30 Mart 2020 Pazartesi

12. SINIF 6. ÜNİTE DENEME TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2019-2020)


 6. ÜNİTE DENEME DN
12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI  (2019-2020)
12 TDE 6. ÜNİTE DENEME DN



 ÜNİTE KONULARI
 Dünya edebiyatında deneme türü
 Türk edebiyatında 1923-1960 arası dönemde deneme türü
 1960 sonrasında deneme türü

DENEME TÜRÜ VE ÖZELLİKLERİ

Deneme: Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı yazılara deneme denir.

ÖZELLİKLERİ
 Denemede konu özgürce seçilir.
 İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu olabilir.
 Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi yazar.
 Rahat okunabilen bir düşünce yazılarıdır.
 Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine sahiptir.
 Kendi duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de saygı duyar.
 Denemeci ele aldığı konuyu bayağılığa inmeyen bir
samimiyetle anlatır.
 Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder.
 Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak amacında değildir.
 Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
 Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı
doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle ayrılır.
 Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî, sosyolojik, tarihî tema ve olayların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla işler.

DENEMENİN AMACI
 Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek,
 Hayatın gerçeklerini ortaya koymak,
 Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark ettirmek,
 Birey-toplum ilişkisini dile getirmek vb.

KONULARINA VE YAZILIŞ AMAÇLARINA GÖRE DENEMELER
 Kişisel duyarlılık ve dikkatleri konu alan denemeler
 Öğretici ve eleştirel denemeler
 Sosyal ve felsefî konularda bireysel düşünceyi ifade eden denemeler

BİLGİ  Türk edebiyatında deneme türü başlangıçta “musahabe”, tecrübe i kalemiyye” gibi isimlerle bilinirdi.

DENEME İLE MAKALE KARŞILAŞTIRMASI

BENZERLİKLERİ:
 Gazete çevresinde oluşan öğretici metin türleridir.
 Her ikisi de fikir yazısıdır.
 Her ikisi de gazete ve dergilerde yayımlanır.
 Her iki tür de düşünsel yazı planına göre yazılır.

FARKLILIKLARI
 Makalede ortaya atılan düşünce iddia ya da görüş, kanıtlara dayanır. Denemede ise konu kişisel düşünceler, yorum ve bakış açısıyla desteklenir.
 Denemede öznellik, makalede nesnellik hâkimdir
 Makalede düşünce kesin bir sonuca bağlanır. Denemede ise böyle bir zorunluluk yoktur.
 Makalenin üslup ve anlatımı ciddi, kurallı ve ağırbaşlıdır. Denemenin üslubu yazarına göre değişir.
 Makalede söz oyunlarına yer verilmez, açık ve anlaşılır bir anlatımı vardır. Deneme yazarı ise konusuna uygun olarak söz sanatlarına ve anlam oyunlarına yer verebilir. Denemede dilin doğru ve güzel kullanımı çok önemlidir.

DENEME-SOHBET YAZILARI FARKLARI
 Denemede yazar, kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi bir üslubu benimser. Sohbette ise yazarın okurla konuşuyormuş gibi bir üslubu vardır.
 Sohbetin dili yalındır, nüktelerden, halk söyleyişlerinden, fıkralardan yararlanılır. Denemede ise daha ciddi bir dil kullanılır.

DÜNYA EDEBİYATINDA DENEME
Dünya edebiyatında, denemenin öncülüğünü Fransız yazar Montaigne yapmıştır. Onun Denemeler adlı eseri, bu türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir.
Montaigne'in denemeleri kilisenin yanlış bir uygulamayla belirli sınırlar içinde izin verdiği düşünce, bilgi, sanat üretimi anlayışına karşı bir tepki hareketi olarak doğmuştur.
Fransız yazar Montaigne, deneme türünün öncüsü ve aynı zamanda kurucusudur.
Onun denemeleri, herhangi bir dine, kitaba, kanuna, toplum kurallarına, geleneğe bağlı olmayan serbest düşünce egzersizleridir. Montaigne, insan iradesinin acizliğinden yola çıkarak kötümser bir dünya görüşünü yansıtmıştır.
İngiliz yazar Francis Bacon (Frensis Beykın) 1597'de denemelerini Essays (Esseys) “Tokluk veren değil de daha çok tat veren tuz taneleri” olarak tanımlamıştır. O, farklı olmayan başlıklar seçmesine rağmen kıskançlık, zenginlik, diyalog, nesne ve durum değişiklikleri gibi kısa, öz, öğretici ve daha ciddî konulara eğilmiştir. Denemeler adlı kitabında daha çok felsefî düşüncelerini ortaya koymaktadır. Montaigne, genelde binlerce kelime ile deneme yazarken Bacon, birkaç yüz kelime ile metinlerini kurar
Nicholas Breton (Nikolas Bretın), denemelerini The Fantasticks adıyla yayımlamıştır. Andre Gide (Andre Cid), Denemeler adlı eserinde özgün düşüncelerini bazen mektup biçiminde bazen belli başlı şair ve yazarlar dolayısıyla, onlara değinerek ortaya koyar. İngiliz yazar Thomas Stearns Eliot (Störns Elyıt), Denemeler'ini genellikle edebiyat, şair ve yazarlar üzerine kurmuştur. Varoluşçu yazar Albert Camus (Albert Kamıs), Denemeler'inde çağdaş ve evrensel sorunları kendine özgü yorumlarıyla ortaya koymaktadır.

