30 Mart 2020 Pazartesi

11.SINIF 8. ÜNİTE: ELEŞTİRİ DERS NOTLARI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI 2018-2019


8. ÜNİTE: ELEŞTİRİ DERS NOTLARI
11.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI 2018-2019


ELEŞTİRİ (TENKİT)
Tanımı: Bir edebi eserin ya da sanat eserinin iyi ve kötü, başarılı ve zayıf yanlarının belli bir takım bilimsel yöntemlerle incelenip ortaya koyulduğu yazıları tenkit yani eleştiri denir.

ELEŞTİRİ TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
 Düşünsel plânla yazılır. 
Her eser ya da sanatçı eleştirinin konusu olabilir.
Eleştiride bir eser olumlu ya da olumsuz özellikleriyle birlikte ele alınır.
Eleştiri yapılırken somut verilerden yararlanılmalıdır.
Eleştiride amaç; iyi olanın değerini ortaya koymak, sanatı unutulmaktan kurtarmak, iyi olmayana ve kötüye fırsat vermemektir.
Eleştirmenin görevi kılavuzluk yapmaktır.
Eleştiriler yıkıcı değil yapıcı olmalıdır.
Konu, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır.
Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır. Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı, eleştirileri nesnel olmalı, "beğendim, hoşuma gitti" gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır.
Bunun yanında eleştiri yazısını okutacak olan elbette eleştiri yazarının kendine özgü konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımındaki üslubudur.
Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki bilimsel, sanatsal, toplumsal yere oturtulmalıdır.
Alanındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak bu türe kattıklarıyla, kendisinden beklendiği halde katamadıklarıyla ele alınmalıdır.
Eleştiride açıklama, tartışma, tanık gösterme ve örnekleme gibi yöntemler kullanılır.

Edebiyatımızdaki ilk eleştiri YAZISI Namık Kemal’in Tasvir-i Efkâr’da yayımlanan “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şamildir” adlı yazısıdır.
İlk eleştiri ESERİ ise yine Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.

ELEŞTİRİ TÜRLERİ:  KONULARINA GÖRE

a) Okura Dönük Eleştiri
Eleştirmen, kendisini eserin okuruyla özdeşleştirip bir okur olarak eserin kendi üzerinde uyandırdığı etkiyi çıkış noktası yapar. Bu tür eleştiriye “izlenimci / öznel eleştiri” adı da verilir.
Belirli kural ve ilkeleri ya da ölçütleri yoktur.
Tek ölçütü yazarın kendi beğenisidir. “Beğendim, beğenmedim, hoşuma gitti ya da gitmedi” türünden yargılar egemendir. Kurallarla sınırlı olmadığı için deneme havası taşır.
Edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi Nurullah Ataç’tır.

b) Topluma Dönük Eleştiri
Eleştirmen bir edebiyat ürünün oluşumunu etkileyen tarihî ve toplumsal koşulları bulmaya, bunların yardımıyla eseri açıklamaya yönelir. Başka bir deyişle eserin yaratıldığı tarihî ve toplumsal ortamın koşulları ölçüt olarak kullanılır.
Eleştirmen, esere toplumsal bir belge olarak bakar. Bu yöntem, İngiliz eleştirici Hyppolite Taine’in “ırk, çevre ve zaman” faktör üçlüsüne göre sanat eserine yaklaşma görüşünü temel olarak alır.
“Tarihî eleştiri”, “toplum bilimsel (sosyolojik) eleştiri” ve ”Marksist eleştiri” topluma dönük eleştiri türleridir.

c) Esere Yönelik Eleştiri
Teknik anlamda eserin kurgusunu oluşturan ögeleri incelerken konunun nasıl işlendiğini, dili kullanım ve anlatım biçimini, simgeler ve anahtar sözcükler, olay örgüsü, ana olay ve ara olaylar, yapı, kişiler ve kişiler arası ilişkiler, zaman, mekân gibi unsurların işlenişi okuyucuya aktarılır.
– Nesnelliğe daha yakın bir ele alış biçimi olan bu yöntem, “biçimci eleştiri , yapısalcı eleştiri , nesnel eleştiri” olarak da adlandırılabilir.

d) Sanatçıya Yönelik Eleştiri
Eleştirmen, eseri açıklamak için eserle sanatçı arasında ilgi kurar, sanatçının hayatını en ince noktasına kadar inceler ve eserine yansımalarını belirlemeye çalışır; bağlantılar kurmaya çalışır. Sanatçının ruh dünyasını ve bilinçaltı aydınlatmak için eserlerini belge olarak kullanır.

