30 Mart 2020 Pazartesi

10. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR ÜNİTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR ÜNİTESİ
10. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI  (2023-2024)


ÜNİTE KONULARI

 İslamiyet Öncesi Türk şiiri (koşuk-sagu)

 Geçiş Dönemi (11-12.yy) Türk edebiyatı

 Halk şiiri (anonim, âşık tarzı, tekke-tasavvuf)

 Divan şiiri

 

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ

 Bu dönem Destan Devri Türk Edebiyatı olarak da bilinir.

 Anlatımı sözlüdür.

 Din törenlerinde (şölen, sığır, yuğ) doğmuş, din dışı törenlerde gelişmiştir.

 Edebi ürünler manzumdur. (şiir şeklindedir)

 Edebi ürünler anonimdir, bunlara milli özellikler hâkimdir.

 Yalın bir dil kullanılmıştır, dil yabancı etkilerden uzaktır, öz Türkçedir.

 Şiirde “yarım uyak, hece ölçüsü, dörtlükler” kullanılmış.

 Şiir söyleyen kişilere “ozan, kam, baksı, oyun, şaman” denilir.

 Şiirler genellikle kopuz adı verilen çalgı aleti ile söylenirdi.

 Genellikle aşk, tabiat, kahramanlık ve ölüm konuları işlenmiştir.

 Bu döneme yönelik bilgilerimizin çoğunu elimizdeki en önemli ve en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un “Divanü Lügat-it Türk” adlı eserinden öğrenmekteyiz

 Bu dönemin edebi ürünleri koşuk, sagu, destan ve savdır.

1. KOŞUK

Aşk, tabiat ve kahramanlık gibi konularda yazılmış olan şiirlere koşuk denir.

Özellikleri:

 Koşuklarda Türklerin yaşayış biçimi, duygu ve düşüncelerini bulmak mümkündür.

 7’li hece ölçüsü ile yazılır.

 Dörtlükler halinde yazılır.

 Bu şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb)

 Sığır denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir. Şölenlerde de okunur.

 Konu bakımından halk edebiyatındaki koşmaya, divan şiirindeki gazele benzer.

 Günümüzdeki koşuk örnekleri Divanü Lügati’t-Türk’te yer almaktadır.

 Geleneksel bir çalgı aleti olan kopuz eşliğinde söylenir.

 

KOŞUK ÖRNEĞİ:

Keldi esin esneyü

Kadka tükel osnayu

Kirdi bodun kasnayu

Kara bulıt kükreşür.

 

Ördi bulıt ıngraşu

Aktı akın möngreşü

Kaldı bodun tanglaşu

Kükrer takı mangraşur

 

Kar buz kamuğ erüşdi

Tağlar suvı akışdı

Kökşin bulıt örüşdi

Kayguk bolup üğrişür

 

Günümüz Türkçesiyle

(bahar) Rüzgârı eserek geldi. (ama bu rüzgâr) Kar tipisine benziyordu. Halk soğuktan titreyerek (evlere) girdi. (gökyüzünde) Kara bulutlar gürlüyor. Bulutlar gürleyerek yükseldi ve seller şarıldayarak aktı. Halk (bu anî sağanak karşısında) hayret içinde kaldı; bulutlar gürlüyor (ve insanlar) bağrışıyorlar. Karlar ve buzlar hep eridi; (böylece) dağların suyu (seller hâlinde) aktı. (gökyüzünde) Mavimtırak bulutlar belirdi; (bunlar deniz üstündeki) kayıklar gibi (havada) sallanıp duruyor

2. SAGU

Yuğ törenlerinde ölen kişinin ardından duyulan acıyı dile getirmek için söylenen şiirlere sagu denir.

Özellikleri:

 Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt şiirleridir.

 Ölen kişinin iyiliklerini, yiğitliklerini, başarılarını, erdemlerini ve ölümlerinden duyulan üzüntüleri anlatır.

 Uyaklanışı aaab / cccb şeklindedir.

 7’li hece ölçüsü ile yazılır.

 Dörtlükler halinde yazılır.

 Halk edebiyatında “ağıt”a, divan edebiyatında “mersiye”ye benzer.

 Günümüzdeki sagu örnekleri Divanü Lügati’t-Türk’te yer almaktadır.

 Geleneksel bir çalgı aleti olan kopuz eşliğinde söylenir.

 “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde söylenir.

 Divan-ü Lügati’t-Türk’teki Alp Er Tunga Sagusu bu türün önemli bir örneğidir.

 

ALP ER TUNGA SAGUSU İNCELEME

Nazım birimi: dörtlük

Nazım biçimi: sagu

Ölçüsü: 4+3=7’li hece ölçüsü

Kafiye ve Redif: Şiirin genelinde yarım uyak kullanılmıştır. (Örneğin ilk dörtlükte “dimü” redif; “l” yarım kafiye)

Uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb (düz kafiye örgüsü)

Tema: Ölümün ardından duyulan acı (ağıt)

Dil: Yabancı etkilerden uzak öz Türkçe…

 

GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (11-12. YY.)

Edebiyatımızda geçiş dönemi, Türkler İslamiyet'i kabul ettikten sonra yeni bir din ile birlikte yeni bir kültür ve uygarlık çevresine girip İslamiyet öncesi kültür ile İslami unsurların iç içe geçtiği döneme verilen addır. Geçiş dönemi 11. ve 12. yy arasıdır.

GEÇİŞ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI ÖZELLİKLERİ

 İslamiyet öncesi dönemdeki kültür ile İslamiyet sonrası kültür iç içe yaşamıştır.

 İslami devir Türk edebiyatının ilk eserlerinde doğruluk, sabır, cömertlik gibi güzel davranışlar ana teme olarak işlenmiştir.

 Bu dönemdeki eserlerde İslam dininin kurallarını topluma öğretme, halkı bilgilendirme ve eğitme amaçlanmıştır.

 Arap ve Fars edebiyatından alınan yeni nazım biçimleri kullanılmıştır.

 Bu dönemde yazılan eserlerde hece ölçüsüyle birlikte aruz ölçüsü de kullanılmıştır.

 Eserlerin dili İslamiyet öncesi doğal dilden yavaş yavaş uzaklaşarak eserlerde Arapça ve Farsça kelimeler kullanılmaya başlanmıştır.

 11. yüzyılda yazılan eserlerde, Uygur harflerinin yanında Arap harfleri de kullanılmaya başlanmıştır.

GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ:

1) KUTADGU BİLİG

 Kelime anlamı “Kutlu olma bilgisi, mutluluk veren bilgi” dir.

 İnsanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olma yollarını göstermek amacıyla yazılmıştır.

 İslâm etkisindeki Türk edebiyatının bilinen ilk eseridir.

 Soylu bir aileden gelen Yusuf Has Hacib, Balasagun’da doğdu (1019), iyi bir eğitim gördü. Arapça, Farsça, İslâmî ilimler, edebiyat öğrenmiş; Farâbî’nin eserlerini incelemiştir.

 Eserini Balasagun’da yazmaya başlamış ve Kaşgar’da tamamlamıştır (1069-1070)

 Eserini Doğu Karahanlı darı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunmuştur. Bu vesileyle kendisine “Has Hacib”lik (devlet başkanı başdanışmanı) unvanı verilmiştir.

 Yusuf Has Hacib eserini meydana getirirken gerek nazım örgüsü, gerekse epik üslup açısından Firdevsi’nin Şehnâme’sinden etkilenmiştir.

 Mesnevi tarzında kaleme alınmış, 6645 beyitlik bir siyasetnamedir. Ayrıca 173 de dörtlük vardır. Ağırlıklı olarak beyitlerle yazılmış olmasına rağmen eserde dörtlükler de vardır.

 Mesnevi nazım şekliyle yazılmış ilk Türkçe eserdir.

 Aruz ölçüsüyle yazılmış ilk Türkçe eserdir. (Fe’ûlün, fe’ûlün, fe’ûlün, fe’ûl)

 Eser, didaktik bir metindir. Hükümdara siyasî öğütlerde bulunur. Siyasetname ve nasihatnamedir.

 Kutadgu Bilig’ de işlenen esas tema “ideal insan”dır. Yusuf Has Hacib, kendi devrindeki ideal bir insanda bulunması gereken vasıflar üzerinde durur.

 Eserin temeli dört kavram üzerine kurulmuştur; bunlar kişileştirilerek dört kahramanı ortaya çıkarmıştır. Bu yönüyle eser alegoriktir.

KARAKTERİN ADI TEMSİL ETTİĞİ KAVRAM ESERDEKİ KONUMU

Kün Togdı               Adalet-kanun                 Hükümdar

Ay Toldı                     Mutluluk                         Vezir

Ögdülmiş                   Akıl-zekâ                          Vezirin oğlu

Ogdurmış                    Hayatın sonu-kanaat    Vezirin kardeşi

 Hakaniye Türkçesiyle yazılmıştır.

 Eserin günümüzde üç nüshası vardır: Viyana (Herat), Mısır ve Fergana

 

Yusuf Has Hacip’in edebi ve fikri yönü:

 Eserini didaktik (öğretici) tarzda yazmıştır

 Türk edebiyatında ilk siyasetnameyi yazmıştır

 Aruz ölçüsünü kullanmıştır

 Eserini sembolik olarak yazmıştır

 İslami dönemin ilk edebi ürününü yazmıştır

 Türk edebiyatındaki ilk mesneviyi yazmıştır.

 

2. DİVANÜ LÜGATİ’T TÜRK

 11. yy.da (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. “Türk Dili Divanı” anlamına gelmektedir.

 Ebu’l Kasım Abdullah’a sunulmuştur.

  Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.

 7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.

 Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla yazılmıştır. Bu nedenle Arapça olarak kaleme alınmıştır.

 Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını ve bunu halk dilinden derlediği örneklerle delillendirmiştir.

 Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vardır.

 Devrinin Türk dünyasını gösteren bir harita da vardır.

  Hakaniye Türkçesi kullanılmıştır.

Bu eserle birlikte sözlük yazma geleneği başlamıştır.

 

3-ATÂBET’ÜL HAKÂYIK

 12. yüzyılda ‘’Edip Ahmet Yükneki’’ tarafından kaleme alınmıştır.

 Yazar bu kitabı mutlu ve erdemli bir insan olmak için gerekli olan özellikleri anlatmak amacıyla yazmıştır.

 Eser Dad Sipehsalar Mehmet Bey adlı birine sunulmuştur.

 Atabet’ül Hakayık ‘’hakikatler eşiği’’ anlamına gelir.

 Aruz vezniyle mesnevi tarzında yazılmıştır.

 Didaktik, nasihatname tarzında bir eserdir.

 Cömertlik, doğruluk, ilim gibi konular işlenmiştir.

 Eser, 46 beyit ve 101 dörtlükten meydana gelmiştir.

 Dörtlükler manilerdeki gibi aaxa şeklinde kafiyelenmiştir.

 Eserin dili biraz ağırdır. Arapça ve Farsça kelimelere rastlanır.

 Hakaniye Türkçesiyle yazılmıştır.

Atabetü’l Hakayık’ta savunulan düşünceler:

 Saadet yolu bilgi ile bulunur

 Kemik için ilik ne ise insan için de bilgi odur

 Bir bilgili bin bilgisize denktir

 Bilgiyi Çin’de bile olsa arayınız

 Cahillik yıkanmayla temizlenemeyen kirdir

 Bilgili adam işini bilerek yapar.

 

4-DİVÂN-I HİKMET

 12. yy.da Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.

 Hikmet: Ahmet Yesevi’nin şiirlerine verdiği isimdir.

 Eserin dili sadedir.

 Eserin yazılma gayesi, halka İslamiyet’i hikmetli bir şekilde öğretmektir.

 Dörtlüklerle ve hece vezniyle yazılmıştır.

 Hakaniye Türkçesi kullanılmıştır.

 Ahmet Yesevi, İslamiyet’in esaslarını, şeriatın ahkâmını, İslam’ı yeni kabul etmiş veya henüz kabul etmemiş Türklere öğretmek, tasavvufun inceliklerini ve tarikatın adabını telkin etmek için kaleme almış ve eserine “Hikmet” adını vermiştir.

Ahmet Yesevi’nin edebi ve fikri yönü:

 Hikmet tarzı şiir geleneğini başlatmıştır

 Eserini didaktik tarzda kaleme almıştır

 Dini-tasavvufi halk şiiri onunla başlar

 İlk mutasavvıf olarak “Yesevi” tarikatını kurmuştur.

 

HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ

 

Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyatı (Tekke Edebiyatı)

İslamiyet’in ve bununla birlikte tasavvuf düşüncesinin halk arasında hızla yayılması ile kendini Allah yoluna adamış, gönül eri, Hak aşığı, insan sevgisi ile dolu şairler yetişmiştir. Bu şairler en samimi ve sade bir dil ile halka İslam dinini ve tasavvuf anlayışını tanıtmak istemişlerdir. Dünyevi arzu ve emellerini bırakıp kendilerini sadece Allah yoluna adayan bu şairlerden halk arasında en çok tanınanı Yunus Emre’dir. Yaşadığı yüzyıllarda pek tanınmasa da ilerleyen zamanlarda ve günümüzde çok sevilmektedir. Yine Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal gibi Bektaşi şairleri de çok sevilmiş ve bu şairlerin şiirleri, duygu ve düşünceleri günümüze kadar ulaşmıştır.

