kadınlar sahnede daha çok yer almaya  başlamış, Devlet Konservatuarı açılmıştır. 

. Deneme, eleştiri, edebiyat tarihi alanlarında  Cumhuriyet Dönemi’nde büyük ilerlemeler  kaydedilmiş, önemli eserler verilmiştir. 

. Toplumun esas alınmasıyla edebiyat, toplumcu bir  karakter kazanmıştır. 

. Gerçeklik ön plana çıkmıştır. 

. Edebiyatın her türünde olgun örnekler verilmiştir. 

. Yerli ve halka doğru bir anlayış gelişmiştir. 

. Batı’daki bilimsel ve edebi gelişmeler takip  edilmiştir. 

. Cumhuriyet Dönemi’nde Anadolu coğrafyası ile  Anadolu insanının hayatı, zevkleri edebi eserlerde  çok fazla işlenmiştir. 

. Psikoloji ve psikiyatri alanında yapılan bilimsel  çalışmalardan yararlanılmıştır. 

. Bu dönemde Batı düşüncesindeki gelişmelerden  doğan yeni açılımlara edebi eserlerde kendini  göstermiştir. 

. Sezgicilik, varoluşçuluk ve gerçeküstücülük gibi  Batılı akımların etkisi görülür. 

. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında Batı  dünyasında ortaya çıkan bireyin bunalımını esas  alan edebi hareketlerden yararlanılmıştır.      

 

 

      TÜRKÇENİN TARİHİ GELİŞİMİ

TÜRKÇENİN TARİHÎ DÖNEMLERİ

A-KARANLIK DÖNEM:

B-ALTAY DÖNEMİ:

Türkçenin Altay dillerinden (Moğolca, Tunguzca, Mançuca, Korece, Japonca) henüz ayrılmadığı bir dönemdir.

C-İLK TÜRKÇE DÖNEMİ:

Türkçenin Altaycadan koptuğu ve bağımsız özellikler göstermeye başladığı dönemdir.

D-ANA TÜRKÇE DÖNEMİ:

▪ Bu dönem, Türklerin tarih sahnesinde görüldüğü Büyük Hun İmparatorluğu zamanındaki Türkçedir.

▪ Bu dönemle ilgili metinler Çin kaynaklarında mevcuttur.

▪ Hunlara ait olduğu kabul edilen şiir örnekleri vardır.

 

METİNLERLE TAKİP EDİLEN DÖNEM:

 

ESKİ TÜRKÇE

Türklerin 7. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar kullandıkları  tek yazı dili Eski Türkçedir. Eski Türkçe; KökTürk, Uygur  ve Karahanlı devirlerini içine alır. Türkler bu zaman  içinde birbirlerinden ayrı bölgelerde yeni kültür  merkezleri meydana getirmelerine rağmen hep bu dile  bağlı kalmışlardır.   Kök Türklerden sonra gelen Uygur ve Karahanlı  devirleri Türk milletinin yeni medeniyet ve dinlerle  tanıştığı zamanlardır. Kök Türklerin bıraktığı Orhun  Kitabeleri de denen Kök Türk Yazıtları Uygurlardan  kalan dinî ve hukukî metinler, Karahanlılar devrinde  yazılan ve İslami Türk edebiyatının başlangıcını  meydana getiren Kutadgu Bilig, Divân-ı Lugati’t Türk  ve Atabetü’l Hakayık gibi eserler Eski Türkçe ile  yazılmıştır.     

 

KUZEY-DOĞU TÜRKÇESİ, BATI TÜRKÇESİ

Eski Türkçeden sonra başlayan Orta Türkçe devri,  Türklerin yeni yazı dillerini meydana getirdikleri bir  dönemdir. Bu devirde Türkler batıda Anadolu’ya  kuzeyde Karadeniz’in kuzeyi ile batı kısmına kadar  yayıldı. Bu devirde Türkçe, Kuzey-doğu Türkçesi ve  Batı Türkçesi adı ile ikiye ayrılmıştır.   

    

A. KUZEY-DOĞU TÜRKÇESİ    

 Kuzey-doğu Türkçesi 13. yüzyıl ile 14. yüzyıllarda Eski  Türkçenin devamı olarak Hazar Denizi’nin kuzeyinde  ve Orta Asya’da kullanıldı. Eski Türkçenin özelliklerini  koruyup geliştirerek devam eden bu yazı dili Kuzey ve  Doğu Türkçesi olmak üzere iki kolda gelişir.      a. Kuzey Türkçesi b. Doğu Türkçesi           

 

B. BATI TÜRKÇESİ

  Hazar Denizi’nin güneyinden geçerek batıya gelip  yerleşen Oğuz Türklerinin yazı dilidir. Türkçenin   Eski Türkçeden sonra görülen iki kolundan birini  oluşturur. XIII. yüzyıldan günümüze kadar kesintisiz  devam etmiştir. Diğer yazı dillerine göre daha çok  gelişme göstermiştir.     