e.Tarihsel Eleştiri:
Bir eserin yazıldığı döneme ve koşullar dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği ilkesine dayanan eleştiridir.
Tarihsel eleştiri, ele aldığı eseri sadece tarihsel sınırlar içine almakla kalmaz; söz konusu eser hangi çağın ürünüyse onu, o çağ okurunun gözüyle anlamaya, incelemeye çalışır. Bu da ele alınan yapıtın yazıldığı çağın değerlerine ve ölçütlerine göre yargılanmasını, eleştirilmesini zorunlu kılar. Bu tür eleştiri yapılırken bir eserin, başarılı veya başarısız sayılması için, yazıldığı çağın beğenisini kazanıp kazanamadığına, amacına ulaşıp ulaşamadığına dikkat edilmesi gerekir.
Bu eleştiri türü, özellikle geçmişte ortaya konmuş edebiyat eserlerini değerlendirmeyi hedeflediği için edebiyat tarihi çalışmalarında rağbet görmüştür.
Not: Eleştirinin her türü, sanatçının ne yaptığını ya da yapmaya çalıştığını belirlemek için çaba harcar.
Okur ve eser arasında bir köprü görevi üstlenen eleştirinin; açıklama, aydınlatma ve değerlendirme gibi işlevleri vardır.
“Biyografik (yaşam öyküsel) eleştiri , psikolojik (ruh bilimsel) eleştiri” sanatçıya dönük eleştiri türleridir.

Eleştirmenin tavır ve tutumuna göre eleştiri çeşitleri:

a.İzlenimsel (Empresyonist) Eleştiri: Edebi eserlerin okuyucu üzerinde bıraktığı etkilerden, izlenimlerden yola çıkaran yapılan eleştirilere izlenimci eleştiri denir. İlklerini Anatole France belirlemiştir. Bu eleştiride eleştirmen bir eseri kendi zevk, algılama, değer ölçülerine göre inceler. Öznel yargılar ağırlıktadır.
b. Nesnel (Bilimsel) Eleştiri: Edebi eserlerin içerik, yapı ve üslupları üzerinde tarafsız olarak yapılan eleştirilerdir. Bu eleştiri türünde, her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek ölçütler vardır. Eleştirmen, kişisel yargılara varmaktan kaçınmaya çalışır. Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri tarafsız bir gözle değerlendirir. Eseri, ister beğensin ister beğenmesin, kendi duygularını işin içine katmadan, eserin sanat değerini ortaya koymaya çalışır.

ELEŞTİRİ YAZARLARINDA OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini ortaya koymalı.
Kanıtlama yoluna gitmelidir.
Geniş bilgi ve kültür birikimiyle donanımlı olmalı
Dünya Edebiyatı, sanatı ve kültürüyle ilgili genel bilgilere sahip olmalı
Eleştirdiği konuyu, eseri veya olayı bütün olarak kavramalı.

DÜNYA EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Eski Yunancadan Latinceye oradan da Fransızcaya geçen critique (kritik) sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan “eleştiri” Batı’da ortaya çıkıp gelişmiş bir türdür. Dünya edebiyatında Boileau (Bualo),
Hippolyte Taine (Hippolit Ten), Anatole France (Anatol Frans) ve Thomas Stearns Eliot (Tamıs Störns
Elyıt) eleştiri türünde tanınmış isimlerdir.

TÜRK EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Eleştirinin Gelişimi
Eski edebiyatımızda “divan”ların ön sözü olan” dibace”lerde çok az da olsa eleştiriye rastlanmaktadır. Bazı şairlerle ilgili olarak eleştiri örnekleri de “tezkire”|erde görülmektedir.

a) Tanzimat Dönemi
Tanzimat döneminde edebî tenkit daha çok tartışmalar şeklinde cereyan etmiştir.
Edebiyatımızın ilk tartışması Tasvir-i Efkâr ile Ruzname-i Ceride-i Havadis gazetelerinde Şinasi ile Mehmet Sait Efendi arasında görülmüştür. Dil meselesiyle ortaya çıkan tartışma sürdükçe edebiyat davasına dönüşmüş, dört ay süren tartışma edebiyat tarihine “Mes’ele-i Mebhusetü Anha” olarak geçmiştir.
Tanzimat döneminde Namık Kemal-Ziya Paşa, Recaizade, Mahmut Ekrem—Muallim Naci, Beşir Fuad-Ahmed Mithat arasındaki münakaşalar (tartışmalar) eleştiriye katkılar sağlamıştır.
Tanzimat edebiyatının ilk döneminde eleştiri divan edebiyatının esasları ve özellikleri üzerine kurulmuştur. Yeni bir edebiyat kurmak için “divan edebiyatı” çok şiddetli bir şekilde eleştirilmiştir. Divan edebiyatına tenkitler Ziya Paşa ve Namık Kemal tarafından yöneltilmiştir.