 

ÖZELLİKLERİ:

 Hece ölçüsü ağırlıklıdır, az da olsa aruz ölçüsü kullanılmıştır.

 Yarım uyak ve redif sık kullanılmıştır.

 Tasavvuf terimlerinin dışında dil, halkın anlayabileceği nitelikte ve sadedir.

 Saz eşliğinde söylenenler de vardır.

 Allah sevgisi, nefsin öldürülmesi, insan sevgisi, ölüm, Allah’a varış yolları, tasavvuf ilkeleri temel konularıdır.

 Coşkuludur, genellikle didaktik şiirlerden oluşur.

 Nazım birimi dörtlüktür ancak beyitle oluşturulmuş türler de vardır.

 

Dini-Tasavvufi Türk Şiiri Nazım Türleri

İLAHİ NAZIM TÜRÜ

 Allah'ı övmek ve O'na yalvarmak için yazılan, Allah sevgisiyle, insan sevgisini bütünleştiren içten şiirlerdir.

 Özel bir beste ile söylenir.

 Hece ve vezninin 7'li, 8'li ve 11'li kalıbıyla söylenirler.

 Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı 3 -7 arasında değişir.

 Genelde şiirin içinde şairin mahlası geçer.

 İlahiler tarikatlara göre farklı isimler alır: Mevlevilerde âyin; Bektaşilerde nefes; Alevilerde deme; Gülşenilerde tapuğ; Halvetilerde durak; öteki tarikatlarda cumhur gibi…

 İlahi denince akla Yunus Emre gelir.

 

 

NEFES

 Hacı Bektaş Veli'nin yolundan giden tekke şairlerinin yazdıkları ilahi benzeri şiirlerdir.

 Nefeslerde Allah sevgisi, vahdet-i vücut inancı, olgun insan olma konularının yanında Hz. Muhammet'e, Hz.

Ali'ye, Ehl-i Beyt'e ve Hacı Bektaş Veli'ye duyulan sevgi de işlenir.

 Nefeslerde hece ölçüsü ve dörtlük birimi kullanılır.

Nutuk

Tekke Edebiyatı’nda pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren müritleri bilgilendirmek tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek amacıyla söylenen didaktik şiirlerdir. Örnek:

Edeb gerektür kula

Tâ işi temiz ola

Edebsüz girme yola

Var edeb öğren edeb Devriye Evrendeki canlı cansız her şey Allah’tan gelmiştir, yine Allah’a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke edebiyatında devriye denilmiştir.

 

Şathiye

*Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir.

*İnançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir.

* Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır.

* Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır.

* Bu türün en tanınmış şairi Kaygusuz Abdal’dır. Not: Yukarıdaki türler koşma nazım biçimiyle yazıldığı için birer nazım biçimi değil birer nazım türüdür.

 

TEKKE-TASAVVUF EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ

Hacı Bektaş Veli

 13.yüzyılda yaşamış ünlü mutasavvıftır.

 Bektaşiliğin kurucusudur.

 Bilinen en önemli yapıtı Makalat'tır. "Sohbetler, sözler" anlamına gelen bu yapıt Ahmet Yesevi'nin Fakir-name adlı yapıtının açıklaması gibidir.

Yunus Emre

 Allah ve insan sevgisi, hoşgörü

 Hem aruz hem de hece ölçüsünü kullanmıştır.

 İlahileriyle ünlüdür.

 “ Ben gelmedim dava için

 Benim işim sevgi için.” demektedir.

Eserleri: Divan

Risaletün Nushiye: “Nasihat kitabı” anlamına gelir. Mesnevi şeklinde kaleme alınmıştır.

Hacı Bayram Veli

 Bayramilik tarikatının kurucusudur.

 Talebeleri yalnızca ilim ile meşgul olmak için vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardır.

Eşrefoğlu Rumi

 Arapça ve Farsça etkisi görülür.

 “Müzekkin-i Nüfus” adlı eseri var.

Kaygusuz Abdal

 Hece ve aruzu kullanmıştır.

 Tasavvuf düşüncesini alaycı bir dille anlatır.

Şiirleri: Divan, Gülistan, Gevhername

Düz yazıları: Budalaname, Vücutname, Kitab-ı Miglate

Erzurumlu İbrahim Hakkı

 Gözlemevi kurdu, gökyüzünü inceledi.

 Marifetname: Ansiklopedik nitelik taşır.

Pir Sultan Abdal

 Bektaşi tarikatına bağlıdır.

 Divan şiirinden hiç etkilenmemiştir.

 Nefesleriyle ünlüdür.

Niyazi Mısri

 Dini ilimler üzerinde çalışmıştır

 Divan-ı İlahiyat; şiirlerini topladı.

 Aruz ve hece ile şiirler yazmıştır.

 

 

ANONİM HALK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ

 Kim tarafından söylendiği bilinmeyen halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.

 Sözlü geleneğe dayanır.

 Dili yalın, akıcı bir halk Türkçesidir.

 Şiirde hece ölçüsü kullanılır.

 En çok 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır.

 Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.

 Anonim halk edebiyatı ürünleri: “mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal, atasözleri, halk hikâyeleri, karagöz ve orta oyunu” vb.

 Bu ürünlerde “ölüm, aşk, hasret, yiğitlik, sıla özlemi, toplumsal aksaklıklar” gibi tüm insanlığı ilgilendiren konular işlenir.

 Mecazlara ve diğer söz sanatlarına fazla yer verilmez.

 

Anonim Halk Şiiri Biçimleri:

 

TÜRKÜ

 Kendine özgü bir ezgi ile söylenen nazım biçimidir.

 Genellikle anonimdir, yazarı bilinenleri de zamanla halka mâl olmuştur.

 Aşk, tabiat, ayrılık, hasret, gurbet, sevgi, güzellik gibi konular işlenir

 Türküler 8’li(4+4) veya 11’li(4+4+3) hece ölçüsüyle söylenir.

 Türküler iki bölümden oluşur. 1-Bent: Türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. 2-Kavuştak: Her bendin sonunda tekrarlanan bölümdür. Nakarat ya da bağlama adı da verilir.

Türkü Çeşitleri:

Türküler; ezgilerine, konularına ve yapılarına göre çeşitli başlıklar altında toplanabilir.