Batı Türkçesi; Eski Anadolu Türkçesi, Osmanlı Türkçesi  ve Türkiye Türkçesi olarak üç devreye ayrılır.     

 

a) Eski Anadolu Türkçesi (Eski Türkiye Türkçesi): Batı  Türkçesinin ilk devri olan Eski Anadolu Türkçesi XIII.  yüzyıldan XVI. yüzyıla kadar devam etmiştir.  Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlı bu devre  girmektedir.     

b) Osmanlı Türkçesi: Türkçe Osmanlı Devleti’nin  sınırları içinde, Hazar’dan Orta Avrupa ‘ya, Kırım’dan  Afrika’ya kadar geniş bir sahaya yayılmıştır. Bu yayılma  XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar devam etmiştir.  Türkçe bu devrede yabancı dillerden pek çok kelime  ve gramer şekilleri almıştır.     

c) Türkiye Türkçesi: Batı Türkçesinin üçüncü devresi  Türkiye Türkçesi devresidir. Genellikle “Yeni Lisan  Hareketi” bu dönemin başlangıcı kabul edilir. 1908  yılından bu yana yüzyıla yakın bir zamanı içine alan bu  devrede Türkçe yabancı gramer şekillerini bırakmış ve  kendi yatağında akmaya başlamıştır. Bu devrin  temelinde, İstanbul konuşmasının esas alındığı bir yazı  dili vardır. Türkiye Türkçesinin gelişmesi içinde Yeni  Lisan Hareketi’nden sonra en geniş çalışma Dil  İnkılabıdır. 1928’de Latin alfabesinin kabulü 1932’de  Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk Dili Tetkik  Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) kuruluşu bu hareketin  önemli halkalarıdır.  

Türkler tarih boyunca Kök Türk, Uygur, Arap,  Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır. Türklerin  yazıya geçmeden önceki dönemle ilgili bilgilere sözlü  edebiyat ürünlerinden ulaşılır.   Sözlü Edebiyat Dönemi’nde yabancı etkilerden uzak bir Türkçe vardır.      

Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmenistan Türkçesi, Gagavuz Türkçesi

 


TÜRKLERİN TARİH BOYUNCA KULLANDIĞI ALFABELER

Tarih boyunca birçok devlet kuran ve uygarlık haline gelen Türk devletleri yaşadığı dönemler boyunca farklı alfabeler kullanmışlardır. Tarihin ilerlemesiyle birlikte konuşulan dile uygun harfler ve yazılar değişmiş, bazı dönemler alfabelerde alıntılar yapılmıştır. Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler içerisinde yalnızca ikisi Türk devletlerinin kendi oluşturmuş oldukları alfabelerdir. Farklı alfabelerin kullanılmasıyla kültürel etkileşimler yaşanmış ve değişimler meydana gelmiştir.

 

1) Göktürk (Kök Türk, Runik) Alfabesi

▪ Türklerin kullandığı alfabeler arasında ilk olanı Göktürk (Kök Türk / Orhun) alfabesidir.

▪ Türklerin ilk milli alfabesidir.

▪ Sadece Türkler tarafından kullanılmıştır.

▪ Bu alfabeyi Hunlar, Göktürkler ve Türk kavimler kullanmış, eklemelerde bulunmuşlardır.

▪ Yabancı etkilere uzak bir alfabedir.

▪ Göktürk alfabesi 38 harften meydana gelmektedir.

▪ Bunlardan 4’ü ünlü, 31’i ünsüz ve 3’ü çift ünsüz sesler için kullanılır.

▪ Ünlüler için kullanılan harflerin her biri ikişer ünlüyü karşılamaktadır.

▪ Dördü sesli olup, sekiz sesi karşılar, geri kalan harfler sessiz harf statüsündedir.

▪ Büyük ve küçük harf yoktur.

▪ Sağdan sola doğru yazılır ve bu şekilde okunur.

▪ “Orhun Abideleri” ve “Yenisey Yazıtları” Göktürk Alfabesi ile yazılmıştır.

▪ Noktalama işareti olarak sadece “:” kullanılmıştır.

 

2) Uygur Alfabesi

• Türklerin kullandığı alfabeler arasında ikinci olarak kullanılan alfabe Uygur alfabesidir.

• Göktürklerden sonra kurulan Uygurlar tarafından adlandırılmıştır.