Ziya Paşa, Hürriyet gazetesinde çıkan Şiir ve İnşa (1868) adlı makalesinde divan edebiyatına hücum ederek onu “gayr—i millî ve sun’î” olmakla suçlar, asıl edebiyatımızın halk edebiyatı olduğunu söyler. Harabat (1874) adlı eserine yazdığı ön sözde bu görüşlerinin tam tersini savunur.

Namık Kemal, 1866’da Tasvir-i Efkâr’da çıkan Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir adlı uzun makalesinde divan edebiyatını eleştirir, küçültücü ifadeler kullanır. Namık Kemal’in bu yazısı ilk eleştiri yazısı sayılır. Namık Kemal, Ziya Paşa’nın Harabat adlı eserini eleştirmek için yazdığı Tahrib-i Harabat (1876) ve Takip (1886) adlı eserlerinde divan şiirini daha şiddetli bir biçimde eleştirir. Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat adlı eseri ilk eleştiri kitabı kabul edilir.

Rezaizade Mahmut Ekrem’in lll. Zemzeme Mukaddimesi, Takdir-i Elhan’ı, Takrizât’ı; Muallim Naci’nin Demdeme’si, Yazmış Bulundum’u; Abdülhak Hamit’in Makber Mukaddimesi, Duhter-i Hindu Mukaddimesi, Naâfi şiiri; Nabizade Nazım’ın Karabibik Mukaddimesi; Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler Mukaddimesi tenkit niteliği taşır.

Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem arasında, “eski-yeni tartışması” olmuştur.

b) Servetifünun Dönemi

Servetifünun’da eleştiri türünde tanınan Ahmet Şuayp’ın eleştiri yazıları Hayat ve Kitaplar adlı eserde yer alır.
Hüseyin Cahit’in Kavgalarım adlı eseri hem eleştiri hem anı özelliği göstermektedir.
Servetifünun Dönemi’nde eleştiri daha çok kendini savunma ve tanıtma biçiminde gelişmiştir.

c) Milli Edebiyat

Edebî tenkit sahasında çeşitli eserler verilmiştir. Ali Canip Yöntem, Millî Edebiyat üzerine Cenap Şahabettin’le giriştiği münakaşaları Münakaşalanm (1918) adlı eserde toplamıştır.
Mehmet Fuat Köprülü ve Şahabettin Süleyman da edebî tenkit alanında eser vermişlerdir.

d) Cumhuriyet Dönemi
Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabri Esat Siyavuşgil, Mehmet Kaplan, Vedat Günyol, Mehmet Fuat, Fethi Naci, Adnan Benk, Hüseyin Cöntürk, Mehmet H. Doğan ve Doğan Hızlan önemli edebiyat eleştirmenleridir.


İyi Bir Eleştirinin Özellikleri

Eleştiri, her şeyden önce ele alınan ve değerlendirilen esere bağlı olmalıdır. Bunun yanında söz konusu eserin sanat bakımından değerini ya da değersizliğini gösteren yargılar, eserden seçilen örneklerle ortaya konmalıdır.
Eser, önyargılardan uzak, nesnel bir tutumla ele alınmalıdır. Bunu yaparken kendi beğenilerini de ortaya koyabilir. Eleştirmen, eserle ilgili güzel ya da eksik yönleri anlatırken tarafsız bir tavır takınmalıdır.
Eleştirilen eser, bütün yönleriyle ele alınmalı, ait olduğu tür içindeki yeri ve bu türe ne gibi katkılar sağladığı belirtilmelidir.
Eleştiride terimsel bir dil kullanılmalıdır. Ele alınan eserin, ilgili olduğu alanla ilgili terimlere bağlı kalınarak eleştirisinin yapılması gerekir. Çünkü eleştirinin dikkate alınması ve yararlı olabilmesi için bu bir ön koşuldur. Eleştirmen bu sebeple kendisini çok yönlü yetiştirmeli, çağdaş sanat ve edebiyat akımlarını yakından takip etmelidir.
Eser değerlendirilirken “beğenmedim”, “çok beğendim” gibi öznel yargılardan kaçınmalıdır. Bunun yerine belirli ölçütlere ve gerekçelere göre değerlendirilmelidir.

