30 Mart 2020 Pazartesi

12. SINIF 7. ÜNİTE SÖYLEV TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2019-2020)


7. ÜNİTE SÖYLEV (NUTUK) DN
12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI  (2019-2020)

12 TDE 7. ÜNİTE SÖYLEV DN


SÖYLEV (NUTUK) ÜNİTESİ ÜNİTE KONULARI
 Söylev türünün özellikleri
 Cumhuriyet Dönemi’nde söylev türü
 İslamiyet’in kabulünden önceki söylev türü
 İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatında söylev türü


Söylev Nedir? Bir topluluk önünde belirli bir konuda yapılan etkili ve inandırıcı konuşmalara söylev (nutuk) denir.
ÖZELLİKLERİ
 Söylevci söylevin çeşidine ve konuya bağlı olarak anlaşılır sözcükler seçmeli; cümleler kısa, yalın, akıcı, içten ve etkili olmalıdır.
 Söylevcinin, konuştuğu konuyu çeşitli yönleriyle iyice bilmesi ve söyleyeceklerine inanması gerekir.
 Söylev veren kişi konuşmasını duruş, jest ve hareketleriyle desteklemelidir.
 Söylevcilerin en önemli yeteneği toplulukları inandırmadaki güçleridir. Ayrıca iddiaları kanıtlaması ve dinleyicide oluşacak kuşkuları ortadan kaldırması gerekir.
 Söylev, tiyatro ile birlikte gelişmiştir.
 Hemen her yazı türü yeri gelince söylevden yararlanır.
 Sesi topluluğun sesine dönüştürme, coşturma, toplulukta duygusal doruklar ve insanda tartışma atmosferi yaratmak söylevin önemli özelliklerindendir.
 Söyleyişte yersiz ve gereksiz vurgular, anlaşılmaz ve abartılı sözler, aşırı ses yükseltmelerinden kaçınılır.
 Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi ile heyecana bağlı işlevi birlikte kullanılır.
 Dinleyicilerin zevk, kültür düzeyleri ve gereksinimleri konuşmacı tarafından dikkate alınır.
 Etkili, heyecanlı ve açık cümlelerle söylev bitirilir.

*** Söylev kavramı eskiden nutuk terimiyle karşılanır; topluluk önünde konuşma sanatına hitabet, söylevciye de hatip denirdi.
***Söylevde amaç, dinleyenleri kendi düşüncesinden yana çekmektir. Bu nedenle söylenen sözler ve söyleyiş biçimi inandırıcı, etkileyici, coşturucu nitelikler taşımalıdır. İnsanları heyecanlandırmak, bir fikri, bir kanaati insanlara aşılamak ve benimsetmek önemlidir.


KONULARINA GÖRE SÖYLEVLER
a. Siyasî söylev: Genellikle parlamentolarda, diplomatik toplantılarda, mitinglerde söylenen siyasî amaçlı söylevlerdir. (Atatürk’ün Nutuk’u siyasî söylev örneğidir.)
b. Dinsel söylev: Tapınaklarda bireysel ve toplumsal sorunları dinsel açıdan yorumlayan söylevdir. İslâmî toplumlarda bu tür söylevlere hutbe denir.
c. Hukuksal söylev: Mahkemelerde, yargılama sırasında suçlamak ya da savunmak amacıyla söylenen söylevdir.
d. Akademik söylev: Akademilerde, bilim toplantılarında söylenen söylevdir. Akademik kabullerde, açılış, kapanış ve ödül törenlerinde yapılan bilimsel içerikli söylevler de vardır.
e. Askerî söylev: Ordunun moral gücünü yükseltmek ve güven duygusunu artırmak için askerlere yönelik verilen söylevdir. (Bir savaş öncesinde Oğuzhan'ın, Şalon'da Atilla'nın, Niğbolu'da Yıldırım'ın, Çaldıran'da Yavuz'un ve nihayet Çanakkale başta olmak üzere çeşitli cephelerde Mustafa Kemâl Atatürk'ün söylediği hitâbetler bunun en güzel örnekleridir.)