DİĞER DENEME YAZARLARI
 ALMAN Rabener, Sturz, Lessing, Wieland, Herder, Lichtenberg, Schiller, Goethe, Möser, Kleist, Schlegel Kardeşler, Novalis, Tieck, Hermann Bahr, Wilhelm Bölsche, Gottfried Benn, Albrecht Goes.
FRANSIZ Voltaire, Julien Benda, Paul Claudel, Paul Valery, Simone de Beauvoir, Julien Benda, Maurice Blanchot İNGİLİZ Hilaire Belloc, William Hazlitt, Charles Lamb, Charles Morgan, Joseph Addison, Bertrand Russel, D. Herbert Lawrence, Aldoux Huxley, Charles Morgan.
AMERİKAN Ralph Waldo Emerson
İSPANYOL Jose Ortega Y. Gasset, Miguel De Unamuno.

TÜRK EDEBİYATINDA DENEME

CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEMDE DENEME
Türk edebiyatında bugünkü anlamıyla deneme türü Tanzimat’tan sonra Batı edebiyatının etkisiyle görülmeye başlamıştır. Deneme türünün temelini Türk edebiyatının ilk gazetelerinde yayımlanan bazı düşünce yazıları oluşturur. Edebiyatımızda Tanzimat edebiyatıyla önemli bir yere sahip olmaya başlayan düzyazı türleri bu dönemde keskin çizgilerle birbirinden ayrılamamıştır.
 Cenap Şahabettin’in Evrak-ı Eyyam
 Ahmet Haşim’in Bize Göre
 Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Alp Dağlarından, Yahya Kemal Beyatlı’nın Aziz İstanbul gibi eserleri Cumhuriyet Dönemi öncesinde deneme türünün özelliklerini taşıyan eserlere örnek sayılabilir.

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE DENEME TÜRÜ

Türk edebiyatında çoğunlukla fıkra, sohbet, eleştiri gibi türlerle iç içe geçtiği düşünülen deneme türü asıl gelişimini Cumhuriyet Dönemi’nde göstermiştir. Bu dönemde özellikle Nurullah Ataç, deneme yazarı için gereken bilgi ve becerilere sahiptir. O, daha çok edebiyatın ve şiirin sorunlarıyla ilgili denemeler yazmıştır.

Nurullah Ataç başta olmak üzere Suut Kemal Yetkin (Günlerin Götürdüğü), Sabahattin Eyuboğlu (Mavi ve Kara), Salâh Birsel (Boğaziçi Şıngır Mıngır), Melih Cevdet Anday (Dilimiz Üstüne Konuşmalar), Vedat Günyol (Çalakalem) deneme türünde eser veren yazarlardandır.
Cumhuriyet Dönemi 1960 sonrasında Cemil Meriç (Mağaradakiler), Adalet Ağaoğlu (Başka Karşılaşmalar), Nihad Sami Banarlı (Türkçe’nin Sırları), Beşir Ayvazoğlu (Şehir Fotoğrafları) deneme türünde eser veren sanatçılardandır.