Ezgilerine göre bozlak, hoyrat, kayabaşı, oyun havaları gibi isimlerle anılırken konularına göre aşk türküleri,

doğa türküleri, çocuk türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri gibi isimlerle anılır.

Türküler yapılarına göre gruplandırılırken türkülerin bent ve kavuştaklarının kümelenişi göz önünde bulundurulur ve bu yönüyle çok değişik şekillerde karşımıza çıkar.

 

         SEPETÇİOĞLU

Sepetçioğlu bir ananın kuzusu
Hiç gitmiyor kollarımdan efem de sızısı vay vay
Böyle imiş alnımızın yazısı
Yassıl dağlar yassıl Osman Efem de geliyor vay vay

Yaslan Sepetçioğlu yaslan
Laleli çimenli dağlara yaslan
Analar doğurmaz böyle bir aslan
Yassıl dağlar yassıl aslan geliyor

Kalk gidelim kışla önüne aşağı
Salıvermiş ince belden efem de kuşağı vay vay
Yaman olur Kastamonu uşağı
Yassıl dağlar yassıl Osman Efem geliyor vay vay

Hep düşmanlar mahkemeye doldular
Anamı babamı mahkemeden kovdular
Sünek gibi koç yiğidi boğdular
Yol verin aslan efeme aman dumanlı dağlar

 

MÂNİ

Tek dörtlükten oluşan, çok çeşitli konuları işleyebilen ve genelde “aaxa” biçiminde uyaklanan nazım biçimidir.

 Aşk, sevgi, yiğitlik, evlat sevgisi, toplum olayları ve ölüm gibi temaları işleyen bir türdür.

 Hecenin 7’li kalıbı ile söylenir.

 TEK dörtlükten oluşur.

 İlk iki dize hazırlıktır; yani doldurmadır.

 Asıl maksat son iki dizelerde söylenir.

 Kafiye örgüsü aaxa şeklindedir.

 Dört dizeden fazla olan maniler de vardır.

 İki kişinin karşılıklı söyledikleri manilere “deyiş” denir.

Mani Çeşitleri

1-Düz Mâni (Tam Mâni): Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Uyakları cinassız mânilerdir. Keten gömlek giyemem El sözüne uyamam Bir dilbere kul oldum Fakat adın diyemem

2-Kesik (Cinaslı) mâni: Birinci dizedeki hece sayısı 7’den az olan ve cinaslı kafiye ile kurulan manilerdir.

Yara sızlar

Ok değmiş yara sızlar

Yaralının halinden

Ne bilsin yarasızlar

 

Yâr sana

Gam çekme deli gönül

Bulunmaz mı yâr sana

Çünkü ferhat’ım dersin

Şu dağları yarsana

 

3-Yedekli mâni (Artık Mâni): Düz mâninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen mâniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır. Yedekli mâniye artık mâni de denir. Derdim var beller gibi Söylemem eller gibi Kalbimin hüznü var Yıkılmış iller gibi Gözlerimden yaş akar Boşanan seller gibi İlkbahara yaz derler Şirin söze naz derler Kime derdim söylesem Bu dert sana az derler Kendin ettin kendine Yana yana gez derler –

 

4-Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği mânilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır. Karşıya kaban derler Ökçeye taban derler Kız hatırın kalmasın Nişanlın çoban derler Karşı kabansız olmaz Ökçe tabansız olmaz Niye hatırım kalsın Sürü çobansız olmaz Altınım alma beni

 

 5-Karşı-Beri Mâni: Konu bütünlüğü içinde ya bir kişi ya da karşılıklı iki kişi tarafından söylenen mânilerdir. Erkek: Gökte yıldız bir sıra Sarılmış mor mintana Benim gibi kul gerek Senin gibi sultana Kız: Gökte yıldız bir sıra Sırma ördüm mutana Senin gibi er lâzım Benim gibi sultana

 

ÂŞIK TARZI HALK ŞİİRİ GENEL ÖZELLİKLERİ

 Bu edebiyatın yaratıcıları usta – çırak ilişkisiyle yetişen gezgin âşıklardır.

 Din dışı konuları işleyen ve “âşık” denen saz şairleri tarafından oluşturulan Halk edebiyatı koludur.

 15.yy. ın sonlarına doğru halk, Anadolu’da göçebe hayattan yerleşik hayata geçmeye başlamış; böylece Halk şiirinde “ozan”ın yerini “âşık”; “kopuz”un yerini “saz” almıştır.

 Âşık adı verilen halk şairleri tarafından oluşturulmuştur.

 Âşıklar genellikle okur-yazar değillerdir.

 Âşıklar, köy, kasaba, şehir ve asker ocaklarında yetişir.

 Konu,“genellikle doğal güzellikler, aşk, sosyal olaylar, ayrılık, özlem, ölüm, yoksulluk vb.”

 Hece ölçüsünün 7,8,11’li kalıpları çok kullanılmıştır.

 Daha çok yarım kafiye kullanılmıştır. Cinaslara yer verilmiştir.

 Şiirlerin son dörtlüğünde şairin mahlası(veya adı) kullanılmıştır. (Buna âşık dilinde tapşırma denir)

 Kullanılan dil halk dilidir. Söyleyiş yalın, sade ve özlüdür.

 Âşık edebiyatına ait şiirler, meraklı dinleyiciler tarafından “cönk” adı verilen defterlerde toplanmıştır.

 Cönkler, bir çeşit şiir antolojisi sayılabilir.

Âşık edebiyatı nazım biçimleri: “Koşma, semai,

varsağı, destan”

 

Âşık edebiyatı nazım türleri: “Güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt”

 

1) KOŞMA

 Âşık Edebiyatı’nın en sevilen ve en yaygın olarak kullanılan şiir biçimidir.

 Koşmalar genellikle lirik konularda söylenir.

 Dörder mısralık bölümlerden oluşur.

 Dörtlük sayısı genelde üç ile beş arasında değişir. Altı dörtlükten oluşan koşmalar da vardır.

 11’li hece ölçüsüyle (6+5 ya da 4+4+3 duraklı olarak) yazılır/söylenir. 4+3 ve 4+4 kalıbıyla söylenmiş koşmalar da vardır.

 Sözlü Edebiyat Dönemi’ndeki koşuk nazım şeklinin devamı niteliğindedir.

 Koşmalarda değişik kafiye örgüleri kullanılır. En yaygın kafiye örgüsü: abab cccb dddb cccb ... veya; aaab cccb dddb... veya; xaxa bbbc ccca ddda... şeklindedir.

 Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer.

 Koşmalar konu yönünden divan edebiyatınndaki gazel ve şarkıya benzer.

 Türk edebiyatının tanınmış koşma şairleri Karacoğlan, Bayburtlu Zihni, Âşık Ömer ve Erzurumlu Emrah’tır.

 Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenen koşmalar, ezginin niteliğine göre “Acemi koşması, Ankara koşması, topal koşma, kesik kerem” gibi türlere ayrılır.

 Aşk ve doğa konularının yanı sıra, ayrılık, özlem, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler.

 

Koşmalar konularına göre dört çeşittir:

a) Güzelleme: İnsan, hayvan ve tabiat güzelliklerinin anlatıldığı koşmalara denir. En ünlü şairi Karacaoğlan’dır. (17. yy)

b) Koçaklama: Yiğitçe bir anlatımla söylenen, kahramanlık ve savaş konulu koşmalardır. Bu türün en başarılı sanatçıları Köroğlu (16. yy) ve Dadaloğlu’dur. (19. yy.)

c) Taşlama: Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele alınarak, bunların eleştirildiği koşmalardır. Aynı konunun işlendiği şiirler Divan Edebiyatı’nda hiciv, Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi olarak adlandırılır. Bu türün ünlü ozanı Seyrani’dir.

d) Ağıt: Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle söylenen koşmalardır. Ölüm konulu şiirlere İslamiyet öncesi edebiyatımızda sagu, divan edebiyatında mersiye adı verilir.

 

2. SEMAİ

 Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir.

 Koşma gibi kafiyelenir.

 En az 3, en fazla 5-6 dörtlükten oluşur.

 Kendine özgü bir ezgisi vardır.

 Koşmada işlenen temaların ve konuların hepsi, semai de kullanılır.

 Koşmada ayrılan yönleri; bestesi ölçüsü ve dörtlük sayılır.

 Halk şiirinde aruzla söylenmiş semailer de vardır. Bunlar Divan şiirine özenmiş şairler tarafından söylenmiştir.

ÖRNEK:

 

SEMAİ

İncecikten bir kar yağar,

Tozar Elif Elif deyi,

Deli gönül abdal olmuş,

Gezer Elif Elif deyi.

Elif’im uğru nakışlı,

Yavrı balaban bakışlı,

Yayla çiçeği kokuşlu,

Kokar Elif, Elif deyi.

 

3. VARSAĞI

 İlk olarak Toroslarda yaşayan Varsak boyundaki ozanlar tarafından kullanılmıştır.

 Kendine özgü bir bestesi vardır.

 Müziğinde ve sözlerinde meydan okuyan yiğitçe, erkekçe bir hava duyulur.

 Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir.

 Diğer nazım şekillerinden farklı “bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilmesidir.

 Hayattan ve talihten şikâyet işlenir. Koşma ve semailerde işlenen konuların aynısı işlenir.

 Karacaoğlan’ın varsağıları ünlüdür.

ÖRNEK:

Bre ağalar bre beyler

Ölmeden bir dem sürelim

Gözümüze kara toprak

Dolmadan bir dem sürelim

 

4. DESTAN

“Yiğitlik, savaş, deprem, yangın gibi toplumsal açıdan önemli konuların işlendiği bir türdür.

 Nazım birimi dörtlüktür. (En uzun 100 dörtlük olanları vardır.)

 Genellikle 11’li hece ölçüsü ile yazılır. Son dörtlükte şair mahlasını söyler.

 Kendilerine özgü bir söyleyişi vardır. Kafiye örgüsü koşma ile aynıdır.

 Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir.

 Kayıkçı Kul Mustafa’nın “Genç Osman Destanı” en ünlüsüdür.

Örnek:

GENÇ OSMAN DESTANI

İptida Bağdat’a sefer olanda

Atladı hendeği geçti Genç Osman

Vuruldu sancaktar kaptı sancağı

İletti bedene dikti Genç Osman

Bağdat’ın kapısın Genç Osman açtı,

Gören kâfirlerin tebdili şaştı.

Kelle koltuğunda üç gün savaştı,

Şehitlere serdar oldu Genç Osman.

(Kayıkçı Kul Mustafa)

NOT: Âşık edebiyatındaki destanla “epope” anlamındaki destan birbiriyle karıştırılmamalıdır.

 

HALK EDEBİYATI TEMSİLCİLERİ

ÂŞIK EDEBİYATI

Köroğlu (16. yy)

 Koçaklamalarıyla ünlüdür.

 Bolu beyinden intikam almak için savaşır.

Karacoğlan (17.yy)

 Âşık edebiyatının en büyük şairi sayılmaktadır.

 Koşma türündeki şiirleriyle özellikle de güzellemeleriyle tanınmıştır.

 Tasavvuf ve divan ed. etkisi yok. (Tüm şiirleri heceyle)

Âşık Ömer (17. yy)

 En üretken halk ozanı

 Kalem şairi

 Divan şiirinin etkisinde kalmıştır.

Gevheri (17.yy sonları 18.yy ilk yarısı)

 Koşmaları ve taşlamalarıyla ünlüdür.

 Divan şiirinden etkilenmiştir.

 Bireysel konuları işlemiştir.

Kayıkçı Kul Mustafa (17. yy)

 Genç Osman Destanı çok ünlüdür.

 Divan etkisi görülmez.

Dertli (18.yy sonları 19.yy başları)

 Divan şiirinin etkisi görülür. (hem hece hem aruz ölçüsü)

 Lirik koşmaları ve taşlamalarıyla ünlü.

Dadaloğlu (19.yy)

 Toroslar’da yaşayan göçebe Türkmenlerdendir.

 İskan politikasına karşı çıkmış, devlete karşı başkaldırmıştır.

 “Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.” dizesi ünlüdür.

 Koçaklamaları ile ünlüdür.

Bayburtlu Zihni (19. yy)

 Divan edebiyatından etkilenmiştir.

 Eserleri: Divan, Sergüzeştname: Manzum bir hayat öyküsü.

 Kitab-ı Hikâye-i Garibe: Haksızlığa uğrayan bir gencin maceraları.

Seyrani (19. yy)

 Taşlamalarıyla tanınmıştır.

 Divan edebiyatından etkilenmiştir.

Erzurumlu Emrah (19. Yy)

 Divan şiirini ve aruzu en fazla kullanan saz şairidir.

 Asıl ünü koşma ve semaileriye kazanmıştır.

 Birçok şiiri bestelenmiştir.

 “Divan-Emrah” eserinde şiirleri toplanmıştır.