SÖYLEV TÜRÜNÜN GELİŞİMİ

DÜNYA EDEBİYATINDA

Söylev türü önce Yunan edebiyatında başlamıştır.
 Yunan edebiyatının ünlü söylevcileri arasında Demosthenes (Demosten)
 Latin edebiyatında Cicero
 Fransız edebiyatında Bousset (Buse), Mirabeau (Mirabu), Danton (Danton), Robespierre (Robespiyer) sayılabilir.
 Demosthenes’in Kata Philoppo, Cicero’nun In Verrem adlı eserleri bu türün önemli örneklerindendir.

TÜRK EDEBİYATINDA SÖYLEV
 Edebiyatımızda Kök Türk Kitabeleri söylev türünün ilk örnekleridir.
 Söylev türü Türk edebiyatında II. Meşrutiyet Dönemi’nden sonra gelişmeye başlamıştır. Rıza Tevfik Bölükbaşı, Ömer Naci, Selim Sırrı Tarcan, Mehmet Âkif Ersoy konuşmalarıyla ilgi çeken kültür ve siyaset adamları olmuşlardır.
 Cumhuriyet Dönemi’nde Mustafa Kemal Atatürk’ten başka Behçet Kemal Çağlar, Halide Edip Adıvar, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Emin Yurdakul, Ruşen Eşref Ünaydın… gibi isimler geniş kitlelere yaptıkları konuşmalarıyla tanınmışlardır.

ÖNEMLİ SÖYLEV ÖRNEKLERİ
Mustafa Kemal ATATÜRK- NUTUK
Mustafa Kemal Atatürk'ün 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İkinci Kurultayı'nda 36.5 saat süreyle okuduğu Nutuk'u, Gençliğe Hitabesi ve Cumhuriyet’in 10. yılında okuduğu 10. Yıl Nutku önemli birer söylev örneğidirler.
Nutuk; bizzat Atatürk'ün ağzından Türk Kurtuluş Savaşı’nın gerçek öyküsüdür. Mustafa Kemal Atatürk bu eseriyle bir milletin kurtuluşunun ne kadar zor ve çetin şartlarda kazanıldığının gelecek kuşakların da bilmesi için bu eseri yazmıştır.
Kök Türk Kitabeleri: Edebiyatımızda Kök Türk Kitabeleri söylev türünün ilk örnekleridir. Bilge Kağan Kitabesi’nde beylerine ve halkına seslenen Bilge Kağan, onlara Türk halkını birleştirmek ve halkı, başta Çinliler olmak üzere düşmanlarına karşı güçlendirmek için nasıl mücadele vermesi gerektiğini anlatmıştır. Kök Türk Kitabeleri Türk adının geçtiği ilk metindir. Türk dilinin ilk yazılı belgeleridir. Günümüzde Moğolistan sınırları içindedir.
 Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan’ın Bizans İmparatorluğu ile 26 Ağustos 1071’de yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi’nde askerlerine etkili bir konuşma yapmıştır.
 Halide Edip Adıvar, özellikle Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul ve İzmir'in işgal edildiği sıralarda, 16 Mayıs 1919'da İstanbul
Sultanahmet'te düzenlenen protesto mitingindeki söylevi
 Hamdullah Suphi Tanrıöver'in hitabeleri Dağ Yolu 1,2 (1987) adlı kitapta toplanmıştır.
 Mehmet Emin Yurdakul 23 Mayıs 1919 günü Sultanahmet Meydanı'nda 200.000 kişiye yaptığı konuşma
 Süleyman Nazif 1920'de İstanbul Üniversitesi konferans salonunda düzenlenen Piere Loti gününde yaptığı konuşmayı Hitabe (1920) adıyla yayımlamıştır.

SÖYLEV ÖRNEĞİ

(Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 ile 1927 yılları arasındaki dönemi anlattığı Nutuk adlı eserinden alınmıştır. Bu metin, Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılı dolayısıyla yaptığı Onuncu Yıl Nutku olarak tarihe geçen konuşmasıdır.)
NUTUK Türk Milleti! Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Şu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz! Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.