EDEBİYATIMIZDA DENEME TÜRÜNDEKİ ESERLER VE YAZARLARI
Ahmet Haşim Bize Göre, Gurabahâne-i Laklakan
Refik Halit Karay Bir Avuç Saçma, Bir İçim Su
Falih Rıfkı Atay Eski Saat
Nurullah Ataç Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim
Sabahattin Eyüboğlu Mavi ve Kara, Sanat Üzerine Denemeler
Suut Kemal Yetkin Günlerin Götürdüğü, Edebiyat Üzerine, Düş’ün Payı, Yokuşa Doğru
M. Cevdet Anday Dilimiz Üzerine Konuşmalar
Salâh Birsel Boğaziçi Şıngır Mıngır, Paf ile Puf Kurutulmuş Felsefe Bahçesi, Kendimle Konuşmalar
A. Hamdi Tanpınar Beş Şehir
Mehmet Kaplan Nesillerin Ruhu, Büyük Türkiye Rüyası, Edebiyatımızın İçinden, Kültür ve Dil
Attila İlhan Hangi Batı
Cemil Meriç Bu Ülke, Mağaradakiler
Vedat Günyol Çalakalem, Günlerin İçinden
Cemal Süreya Şapkam Dolu Çiçekle
Nermi Uygur Dilin Gücü, Felsefenin Çağrısı, İnsan Açısından Edebiyat
Oktay Akbal Önce Şiir Vardı, Yaşasın Edebiyat, Yazarak Yaşamak, Kanatlı Sözler Uçar mı?
Adalet Ağaoğlu Başka Karşılaşmalar
Orhan Burian Eleştiriler-Denemeler
Rasim Özdenören Kafa Karıştıran Kelimeler, Red Yazıları, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler
İsmet Özel Üç Mesele, Zor Zamanda Kavuşmak, Surat Asmak Hakkımız, Şiir Okuma Kılavuzu
Nuri Pakdil Biat, Bağlanma, Edebiyat Kulesi
Sezai Karakoç Edebiyat Yazıları
Beşir Ayvazoğlu Şehir Fotoğrafları
Mustafa Kutlu Vatan Yahut İnternet, Bir Demet İstanbul, Dem Bu Demdir, Fırtınayı Kucaklamak…