Eleştiri Yazarının Özellikleri

Köklü bir bilgi birikimine sahip olmalıdır.
Tarafsız ve yapıcı olmalıdır.
Dili açık ve anlaşılır olmalıdır.
Yazısında baştan sona eleştirisini yaptığı esere bağlı kalmalıdır.
Öznel yargılardan kaçınmalıdır.
Belli bir ölçütü ve yöntemi olmalı.
Bilimsel verilerden yararlanabilmeli.
Devirler arasında ilişki kurabilmeli.
Sanat dallarıyla, tarih, toplum bilim ve felsefeyle ilişki kurabilmeli.
Ekonomik ve toplumsal olayları sanatla bağdaştırabilmeli.
Ele adlığı eserin özelliklerini ve değerini ortaya koyabilmeli.
Eseri gerçek değeri ile halka ulaştırabilmeli.
Yol gösterici olmalı.
Fikir ve kanaatleri uyandırabilmeli.
Gerekçesiz yargılardan kaçınmalı.
İyi niyetli olmalı.
Kendini otorite olarak görmemeli.
Okuyucuyu eseri anlamaya sevk edebilmeli.
Eseri öz ve biçim açısından değerlendirip çözümleyebilmeli.
Zamanının sosyal ve kültürel seviyesini yakından bilmeli.

Eleştirinin Diğer Türlerden Farkı

Eleştiri, yaratıcı sanatların arasında değildir. Eleştiri, edebi esere veya başka sanatlara bağlı bir türdür. Eleştirinin varlığı, kendisi dışında bir sanatı gerektirir. Edebi eserin konusu bütün maddi ve manevi ağırlığı ile yazar, çevresi ve kainattır. Eleştirinin konusu ise sanat eseridir, bir başkasının yazdıklarıdır. Yani eleştiri, bir dil yapıtı üzerine ikinci bir dil varlığıdır. Eleştiri, doğrudan kaleme alınmaz. Eleştirinin yazılabilmesi için eleştirilecek kişi veya eser olmalıdır.


Eleştiri ve Denemenin Karşılaştırılması

Her ikisi de düşünce yazısı olup gazete ve dergilerden yayımlanır.
Her iki yazı türü de düşünsel bir plana göre yazılır.
Eleştirinin konusu incelenen eserle sınırlanmıştır. Denemede herhangi bir konu sınırlaması yoktur. Hayat, ölüm, güzellik, sanat, kıskançlık, dostluk, öfke vs. her şey denemenin konusu olabilir.
Eleştiride ele alınan eserle ilgili değerlendirmeler yapılırken esere bağlı kalınır. Söz konusu eserin değerli ya da değersiz yönleri örneklerle ve nesnel biçimde ortaya konur. Denemede ise yazarın böyle bir zorunluluğu yoktur. O seçtiği konuyu istediği gibi verebilir.
Eleştiri yazılarında öğreticilik, yol göstericilik, yargılama esastır. Bu sebeple eleştiri yazılarında düşünceler, izlenen eleştiri türünün gerektirdiği terimlere ve eserdeki örneklere bağlı kalınarak anlatılır. Denemede ise özgürce seçilen bir konu, serbestçe dile getirilir. Denemede de okura bazı gerçekler öğretilir, fakat okur bunun farkında değildir.
Denemecinin bir iddiası ve söylediklerini kanıtlama, belgeleme kaygısı yoktur. O, düşüncelerini kesin yargılara varmadan anlatır.
Deneme yazarı ele aldığı konuyu ustalıklı bir üslupla ve dilin inceliklerinden yararlanarak anlatır. Bu yönüyle den; eleştiri, makale ve fıkra gibi yazı türlerinden ayrılır.
Eleştiri ve denemede dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

12. SINIF 3. ÜNİTE ŞİİR TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (2023-2024)

3. ÜNİTE ŞİİR 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI    (2023-2024) 1. SAF (ÖZ) ŞİİR ANLAYIŞI   SAF (ÖZ) ŞİİRİN O...