9 TDE 9. ÜNİTE
GÜNLÜK BLOG DN
Günlük (günce); kişilerin yaşadıkları
olayları, olaylarla ilgili duygu, düşünce ve izlenimlerini, hayallerini günü
gününe tarih belirterek yazdıkları yazı türüdür.
Günlükler
insanın dertlerini, kederlerini, sevinçlerini kısaca tüm duygularını yansıtır.
Günlük tutmak bir nev'i kişinin içsel konuşmasıdır.
Siyasî, askerî, edebî
alanlarda ünlü kişilerin tuttuğu günlükler, insanın iç dünyasını kurgusuz bir
biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci
elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına
ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar.
GÜNLÜK TÜRÜNDEKİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ
Kısa yazılardır.
Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
Yazarın yaşamından izler taşır.
Olaylar tarih atılarak günü gününe yazılır.
Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
İnandırıcı, içten ve samimidirler.
Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını
yansıtırlar.
Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadan
yazılır
Tarih, biyografi anı, … için birer belge değeri taşırlar.
Günlükler roman, gezi yazısı, hatıra gibi türlerde
kullanılabilir.
Günlük
türünün divan edebiyatındaki karşılığı ruznamedir. Ayrıca vakayiname,
seyahatname,
sefaretname gibi
eserlerde günlük türüne özgü özelliklere rastlanmaktadır
Günlükler roman,
hikaye, gezi yazısı, hatıra, şiir gibi türlerde kullanılabilir. (Örneğin
Andrè Gide’in Kalpazanlar adlı romanı, Ayfer Tunç’un Suzan Defter adlı
hikâyesi, Nazım Hikmet’in Saat 21-22
GÜNLÜK TÜRÜNÜN GELİŞİMİ
Türk
edebiyatında günlük türünün Batılı anlamdaki ilk örnekleri Tanzimat’la
birlikte görülmeye başlanmıştır.
Türk
edebiyatında günlük türünde eser veren yazarlar
Direktör Ali Bey’in “Seyahat Jurnali” (1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk
edebiyatında görülen ilk günlüktür.
GÜNLÜK-BLOG FARKI
Kişisel blog yazılarının internet ortamında
herkese açık paylaşılır, okuyucuyla etkileşimde bulunma özelliği bulunur.
(yazılanlara yorum yapılması-yazarın cevap vermesi) Günlükler ise daha çok
kişiye özel yazılardır ve çoğunlukla kimseyle paylaşılmaz.
GÜNLÜK TÜRÜNDE ESER VEREN YAZARLAR VE ESERLERİ
Günlükler insanın dertlerini,
kederlerini, sevinçlerini kısaca tüm duygularını yansıtır. Günlük tutmak bir
nev'i kişinin içsel konuşmasıdır. Gözlemlerinin ve izlenimlerinin içinden
yankılanmasıdır. İnsan bazen kimseye anlatamadığı durumları sadece günlüğüyle
paylaşır. Günlüğünü bir arkadaş bir sırdaş olarak görür...
Siyasi, askeri, edebi
alanlarda ünlü kişilerin tuttuğu
günlükler, insanın iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek
günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları
gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak
da önem kazanırlar.
TÜRK EDEBİYATINDA GÜNLÜK
TÜRÜNDE ESER VEREN YAZARLAR
Direktör Ali Bey’in “Seyahat Jurnali” (1897)adlı gezi
kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatında görülen ilk günlüktür.
Nigar Hanım→Hayatımın Hikayesi
Nurullah Ataç →Günce, Uçuş Günlüğü, Gazi Günlüğü
Avusturya Günlüğü
Salah Birsel
Günlük , Kuşları Örtünmek, Nezleli Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü
Oktay Akbal → Yeryüzü Korkusu, Geçmişin Kuşları
Refik Ahmet Altınay
→ “Kafkas Yollarında
Falih Rıfkı Atay→ Yolculuk Defteri
Tomris Uyar→ Gündökümü, Sesler, Yüzler, Sokaklar,
Günlerin Tortusu
Oğuz Atay→ Günlük
Cemal Süreya → Günler
Feyza Hepçilingirler → Dilin Zamana Dokuduğu Türkçe
Günlükleri
Suut Kemal Yetkin→
“Günlerin Götürdüğü”
Burhan Arpad →" Uçuş Günlüğü", "Gezi
Günlüğü"
Selahattin Batu→ "İsviçre Günleri" ,
"Avusturya ve Venedik Günleri"
BLOG
Kişisel web
sayfası olan blog, insanların birbiriyle paylaşmak istediği yazı, yorum,
video vb. içeriklerin sıralandığı web tabanlı yayındır. “Web” ve “log”
sözcüklerinin birleşiminden oluşan “weblog”un kısaltılmış şeklidir. Bu tür,
bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere bağlı olan toplumsal değişim ve
etkileşimler sonucunda ortaya çıkmıştır.
Bloglar; eğitim,
siyaset, ekonomi, kültür, sanat vb. alanlarda yaygın bir şekilde
kullanılır. Sağladığı kolaylıklar sayesinde diğer web uygulamalarından daha çok
tercih edilmektedir.
Blog, günlüğün Genel Ağ ortamına taşınmış
hâlidir. Kişisel bloglar günlük amaçlı kullanılır. Blog yazarları kişisel
duygularını, yaşadıkları ilginç olayları diğer insanlarla paylaşmak amacıyla
bloglarına yazarlar. Blogda yayımlanan yazının sonunda gönderme zamanı yer
alır. Yayıncının tercihine göre bu yazılar hakkında yorum yapılabilir. Yorum
sayesinde yazar ile okuyucu arasında iletişim kurulur.