Âşık Veysel (20. yy)

 25 Ekim 1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğan Âşık Veysel Şatıroğlu, Türk halk ozanlarının son temsilcilerindendir.

 Sivas Şarkışla’nın Sivrialan köyünde doğan ünlü ozan, çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

 Yedi yaşında iken geçirdiği çiçek hastalığı sebebiyle sol gözünü kaybeden Âşık Veysel, yaşadığı talihsiz bir kaza sebebiyle de sağ gözünü kaybetti.

 Gözleri görmeyen Veysel’e babası vakit geçirmesi için bir saz aldı. Veysel önce başka ozanların eserlerini sazı ile icra etti. Ardından kendi eserlerini üretmeye başladı.

 1933 yılında Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilerek Türk edebiyatına kazandırıldı.

 Sade dil ve lirik bir söyleyişle şiirlerini söyleyen Veysel’in eserlerinde hayatın tüm renklerini görmek mümkündür.

 Eserlerinde hüzün ile sevinç; iyimserlik ile umutsuzluk iç içedir.

Eserleri:

Deyişler (1944) ,

Sazımdan Sesler (1950) ,

Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı.

Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

 

 

DİVAN EDEBİYATI (KLASİK TÜRK EDEBİYATI)

Divan Edebiyatı Nedir?

 Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleri sonucu oluşturdukları bir edebiyattır.

 “Klasik Türk Edebiyatı”, “Yüksek Zümre Edebiyatı”, “Havas Edebiyatı” adları ile de anılır.

 Belirli ilkeler çevresinde gelişen bu edebiyat; şairlerin, şiirlerini “Divan” denilen yazma kitaplarda toplamalarından dolayı daha çok “divan edebiyatı” adıyla ifade edilmektedir.

 

DİVAN ŞİİRİ GENEL ÖZELLİKLERİ

 Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır.

 Nazım birimi beyittir. Dörtlük ve bentlerle yazılan şiirler de vardır.

 Konular oldukça sınırlıdır: “İslam mitolojisi, klasik aşk öyküleri, kadın, şarap, din ve tasavvufla ilgili konular ile bazı felsefi düşünceler” en çok işlenen konulardır.

 Tüm şairlerin kullandığı mazmunlar (klişeleşmiş, kalıplaşmış sözler) aynıdır. “servi ” ”boy” yerine; “ok”, “kirpik” yerine kullanılır.

 Dil süslü ve sanatlıdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamamlamalara sıkça yer verilir.

 Şiirde konu bütünlüğü aranmaz. Parça bütünlüğü esastır. Her beyit ayrı bir konuyu işler.

 Anlamdan çok söyleyiş önemlidir. Ne söylendiği değil nasıl söylendiği önemlidir.

 Kafiye, göz içindir. Genellikle tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

 Şiire başlık konmaz. Her şiir, redif veya türünün adı ile anılır.

 İnsanın iç dünyasına yönelik, soyut ve kitabî bir edebiyattır.

 Özgün değil taklitçidir. (Arap ve Fars edebiyatları etkisindedir.

 Nazım biçimi olarak gazel, kaside, rubai gibi Arap ve Fars edebiyatlarından alınan nazım şekilleri kullanıldığı gibi tuyuğ ve şarkı gibi; divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı nazım şekilleri de kullanılmıştır.

 Divan şiiri, kuralcı bir şiirdir.

 Divan şiirinde konudan çok konunun işlenişi (üslup, anlatım ) önemlidir. Aynı konu, birçok şair tarafından değişik biçimlerde anlatılmıştır.

 Şiirde en küçük nazım biçimi tek dizeden oluşur. Bir manzum parça içinde yer almayan böyle dizelere “mısra-ı azâde” denir.

 Şiirde; tasavvuf, Türki-i Basit (Basit Türkçe),

Sebk-i Hindî ve Mahallîleşme akımlarının etkileri görülür.

 Divan şiirinde Âşık Paşa, Nedim ve Şeyh Galip heceyle birer şiir denemesi yapmışlardır.

 

DİVAN ŞİİRİ NAZIM ŞEKİLLERİ

BEYİTLERLE KURULANLAR

 GAZEL

 MÜSTEZAT

 MESNEVİ

 KASİDE

 KIT’A

 

BENTLERLE KURULANLAR

 

BENT SAYISI TEK OLANLAR (TEK DÖRTLÜKTEN OLUŞANLAR)

 RUBAİ

 TUYUĞ

 

BENT SAYISI BİRDEN FAZLA OLANLAR (MUSAMMATLAR)

 ŞARKI

 MURABBA

 TERKİB-İ BENT

 TERCİ-İ BENT

 MUHAMMES

 TERBİ (Dörtleme)

 TAHMİS (Beşleme)

 TARDİYE

 TAŞTİR (Beşleme)

 

1. GAZEL

 Aşk, şarap, eğlence, ayrılık, felsefi ve didaktik düşünceler, ölüm gibi lirik konuların işlendiği şiir türüdür. Konu yönünden halk şiirindeki “koşma”ya benzer.

 Türk edebiyatına Arap edebiyatından girmiştir.

 Aruzun her kalıbıyla yazılabilir.

 İlk beytine ‘matla’ son beytine ‘makta’ denir.

 En güzel beyte “beytü’l-gazel” denir.

 Son beyitte şairin mahlası yer alır. Makta beytine “Tac-beyit” de denir.

 Gazelin bütün beyitlerinde aynı konu işleniyorsa buna “yek-ahenk gazel” denir.

 Genellikle gazelin beyitleri arasında konu birliği yoktur.

 Bütün beyitleri aynı güzelliğe sahipse “yek- avaz gazel” denir.

 Beyit sayısı 5-15 beyit arasındadır.

 Kâfiye düzeni aa,ba,ca,da,ea şeklindedir.

 Aşkın verdiği mutluluğu, sıkıntıyı, sevgiliden yakınmayı, sevgiliye karşı yakarışları, içli ve duygulu olarak anlatan gazellere “âşıkâne (garami, lirik) gazel” adı verilir. Divan edebiyatında bu alanın tek temsilcisi Fuzûli’dir.

 Genellikle içkiyi, içki zevkini, içki ile ilgili düşünceleri, hayata karşı kayıtsızlığı, yaşamaktan zevk almayı konu olarak işleyen gazellere “rindâne gazel” denir. Bu türde en başarılı sanatçı Bâki’dir.

 Kadını ve aşkın güzelliklerini konu alan, zarif ve çapkın bir anlatımla söylenmiş gazellere “şûhâne gazel” denir. Nedim bu yoldaki gazelleriyle tanınmıştır. Bu tür gazellere “Nedimâne gazel”de denir.