• 18 adet işaretten, sembolden meydana gelmiştir.

• 4 sesli harf yer alır.

• Sağdan sola ve harfler birbirine bitişik olacak şekilde yazılır.

• Yalnızca ”Z” harfi ayrı yazılır.

• Bu yazının katiplerine yani yazıcılarına bakşı, bakşıgeri veya serbahşı adı verilmektedir.

• Uygur alfabesi Soğd kökenlidir ve Uygurlar tarafından Türkçeye uyarlanmıştır.

• İslamiyet’ten önce ve sonra kullanılmıştır.

• İslamiyet’ten sonra Türkistan ve Kırım’da bulunan Türk devletleri Uygur alfabesini kullanmaya devam etmişlerdir.

• Uygur alfabesiyle yazılan ilk metinler 9. yüzyıla aittir.

• Bu alfabe ile edebiyat, sanat, din ve hukuk alanlarında birçok eser yazılmıştır.

 

3) Arap Alfabesi:

▪ Türkler, Talas Savaşı’ndan sonra kitleler halinde İslamiyet’i benimsemeye başlamıştır.

▪ Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra dile dini kavramlar hızla girmeye başlamıştır.

▪ Bu dini kavramların telaffuzu ve doğru yazılışı hususunda ayrılıkları önlemek için Arap alfabesine geçilmiştir.

▪ Arap Alfabesi 28 harften oluşmaktadır.

▪ Türkçenin ses özelliklerini tam karşılamadığı için dilimize uygun eklemeler yapılarak 31/36 harfle kullanılmıştır.

▪ Arap alfabesinde bulunmayan ç, p, j gibi sesleri karşılayan harfler eklenmiştir.

▪ Sağdan sola yazılır.

▪ Arap alfabesi ünsüz sesler üzerine kurulmuştur.

▪ Ünlü sesler kelimelerde gerekmedikçe gösterilmemiştir.

▪ Ünsüz harflerin özelliklerine göre ünlü sesler telaffuz edilmektedir.

▪ Türkçedeki ünlüler; “a, e” sesleri “elif”, “ı, i”, sesleri “ye”, “o, ö, u, ü” sesleri ise “vav” harfleriyle gösterilmektedir.

▪ Okumada oluşabilecek sorunlar için önemli metinlerde hareke kullanılmıştır.

▪ Arap alfabesinde küçük-büyük harf kullanımı ve noktalama kuralları yoktur.

▪ Arap alfabesinin kullanımı Karahanlı Dönemi’nden, 1 Kasım 1928’e kadar sürmüştür.

▪ Osmanlı döneminde Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımından oluşan Osmanlıca ile birlikte bir bütün oluşturmuştur.

▪ 1928 yılında yapılan Harf İnkılabı ile kullanımı sona ermiştir.

▪ Bu alfabe ile Türk-İslam tarihinde önemli eserler verilmiştir.

▪ Arap alfabesinin bizdeki ilk önemli ürünleri: Kutadgu Bilig, Divanü Lugatit Türk ve Atabetül Hakayık’tır.

▪ Bunlardan Kutadgu Bilig ile Atabetül Hakayık Uygur alfabesiyle de yazılmıştır.

 

4) Kiril Alfabesi:

o Türklerin Kiril alfabesine geçişi Rusya topraklarında gerçekleşmiştir.

o Kiril Alfabesi Türklerin kullandığı alfabeler arasında en çok sesli harf barındıran alfabedir.

o 38 harften oluşan alfabenin 11’i sesli harftir.

o Soldan sağa doğru yazılır.

o Halen bazı Türk toplulukları Kiril alfabesini kullanmaktadır.

 

5) Latin Alfabesi

Türklerin kullandığı alfabeler arasında ne çok bilineni Latin alfabesidir.

Arap alfabesinin Türkçenin yapısına uymaması Latin Alfabesine geçişin önemli nedenlerindendir.

1925 yılında ilk olarak Azeri Türkleri tarafında kullanılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1928 yılında ülkemizde kullanılmaya başlanmıştır.

1 Kasım 1928 tarihinde Türk Harf devrimi yapılmış; Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmiştir.

Bu alfabede toplam 29 harf bulunmaktadır.

8’i sesli harf; geri kalanlar ise sessiz harflerdir.

Latin alfabesinde bulunmayan, Türk dilinin yapısına uygun “ç, ş, ğ, ö, ü”, harfleri eklenmiştir.

Latin alfabe sisteminden bulunan “q, x, w” harfleri Türkçe dil yapısına uymadığı için kaldırılmıştır.

Soldan sağa doğru yazılır.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI    (2023-2024) 1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI   SAF (ÖZ) ŞİİRİN O...