Blogda
paylaşımlar genellikle güncelden geçmişe doğru sıralanır. Genellikle her
paylaşımın sonunda gönderenin adı yer alır. Blog yöneticisinin tercihine göre
takipçiler yazılara yorum yapabilir.
Blogda önemli bir öge olan yorumlar sayesinde blog
yöneticisi ve takipçiler arasında iletişim sağlanır.
GÜNLÜK ÖRNEĞİ
ALİ CANİP YÖNTEM’DEN
Cuma
, 5 Mart 1920 Bugün öğleye kadar evde uyudum. Sonra sokağa çıktım.
Arkadaşlardan diş tabibi Şevki Bey’le Cafer, Ömer’i ziyarete gelmişlerdi.
Fakülteye götürdüğümüzü söyledim. Oraya gittiler.
Cumartesi,
6 Mart 1920 Öğle üzeri fakülteye gittim. Doğru Ömer’in odasına girdim. Bitap
yatıyordu. Elini elime aldım. Ter içindeydi. Burnunun delikleri kararmış
gibiydi. Nefesi de intizamsızdı. Hizmetçi kadınlara sordum. Gece çok
sayıklamış. “Burası hastane değil, tımarhane… Ben Canip’e gideceğim!” demiş.
Dalgındı. “Ömer! Ömer!” diye seslendim. Gayet fersiz gözlerle bana baktı:
“Tanıdın mı?” dedim. Kendine mahsus çabuk ifadeyle kafasını sallayarak “Canip!”
dedi. yine daldı. Kâğıdına baktım: hararet “39, 2” şeker litrede 28. Bir müddet
bekledim. Sonra tekrar seslendim: “Ömer, görüş alışverişi günü yarınmış
erkenden gelirim. Artık gideyim mi?” Kafasını salladı “Git , git!” dedi. Yeis
içinde ayrıldım. Fakat hâlâ ümit ile doluydum. Çünkü Ömer ve ölüm birbirine
tamamıyla yabancı iki şeydi. Eve gelirken deniz kenarında hizmetçime rast geldim.
Bana doğru koşuyordu. “Ne var?” dedim. “Sizi Tıbbiye’den istiyorlarmış. Rıdvan
Beyler de bekliyorlar” cevabını verdi. Soluk soluğa komşumuza gittim. Ortada
bir fevkalâdelik vardı. Nihayet anlaşıldı: Ömer ölmüş!… (Ömer’in Ölüm Hastalığına Dair Notlarım-Ömer
Seyfettin, 1947)
ŞAİR NİGAR HANIM’DAN
31.10.1917
İleride, bu satırlar bir kimsenin gözüne değerse, defterin güzelliğine
şaşılmasın! Onu, bugün, Mahmutpaşa’da satın aldım, ama az kaldı canım pahasına.
Aman Yarabbi! İstanbul’umuza böyle ne oldu? Kalabalıktan tramvaylara girmek kabil
değil ki! Toptan gülle çıkar gibi zorla bir vagona attım. Bu, tramvaya girmek
değil, ezilmek, üst baş parçalamak… Ne oldu halkımıza Yarabbi? Bu her yeri
doldura Türk edebiyatında günlük…
kifayetsiz, kaba, kötü dilli insan kalabalığı nereden geldi? Evde
yalnızlığıma, sokakta bu kalabalığa dayanamıyorum, ağlayacak hale geliyorum.
İşte böyle avunmak için avare bir kuş gibi çırpınıyorum. Şu defterle de
dertleşmesem çıldıracağım. 8.2.1918 Dün Naciye Sultan’a telefon edip “Pek
göreceğim geldiyse de vasıta bulunmadığı için mehcur kaldığımı” söylemiştim.
Lütfen araba gönderdi. Havanın şiddetine rağmen pek rahat gittim. Beşe kadar
birlikte vakit geçirdik, çay içtik. Sultan Efendi pek ziyade iltifat etti .
—Bu
harp ne zaman bitecek? Diye benden sordu. Halimiz ne olacak Yarabbi? Acıklı
insanlık daha ne zamana kadar böyle inleyecek? (Hayatımın Hikâyesi)
BLOG ÖRNEĞİ
TANIŞMA!!!
Söyleyecek sözü olanlara, dinleyecek gönlü olanlara!
Merhaba edebiyat dostları!
Yüzlerce sitenin, binlerce blogun içinde yeni bir sayfaya neden ihtiyaç
duyduğumuzu sorabilirsiniz.
Bu siteler ya anaokulu seviyesinde kalmakta, ya da aşırı bilimsel bir üslup
kullanmaktalar.
Lise ve üniversite seviyesindeki okurlar için, özellikle yorumlara ihtiyaç
duyanlara hitap eden sayfaların çok sınırlı olduğunu görürüz.
Bahsettiğimiz boşluğu gidermek için bu siteyi yayına koymaya karar
verdik.
Bu sitede edebiyatın her türü ile ilgili kaynaklar, eser yorumları ve okur
yazıları olacaktır.
Sizlerden yazılarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz. Özellikle hayata bakışınızı
değiştirecek kadar etkili kısa hikâye vs bekliyoruz
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. - Fuzuli
Söyleyecek sözü olanları bekleriz.






Hiç yorum yok:
Yorum Gönder