 Ahlakla ilgili öğütler veren, türlü hayat görüşlerini yansıtan, özdeyiş niteliğindeki sözlerin ağır bastığı gazellere “Hikemî gazel” denir. Nâbi bu tarz gazelleriyle ün kazanmıştır.

 

2. KASİDE

Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlere denir.

 Arap edebiyatından geçmiştir.

 Kafiye düzeni gazelin kafiye düzeniyle aynıdır.

 İlk beytine “matla”; son beytine “makta” denir

 Şair matla beytini kasidenin her hangi bir yerinde yineleyebilir.

 Birden fazla matla beyti olan kasidelere “zatü’l- metali” denir.

 Kimi kasidelerde fahriye ve tegazzül bölümleri olmayabilir. Ama diğer bölümlerin bulunması zorunludur.

 Kimi zaman kasideyi oluşturan beyitlerin dize ortalarında uyaklı olduğu görülür. Bunlara “musammat kaside” denir.

 Şair mahlasının bulunduğu beyte taç beyit denir.

 En güzel beytine «beytü’l kasid» denir.

 En az 31en fazla 99 beyit olur.

 

KASİDENİN BÖLÜMLERİ

 Nesib ya da Teşbib: Kasidenin ilk bölümüdür. Bahar mevsimi, kış manzaraları betimlenir ya da kurban ve Ramazan Bayramı anlatılır. Genellikle kasidenin en uzun ve sanatlı bölümüdür. Kasidelere ismini veren bölümdür.

 Girizgâh: Nesib bölümünden asıl konuya geçişi ifade eden bir veya birkaç beyittir. Nükteli, ince sözlerin söylendiği bölüm.

 Methiye: Asıl anlatılmak, övülmek istenen kişi için ne denecekse açıklanır. Asıl bölümdür.

 Fahriye: Şairin kendini övdüğü ve diğer şairlerle karşılaştırdığı bölümdür.

 Tegazzül: Kasideyle ayni ölçüde ve uyakta gazel yazılır.

 Dua: Şair övdüğü kişinin başarılarının devamlı olması, ömrünün uzun olması için dualar eder iyi dileklerde bulunur.

 

Kasideler işledikleri konuya göre çeşitli isimlerle de anılmaktadır:

 Tevhid: Allah’ın birliğini anlatan kasideler.

 Münacaat: Allah’a yalvarmak, dua etmek amacıyla yazılan kasideler.

 Naat: Peygamberimizi övmek için yazılan kasideler.

 Methiye: Devrin ileri gelenlerini övmek için yazılan kasideler.

 Hicviye: Devrin yöneticilerini eleştirmek için yazılan kasideler.

 Mersiye: Devlet büyüklerinin ölümünden duyulan üzüntülerin anlatıldığı kasideler.

 Fahriye: Şairlerin kendilerini övmek amacıyla yazdıkları kasidelerdir.

 

3. ŞARKI

 Besteyle okunmak için yazılan, dörder dizelik bentlerden oluşan nazım biçimidir.

 Halk edebiyatındaki türkünün etkisiyle oluştuğu söylenebilir.

 Dörtlük sayısı 3-5 arasındadır.

 Birinci dörtlükte 2. ve 4. diğer dörtlüklerde ise 4. dize tekrarlanır. Bu dizelere nakarat denir.

 Miyan: Her dörtlüğün üçüncü dizesidir. Şarkının daha çok en güzel, en dokunaklı dizesini oluşturur.

 Kafiye örgüsü abab, cccb, dddb … veya aaaa, bbba, ccca

 Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.

 Lale Devri’nde (18.yy.) gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.

 Günlük hayat, aşk, sevgi gibi konular işlenir.

 Şarkı türünün en büyük şairi Nedim’dir.

 Cumhuriyet döneminde Yahya Kemal de bu türde şiirler yazmıştır.

 

Örnek:

Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan

Mâ-i tesnîm içelim çeşme-i nev-peydâdan

Görelim âb-ı hayât aktığın ejderhâdan

Gidelim serv-i revanim yürü Sa’d-âbâd’a (NEDİM)

 

4. RUBAİ

 Rubai, edebiyatımıza İran edebiyatından geçmiştir.

 Kafiye düzeni aaxa ya da aaaa biçimindedir.

 Rubailerde aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf ve ölüm gibi konular işlenir.

 Rubai diğer nazım şekillerinden farklı olarak özel bir ölçüyle yazılır. 24 kalıbı vardır.

 Rubaide ilk iki dize fikrin hazırlayıcısıdır. Asıl söylenmek istenen düşünce 3. veya 4. dizede ortaya çıkar.

 Genelde mahlasız şiirlerdir.

 Halk edebiyatındaki maniye benzer...

 Ömer Hayyam bu türün en önemli şairidir

Rubai Örneği:

Esrarını dil zaman zamân söyler imiş

Hengâme-i gamda dâstân söyler imiş

Aşk ehli olup da mihnet-i hicrâne

Ben sabr iderin diyen yalan söyler imiş

(Azmizade Hâletî)

 

EN ÖNEMLİ DİVAN ŞAİRLERİ:

Hoca Dehhani ile başlayan bu geleneğin en tanınmış sanatçıları arasında

 14. yüzyılda Ahmedî, Süleyman Çelebi

 15. yüzyılda Şeyhi, Ahmet Paşa, Necati

 16. yüzyılda Fuzuli, Baki, Hayali Bey, Taşlıcalı Yahya

 17. yüzyılda Nef’i, Nabi

 18. yüzyılda Nedim, Şeyh Gâlip

 19. yüzyılda Enderunlu Vâsıf vb. sayılabilir.

Hatta Şeyh Galip, divan şiirinin son büyük temsilcisi olması yönüyle Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir.

HOCA DEHHANİ

 Anadolu’da Divan şiirinin ilk temsilcisi, din dışı divan şiirinin kurucusu sayılır.

 Horasan’dan Anadolu’ya gelerek Konya’da Selçuklu sarayına girmiş, 3. Alaaddin’in emriyle 20.000 beyitlik “Selçuklu Şehnamesi”ni yazmıştır.

 Vatan hasretini yansıtan şiirlerini Divan’ında toplamıştır.

 Arapça, Farsça ve Türkçeye aynı değeri verir.

AHMEDİ (1134-1413)

 14. yüzyılın en çok eser veren, divan edebiyatının kurulmasında büyük rolü olan bir şairdir.

 Türkçeyi iyi kullanır, nazım tekniğine hâkimdir.

 İskendername ve Cemşüd ü Hurşit adlı mesnevileri ünlüdür.