SÖYLEV ÖRNEĞİ

ORHUN YAZITLARI BUGÜNKÜ TÜRKÇESİ

İleride gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tabidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa ilde sıkıntı yoktur.
Doğuda şantuk ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde dokuz Ersine kadar ordu sevk ettim, Tibete ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl(vatan) tutacak yer Ötüken ormanı imiş.
Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, TÜRK MİLLETİ ÖLDÜN; TÜRK MİLLETİ, ÖLECEKSİN! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen(vatanımızı terk edersen), Türk milleti, ÖLECEKSİN!
Orada kötü kişi şöyle öğretiyormuş; Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal var verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan, öldün!
O yere doğru gidersen, Türk milleti, öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın.
Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her tarafa gittin. Hep oralarda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup; aç, yoksul milleti hep toplattım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı?
Türk beyleri, milleti, bunu işitin ! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedi taşa (bengü taşa) vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız ?
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insanoğlu kılınmış. insanoğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tabi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırgan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilatsız Göktürk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruğu yine bilgili imiş tabii, İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş.
Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş tabii, oğulları kağan olmuş tabii. Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi kılınmamış olacak, oğlu babası gibi kılınmamış olacak. Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur. Buyruğu da bilgisizmiş tabii, kötü imiş tabii. Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedivermiş. Çin milletine beylik erkek evlâdı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Böklü kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edivermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş.
Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuş.
Tanrı, Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, göğün tepesinden yukarı kaldırmış olacak. Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuş. Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş. Doğuya, batı ya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş.
Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş.
Güneyde Çin milleti düşman imiş. Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam kağan Kırk yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı lütfettiği için illiyi ilsizleştirmiş, kağanlıyı kağansızlaştırmış, düşmanı tabi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş
Babam kağan için ilkin Baz Kağanı Balbal olarak dikmiş.O töre üzerine amcam kağan oturdu. Amcam kağan oturarak Türk Milletini tekrar tanzim etti, besledi. Yoksulu zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam kağan oturduğunda kendim Tarduş Milleti üzerinde şad idim. Amcam kağan ile doğuda Yeşil Nehir, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Kömeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik, on üç defa savaştık. İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik.
Türgiş Kağanı TÜRKÜMÜZ, MİLLETİMİZ idi. Bilmediği için, bize karşı yanlış hareket ettiği için kağanı öldü, beyleri de öldü. On Ok kavmi eziyet gördü.
Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz olmasın diye Az milletini tanzim ve tertip ettik.  Bars bey idi. Kağan adını burda biz verdik. Küçük kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi yanıldı, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu.
Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim bozabilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan bilgili kağanınla, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hale soktun.

Silahlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi. Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin. Doğuya giden, gittin. Batıya giden, gittin. Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın su gibi koştu, kemiğin dağ gibi yattı. Beylik erkek evladın kul oldu, hanımlık kız evladın cariye oldu. Bilmediğin için, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçup gitti.
Önce Kırgız kağanını balbal olarak diktim. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye kendimi o Tanrı oturttu tabi.
Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İşsiz aşsız, dışta giysisiz; düşkün, perişan milletin üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım.
Ben kendim kağan oturduğumda, her yere gitmiş olan millet öle yite, yaya olarak, çıplak olarak dönüp geldi. Milleti besleyeyim diye, kuzeyde Oğuz kavmine doğru, doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru, güneyde Çine doğru on iki defa büyük ordu sevk ettim, savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, devletim var olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti giysili, yoksul milleti zengin kıldım. Değerli illiden, değerli kağanlığından daha iyi kıldım, düşmansız kıldım. Dört taraftaki milleti hep tabi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. İşi gücü veriyor. Bunca töreyi kazanıp Kül Tigin kendisi öylece öldü.
 Küçük kardeşim Kül Tigine gereken oldu. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar. İnsanlar hep ölmek için türemiş. Öyle düşünceye daldım. Gözden yaş gelse engel olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım. Müthiş düşünceye daldım. İki şadım ve küçük kardeş yeğenim, oğlanım, beylerim, milletim gözü kaşı kötü olacak diye düşünceye daldım.                                                                                                                   BİLGE KAĞAN

PARAGRAFTA ANLAM İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYIN 
https://turkdersi.blogspot.com/2019/10/3.html


  




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI    (2023-2024) 1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI   SAF (ÖZ) ŞİİRİN O...