DENEME ÖRNEĞİ

GALİLE DENİZİ-MEHMET KAPLAN

GALİLE DENİZİ

Bundan 20 yıl kadar önce, Orhan Veli ve arkadaşlarının getirdikleri açık, aydınlık, yaşama sevinci ile dolu, gün ışığı kadar sade şiir tarzı bırakılmış bulunuyor. Şimdi, karışık, karanlık, anlaşılması güç, iç sıkıntısı ve huzursuzlukla dolu şiir moda.
Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Asaf Halet Çelebi, daha başlangıçlarından beri, geceyi bilinmez ve esrarlıyı anlatan şiirler yazıyorlar, fakat sayıları gittikçe çoğalan günümüz şairleri arasından istisna teşkil ediyorlardı. Bugün Türk şairleri belli başlıları kapalı ve anlaşılması güç şiir üslubunu benimsemiş bulunuyorlar. İşin dikkate değer tarafı, doktrinleri icabı geniş kitleye hitap etmeleri, bundan dolayı da açık bir ifade tarzı kullanmaları gereken “toplumsal gerçekçi”lerin de bu akıma katılmaları. Atilla İlhan ve Behçet Necatgil’den sonra İlhan Berk de son çıkan “Galile Denizi” isimli şiir kitabında bu yeni ifade tarzını deniyor.
Bu değişmenin sebebi, bütün dünyayı kaplayan “sürrealizm” dalgasının, bir hayli gecikmiş olarak, Türkiye’ye gelmesidir. Bilindiği gibi bu akım eski “realizm” gibi dünyayı ve insanı, objektif ile sübjektifin birbirinden ayrılamayacağını ortaya koydu. İnsan, dış ile için, şuur ile gayrişuurun, ferdi ve içtimainin tabii ile suninin bir karşılığıdır. Hayatta sistem diye bir şey yoktur. Her şey iç içe ve karmakarışıktır. Buna göre insan ve hayatı anlatmak isteyen şair ve muharririn onu olduğu gibi, yani bütün karşılığı ile vermesi lazımdır. Hayatta nasıl abesin, anlaşılamazın, saçmanın ve mantıksızlığın yeri varsa, edebi eserde de bulunmalıdır. İyi ile kötü, çirkin ile güzel, ulvi ile süfli, ahlaki ile gayri birbirinden ayrılmamalıdır. Çünkü hayatta bunlar yan yana, iç içe, kucak kucağadır.
İlhan Berk “Galile Denizi”nde bu metodu ve görüş tarzını İstanbul’a tatbik ediyor. Batıda sürrealizm zaten bir şehir şiiri olarak doğmuştur. Şehir insanı karmakarışık bir dekor içinde hummalı bir hayat sürer. Sokaklar, caddeler, meydanlar, kahveler, barlar, istasyonlar, iskeleler, nakil vasıtaları, şehirde köydekinden çok başka bir hayat çerçevesi yaratır. Şehirli, köylü gibi saf ve basit değil, karışık bir insandır. İçtimai farklar, sefalet, ahlaksızlık ve anarşi, şehirde daha fazla kendisini hissettirir. Esas itibariyle bir şehir medeniyeti olan garp, (Sürrealizm) de kendisine uygun bir ifade tarzı bulmuştur. Başlayalı bir hayli olduğu halde bu akımın henüz sona ermemesi de gösteriyor ki, onda modern hayata uygun bir taraf var.
İlhan Berk, “Galile Denizi”nde, İstanbul’un baş döndürücü, korkunç atmosferini duyurmaya çalışıyor. Bizans ve Osmanlı tarihinin kanlı hatıraları, kozmopolit çevreler, karanlık sokaklar, bu sokaklarda kaynayan fakir ve sefil insanlar, kediler, köpekler, kiliseler, evliyalar, ayak satıcıları, ahlâksız kadınlar.. Bunlar ayrı ayrı değil, hakikatte olduğu gibi karmakarışık olarak veriliyor. Kim olduklarını bilmediğimiz insanlar, bir şeyler yapıyorlar, bir şeyler söylüyorlar, bir şeyler ümit ediyorlar, fakat bunların ne olduğunu vazıh olarak anlayamıyoruz. Duygular ve düşünceler gibi cümleler ve cümle parçaları da birbirine giriyor. Tam bir anarşinin ifadesi olan modern şiir, vezin ve kafiyeyi attığı gibi cümleyi atmıştır. Yeni şiirde Sentaks- bunu bizde herkesten önce Fazıl Hüznü denemiştir, parçalanmıştır. Bunun sebebi, cümlenin de intibaları sabit bir şekle sokmasıdır. Hâlbuki modern anlayışa göre, intibalar, çağrışımlar ve hatıralar, bütün kadroları kıran bir kudret ve zenginliğe haizdirler. İnsan, tabii olarak, cümle yapmaz; hayatı karmakarışık olarak yaşar. Cümle yapmak demek, duygulara bir çekidüzen vermek demektir. Hiroşima’ya düşen atom bombası, XX. asrın duygu ve düşünce dünyasının içine de düşmüş ve parçalamıştır.
İlhan Berk, İstanbul’da daha ziyade Rumlara, onların duyuş ve düşünüş tarzına ehemmiyet veriyor. Bu kitapta İstanbul adeta bir Türk şehri değil, bir Rum şehri gibi gözüküyor. Umumi havaya göre Türkler ekalliyette, Rumlar ekseriyettedir. Rumların içindeki kaynaşma sembolik expressioniste ifadeleriyle belirtiliyor. Mesela Galata Kulesi, bir sabah İstanbul’u yakıyor. Bunun manası oldukça açıktır sanıyorum. İlhan Berk’in daha önceki şiir kitaplarını okuyanlar ve hayat görüşünü bilenler bunu pek yadırgamazlar. Behçet Necatigil ile Atilla İlhan’ın İstanbul’a bakış tarzları da aşağı yukarı aynıdır. Daha önce Tevfik Fikret “Sis”de İstanbul’u mel’un bir şehir olarak tasvir etmiştir. Daha sonra Yakup Kadri “Sodom ve Gomore”de onu ahlâken sukût etmiş bir şehir olarak anlattı. Bunlar Yahya Kemal’inkinden tamamiyle farklı bir İstanbul’ u tanıtıyorlar: Görüş meselesi.
Türklük İstanbul’a 500 seneden beri yerleşmiştir. Ve İstanbul esas manzarası ve halkı ile Türk’tür. Hele son yıllarda o, Anadolu’dan gelen ticaret erbabı ve işçiler sayesinde tamamiyle Türkleşmiştir. İlhan Berk içten içe kaynayan Rum İstanbul tasviri ile, büyük bir gerçeği unutuyor. Şehir bir kitapta gösterildiği kadar anarşik de değildir. Şair, bir hummaya kapılmış ve İstanbul’u bu hummanın arkasından görmüş. Eseri sanat bakımından orijinal olmakla beraber hakikat bakımından bir hayli su götürür. Ona, bu yanlış görüşü veren Beyoğlu semti olmalıdır. Fakat İstanbul Beyoğlu’nda ibaret değildir ki. Fatih ve Aksaray semtinde, Boğazın Anadolu kıyısında, Kadıköy ve Haydarpaşa’dan Pendik’e kadar olan yerlerde yüz binlerce Türk, onun anlattığından çok başka hayat sürüyor ve bu kütlenin hayat görüşü İlhan Berk’in anlattığından çok farklıdır.
Fakat maalesef onu anlatan modern Türk şairi yetişmemiştir. Tanzimat’tan beri İstanbul’a – Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi Hisar ve Ahmet Hamdi Tanpınar hariç hep Beyoğlu, Tatlısufrengi ve Avrupalı turist gözü ile bakılıyor. Kendisini aşırı sosyalizme kaydıran son nesle mensup şair ve muharrirler de onu, belki kozmopolit doktrinlere uyduğu için ekseriya bu zaviyeden tasvir ediyorlar.
MEHMET KAPLAN


PARAGRAFTA ANLAM İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYIN 

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI    (2023-2024) 1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI   SAF (ÖZ) ŞİİRİN O...