 

FUZULİ (1495-1565)

 Asıl adı Mehmet’tir.

 Tüm yaşamını Irak topraklarında geçmiştir.

 Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biridir.

 Şiirlerini Azeri Türkçesi ile yazmıştır.

 Divan edebiyatının en lirik şairidir.

 Aşkı kendine özgü bir üslupla ve bütün boyutlarıyla işlemiştir.

 Şiirlerinde özellikle tasavvufu işlemiştir. Şiirlerinde aşk acısıyla kıvranırken, bu acılardan duyduğu mutluluğu dile getirir.

 “Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibi olur.” düşüncesindedir.

 Gazel ve kasideleriyle tanınmıştır. Kendinden sonra gelen divan şairleri, şiirde onun seviyesine yaklaşabilmek için şiir yazmaya çalışmışlardır.

 Şikâyetname ve Su Kasidesi çok ünlüdür.

 

FUZULİ ESERLERİ:

 Türkçe Divan, Arapça Divan, Farsça Divan

 Leyla ile Mecnun

 Hadîkatü’s Süedâ

 Beng ü Bâde

 Mektuplar (Mektûbât)

 Enisü’l Kalb

 Heft Cam (Sâkiname)

 Sıhhat u Maraz

 Sohbetü’l Esmar

 Rind ü Zahid

 Risale-i Muamma

 Hadis-i Erbain Tercümesi

 

SU KASİDESİ’NDEN BEYİTLER

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

 

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

 

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk

Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

 

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin

İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

 

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün

Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

SU KASİDESİ İNCELEMESİ (KISACA)

Nazım Birimi: Beyit (32 beyit)

Nazım Şekli: Kaside

Nazım Türü: Naat

Teması: Hz. Muhammed’e duyulan sevgi ve özlem

Kafiye Düzeni: aa/ba/ca/da/ea/fa…

Ölçüsü: Aruz ölçüsü

Kaside Bölümleri: Nesib:2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15

Girizgâh: 16,17,18. Beyitler

Tegazzül: (Bu bölüm yok)

Methiye: 19, 20. beyitler

Fahriye: 30. beyit

Dua: 31, 32. beyitler

 

BAKİ (1526 - 1600)

 İstanbul’da doğmuş, yaşamış ve ölmüştür.

 Adı, Abdülbhâkî’dir. Bakî, onun mahlasıdır.

 Ömrü boyunca, önemli devlet görevlerinde bulunmuş, ancak, en çok istediği şeyhülislâmlık görevine bir türlü ulaşamamıştır.

 16.yy.da “Sultanu’ş-Şuara” adıyla anılmıştır.

 Şiirlerde tasavvufa yer vermemiştir.

 Aşk, tabiat ve devrinin ihtişamı şiirlerinde yer alan başlıca konulardır

 Gazel türünün tanınmış şairlerindendir.

 Dili kullanmada başarılıdır. Şiirlerinde İstanbul Türkçesini kullanmıştır.

 Divan şiirinin tüm kurallarını, edebi sanatları şiirde ustaca kullanmıştır.

 Ahenkli, akıcı, zevkli bir dili vardır.

 Söz sanatlarını başarıyla kullanır. Türkçe Divanı ile nesir türünde Fezailü’l-Mekke adlı eseri vardır. Divanındaki Kanuni Mersiyesi (terkib-i bend ) önemlidir.

 

NEF’Î (1582-1636)

 Asıl adı Ömer'dir, Erzurumludur. İyi bir eğitim görmüştür. Padişahlara ve ileri gelenlere yazdığı kasideleri ve hicivleriyle tanınır.

 Divan şiirinin en büyük övgü ve yergi şairidir.

 Övdüğünü göklere çıkarır; kötülediğini yerin dibine sokar.

 Kasideleriyle tanınır. Dili süslü ve sanatlıdır.

 Dilini çok iyi kullanır.

 Vezir Bayram Paşa’yı hicvetmesi nedeniyle boğdurularak öldürülmüştür.

 Hicivlerini “Sihâm-ı Kazâ” isimli eserinde toplar. Bunun dışında Türkçe ve Farsça Divanları vardır.

 

NEDİM (1681-1730)

 Nedim 18. yüzyılın ilk yarısında yaşamış, devrinin ilk büyük şairidir.

 Lale Devri'nin en büyük şairidir.

 İyi bir eğitim görmüştür, Arapça ve Farsça öğrenmiştir.

 Necati, Baki, Şeyhülislam Yahya ve kısmen Nabi'den sonra "Mahallileşme akımı" nın en güçlü temsilcisidir.

 Divan şiirine yeni anlatım olanakları kazandırdı.

 Hep din dışı konular işlemiştir.

 Yaşadığı toplumu, Lale Devri İstanbul'unu yansıttı.

 Divan şiirine yerli ve renkli bir hava getirdi.

 Hece ölçüsüyle bir de türkü yazdı.

 En çok şarkı yazan şairdir. Şarkı türünün en güzel ve coşkulu örneklerini vermiştir.

 Çok okunan ve beğenilen kasideler yazmasına rağmen, gazel ve şarkılarıyla tanındı.

 Genellikle aşk, sevgili, şarap, zevk ve eğlence konularını işledi.

 Mesnevisi yoktur.

 

ŞEYH GALİP (1757-1799)

 Şeyh Galip, Nedim’den sonra divan şirinin en son zirvesi ve divan şirininin son büyük şairi olarak kabul edilmektedir.

 Ayrıca divan şiirinin en son şairlerinden de birisi olmaktadır.

 Nabi ve Nedim’den sonra yetişen bu büyük şairimiz şiirde yeni anlam, hayal ve mazmun üretme amacını taşıyan Sebk-i Hindi tarzını en iyi anlayarak bu tarzın verdiği ilhamla şiirde yeni mazmunlar, semboller, hayaller, söyleyişler ve buluşlar ortaya koymayı başarmıştır.

 Şeyh Galip, Sebk-i Hindi akımının en güçlü şairdir.

 Eserleri: Divan, Hüsn ü Aşk…

 

 

2 yorum:

  1. Öğretmenimizin tavsiyesiyle geldim ve çok beğendim. Artık edebiyat derslerime buradan çalışıyorum ve gerçekten çok işime yaradı. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Öğretmenimizin tavsiyesiyle geldim ve çok beğendim. Artık edebiyat derslerime buradan çalışıyorum ve gerçekten çok işime yaradı. Teşekkürler.

    YanıtlaSil

12. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI    (2023-2024) 1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI   SAF (ÖZ) ŞİİRİN O...